45- KİTÂBUN FÎ'L-LUKATA.. 2

1- Bâb: Buluntu Şeyin Sahibi Gelip De Onun Alâmetini Haber Verdiği Zaman, Ruluntuyu Yerden Kaldırıp Almış Olan Kimse, O Ruluntuyu Sahibine Verir . 2

2- Yitik Deve(Nin Alınıp Alınmıyacağı) Babı 2

3- Koyun Yıtıgı(Nın Hukmunu Beyan) Babî 2

4- Bâb: Buluntunun Sahibi Bir Sene İ'lândan Sonra Bulunmazsa, Artık O Şey Onu Bulup Alanındır 3

5- Bâb: Bir Kimse Denizde Bir Ağaç Parçası Bulduğu Yâhud Bir Kamçı Yâhud Da Bunun Benzeri Birşey Bulduğu Zaman (Ne Yapar; Bunları Alır Mı Yoksa Terk. 3

6- Bâb: Bir Şahıs Yolda Bir Hurma Dânesi Bulduğu Zaman {Bunu Alıp Yemesi Caiz Olur) 3

7- Bâb: Mekke Ehlinin Buluntu Eşyası Nasıl İ'lân Edilir?. 4

8- Bâb: Hiçbir Kimsenin Hayvanı İzinsiz Olarak Sağılmaz. 4

9- Bâb: Buluntu Eşyanın Sahibi Bir Sene Sonra Geldiği Zaman, Bulan Onu Sahibine Verir 5

10- Bâb: Yitiği Bulan Şahıs, Ona Hakk Kazanmayan Kimsenin Almaması İçin, Zayi' Hâlde Terketmeyerek Alır Mı?. 5

11- Buluntu Eşyayı İ'lân Eden, Fakat Onu Sultana Teslim Etmeyen (Veya Yükseltmeyen) Kimse Babı 5

12- Bâb 6

 


45- KİTÂBUN FÎ'L-LUKATA

(Yerde Bulunup Kaldırılan Buluntu -Şeyin Hükmünü Beyân-Hakkında Kitâb) [1]

 

1- Bâb: Buluntu Şeyin Sahibi Gelip De Onun Alâmetini Haber Verdiği Zaman, Ruluntuyu Yerden Kaldırıp Almış Olan Kimse, O Ruluntuyu Sahibine Verir [2].

 

1-.......Bize Şu'be tahdîs etti. H ve bana Muhammed ibn Beşşâr tahdîs edip şöyle dedi: Bize Gımder tahdîs edip şöyle dedi: Bize Şu'be, Seleme'den tahdîs etti. O söyle demiştir: Ben Suveyd ibn Ga-fele'den işittim, o şöyle dedi: Ben Ubeyy ibn Ka'b(R)'a kavuştum da o şöyle dedi: Ben bir kese (bulup) aldım; içinde yüz dînâr vardı. Aka­binde Peygamber(S)'e geldim (ve söyledim). "Onu bir sene bildirip i'lân et" buyurdu [3]. Ben de bu keseyi bir sene i'lân ettim. Fakat onu tanıyan kimseye tesadüf etmedim. Sonra Peygamber'e geldim. Pey­gamber: "Bir sene (daha) bildir" buyurdu. Onu bir sene daha i'lân ettim. Fakat sahibini bulamadım. Sonra üçüncü defa Peygamber'e geldim. Bu sefer Peygamber: "Bu paranın kesesini, sayısını ve kese­nin ağız bağını iyi koru. Sahibi gelir (de bunları doğru haber verir) ise keseyi ona ver, gelmezse onunla yararlan"buyurdu. Ben de onunla faydalandım.

Hadîsin râvîsi Şu'be dedi ki: Ben bir zaman sonra Seleme ibn Ku-heyl'e Mekke'de kavuştum. Seleme bana: Suveyd ibn Gaf ele, Ubeyy'in bulduğu bu paranın üç yıl mı, yâhud bir yıl mı i'lân edildiğini söyle­diğini iyi bilmiyorum, dedi [4].

 

2- Yitik Deve(Nin Alınıp Alınmıyacağı) Babı

 

2-.......Zeyd ibnu Hâiid el-Cuhenî (R) şöyle demiştir; Bir bedevî Peygamber'e geldi ve O'na bulup da kaldırdığı buluntu birşeyin hükmünü sordu. Peygamber (S):

  "Onu bir sene i'lân et, sonra bunun çıkınım ve ağız bağını saklayıp koru. Bu müddet içinde birisi gelir de o buluntuyu ve onun sıfatlarım sana haber verirse (onu kendisine ver); kimse gelmez ise kendin onunla nafakalan" buyurdu.

