33-EBVÂBU'L-İTİKÂF FÎ AŞRİ'L-EVÂHİR
1- Yüce Allah'ın Şu Kavlinden Dolayı İ'tikâf Mescîdlerin
Hepsinde Yapılabilir (Babı)
2- Hayızlı Kadın İ'tikâftaki Erkeğinin Saçlarını Tarayabilir Babı
3- Bâb: İ'tikâf Eden Kişi Zarurî Bir İhtiyâç İçin Olmak
Müstesna, Kendi Evine Girmez
4- İ'tikâf Eden Kişinin Yıkanması Babı
6- Kadınların İ'tikâf Etmeleri Babı
7- Mescidin İçine Çadırlar Kurulduğu Babı
8- Bâb: İ'tikâf Etmekte Olan Kimse İhtiyâçlarından Dolayı
Mescidin Kapısına Kadar Çıkar Mı?
9- Peygamberin Ftikâfı Ve Peygamber (S) Ayın Yirminci
Sabahında Dışarı Çıktı Babı
10- İstihâzalı Kadının İtikâfı Babı
11- Kocası İtikâfta İken Kadının Kocasını Ziyaret Ftmfsi
Rârî
12- Bâb: İ'tikâf Etmekte Olan Kimse Kendini (Söz Ve
Fiille) Müdâfaa Eder Mi?
13- Sabah Vaktinde İ'tikâf Yerinden Çıkan Kimse Babı
14- Şevval Ayında İ'tikâfın Beyânı Babı
15- Ptikâfa Girdiği Zaman Kendisine Oruç Tutmayı Şart
Görmeyen Kimse Babı
17- Ramazândan Ortadaki On Günde İ'tikâf Babı
19- İtikâftaki İnsanın Yıkatmak İçin Başını (İ'tikâf
Yerinin Dışında Bulunan) Odaya Sokması Babı
Rahman ve Rahîm olan Allah'ın ismiyle
(Ramazânın
Son On Gününde İ'tikâf Bâbları) [1]
... Mescidlerde
i'tikâf ta bulunduğunuz zaman kadınlarınıza (geceleri de) yaklaşmayın. Bu
hükümler Allah 'in sınırlarıdır. Sakın o sınırlara yaklaşmayın. İşte Allah
âyetlerini böylece insanlara açıklar, tâ ki korunsunlar" (el-Bakara: 187) [3].
1-.......Abdullah
ibn Umer (R): Rasûlullah (S) ramazândan son on gün içinde i'tikâf ederdi, demiştir
[4].
2-.......Peygamber'in
eşi Âişe (R) şöyle demiştir: Peygamber (S) ramazândan son on günde i'tikâf
ederdi. O'nun bu âdeti tâ Yüce Allah O'nu vefat ettirinceye kadar devam
etmiştir. Sonra O'nun ardından zevceleri i'tikâf etmişlerdir [5].
3-.......Ebû
Saîd el-Hudrî(R)'den (o, şöyle demiştir): Rasûiullah (S) ramazândan ortadaki on
günde i'tikâf ederdi. Yine bir sene tâ ramazânın yirmibirinci gecesi oluncaya
kadar i'tikâf etti. Bu gece O'nun, sabahında i'tikâf yerinden çıkacağı gecedir.
O sabah Rasûlullah (S) bir konuşma yaptı da şöyle buyurdu: "Kim benimle
i'tikâf etmiş ise, son on günde de i'tikâf etsin. Çünkü bu Kadir gecesi bana
gösterilmişti. Sonra o gece bana unutturuldu. Hâlbuki ben ru'yâda kendimi o
gecenin sabahında bir su ve çamur içine secde ediyor gör-müşümdür. Siz o geceyi
her tek sayılı gece içinde arayın!"
O konuşmanın yapıldığı
gecede gök boşandı. Mescid o zaman arış üzere (yânî çardak biçiminde olup
tavansız, gölgelik hâlinde) yapılmış idi. Bu sebeble mescid aktı. İşte
yirmibirinci gecenin sabahından çıkarken benim iki gözüm Rasûlullah'ı, alnı
üzerinde su ve .çamur izi olduğu hâlde görmüştür [6].
4-.......Âişe
(R) şöyle demiştir: Peygamber (S) mescidde i'tikâf ederken başını bana doğru
eğip uzatırdı. Ben de hayızlı olduğum hâlde O'nun başının saçlarını tarayıp
ayırırdım [7].
