DÖRDÜNCÜ KİTABA BAŞLADIK...

 

Evet, (ARAPAÇ ÖĞRENİYORUM) Serisinden üç kitabı geride bıraktık. Bu da en azından bir yabancı dilin, gerçek anlamda nasıl öğretilebileceği ve nasıl öğrenilebileceği konusunda size önemli ipuçları vermiş oldu. Bu arada Arapça’nın, Türkiye’de önüne çıkan engeller hakkında da epeyce malumat sahibi oldunuz. Bu engellerin ne kadar art niyetlerle tertip edildiğini ve ne kadar acımasız amaçlar taşıdığını da anlamış oldunuz. En azından Arapça’nın –Hıristiyanlıktaki Latince gibi sırf bir kutsal metinler dili değil, tam tersine- gerçek bir yaşam dili olduğunu çok iyi öğrendiniz.

 

Aslında Arapça’nın ülkemizde gerek öğretildiği ve öğrenildiği şartlar, gerekse konuya ilişkin öbür sıkıntılar (şimdiye kadar bu serinin önsözlerinde) anlatılanlarla sınırlı değildir. Bu ülkede siyah kedi ve köpekleri yaklaşık yüzyıldır «Arap, Arap!!» diye çağıran zihniyet, hiç kuşkusuz Arapça’nın önüne büyük barikatlar koymuştur. Bu tertipler, yine şüphe yok ki vaktiyle çok bilinçli olarak düşünülmüş ve yaygınlaştırılmıştır. Arap milletinin antipatik, çirkin, hatta düşman olarak toplulumuza lanse edilmiş olmasının arkasında çok yönlü amaçlar vardır. Bunların en önemlilerinden biri de Arapça’ya karşı savaştır. Batının müziğinden giyim tarzına; dillerinden, düşünce ve inanışlarına kadar her şeyi uygarlık sayan bu egemen zihniyet, Arapça’ya karşı yüz yıldır sürdürdüğü savaşa hiçbir zaman ara vermemiştir. Buna rağmen her yıl yüzbinlerce insan –yanlış yöntemlerle de olsa- bu dili öğrenmek için çaba harcamaktadır. Bu gerçek ise toplumumuzda Arapça’ya karşı, temelde iyi niyetli büyük bir kitlenin var olduğunu kanıtlamaktadır.

 

Şu var ki egemen azınlık tarafından çok yönlü olarak sömürülen bu geniş kitlenin hiç değilse Arapça’ya ilişkin sorunlar hakkında aydınlatılması gerekir. Çünkü bu kitle şimdiye kadar hep tarikatçıların tuzaklarına düşerek Arapça ile tanışmış ve onların ilkel yöntemleri yüzünden de bu dili bir türlü öğrenememişlerdir.

 

Bu kitleyi bilimsel yollarla ve «الطَّرِيقَةُ الْمُباشِرة» sistemiyle Arapça öğrenmeye yönlendirmenin sağlıklı ve emin bir yolu da bu seriyi onlara tanıtmaktır. Halen bu sistemle Arapça öğrenmekte olan değerli öğrencilere bu konuda büyük bir sorumluluk düşmektedir. İlimseverlik niteliği, sadece kişisel öğrenme ve aydınlanma ile gerçekleşmez. İlimsever insan, ilmin gerçek ve aydın yollarını başkalarına da gösteren kimsedir. Bu erdeme sahip olmak size yakışır.

 

Yakında beşinci kitaba başlamak umuduyla... 

 

Ferit AYDIN