.

SOHBET ADABI
AHMET SAFA

Sohbet kelimesinin lügat karşılığı, karşılıklı konuşmaktır. Fakat bu kelime, fiilî konuşmanın ötesinde bir manaya sahiptir. Sohbet, bir olmak, beraber olmaktır. Arkadaş, dost olmaktır. İrşad etmek, nasihat etmektir. Yani sohbet, ayrıca kalbin bir fiilidir ve kalpten kalbe irtibatı da sağlar. Şüphesiz böyle bir irtibat, sağlıklı sonuç verirse anlamlıdır. Bunun için de sohbetin uyulması gereken bir adabı, kuralları var. Hem sohbet edenler, hem dinleyenler için.

Sohbet için bir araya gelen topluluk, rastgele toplanmış, şuursuz, gayesiz, sıradan bir topluluk değildir. Aksine duygu ve düşünce birliği taşıyan, birbirlerinin sevinç ve kederlerine ortak olan, gözünü Allah rızasına dikmiş, yüce hedefli bir topluluktur. Bu topluluğun sohbeti, dostluğu, “kişi sevdiğiyle beraberdir” (Buharî) hadis-i şerifinin sırrınca, öldükten sonra berzah aleminde ve cennette de devam eder.

Sohbetle sahabi oldular

Kur'an-ı Kerim'de, Allah Rasulü s.a.v.'in cemaatine, bir gaye etrafında toplanıp sohbet edenler manasına gelen “ashab” kelimesiyle hitap edilmiş, Efendimiz s.a.v. de kendisini görüp, sohbetine katılan müminlere “ashabım” demiştir. Hz. Peygamber s.a.v. Efendimiz, mübarek hali, sözleri ve nazarlarıyla ashabını etkilemiş, onları sohbetle yetiştirmiştir. Kısa bir süre O'nun sohbetinde bulunmak, senelerce seyr u sülukla elde edilemeyecek mertebelere ulaşmaya vesile olmuştur. Efendimiz s.a.v.'den feyz almak isteyen Suffe Ashabı, gece gündüz Mescid-i Nebevî'de kalmışlardır.

Tasavvuf erbabının sohbeti de böyle bir sohbettir. Onlar, irşad olmak için kâmil mürşidin sohbetine giderler. Kâmil mürşidler de onlara sohbet eder, ama bu sohbet çoğu kez sözle değil halle olur. İlim ve marifetin zirvesinde olan bu mübarek zatların yaptıkları sohbet, mesafe tanımaksızın hükmünü icra eder. Mıknatısın demiri çektiği gibi, dünyanın dört bir tarafından onların sessiz davetine koşan insanlar ıslah olup, hayata bakışları tamamen değişmiş olarak geri dönerler. Kâmil mürşidden aldıkları feyiz ve bereketle de kendi aralarında sohbete devam ederler.

Sohbet ile vaazın farkı

Dinî hakikatleri tesirli bir üslupla anlatma, cemaati kötülükten uzaklaştırıp iyiliğe sevk etmede vaaz ve sohbetin hedefi müşterektir. Fakat sohbette vaazdan farklı bir takım hususiyetler vardır. Bu hususiyetlerden bazılarını şöyle sıralayabiliriz:

Sohbette sözlü eğitim ve öğretimin yanı sıra, hal eğitimi ve manevi yansıma da vardır. Kâmil insanların lafızları kadar nazarları ve halleri de son derece etkilidir. Sohbet vesilesiyle, onların ilâhi muhabbet ve marifetle dolu gönüllerinden ortaya çıkan üstün hal ve sıfatlar manen cemaate akseder. Çoğu zaman salikler bu tesiri lâtifelerinde açıkça hissederler. Böylece irşadın tesiri açıkça görülür.

Sohbette belirli bir metod dahilinde Allah'a ulaşmanın en sağlam ve en kısa yolu anlatılır. Bunun için daha ziyade nefs, zikir, rabıta gibi tasavvufî konular üzerinde durulur.

Ayet ve hadislerin yanı sıra, büyüklerin menkıbelerinin anlatılmasına önem verilir. Böylece muhabbet artar, ibret alınır ve anlatılanlar güzel örnekler olarak hatırda kalır.

Sohbette, ayet ve hadislerin zahir manalarının yanı sıra iş'arî manalara da yer verilir. Böylece dinleyenler tasavvuf alimlerinin Kur'an ve Sünnet'ten çıkardıkları gayet ince ve lâtif hikmetlerle, geniş bir tefekkür ufkuna yükselirler.