5-.......Peygamber'in
eşi Âişe (R) şöyle demiştir: Rasûlullah (S) mescidde i'tikâftaiken muhakkak
başım benim hücreme sokardı da, ben de başının saçlarım (yıkayıp) tarar idim.
Yine Rasûlullah i'tikâf-. ta bulunduğu zaman bir ihtiyâç için olmak müstesna,
evine girmezdi [8].
6-.......Âişe
(R) şöyle demiştir: Peygamber (S) ben hayızlı iken tenini tenime dokundurur
idi. Ve yine kendisi mescidde i'tikâf etmekte ve ben de hayızlı iken başını
i'tikâf yerinden dışarı çıkarırdı da ben O'nun başım yıkar idim [9].
7- Bize
Müsedded tahdîs edip şöyle dedi: Bize Yahya ibn Saîd el-Kattân, Ubeydullah'tan
tahdîs etti. O şöyle demiştir: Bana Nâfi', İbn Umer'den haber verdi ki, Umer
ibnu'l-Hattâb (R-Cı'râne'den) Peygamber(S)'e sorup şöyle demiştir:
— Ben Câhiliyet
devrinde bir gece Mescidi Haram içinde i'tikâf edeyim diye adamıştım (ne
buyurursun)?
Peygamber:
— "Adağım îfâ et" buyurmuştur[10].
8-.......Âişe
(R) şöyle demiştir: Peygamber (S) ramazânın son on gününde i'tikâf ederdi. Ben
kendisi için yünden bir çadır kurardım. Sabah namazını kıldırır, sonra bu
çadıra girerdi. Bir defasında Hafsa da bir çadır kurmak için Âişe'den izin
istedi. Âişe de Hafsa* -ya izin verdi. O da bir çadır kurdu. Zeyneb bintu Cahş
bunu görünce o da başka bir çadır kurdu. Peygamber sabaha girip de bu
çadırları görünce:
— "Bu çadırlar da nedir ki?" diye
sordu.
Kendisine (bunların
Hafsa ile Zeyneb'e âid çadırlar olduğu) haber verildi. Peygamber (S):
— "Onlar bunları hayr ve tâat mı
sanıyorlar?" buyurdu. Ve o ramazân ayında i'tikâfı terk etti de sonra,
şevval ayından on gün i'tikâf etti [11].
9-.......Âişe(R)'den
(şöyle demiştir): Peygamber (S) ramazânın son onunda i'tikâf etmek istedi.
Mescidde i'tikâf etmek istediği yere döndüğünde bir takım çadırlar
kurulmus^olduğunu gördü. Bunlar Âi-şe'nin çadırı, Hafsa'nın çadırı, Zeyneb'in
çadırı idi. Peygamber (Bu çadırlar da nedir? diye sorup, kendi eşlerine âid
olduklarım öğrenince):
— "Onlar bu
yaptıklarına hayır ve takva mı diyorlar?" buyurdu ve geriye döndü de o
ramazân i'tikâf etmedi. Tâ şevvalin (ilk) onunda i'tikâf etti [12].
10-.......
ez-Zuhrî şöyle demiştir: Bana Alî ibnu'l-Hüseyin - Zeynelâbidîn- haber verdi.
Ona da Peygamberdin eşi Safiyye haber vermiştir. Peygamber ramazânın son onunda
mescidindeki i'tikâf yerinde iken Safiyye O'nu ziyaret etmek üzere
Rasûlullah'ın yanına gelmiş ve huzurunda bir saat konuşmuş. Sonra evine dönmek
üzere ayağa kalkmış. Rasûlullah da Safiyye'yi evine geçirmek üzere onunla beraber
kalkmış. Nihayet Ümmü Seleme'nin oda kapısı önündeki mescid kapısına
ulaştığında Ensâr'dan iki kimse oradan geçmiş ve Rasûlul-lah'a selâm
vermişlerdi. Peygamber onlara:
— "Yavaş olun durun! Yanımdaki bu kadın
eşim Huyey kızı Safiyye'dir" buyurdu.
O iki Ensârî zât:
— Yâ Rasûlallah!
Allah'ı tesbîh ederiz, dediler ve bu iş (Pey-gamber'in Safiyye'nin hüviyetini
ta'yîne mecburiyet duyması) kendilerine ağır geldi.
Bunun üzerine
Peygamber (S):
— "Şübhesiz şeytân, insan vücûdunda kanın
ulaştığı yere ulaşır (yânı kan deveranı gibi deveran eder). Ben sizin (temiz)
gönüllerinize şeytânın (kötü) bir şübhe atmasından endîşe ettim" buyurdu [13].
