71- KİTABU'L-AKIKA.. 2

1- Çocuktan Akîka Kurbânı Kesmeyecek Kimse İçin Çocuğun Doğduğu Günün Sabahında Çocuğa İsim Verilmesi Ve Damağının Tatlı Bir Şeyle Oğulması Babı 2

2- Akîkada Çocuktan Ezayı Gidermek Babı 3

3- El-Ferau (Yânî Devenin İlk Doğurduğu Yavru) Babı 3

4- Atîre (Kurbânı) Babı 3


71- KİTABU'L-AKIKA

(Akîka Kurbânı Kitabı)

 

1- Çocuktan Akîka Kurbânı Kesmeyecek Kimse İçin Çocuğun Doğduğu Günün Sabahında Çocuğa İsim Verilmesi Ve Damağının Tatlı Bir Şeyle Oğulması Babı [1]

 

1-.......Ebû Mûsâ (R) şöyle demiştir: Bir oğlan doğdu. Ben he­men çocuğu Peygamber(S)'e götürdüm. Peygamber onaİbrâhîm adını verdi ve hurma ile çiğnem yapıp ağzına çaldı, yavruya hayır ve bere­ketle dua etti, sonra bana verdi. Bu İbrâhîm, Ebû Musa'nın en kü­çük çocuğu idi [2].

 

2-.......Bize Yahya ibn Saîd, Hişâm'dan; o da babası Urve'den tahdîs etti ki, Âişe (R): Peygamber (S)'e bir çocuk getirildi. Peygam­ber o çocuğa çiğnem yapıp damağına ovalarken, çocuk Peygamber'-in üzerine işedi. Peygamber sidiğin üzerine su döktü, demiştir [3].

 

3-.......Esma (R) Mekke'de iken oğlu Abdullah ibnu'z-Zubeyr'e hâmile olmuştu.

Esma şöyle dedi: Ben gebelik müddetini tamamlamış olduğum hâlde (Mekke'den yola) çıktım.Muhacir olarak Medine'ye geldim ve Küba'ya indim. Ve Abdullah'ı Küba'da doğurdum. Sonra çocuğu­mu Rasûlullah(S)'a götürdüm de kucağına koydum. Sonra Rasülul-lah bir hurma İstedi, onu çiğneyip ezdikten sonra çocuğun ağzının içine tükürdü. Bu suretle oğlumun mi'desine ilk giren şey, Rasülul-lah'ın tükrüğü oldu. Sonra Rasûlullah hurma çiğnemi ile çocuğun da­mağını oğdu. Bundan sonra çocuğa duâ etti, bereket ve hayır diledi. Ve Abdullah ibnu'z-Zubeyr (Hicretten sonra Medine'deki Muhacir) müslümân aileleri içinde ilk doğan çocuk oldu. Müslümanlar da Ab­dullah'ın doğumu ile çok sevindiler. Çünkü müslümânlara:

— Yahudiler sizlere büyü yaptılar, artık sizden çocuk doğmaz, denilmişti [4].

 

4-.......Bize Abdullah ibnu Avn, Enes ibn Sîrîn'den haber verdi ki, Enes ibn Mâlik (R) şöyle demiştir: Ebû Talha'nın hasta yatmakta olan bir oğlu vardı. Ebû Talha dışarı çıktı, ardından çocuk vefat et­ti. Ebû Talha dönüp geldiğinde:

  Oğlum ne yaptı, nasıl oldu? dedi. Üraraü Suleym:

  Çocuk, olduğundan daha sakin hâldedir, dedi.

Bundan sonra Ümmü Suleym, kocası Ebû Talha'ya akşam ye­meğini takdîm etti, o da yemeği yedi. Sonra Ümmü Suleym ile cinsî münâsebet yaptı, Ebû Talha bu işi bitirip ayrılınca, Ümmü Suleym ona:

  Çocuğu defn et! dedi.