Sohbet vesilesiyle cemaat birbirinden görerek, yaşayarak, edep, erkân öğrenir. Dinî nezaket, sevgi, şefkat, hizmet, fedakârlık gibi olgun ahlâkî özellikleri içine sindirir. Kardeşlik duygusu pekişir.

Sohbet erbabının ilmî seviyesi

İnsanlara Allah yolunu gösterip, onları hak ve hakikate davet edecek olan sohbet erbabı, önce kendisini iyi yetiştirmelidir. Dinî tahsil görmemiş olsa bile, kitap, dergi gibi, ama doğru şeyler söyleyen metinler okuyarak kendini yetiştirmelidir. Bu sadece sohbet eden için değil, herkes için gereklidir. Özellikle akaid ilmi çok iyi öğrenilmelidir. Aksi halde din adına başkalarına bir şeyler anlatayım derken, hem kendisinin hem muhataplarının imanı tehlikeye girebilir.

Bundan başka Arapça bilmese bile, Kur'an-ı Kerim'i düzgün bir şekilde mahreciyle okuyabilecek durumda olmalı, fıkıh ilmini asgari seviyede de olsa bilmelidir. Bunlar aslında farz-ı ayın olan ilimlerdir. Her müslümanın bilmesi gerekir.

Tasavvufa gönül vermiş bir sohbet erbabının, tefsir, hadis, siyer, İslâm tarihi ile ilgili eserleri okuması; felsefe, mantık, sosyoloji, edebiyat gibi ilimlerden haberdar olması da faydalı olacaktır. Hususen tasavvufla ilgili belli başlı kaynak eserlerden hiç değilse birkaçını bitirmiş olmalıdır. Böylece kendi meselelerini kolaylıkla anlayacak ve anlatabilecek bir seviyeye ulaşmış olur.

Hiç mektep-medrese bitirmeyen fakat düzenli olarak okuyan, sohbet dinleyen bir salik, ameli de ihmal etmemek kaydıyla, bir zaman sonra ilmî sohbetler yapmayı başarabilir. Seyr u süluk hususunda da gayretli olursa, ondan gayet şevkli ve muhabbetli sohbetler zuhur eder. Tahsil edilen ilim, ilâhi marifete, gönülde Allah sevgisini tutuşturmaya ve O'ndan korkmaya vesile oluyorsa gayesine ulaşmış demektir. Aksi halde, Kur'an'ın ifadesiyle “kitap yüklü merkep” olmaktan öteye geçilemez.

Sohbete hazırlık

Sohbet erbabı, İslâm'ın yüce hakikatlerini tebliğ etmekte ve aslında Allah ve Rasulü adına konuşmaktadır. Bu sebeple ağızdan çıkan her kelimeye dikkat etmelidir. Sözlerini Kur'an, Sünnet veya muteber Ehl-i Sünnet alimlerinin, sufilerin içtihatlarına dayandırmalı, kendi şahsi fikrine göre konuşmamalıdır. Herhangi bir konu etrafında hazırlık yaparken muteber kaynaklar seçmeli, aynı konuyu birkaç kaynaktan araştırmalı ve notlar almalıdır. Dinleyenler arasında tartışmaya, fitneye yol açabilecek mevzularda, iyice tetkik edip düşünmeden konuşmamalıdır.

Hatip, sohbet esnasında kullanmak üzere şu unsurlardan faydalanır:

Ayet ve hadis: Anlattığı konuyla ilgili ayet(ler) varsa bir veya birkaç tane nakletmeli ve bunları da yerinde ifade etmelidir. Ayrıca hadislerden de birkaç örnek nakletmelidir. Ancak mevzu (uydurma) hadislerden şiddetle kaçınmalı, sufi alimlerin sözlerini de hadislerle karıştırmamalıdır. Arapça bilmiyorsa, muteber meal ve hadis kitaplarından, tefsirlerden istifade etmelidir.

Menkıbe: Sohbet esnasında menkıbe anlatarak konuya gerçek hayattan örnekler vermelidir. Menkıbeler, muhabbetin temini ve manevi bir atmosferin oluşması için faydalıdır. Kur'an ve Sünnet'te bu metod kullanılmış, geçmiş peygamberler ve ümmetlere dair birçok kıssa anlatılmıştır.

Edebi eserler: Bostan ve Gülistan, Baharistan, Mesnevî gibi hikmet dolu eserlerde geçen hikayeler hitabet malzemesi olarak kullanılabilir. Dinî, hikmetli, ahlâkî ve tasavvufî şiirler de faydalıdır. Şiirler hatibe ilham, dinleyenlere heyecan kaynağı olur. Fakat sohbetteki lâtife, hikaye ve şiirler yerli yerince ve yeterince olmalıdır.