11-.......Yahya
ibnu Ebî Kesîr tahdîs edip şöyle demiştir: Ben Ebû Seleme ibnu Abdirrahmân'dan
işittim, şöyle dedi: Ben Ebû Sa-îd el-Hudrî(R)'ye sorup:
— Sen bizzat
Rasûlullah'tan Kadir gecesini zikrederken işittin mi? dedim.
Ebû Saîd şöyle dedi:
— Evet. Biz Rasûlullah'ın beraberinde ramazânın
ortasındaki on günü i'tikâfına girmiştik.
Ebû Saîd dedi ki:
— Nihayet yirminci günün sabahı (i'tikâf
yerinden) çıktık. Ebû Saîd dedi ki:
— İşte bu yirminci
günün sabahında Rasûlullah bizlere bir hutbe yaptı da, bunda şöyle buyurdu:
— "Kadir gecesi rüyamda bana gösterildi.
Ve Kadir gecesi bana unutturuldu. Artık sizler onu ramazânın son onunda tek
sayılı gecelerde arayınız. Çünkü ben (ru'yâmda kendimi) su ve çamur içinde
secde eder gördüm. Kim Allah Elçisi'nin beraberinde i'tikâf ediyorsa şimdi
i'tikâf yerine dönsün!"
Bu hutbe üzerine
insanlar tekrar mescide döndüler. Ve bizler gökte bir bulut parçası
görmüyorduk. Ebû Saîd dedi ki:
— Akabinde bir bulut
parçası geldi ve (yirmibirinci gece) yağmur yağdı. Sabah namazı ikaame edildi.
Rasûlullah çamur ve su içine secde etti. Hattâ ben Rasûlullah'ın burnunun ucunda
ve alnında çamur gördüm [15].
12-.......Âişe(R)
şöyle demiştir: Bir kerre Rasûlullah ile birlikte zevcelerinden istihâzalı bir
kadın i'tikâf etti. O kadın kırmızılığı ve sarılığı görüp duruyor ve bâzan biz
onun altına kanın akmasından dolayı bir leğen koyardık. İşte bu hâlinde o
namaz kılardı [16].
13-.......Peygamber'in
zevcesi Safiyye, Alîibnu'l-Hüseyin'e şöyle haber vermiştir. H ve keza Alî
ibnu'l-Hüseyin şöyle demiştir: Peygamber (S) mescidde bulunuyordu. Yanında
kadınları vardı. Kadınlar evlerine doğru yürüdüler. Peygamber Huyey kızı
Safiyye'ye hitaben:
— "Acele etme de
ben senin beraberinde biraz gideyim" buyurdu.
Safiyye'nin odası
Usâme'nin evinde idi. Akabinde Peygamber, Safiyye'nin beraberinde dışarı çıktı.
Bu sırada Ensâr'dan iki kişi kendisiyle karşılaştılar ve Peygamber'e baktılar.
Sonra ileri geçtiler. Peygamber onlara:
"Buraya geliniz.
Bu kadın Huyey kızı Safiyye'dir" buyurdu Dnlar:
- Yâ Rasûlallah! Biz Allah'ı tesbîh ederiz,
dediler, lasûlullah:
— "Şübhesiz şeytân, insanın bedeninde
kanın aktığı yerde (veya kanıüı akışı gibi) akar. Ben sizlerin (temiz)
gönüllerinize şeytânın (kötü) bir Şübhe atmasından endîşe ettim" buyurdu [17].
14-.......Safiyye
(R) Alî ibnu'l-Hüseyin'e şöyle haber vermiştir: H Bize Alî ibn Abdillah tahdîs
edip şöyle dedi: Bize Sufyân ibn Uyeyne tahdîs edip şöyle dedi: Ben
ez-Zuhrî'den işittim; o Alî ibnu'l-Hüseyin (Zeynelâbidîn)'den şöyle haber
veriyordu:
Safiyye (R), Peygamber
i'tikâf yapmakta iken, Peygamber'in yanına geldi. Safiyye evine döndüğü zaman,
Peygamber de onun beraberinde bir süre yürüdü. Bu esnada O'nu Ensâr'dan bir
kimse gördü. Peygamber (S) Ensârlı zâtı görünce, onu çağırdı da:
— "Buraya gel! O
kadın Safiyye'dir -Sufyân bâzan: Bu kadın demiştir.- Şübhesiz şeytân
Âdemoğlu'nun bedeninde kanın akışınca. akar durur.." buyurdu.