Ebû Talha sabaha ulaşınca Rasûlullah'a geldi ve yaptıkları işi O'na haber verdi. Rasûlullah (S):

  "Siz bu gece cinsî münâsebet mi yaptınız?" buyurdu. Ebû Talha da:

  Evet, dedi. Rasûlullah:

  "Yâ Allah! Bunlara bu gecelerini mübarek kıl!" diye dua etti. Ümmü Suleym sonra bir oğlan doğurdu.

Enes dedi ki: Ebû Talha:

— Bu çocuğu muhafaza et de böylece Peygamber'in yanına gö­tür, dedi.

Enes de bu çocuğu Peygamber'e götürdü. Ümmü Suleym benim yanımda birkaç tane hurma da göndermişti. Peygamber çocuğu aldı da:

  "Enes'in yanında birşey var mı?" diye sordu. Oradakiler:

  Evet, hurmalar vardır, dediler.

Peygamber o hurmaları aldı, onları ağzında çiğneyip ezdi, son­ra kendi ağzından aldı da onu çocuğun ağzının içine kattı ve damağı­nı onunla ovaladı. Çocuğa da Abdullah adım verdi [5].

Bize Muhammed ibnu'UMüsennâ tahdîs etti. Bize İbnu Ebî Adiyy, İbnu Avn'dan; o da Muhammed ibn Sîrîn'den; o da Enes'ten olmak üzere tahdîs edip bu hadîsi şevketti [6].

 

2- Akîkada Çocuktan Ezayı Gidermek Babı

 

5- Bize Ebu'n-Nu'mân tahdîs etti. Bize Hammâd ibn Zeyd, Ey-yûb'dan; o da Muhammed ibn Sîrîn'den tahdîs etti ki, Selmân ibn Âmir (R): "Erkek çocuğun doğumu ile beraber akîka vardır" demiştir.

Ve Haccâc ibn Minhâl şöyle dedi: Bize Hammâd ibn Seleme tah­dîs etti. Bize Eyyûb, Katâde, Hişâm ibn Hassan el-Ezdî ve Habîb ibnu'ş-Şehîd; bunların dördü de Muhammed ibn Sîrîn'den; o da Sel­mân ibn Âmir(R)'den; o da Peygamber(S)'den olmak üzere haber verdi.

(Sufyân ibn Uyeyne ve) birçokları da Âsim ibn Selmân'dan ve Hişâm ibn Hassân'dan; onlar da Hafsa bintu Sîrîn'den; o da er-Rebâb (ibn Âmir ed-Dabbî)'dan; o da Selmân ibn Âmir ed-Dabbî'den; o da Peygamber'den olmak üzere söyledi.

Bu hadîsi Yezîd ibnu İbrâhîm, îbn Sîrîn'den; o da Selmân ibn Âmir'den onun sözü olarak, yânî mevkuf olarak rivayet etti.

Ve Esbâğ ibnu'l-Ferec de şöyle dedi: Bana Abdullah ibnu Vehb, Cerîr ibn Hâzım'dan; o da Eyyûb es-Sahtıyânî'den; o da Muham­med ibn Sîrîn'den haber verdi. O da dedi ki: Bize Selmân ibnu Âmir ed-Dabbî tahdîs edip şöyle dedi: Ben Rasûlullah(S)'tan işittim, şöyle buyuruyordu: "Erkek çocuğun doğumuyla beraber akîka vardır. Onun adına akîka kurbânı kanı dökünüz ve çocuktan ezayı gideriniz!" [7].

 

6-.......Habîb ibnu'ş-Şehîd şöyle demiştir: Muhammed ibnu Şîrîn bana, el-Hasen el-Basrî'ye akîka hadîsini kimden işittiğini sormamı emretti. Ben de gidip el-Hasen'e bunu sordum. el-Hasen:

— Ben o hadîsi Semure ibn Cundeb(R)'den işittim, dedi [8].