Sorucu kişi:

  Yâ Rasûlallah! Yitik koyunun hükmü nedir? dedi. Rasûlullah:

  "O, ya senin, ya mü'min kardeşinin, yâhud da kurdundur (yânî bu yitik koyunu sen alır, i'lân eder de sahibini bulamazsan sa­na âiddir; sen almaz da mü'min kardeşin alırsa, o, onu alıp koruyan o mültekıtındır; o da almazsa artık koyun kurdundur)" buyurdu.

Bu defa da o kimse:

  Yitik devenin hükmü nedir? diye sordu.

Bu defa Peygamber'in yüzünün rengi değişti ve:

  "Kayıp deveden sana ne var? O hayvanın tabanı ve su tulu­mu berâberindedir. (Sahibi buluncaya kadar) kendisi suya gelir ve ağaç yer" buyurdu [5].

 

3- Koyun Yıtıgı(Nın Hukmunu Beyan) Babî

 

3-.......Bize Süleyman ibn Bilâl, Yahya ibn Saîd'den; o da el- Munbaıs'ın himayesinde bulunan Yezîd'den tahdîs etti. Yezîd, Zeyd ibn Hâlid(R)'den şöyle derken işitmiştir: Peygamber(S)'e buluntu şeyin hükmü soruldu. Zeyd ibn Hâlid kesin olarak söyledi ki: Peygamber

sorucuya:

  "Sen onun çıkınını ve ağız bağını iyice tam. Sonra onu bir

sene bildir, i'lân et" buyurdu.

el-Munbaıs'm âzâdlısı Yezîd şöyle diyordu: Eğer (buluntu) i'ti-râf edilmezse, onu bulup almış olan kimse onunla nafakalanır ve bu­luntu onun yanında bir emânet olmuştur. (Süleyman ibn Bilâl dedi ki:) Yahya ibn Saîd şöyle dedi: İşte bu "Onun yanında bir emânet olmuştur" sözü, Rasûlullah'ın hadîsi içinde mi, yoksa Yezîd'in ken­di tarafından söylediği birşey mi olduğunu bilmediğim şeydir.

Sonra o sorucu:

— (Yâ Rasûlallah!) Koyun yitiği hakkında nasıl görürsün? dedi. Peygamber:

  "Onu tut, al. Çünkü o ancak senin yâhud mü'min kardeşi­nin yâhud da kurdundur" buyurdu.

el-Munbaıs'ın âzâdlısı Yezîd: O, yânî koyun yitiği de i'lân edi­lir, dedi.

Sonra sorucu tekrar Peygamber'e:

  Deve yitiği hakkında nasıl re'y edersin? dedi. Zeyd ibn Hâlid dedi ki: Bunun üzerine Peygamber:

— "Ona serbest bırak! Çünkü onun ayakkabısı ve su tulumu berâberindedir. Sahibi su başında onu buluncaya kadar o kendisi su başına gelir ve ağaçlan yer (yânî yaradılışı kuvvetlidir, korumaya ih­tiyâcı yoktur)" buyurdu [6].

 

4- Bâb: Buluntunun Sahibi Bir Sene İ'lândan Sonra Bulunmazsa, Artık O Şey Onu Bulup Alanındır

 

4-....... Zeyd ibn Hâlid (R) şöyle demiştir: RasûlulIah(S)'a bir adam geldi de yerde bulunup alınan şeyin hükmünü sordu. Rasûlullah:

  "Çıkınım ve ağız bağını tanı(yıp koru), sonra da onu bir sene bildirip i'lân et. Eğer sahibi gelirse verirsin. Sahibi gelmezse, artık senin hâlin onunladır" buyurdu.

O sorucu kişi:

  Koyun yitiğinin hükmü nedir? dedi. Rasûlullah:

  "O senindir, yâhud mü'min kardeşinindir, yâhud da kurdundur" buyurdu.

O kimse bu defa:

  Deve yitiğinin hükmü nedir? dedi.

Rasûlullah:

  "Onu almaya senin ne hakkın var? Onun ayakkabısı ve su tulumu berâberindedir. Sahibi ona kavuşuncaya kadar kendisi suya gelir ve ağaçları yer" buyurdu [7].

 

5- Bâb: Bir Kimse Denizde Bir Ağaç Parçası Bulduğu Yâhud Bir Kamçı Yâhud Da Bunun Benzeri Birşey Bulduğu Zaman (Ne Yapar; Bunları Alır Mı Yoksa Terk

 

Ve el-Leys ibn Sa'd şöyle dedi:

Bana Ca'fer ibnu Rabîa, Abdurrahmân ibn Hürmüz'den; o da Ebû Hureyre'den tahdîs etti ki, Rasûlullah (S), İsrâîl oğulları'ndan bir adam zikretti.