Râvî Alî ibnu'l-Medînî
dedi ki: Ben Sufyân'a: Safiyye Peygamber'e geceleyin mi gelmiştir? diye
sordum. Sufyân ibn Uyeyne: Başka değil, ancak geceleyindir, dedi [18].
15-.......
Ebû Saîd (R) şöyle demiştir: Biz Rasûlullah ile beraber ayın ortasındaki on
günde i'tikâf ettik. Nihayet yirminci günün sabahı olunca i'tikâf yerimizdeki
eşyalarımızı naklettik. Derken bize Rasûlullah gelip şöyle buyurdu: "Her
kim i'tikâf ettiyse yine i'tikâf yerine dönsün. Çünkü ben bu geceyi gördüm. Şu
hâlde kî, ben kendimi bir su ve çamur içinde secde ediyorum gördüm".
Rasûlullah i'tikâf
yerine döndüğü zaman gök hücuma geçmiş hâldeydi. Biz yağmura tutulduk. Onu
hakk ile Peygamber yapan Allah'a yemîn ediyorum ki, gökyüzü bu günün sonundan
i'tibâren hücum etmiştir. Mescid ise o zaman hurma dallarından gölgelik
biçiminde yapılmış bir çardak (yânı tavansiz) idi. Yeminle söylüyorum ki, ben
Peygamberin burnu üzerinde ve burnunun ucundaki yumuşak yeri üzerinde su ve çamur
izini muhakkak görmüşümdür [20].
16-.......Âişe(R)
şöyle demiştir: Rasûlullah (S) her ramazân ayında i'tikâf eder idi. Sabah
namazını kıldırınca, içinde i'tikâf etmekte olduğu mekâna (yânî çadırına)
girerdi. Râvî dedi ki: Bir defasında Âişe de mescidde i'tikâf etmek için
Peygamber'den izin istedi. Peygamber Âişe'ye izin verdi ve Âişe için de bir
çadır kuruldu. Hafsa, Âişe'nin çadır kurduğunu işitince, o da bir çadır kurdu.
Zeyneb de bunu işitince, o da başka bir çadır kurdu. Rasûlullah (S) sabah namazından
çıktığı zaman dört tane kubbe gördü. Ve:
— "Bunlar nedir?" diye sordu.
Kendisine o çadırların
haberleri bildirildiğinde:
— "Kadınları bu işe sevkeden nedir?Birr
m/(yânî hayır ve ibâdet mi)? Bu çadırları, sökün, onları bir daha
görmeyeyim" buyurdu.
Bu emir üzerine bütün
çadırlar bozulup söküldü. Kendisi artık o ramazân ayında i'tikâf etmedi.
Nihayet şevval ayının son on günü içinde i'tikâf etti [21].
17-.......Umer
ibnu'l-Hattâb (R) -Cı'râne'de Rasûlullah'a- şöyle demiştir:
— Yâ Rasûlallah! Ben
Câhiliyet zamanında Mescidi Harâm'da bir gece i'tikâf etmeyi adamıştım (ne
buyurursun)? diye sorduğunda, Peygamber (S) ona hitaben:
— ''Adadığım yerine
getir!" buyurmuş; bu emir üzerine Umer de bir gece i'tikâf etmiştir [22].
18-.......Nâfi'
ibn Umer(R)'den: Umer ibnu'l-Hattâb (R) Câhiliyye'de Mescidi Haram içinde
i'tikâf etmeyi adamıştır. Buhârî'-nin şeyhi Ubeyd yâhud Buhârî dedi ki:
Zannediyorum ki "Bir gece" demiştir. Rasûlullah (S) Umer'e hitaben:
"Adağım yerine getir" buyurdu [23].
19-.......Ebû
Hureyre (R) şöyle demiştir: Peygamber (S) her ramazânda on gün i'tikâf eder
idi. Ruhunun kabz olunduğu yılın ramazânında ise yirmi gün i'tikâf etti [25].
20-.......Bize
el-Evzâî haber verip şöyle dedi: Bana Yahya ibn Saîd el-Ensârî tahdîs edip
şöyle dedi: Bana Abdurrahmân kızı Amre, Âişe(R)'den şöyle tahdîs etti: Rasûlullah
(S) ramazânın son on gününde i'tikâf edeceğim söyledi. Âişe de i'tikâf etmek
için izin istedi. Rasûlullah Âişe'ye izin verdi. Hafsa da Âişe'den (beraberinde
i'tikâf etmesi için) kendisine izin vermesini istedi. Âişe onun isteğini yaptı.
