calig47.jpg (16035 Byte)

Ilahi Adalet

 

 

Hz. Musa (a.s) ilahî adaleti sormustu Rabbine.. Allah (c.c) Musa'ya bir misâl ile ilahî adaleti gösterdi..

Musa (a.s) bir yerden hadiseleri gözleyecekti.. Bir çesme vardi ve oraya su içmek için bir süvari geldi.. Kendi ve ati su içtiler ve süvari burada para kesesini düsürdü, farkina varmadi gitti..

Daha sonra çesme basina bir çocuk geldi ve su içerken keseyi görüp aldi ve gitti..

Bu sirada süvari düsürdügü keseyi fark edip çesme basina döndü.. O sirada çesmeden bir âmâ sahis su içmekte idi..

Süvari bu adama kesesini sordu.. Adam bilmedigini söyledigi halde süvari inanmadi ve adami öldürdü..

Musa (a.s) saskindi ve olaylarin iç yüzünü herseyi bilen Allah'a sordu.. Cevap ilahî adaleti anlatiyordu:

Süvarinin babasini kendisi henüz küçük bir çocuk iken bu âmâ sahis öldürmüstü.. Süvarinin kaybettigi kesenin içindeki miktar ise süvarinin (keseyi alan) çocugun babasina olan borcu kadardi tami tamina..

Belki kassas denilen ve çogu yahudi olan hikayecilerin bir uydurmasi idi ama gerçekte de böylesi hadiseler çok olurdu.. Depremden sonra düsündüm bu kissayi.. Acaba dedim, ilâhî adaletin bir baska resmi mi idi deprem..

Emr-i bil mâruf, nehy-i anil münker vazifesi ile yükümlü olan müslümanlar bu görevi savsaklamislar ve bedavadan hiçbir bedel ödemeden, çile çekmeden , kendilerinden önce gelip geçmis ümmetlerin çektigi sikintilari çekmeden kolayca Cennet'e giriverebileceklerini sanmislar (ayettir) ve bu yanilginin dehsetini anlayamamislardi..

Ilâhî Adalet hiçbir zaman belesçiligi kabul etmez. Iki cihan günesi Muhammed Mustafa (s.a.v) efendimiz hazretlerine çileli bir mücadelenin sonunda zaferi bahseden yüceler yücesi Allah'in (c.c) sani siradan insanlar olan bizlere kolayca gavurluklari yok etme zaferini bahsetmekten münezzehtir (uzaktir, böyle yapmaz, bu ona yakismaz).

Nuh (a.s) kavminin yok edilmesini istemis idi Allah'tan. Muhammed (a.s) efendimiz ise onlarin islahini.. Allah (c.c) Nuh kavmini yok etti. Muhammed'in (s.a.v) kavmini ise hidayete giden sürece intisab ettirdi.. Kimi hemen teslim oldu, kimi teslim olanlara gibta ederek iman iklimine girdi, kimi harbler, kimi zahmetli tebligler, kimi mucizeler sonunda imana geldiler..

Asr-i Saadet denilen o mübarek günlerden sonra bu zahmetli isler yavas yavas terkedilmeye baslandikça çesitli fitneler; kitaller, kitliklar ve çesitli felaketler zuhur etti alem-i Islâm'da..

Nihayet günümüzde de benzeri fitneler peyda oldu ve fakat bizler akillanamadik.. Ta ki en büyük fitnelerden olan afat-i araziyye deprem geldi.. Deprem ile Cenab-i Allah söyle demis oldu bizlere: "Sizler gavurlarin veya gavurlugun yok olmasini istiyorsunuz tamam.. Lakin bunu rahatinizi bozmadan, bir eliniz yagda bir eliniz balda temenni ediyorsaniz bu duaniza icabet etmemin ilâhî adaletim geregi bir sarti var: BIR ONLARDAN BIR SIZDEN ALIRIM!.. Yok, bunu da temenni etmiyorsaniz çalisin, Peygamberiniz Muhammed'in (s.a.v) izinden gidin, sünnetine sarilin, tibki onun gibi eziyetlere sabr edin, benim yolumda sehit olmak dahil her türlü gayreti göze alin"

Ne dersiniz bu da bir ilâhi adalet resmi degil midir?

Ramazan Ercan, 22.09.1999