O adam İsrâîl oğullarının birinden Ödünç olarak bin dînâr vermesini istedi... hadîsini şevketti. Ona ödünç veren kimse deniz kenarına çıktı da malını getirmiş bir gemi görmek umuduyla bakıyordu. Sahilde bir ağaç parçasıyle karşılaştı. Onu ailesinin evde yakması için aldı. Evde onu parçalayınca içinde paraları ve mektûb sahîfesini buldu [8].

 

6- Bâb: Bir Şahıs Yolda Bir Hurma Dânesi Bulduğu Zaman {Bunu Alıp Yemesi Caiz Olur)

 

5- Bize Muhammed ibn Yûsuf tahdîs edip şöyle dedi: Bize Suf-yân, Mansür'dan; o da Talha'dan; o da Enes ibn Mâlik'ten tahdîs etti. Enes ibn Mâlik (R): Peygamber (S) giderken yolda bir hurmaya rast-geldi de: "Bunun sadaka hurması olmasından korkmasaydım muhak­kak onu alır yerdim" buyurdu demiştir [9].

Ve Yahya ibn Saîd el-Kattân şöyle dedi [10]: Bize Sufyân es-Sevrî tahdîs edip şöyle dedi: Bana Mansûr (ibnu'l-Mu'temir) tahdîs etti. Ve Zaide ibnu Kudâme de yine Mansür'dan; o da Talha ibnu Mu-sarrıftan söyledi ki, o: Bize Enes tahdîs etti, demiştir.

Buhârî dedi ki [11]: Ve bize Muhammed ibn Mukaatil tahdîs edip şöyle dedi: Bize Abdullah ibnu'l-Mubârek haber verip şöyle dedi: Bize Ma'mer (ibn Râşid), Hemmâm ibn Münebbih'ten; o da Ebû Hurey-re(R)'den haber verdi ki, Peygamber (S) şöyle buyurmuştur: "Ben ailemin yanına döner gelirim de döşeğimin üzerine düşen bir hurma­yı bularak alır, yemek üzere onu kaldırırım, sonra sadaka (hurması) olmasından korkarım da onu muhakkak surette bırakırım" [12]

 

7- Bâb: Mekke Ehlinin Buluntu Eşyası Nasıl İ'lân Edilir?

 

Ve Tâvûs el-Yemânî, İbn Abbâs'tan; o da Peygamber'den söyledi ki, Peygamber (S): "Mekke'nin yitiği ancak sahibi lehine koruyacak olan i'lâncı için müstesna, alınıp kaldırılmaz...*' buyurmuştur [13].

Ve Hâlid el-Hazzâ, Ikrime'den; o da İbn Abbâs'dan söyledi ki, Peygamber (S): "Mekke'nin yitiği i'lân ediciden başka kimse tarafından alınıp kaldırılmaz" buyurdu [14].

Ve Ahmed ibn Sa'd şöyle dedi [15]: Bize Ravh tahdîs etti. Bize Zekeriv/yâ tahdîs etti. Bize Amr ibn Dînâr, İkrime'den; o da İbn Abbâs'tan tahdîs etti. Rasûlullah (S): "Mekke'nin dikenli ağacı kesilmez, av hayvanı ürkütülmez, yitik eşyası i'lân edecek kimseden başkasına (alıp kaldırması) halâl olmaz, yeşil otu koparılmaz" buyurdu. Abbâs: Yâ Rasûlallah, ızhır bitkisi müstesna olsun, dedi. Rasûlullah: "Izhır otu müstesnadır" buyurdu.

 

6-.......Ebû Hureyre (R) tahdîs edip dedi ki: Azız ve Celü olan Allah, Rasûlü'ne Mekke fethini müyesser kılınca, Rasûlullah (S) in­sanlar içinde ayağa kalktı, Allah'a hamd ve sena etti, sonra şöyle bu­yurdu: "Muhakkak ki Allah fili Mekke'ye girmekten men' etmiştir. Rasûlünü ve mü'minleri de (bir defa olarak) Mekke ahâlîsine musal­lat etmiştir, Mekke benden evvel hiçbir kimse için asla halâl ol­muyordu. O yalnız bir gündüzün bir saatinde benim için halâl kılın­mıştır. Benden sonra da hiçbir kimse için ebediyyen halâl olma­yacaktır. Mekke'nin av hayvanları ürkütülmez, dikeni (bile) ko-parılmaz. Yitiğini kimse (elini uzatıp) alamaz. Meğer ki sahibini ara­yıp bulmak isteyen olsun. Her kimin bir kimsesi öldürülürse o, iki şeyden hangisi kendi hakkında daha hayırlı ise onu isteyebilir (yânî iki şey arasında muhayyerdir): Ya kendisine diyet verilir yâhud öldü­ren kimse kısâsen öldürülür".

Abbâs:

— Yâ Rasûlallah! Izhırdan başka. Zîrâ bizler onu kabirlerimiz­de ve evlerimiz(in inşâsın)da kullanıyoruz, dedi.