Bunları Cahş kızı Zeyneb görünce, o da mescidde bir çadır kurulmasını emretti.
Onun için de başka bir çadır kuruldu. Rasûlullah sabah namazını kıldırdığı
zaman i'tikâf çadırına dönmek âdetinde idi. Bu dönüş sırasında kurulmuş olan
çadırları gördü ve:
— "Bunlar nedir ki?" diye sordu.
Sahâbîler:
— Âişe'nin, Hafsa'nın ve Zeyneb'in
çadırlarıdır, dediler. Rasûlullah:
— "Onlar bununla birr mi (yânı hâlis
iyilik ve ibâdet mi) irâde ediyorlar? Ben bu ay i'tikâf etmiyorum" buyurdu
ve i'tikâf etmeyi bırakıp döndü.
Nihayet ramazândan
çıkınca, şevvalden on gün i'tikâf etti [26].
2l-.......Ma'mer
ibn Râşid, ez-Zuhrî'den; o da Urve'den; o da Âişe'den haber verdi ki, Peygamber
(S) mescidde i'tikâf ederken, Âişe de kendi odasında ve hayızlı vaziyette iken,
Peygamber başını Âişe'ye doğru uzatır, Âişe de onu (yıkayıp) tarar idi [27].
[1] Bu, el-Câmi'u's-Sahîh'in el-Müstemlî nüshasında gelen
büyük başlıktır. en-Nesefî ve îbn Asâkir nüshalarında "Ebvâbu'l-Î'tikâf"
yerine "Kitâbu'l-İ'tikâf" başlığı vardır
[2] el-Müstemlî, en-Nesefî ve Îbn Asâkir'den gelen
nüshalarda büyük başlıktan sonra "Bâbu'l-İ'tikâf
fî'1-Aşri'l-Evâhırı..." diye birinci bâb başlamaktadır. îbn Ha-cer, Aynî
ve Kastallânî'nin kendi şerhlerine esas aldıkları nüshalarında da büyük
başlıktan sonra bu bâb sözü mevcûddur
[3] el-Akf; Alıkoymak ma'nâsına birinci ve ikinci bâbdan
bir masdardır.
el-Ukûf; kuûd vezninde,
bir nesneye müdâvemet üzere yönelmek, bir nesnenin çevresinde deveran eylemek
ve bir mahalde bir adam nefsini habs ve tev-kîf edip eylenmek ma'nâsınadır
ei-İ'tikâf; bir yerde kendini habs eylemekle eylenip kalmak ma'nâsınadır
(Kaamûs Ter.).
i'tikâf, lügat yönünden makbul olsun veya
olmasın, bir yerde ve birşey üzerinde kendini hapsedip Hurmak ma'nâsınadır.
İbrâhîm Peygamber'in babasına ve kavmine hitaben:"öjtn* ı*J ^î j&\
jjuâı «i* ^ <îJ*j *±^ jû *i = O zaman o, babasına ve kavmine: Sizin
kendilerine ibâdette isrâr edip durduğunuz bu heykeller nedir ki?"
(el-Enbiyâ: 52)demesi makbul ve meşru' olmayan nevi'dir. Dîn ıstılahında
i'tikâf, Allah'ın rızâsına yaklaşmak için husûsî bir sıfatla mescidde ikaamet
eylemektir. Bu i'tikâf yalnız Muhammed Ümmeti'ne mahsûs bir ibâdet olmayıp,
diğer ümmetlerde de vardır: " 'jz \$, jî j-çi^-Ü '^y\ J\ ^-Vi ajiiii^rjiij
'jtg&î ^$&=İbrâhîm ile İsmail'e de: Evimi tavaf edenler, ibâdet
kasdıyle orada kalanlar, rükû' ve sucûd eyleyenler için titizlikte temizleyin
diye kuvvetli emir vermiştik" {el-Bakara: 125) âyeti gereğince İbrâhîm ve
Ismâîl Peygamberler zamanından teşri' buyurularak devam edegelmiş kadîm bir
sünnettir. Bununla kişi diğer dünyâ işlerinden kendisini çeker, bütün vaktini
Allah'a ibâdet, ilim, tefekkür ve tezekküre tahsis eyler, ruhî ve derûnî bir
arınmaya ve yükselişe hazırlanır.