 

3- El-Ferau (Yânî Devenin İlk Doğurduğu Yavru) Babı

 

7-.......Bize ez-Zuhrî, İbnu'l-Müseyyeb'den; o da Ebû Hureyre(R)'den haber verdi ki, Peygamber(S): "(İslâm'da) Fera' da, atîre de yoktur" buyurmuştur.

"Ferau", devenin ilk yavrusudur ki, Câhiliye Arabları bunu tâ-gûtları için kesiyorlardı. "Atîre" de receb ayında kesmekte oldukla­rı hayvandır [9].

 

4- Atîre (Kurbânı) Babı

 

8-.......Bize ez-Zuhrî, Saîd ibnu'l-Müseyyeb'den; odaEbü Hureyre(R)'den tahdîs etti ki, Peygamber (S): "Feraa ve atîre yoktur" buyurmuştur.

ez-Zuhrî: "el-Ferau" deve ve koyun makûlesi hayvanların in­sanlar lehine doğurulmuş olan ilk yavrusudur. Müşrikler bu yavru­ları tâgûtları için keser, kurbân ederlerdi. "Atîre" de receb ayında kesmekte oldukları hayvanlardı [10].



[1] Akik, doğan çocuğun saçına ve tüyüne denir, ana tüyü ta'bîr olunur, gerek in­san, gerek hayvanât olsun. Şârih der ki, Akk maddesi şakk ve kat' (yânî yar­mak ve kesmek) ma'nâsına konulmuştur. Çocuğun saçı kesildiğinden dolayı Akik ve Ikka denildi. Ve Ikka aslında masdardır, dereye ve akıntıya Akik denmesi, yarılmış olduklarından dolayıdır. Kan dindirici akik taşı'na. bu ismin verilmesi, kanın kesilmesine medar olduğu içindir. el-Akîka, Sefîne vezninde bu dahî do­ğan çocuğun saçına ve tüyüne denir... ve mevlûdun saçı kırpılıp veya tarandık­ta kesilen koyuna denilir. Mütercim der ki, Şakk (yânî yarılmak) ma'nâsından alınmıştır... Rasûlullah dâima kabîh isimleri güzel isimle değiştirir oldukların­dan Akîka'yı da Nesîke'ye tahvflbuyurdu.-4£?A:ü')nın sıfatlan ve şartlan Şir'atu '{-İslâm adındaki kitâbda mufassalan açıklanmıştır (Kaamûs Ter.).

Âsim Efendi'nin verdiği bu açıklamadan anlaşıldı ki, Akîka, çocuğun doğ­duğu zaman başında bulunan saça denir. Doğumun yedinci veya daha sonraki günlerde çocuğun saçı kesildiği veya tarandığı sırada kesilen kurbân hayvanına da Akîka denmiştir. Bu kurbânı kesmek, doğumundan dolayı bir sevinç izhârı ve sadaka vermek ve aynı zamanda doğan çocuğun nesebini yaymak içindir.

[2] Başlıktaki "Akîka kurbânı kesmeyecekse" kaydından, doğduğu gün ad konul­ması anlaşılır ki, hadîsten anlaşılan da budur. Eğer Akîka kurbânı kesilecek olur­sa, doğumun yedinci günü kurbân kesilir ve ad konur. Bu kurbân yedinci gün kesilmezse ondördüncü gün ve yirmibirinci günlerde de kesilebilir.

[3] Hadîsin bir rivayeti Vudû' Kitabı, "Çocuk sidiği bâbı"nda geçti. Çocuk sidiği hafif necaset olduğu için sâdece üzerine su döküp akıtmakla yetinümiştir

[4] Bunun da bir rivayeti Peygamber'in hicreti bâbı'nda geçmişti. Peygamber'in hur­madan çiğnem yapıp çocuğun ağzına çalması, çocuğun gidâlanması maksadıyle değildir. Çünkü çocuğun ana sütünden başka şey ile gıdâlanma çağı daha son­raki haftalar ve aylar içinde ta'yîn edilir. Körpe yavrunun ağzına az mİkdâr hurma çiğnemi çalınması hakkında Peygamber'in sena ve şehâdeti olan hurma ile ve Peygamber'in mübarek ağız suyu ile teberrük içindir.

