KIYAFET MÜSLÜMANLAR İÇİN ALÂMET-İ FÂRİKA OLMALI MIDIR?

Kiyafetin ayırıcı unsur olması meselesi, tersine dönen şartlar muvacehesinde, derinlemesine incelenecek bir konudur. Islam'ın kültürüyle ve kısaca her şeyiyle hakim olduğu zamanlarda, gayr-i müslimlerin giyim kuşamlarında, ineklerinde, eğerlerinde, başlıklarında... müslümalardan ayrılmaları sağlanır ve zorunlu kılınır idi. Buna da Hz. Ömer'in itirazsız hüsn-ü kabul gören uygulamaları esas teşkil ederdi. Bu ayırım gayr-i müslümleri küçültme ve müslümanların zayıflarını onlardan meftun olmaktan koruma gâyesiyle yapılırdı. Hidâye şerhi "Inâye'de: "Dîni bütün olmayan müslümanların gözünde büyüyüp de, müslümanlar onların geniş hayat seviyeleri sebebiyle küfre meyletmemeleri için" giyim-kuşamda ayrı tutuldukları kaydedilir. Ibn Hümâm daha açık bir ifade ile "Müslümanın kâfirden ayrıldığı bir yönü olması zorunluluğu vardır. Tâ ki saygı ve ta'zimde kâfir, müslüman gibi muamele görmesin. Ya da bir kâfirin ansızın ölmesi halinde, üzerine namaz kılınma durumu olmasın." der. (Ibn Hümâm, Fethu'l-Kadîr, IV/380.)

Ibn Teymiyye: "Müşriklerle bizim aramızdaki fark, kalensüveler üzerine sarık giymektir" hadis-i şerifini şerh sadedinde: "Bu, açıkça gösteriyor ki, müslümanın elbisede de müşrike muhalefet etmesi, şâr'i tarafından matlub olan bir şeydir. Zira sarık olmasa bile fark, zaten amelde ve itikatta mevcuttur. Eğer matlub olmasaydı, bunda bir fâide olmazdı"der. (el-Münâvî,Feyzu'l-Kadîr, IV/429. )Hz. Ömer, yahudilerle yaptığı anlaşmada, giyim kuşamlarında müslümanlara benzememeleri şartını kabul ettirmiş, anlaşmayı öyle yapmıştır.(Mısır Din Işleri Riyâseti'nin l926'da hazırladığı bir beyanname, (Kitâbü'l-Behce'den s. 26) Diğer yönden, teşebbüh kesinlikle yasaklanmışken, elbisenin ayırıcı bir unsur olmaması zaten mümkün görülemez. Ancak başta da söylediğimiz gibi zamanımızdaki durum, (müslümanların hâkim pozisyonda olmaması) itibarıyla değişiklik arzeder. Bunun izahı da en azından şu anda bizi aşan bir meseledir.