[4] Buhârî'nin "Mescidlerin hepsinde" diye
umûmîleştirip, delîl olarak da âyeti getirmesi, İ'tikâfı sırf Mekke, Medine ve
Kudüs mescidlerine tahsîs etmek isteyenleri redd içindir. Bununla i'tikâfı,
cumua kılman mescidlere tahsîs eden Mâlikîler ile Hanbelîler'in görüşleri de
reddediliyor.
[5] Birinci ve ikinci hadîslerin başlığa delîllikleri
meydandadır
[6] Bu hadîs, az lâfız ve sened değişikliği ile bundan
önceki kİtâbda da geçmişti. Hadîsin buradaki bâb başlığına delîlliği
meydandadır. Ebû Saîd'in son sözleri Peygamber'in gördüğünü haber verdiği
ru'yâsmın gerçekleştiğini ve tasdikini ifâde etmektedir.
Metîndeki Arış lâfzı
hakkında şu bilgi verilmiştir:
el-Arîş, emîr vezninde,
bu dahî gölgelik için yapılan evceğize ve çardak ve mehtâbiyye roakûlesine
denir... ve ağaçtan ve sumâm dedikleri otluktan çatıp kulübe ve'salâç gibi edip
içinde gölgelenirler; cem'i Urş gelir (Kaamûs Ter.).
[7] Peygamber'in kadınlarının herbirine mahsûs olan
hücrelerin kapıları mescide açılırdı. Bu ta'rîfe göre Rasûlullah, Âişe'nin
hücresine bitişik bir halvet yerinde i'tikâf etmiş oluyor
[8] Metindeki hacet lâfzını Zuhri, büyük, küçük abdest
bozmak gibi diye tefsir etmiştir. Böyle beşerî bir zaruretin müstesna
olduğunda âlimler ittifak etmişlerdir.
Hasta ziyareti, cumua ve cenazede
hâzır bulunmak, i'tikâflmın ilim
meclisinde hâzır bulunması gibi hususların cevazında görüş ayrılıkları vardır.
[9] Metindeki mübaşeret, lügatçe tenini tenine dokundurmak
ma'nâsına ise de örfte cinsî yaklaşma ma'nâsını da şâmil olur. Lâkin bu lâfzı
burada cinsî yaklaşma manâsına almaya imkân yoktur. Çünkü hayızlıyla cinsî
münâsebet ittifakla haramdır; büyük günâhtır.
Hadîsin ikinci
fıkrasının bâb başlığına hüccetliği meydandadır
[10] Nezr Kitâbı'ndaki rivayette açıkça belirtildiği üzere
bu suâl, Huneyn harbinden dönülüp Cı'râne'ye gelindiği zaman sorulmuştur.
Peygamber'in bu emri vucûb için değil, nedb içindir denilmiştir. Bu hadîsle
oruçsuz i'tikâfın cevazına istidlal edilmiştir. Çünkü gece oruç için zarf
değildir. Eğer oruç şart olaydı elbette Peygamber orucu emrederdi, denilmiştir.
Fakat Müslim'deki rivayette "gece" yerine "gün" ta'bîriyle
gelmiştir. İbn Hıbbân ve diğerleri bu iki rivayet arasını şöyle cem'
etmişlerdir: Umer bir gün ve bir gece i'tikâf etmeyi adamıştır. Mutlak olarak
geceyi söyleyen gününü, günü söyleyen gecesini de murâd etmiştir..
(Kastallânî).
[11] Hadîsin başlığa delîlliği Âişe'nin, Hafsa'nın ve
Zeyneb'in Rasülullah'ın mescidine i'tikâf için çadır kurmalarıdır.
Bu hadîsten,
Peygamber'in sabah namazından sonra İ'tikâf yerine girdiği, i'tikâf için mescidin
şart olduğu, kadınlar İçin mescidde değil, evlerinde i'tikâf etmelerinin
meşruluğu, dînî bir maslahat üzerine efdaPm terkinin caiz olduğu hükümleri
alınmıştır.
[12] Hadîsin başlığa uygunluğu meydandadır. Bu, önce geçen
hadîsin başka bir tarîkten daha kısa bir rivayetidir.
Peygamber, kadınların bu
hareketlerini men' edip, kendisi de o yıl i'tikâf etmemekle çok yerinde bir iş
yapmıştır. Yoksa i'tikâf farz gibi telâkki edilir ve ümmete ağır bir vazife
yüklenmiş olurdu. Böylece herkese değil, bâzı kimselere kifâye bir sünnet
olduğu öğretilmiştir.