Şahsi tecrübeler: Hatip kendini açıkça veya ima ile metheden beyanlardan kaçınmak şartıyla, bizzat yaşadığı tecrübelerden ve müşahedelerden cemaatine bahsedebilir.

Güncel konular: Hatip, zamanın mühim hadiselerinden, yaşanan hayattan habersiz kalamaz. Aksi takdirde yaşanan gerçeklerle uyuşmayan, yol gösterici olmayan sözler sarfeder ki, bu da insanların işini zorlaştırmaktan başka bir şeye yaramaz.

Görsel anlatım: Yeri geldiği zaman meselenin daha iyi anlaşılması için hatip, konuyu basit şekil ve grafiklerle izah etmeli, gerekiyorsa teknik imkanlardan da istifade etmelidir.

Bir defasında Hz. Peygamber s.a.v. de yerde doğru ve kalın bir hat çizmiş ve “işte Allah'ın yolu budur” buyurmuşlardır. Sonra bu yolun sağını ve solunu eğik olarak kesen birçok çizgiler çizmiş, “bunlar da şeytanın yollarıdır, her yol ayrımına bir şeytan oturmuş insanları kendi yoluna davet ediyor” buyurmuşlardır. (Ahmed b. Hanbel)

Sohbete manevi hazırlık

Sohbet ve irşad erbabı olan hatip, her şeyden önce samimi olmalı, anlattıklarını yaşama gayreti içinde bulunmalıdır. Samimiyet olmazsa, anlatmadaki debdebe ve ihtişam hiçbir fayda vermez. Geçmişte ve günümüzde ateşli konuşan nice hatipler vardır ki, yaşayışları bozuk olduğu için insanlara tesir edememişlerdir.

Kur'an-ı Kerim'de Şuayb Aleyhisselam'ın ağzından şu ifade nakledilir: “Ben sizi men ettiğim şeyde size muhalefet etmek istemiyorum.” (Hûd, 88). Başkalarına haramdır dediği şeyi irtikap etmeyi düşünen, farzdır dediği ibadeti yapmayan bir kimsenin sözlerinin tesir etmesi mümkün değildir.

Sohbet erbabı, vird ve nafile ibadetlerle, yakınlık ve mana derinliği elde etmeye, kalbinin Allahu Tealâ'ya dönmesine gayret etmelidir. Hata ve günah işlediği zaman tövbe etmeli, himmet isteyip sağlam bir irtibatla sohbete başlamalıdır.

Hiç şüphesiz, kemale ermeyen bir salik halen nefis erbabıdır. Nefsin bütün hile ve desiselerinden kurtulması zordur. Fakat muhakkak niyetini Allah için tutmaya gayret etmelidir. Gurur, kibir ve çalımla hareket eden bir kimse belki her şey olabilir, fakat Allah dostu ve irşad erbabı olamaz. O yüzden sohbet ettiği insanların en günahkârını dahi kendisinden üstün bilmeli, onların kurtuluşa daha yakın olduğunu düşünmelidir.

Ayrıca sohbet veya irşad maksadıyla bir yere giden sufi, yaptığı kudsi hizmet karşılığında hiçbir ücret kabul etmemelidir. Zira kabul edilen her türlü ücret, ihlâs ve samimiyete gölge düşürür. İhlâs ve samimiyet zarar gördüğü zaman da yapılan sohbet veya irşadın tesiri kırılır. Hususi muamele beklemek, kendisine karşı saygılı olunmasını istemek, yaptığı işten dolayı manevi haz ve zevkler beklemek de birer ücrettir; ihlâsı bozar.

Kur'an-ı Kerim'de bütün peygamberlerin dilinden nakledilen şu ayete kulak vermeli ve ahirette alacağı büyük mükafatı, dünyevi bir menfaat karşılığında satmamalıdır: “Ben sizden bir ücret beklemiyorum. Benim ücretim alemlerin rabbi Allah'a aittir.” (Şuarâ, 109)

Sohbet ederken

Sohbet esnasında şu hususlara dikkat etmek gerekir:

Dil: Herkesin anlayacağı bir dille konuşmalı, şair ve ediplerce güzelleştirilen sade ve basit bir dil kullanmalıdır. Ana dilde karşılığı bulunan Arapça, Farsça kelime ve terkipleri kullanmak doğru olmaz. Bugünün insanları bu dili anlayamayabilir. Bununla birlikte, din ilminin terim ve deyimlerini olduğu gibi muhafaza etmek gerekir. Farz, vacip, helal, mekruh, inşallah, fena, beka, cezbe gibi dinî lisandan sayılan kelimelerin kullanılması, ortak bir dilin oluşup korunması için şarttır. Bunlar olmadan dini anlayabilmek ve anlatabilmek mümkün değildir. Gerektiğinde açıklaması yapılır, fakat başka bir dile çevrilmez.