[5] Başlığa uygunluğu son fıkrasındadır. Bunun tafsîlli birkaç rivayetini Müslim, îsti'zân Kitabı'nda getirmiştir.

[6] Buhârî bu ikinci yoldan gelen hadîsi Kitâbu'l-Libâs, "Siyah örtü" babında ge­tirmiştir.

[7] Buhârî bu "Erkek çocuğun doğumuyla beraber akîka vardır" hadîsinin burada ayrı ayrı beş yoldan gelişini göstermiş bulunuyor. Hadîsin bu ilk cümlesinin za­hirine bakarak bâzıları kız çocuğu için akîka yoktur demişlerse de, âlimler cum hûru bu hususta gelen hadîslere dayanarak hem erkek, herr de kız çocuğu için akîkanın sünnet olduğunu kabul etmişlerdir. Dört Sünen sâhiblerinin de bu yolda

rivayetleri vardır.

Hadîsin "Çocuktan ezayı gideriniz" fıkrasındaki ezadan maksadın da ço­cuğun ana rahmindeki bulaşıklardan temizlenmesi olduğu görüşünde birleşilmiştir. Bu hususta başka görüşler de vardır.

[8] el-Hasen'in Semure'den işittiği akîka hadîsi, Sönenlerde merfû' olarak rivayet edilen şu: Peygamber (S): "Doğan çocuk akîkasına bağlıdır. Yedinci günü çocuk adına kurbân kesilir, başı tıraş edilir ve adı konulur" buyurdu, hadîsidir. Tir-mizî'ye göre, yedinci günü kesilmezse ondördüncü gün, o gün de kesilmezse yir-mibirinci günü kesilmelidir.

[9] el-Ferau, iki fetha ile dişi devenin yâhud koyunun ve keçinin en evvel doğurdu ğu yavrusuna denir. Câhiliyet'te onu putlarına kurbân ederlerdi. "Lâ feraa ve-lâ atîrete" hadîsi bundandır. Bâzıları indinde Câhiliye'den birinin devesi yüze ulaştığında, bir genç ve a'Iâ devesini sanemine kurbân eder idi, "Ferau" dedik­leri, o kurbân eyledikleri devedir... (Kaamûs Ter.),

[10] Buhârî burada, geçen hadîsin başka yoldan gelen rivayetini getirmiştir. Hadîsin sonundaki "Fera"' ve "Atîre"ye âid iki tefsîr, bu hadîsin râvîlerinden ez-Zuh-rî'nindir.

Âsim Molla da: el-Attre, Sefine vezninde, bu dahî Câhİliyet ahâlisinin sa­nemleri için kestikleri koyuna denir, demiştir... (Kaamûs Ter.)

Tâgût, Tuğyan 'dan mübalağa sîgasıyle bir cins ismidir ki, aslı Ceberut gibi Tağavût olup, mekân değişikliği ile Tavagût yapılarak vâv, elife kalbedilmiş-tir. Müfrede ve cem'e, müzekkere ve müennese denilir. Aynı Tuğyan "Kesil­miş"; Tuğyânkâr "Azgın, azman, azıtkan" demek gibidir. İbn Cerîr, Taberî'nin ta'rîfi veçhile: Allah'a karşı tuğyânkâr olup kahr ve cebr ile veya bi'r-rızâ pe-restiş edilip ma'bûd tutulan gerek insan, gerek şeytân, gerek vesen ve gerek sa­nem ve gerek şâir herhangi birşey demektir... {Hakk Dîni, I, 869-871).