[13] Hadîsin başlığa delîlliği "Peygamber, Safiyye'yi
evine geçirmek üzere onunla beraber mescidin kapısına kadar çıktı"
sözündedir. Hâkim-rivayet etti ki, eş-Şâfiî Peygamberler hakkında sû'i zann
bi'1-icmâ küfürdür. Peygamber, bu iki sahâbînin gönüllerine bir vesvese gelip
de kâfir olmalarından endîşe etti de bunlara nasihat makaammda hakîkati
bildirmekte sür'at eyledi demiştir (Kastallâ-nî). Hadîsteki bu iki Ensâri'nin
isimleri zikredilmem iştir. Aynî bunların Useyd ibn Hudayr (20) ile Abbâd ibn
Bişr (R) olduklarını naklediyor.
Bu hadîsten, i'tikâf
edenin ziyaretçi kabul edebileceği; ziyaretçiyi teşyi' etmesi, onunla
konuşması, Kur'ân ve hadîs okuması, ilim ve tedris ile meşgul olabileceği
hükümleri alınmıştır.
Ve keza bu hadîsten,
Peygamber'in ümmeti hakkındaki yüksek şefkati ve ümmetinden kusur ve
ma'siyetlerin defi için ümmetini dâima İrşâd ve ta'lîme ehemmiyet verdiği,
Subhânallah lâfzının taaccüb sırasında da söylendiği, kadını beraberinde
bulunan bir zâta selâm verilmesi câız olduğu, i'tikâf eden kimsenin kadını
tarafından ziyaret edilmesinin caiz olduğu hükümleri de alınmıştır..
[14] Bâzı nüshalarda bu başlık "Peygamber'in i'tikâfı
ve ayın yirminci sabahında (i'tikâf yerinden) çıkışı babı" şeklinde
gelmiştir. İbn Hacer ile Aynî'nin şerhlerindeki metinde de bu ikinci
şekildedir. Yânî bu ikinci fıkra mâzî fiil olarak değil, masdar hâlinde
gelmiştir.
[15] Bu hadîs, Mâlik tarîkinden 3 rakamıyle yakında
geçmişti. Buhârî bu başlığı ve hadîsi 3 rakamıyle geçen Mâlik hadîsinde gelen
"Nihayet yirmibirinci gece olunca-ki o, sabahında i'tikâfından çıkmak
âdetinde olduğu gecedir-" sözündeki sabahında lâfzının bir önceki sabah
ma'nâsına olduğunu isbât etmek maksadıyle getirmişe benziyor (İbn Hacer ve
Aynî).
[16] Bu kadın Peygamber'in zevcelerinden Şevde bintu Zem'a,
yâhud Ümmü Habîbe Ramle bintu Ebî Sufyân yâhud da Ümmü Seleme'denbiri idi.
Askalânî üçüncü ihtimâli tercîh ediyor.
Müstehâza, hayız
müddetinin en uzunu geçtikten sonra yine kanı dinmeyen kadına denir. Hayizlının
mescide girmesi caiz değilse de, bundan İstihâzalı kadının i'tikâfı bile
-mescidin kirletilmeyeceğinden emniyet edildiği takdîrde-câiz olduğu istinbât
olunmuştur. Hadesi devamlı özürlü kimseler hakkındaki hükümler de zâten
istihâzalı kadının hükümlerine kıyâs ediliyor.
Bu hadîs, Hayz
Kitâbı'nda da aynen bu başlıkla geçmişti. Hadîsin başlığa delîlliği
meydandadır.
[17] Buhârî Safiyye hadîsini burada iki tarîkten
getirmiştir, Bu tarîklerin aslında ikisi de mevsûldür. Hadîsin tamâmı, bu
İ'tikâf Kİtâbi'nın 7 rakamlı hadîsi olarak da geçmişti. Buradaki ikinci
tarîkten gelen bu hadîs, az bir lâfız farkiyle gelmiştir. i "Safiyye'nin
odası, Usâme'nin evinde idi" ifâdesinin ma'nâsı, sonradan Usâme ibn
Zeyd'in evi olan evin içinde idi demektir. Çünkü bu hâdisenin olduğu vakit,
henüz Usâme'nin müstakil bir evi yoktu.
Hadîsle ilgili diğer
açıklamalar daha önce verilmişti.
[18] Hadîsin bâb başlığına müsbet cevâblığı ve delîlliği,
Peygamber'in o zâtı çağırıp kendi yanında görmüş olduğu kadının hüviyetini
bildirmek suretiyle sözlü olarak kendini sû'i zanna uğramaktan müdâfaa etmiş
olmasındadır.