Üslup: Hatip, akıcı, cazip, etkili ve anlaşılır bir ifadeyle cemaate hitap etmelidir. Konuşmalarında fesahat (mana ve ahenk mükemmeliği) ve belagata (düzgün ve tesirli ifade) önem vermelidir. Hadis-i şerifte, “Şüphesiz ki, sihir tesiri yapan hitabet tarzı vardır.” (Buharî) buyurulmuştur.

Hatip, hitabetiyle cemaati duygulandıran, coşturan, kendinden geçiren kimsedir. Konuşmayı yaşar, konuşmanın mevzusu olan havaya kendisini kaptırır, ağzından çıkan her kelime, kalbinde yaşadığı hislerin bir parçası olur. Duygular kelimelere o kadar tesir eder ki, lafız kaybolur, yerini mana alır. Ateşe sokulan demirin kızıllaştığı gibi, hatibin dilinde de sesler heyecan halini alır.

Sohbet erbabı, dinleyenlere bir nevi cennet hayatını yaşatan, onları manevi, uhrevi bir havaya sokan kimsedir. Böylesine halisane ve içten yapılan bir sohbet, büyüklerin nisbetini de celbeder ve ruhani bir derinliğe geçilir. Hz. Hanzele r.a., Rasulullah s.a.v. Efendimiz'e, “Ya Rasulallah, yanında bulunduğumuz zaman bize cennet ve cehennemden bahsediyorsun, bunları gözümüzle görüyor gibi oluyoruz. Huzurundan ayrıldıktan sonra, eş, dost ve evlatlarımızla uğraşıyor ve bunların çoğunu unutuyoruz.” demiş, Hz. Rasulullah s.a.v. de şöyle cevap vermiştir: “Vallahi buradaki halinizi muhafaza etseniz, melekler gelir, yataklarınızda iken ve yolda yürürken sizinle musafaha ederlerdi. Fakat ey Hanzele, bu duygular zaman zaman olur.” (Müslim)

Ses ve metod: Sohbet erbabı, sesini anlattığı mevzunun akışına bırakmalı, gereksiz yere sesini yükseltmemelidir. Tane tane konuşmaya itina göstermeli, önemli kelime ve mevzuların üzerinde durarak dikkatleri o noktaya toplamalıdır.

Konuya dikkat çekmek için, bazen cemaate soru sorulmasında fayda vardır. Bu metodu Hz. Peygamber s.a.v. Efendimiz sıkça uygulamıştır. Öğreteceği hususu açıklamadan evvel önce cemaate sormuş, onların zihinlerini hazırlayıp, dikkatlerini çektikten sonra, sorduğu sorunun cevabını kendisi vermiştir.

Sohbet erbabı, konuşurken ne kadar hisli ve heyecanlı mevzu anlatırsa anlatsın, akıl, mantık ve gerçeklerden uzaklaşmamalıdır. Hitab ettiği kitlenin anlayış seviyelerinin altında kalmamaya gayret ettiği gibi üstüne de çıkmamalıdır. İlme ters düşmeyip, her seviyeden insanın rahatlıkla anlayıp istifade edeceği tarzda konuşmalıdır. Yapılan konuşmalarda cennetten, Allahu Tealâ'nın af ve rahmetinden bahsedildiği gibi, cehennemden ve azaptan da bahsederek, ümit ve korku dengelenmelidir.

Ayrıca, hiç unutmamak gerekir ki, dinimiz itidal dinidir. Sohbette de itidal gerekir. Sohbette aşırılık, ölçüyü kaçırmak da, istenen faydanın elde edilmesini engeller, aksine konuların cazibesinin, tesirinin kaybolmasına sebep olur.

Sohbet, müslümanların kalplerinin birbirine bağlanıp, feyzden, rahmetten faydalanmaları için önemli bir usüldür. Bu nedenle, hem sohbet edenlerin, hem dinleyenlerin, edebine, adabına riayet ederek, sohbetin kıymetini korumaları gerekir.

Hakkı, hakikati yaşayıp yaşatmalı, söze hayat vermelidir. Bunun dışındaki her söz kuru bir laftır.

Kaynak: Semerkand dergisi, 09/2004
 

 

.