Hadîs bundan evvel
birkaç defa geçmiş ve gerekli açıklamalar verilmişti. Buhârî aynı hadîsi burada
da iki ayrı vecihten getirmiştir.
[19] Yânî sabah vaktinde i'tikâf yerinden çıkan kimsenin
hükmünü beyân babı. Bu, gündüzleri değil de, sırf gecelerde i'tikâf etmek
istendiği zamandır.
[20] Hadîsin başlığa uygunluğu "Yirminci günün sabahı
olunca" kavimdedir. Bu Ebû Saîd hadîsini bundan evvel geçtiği gibi, burada
da üç vecihten getirmiştir.
[21] Hadîsin bâb başlığına delîlliği "Şevvalden son on
gün içinde i'tikâf etti" sözün-dedir. Bu hadîs kadınların i'tikâfı
bâbı"nda da geçmişti
[22] Başlığa uygunluğu "Adadığını yerine getir"
emrindedir. Peygamber, Umer'e adadığını îfâ etmesini emrettiği için, Umer bir
gece i'tikâf etmiştir. Peygamber ona oruç tutmasını emretmemİştir. Bu hadîs
İ'tikâf için (gündüzleyin) oruç tutmanın şart olmadığına delîl olmuştur. Bu
hadîsle ilgili açıklama "Geceleyin i'tikâf bâbı"nda geçmişti.
[23] Bâb başlığına cevâblığı "Adağını yerine
getir" sözündedir. Umer Câhiliyet'te bunu adamış, sonra müslümân olmuş;
Islâmında bunu Peygamber'e söylediğinde bu emri almıştır. Bu emir üzerine Umer
bir gün i'tikâf edip adağını îfâ etmiştir.
Bu hadîs, konulan
başlıklara göre birkaç defa zikredilmiştir.
[24] Buhârî bu başlıkla her ne kadar son on günde i'tikâf
daha faziletli ise de, i'tikâ-fın son on güne mahsûs olmayacağına işaret etmiş
gibidir.
[25] Başlığa delîlliği "Yirmi gün i'tikâf etti"
sözündedir. Çünkü bu yirminin içinde ramazândan ortadaki on gün de vardır.
Peygamber'in vefat
ettiği yılda yirmi gün i'tikâf etmesi şu sebeblerle îzâh
edilmiştir:
Peygamber bu sene
İçinde öleceğini bilmekte idi. Hayır ve ibâdeti bir kat daha artırıp ehemmiyet
vererek ecelin yaklaşması zamanında ümmete Allah'a hayırla kavuşmaları
hususunda örnek olmak istemiştir.
Cibril her ramazânda,
her gece Peygamber'e gelir, Peygamber de Kur'ân'ı Cibril'e arz ederdi. Vefat
edeceği senenin ramazânında ise iki kerre arzetti. İşte Peygamber bunun gibi
i'tikâfını da katladı.
Eşlerinin i'tikâfa teşebbüs
etmeleri üzerine bıraktığı i'tikâfı -her ne kadar bedelinde şevvalde i'tikâf
etmişse de- kaza etmiştir.
Yâhud bir ramazânda
seferde idi de onun i'tikâfmı da ilâve ederek son ramazânda yirmi gün i'tikâf
etmiştir.. (Fethu'l-Bârt, Vmdetu'l-Kaarî; özetle).
[26] Hadîsin başlığa delîl için uygunluğu, Peygamber'in
i'tikâf etmeyi zikredip sonra kadınlarının çadırlarından dolayı kendisine
i'tİkâftan vazgeçmenin hayırlı olduğu fikri zahir olunca karârından dönmesi ve
i'tikâf etmemesi bakımındandır.
Dînî veya dünyevî meşru
bîr maslahat üzerine, efdâl olan bir şeyi terket-menin cevazı bu hadîsle sabit
olmaktadır.
[27] Hadîsin bâb başlığına delîlliği meydandadır. Bu hadîs
şimdiye kadar birkaç kerre geçmiş ve ilgili açıklamalar oralarda verilmişti. Şu
kadarım tekrar belirtelim: Mü'minlerin annelerinin herbirine mahsûs olan
odaların kapılan mescide açılırdı. Buradaki ta'rîfe göre Peygamber Âişe'nin
hücresine yânî odasına bitişik bir i'tikâf yerinde i'tikâf etmekte imiş