Bunun üzerine Rasûlullah:

  "Izhırdan başka'' buyurdu.

Bunun akabinde Yemenli bir zât olan Ebû Şâh ayağa kalktı ve:

  Bunları benim için yazınız yâ Rasûlallah! dedi.

Rasûlullah da:

  "Bunları Ebû Şâh için yazınız" buyurdu. Râvî Velîd dedi ki: Ben Evzâî'ye:

  "Benim için yazınız yâ Rasûlallah!" sözü nedir? dedim.

— Rasûlullah'tan işitmiş olduğu şu hutbenin yazılmasını istedi, dedi [16].

 

8- Bâb: Hiçbir Kimsenin Hayvanı İzinsiz Olarak Sağılmaz

 

7-....... îbn Umer(R)'den: Rasûlullah (S) şöyle buyurmuştur:

"Hiçbir kimse diğer birinin hayvanının sütünü onun izni olmaksızın sağmasın. Sizden biriniz yiyecek ve içeceklerinin saklandığı mahze­nine gelinmesini, dolabının kırılmasını ve oradaki yiyeceklerinin nak­lolunmasını ister mi? Hayvanlarının memeleri de insanlar için onların yiyeceklerini muhafaza ederler. Onun için hiçbir kimse diğerinin hay­vanının sütünü, onun izni olmak müstesna, asla sağmasın" [17].

 

9- Bâb: Buluntu Eşyanın Sahibi Bir Sene Sonra Geldiği Zaman, Bulan Onu Sahibine Verir

 

Çünkü o, bulanın yanında bir vediadır.

 

8-.......Zeyd ibn Hâlid el-Cuhenî(R)'den (şöyle demiştir): Bir adam; bulduğu bir yitiğin hükmünü Rasûlullah'a sordu. Rasûlullah (S):

  "Onu bir sene i'lân et. Sonra onun ağız bağını ve çıkınını iyi­ce tam. Sonra onunla nafakalan. Eğer sahibi gelirse, onu sahibine eda et" buyurdu.

Sahâbîler (Ebû Zerr ve Ebu'l-Vakt'te: O adam):

  Yâ Rasûlallah! Koyun yitiğinin hükmü nedir? dediler. Rasûlullah:

  "Onu tut. Çünkü o ya senin, ya mü'min kardeşinin, yâhud da kurdundur (yânî bu yitik koyunu sen alır, i'lân eder de sahibini bulamazsan, sana âiddir. Sen almaz da mü'min kardeşin alırsa onun­dur; o da almazsa artık koyun kurdundur)" buyurdu.

O adam:

  Yâ Rasûlallah! Yitik devenin hükmü nedir? diye sordu. Zeyd ibn Hâlid dedi ki: Rasûlullah öfkelendi; hattâ iki yanağı

yâhud yüzü kızardı. Sonra:

— "Ondan sana ne?Sâhibi ona kavuşuncaya kadar o hayvanın ayakkabısı ve su tutumu berâberindedir" buyurdu [18].

 

10- Bâb: Yitiği Bulan Şahıs, Ona Hakk Kazanmayan Kimsenin Almaması İçin, Zayi' Hâlde Terketmeyerek Alır Mı?

 

9-.......Bize Şu'be, Selemetu'bnu KuheyFden tahdîs etti. O şöyle demiştir: Ben Suveyd ibn Gafele'den işittim, o şöyle dedi: Ben Sel-mân ibn Rabîa ve Zeyd ibn Sûhân ile beraber bir gazvede bulundum. Derken bir kamçı buldum. Bunlardan biri bana:

  O kamçıyı at, dedi.

Ben:

— Hayır atmam, lâkin eğer sahibini bulursam (bunu ona veri­rim); sahibini bulamazsam onunla faydalanırım, dedim.

Gazadan döndüğümüzde hacc yaptık. Akabinde ben Medîne'ye uğradım. Ubeyy ibn Ka'b'a düşürülmüş kamçıyı almanın hükmünü sordum. Ubeyy şöyle dedi:

— Ben Peygamber (S) zamanında içinde yüz dînâr olan bir kese buldum. Onu Peygamber'e getirdim. Peygamber: "Bunu bir sene (in­sanların toplantı yerlerinde) bildir, i'lân et" buyurdu. Ben de bir yıl onu i'lân ettim. Sonra Peygamber'e geldim. Peygamber yine: "Onu bir yıl i'lân et" buyurdu. Ben onu bir yıl daha i'lân ettim, sonra Pey­gamber'e geldim. Peygamber yine: "Onu bir yıl i'lân et" buyurdu. Ben onu bir yıl i'lân ettim, sonra dördüncü defa Peygamber'e geldim. Pey­gamber: "Dinarların sayısını, ağız bağını, kabını iyi tanı. Eğer sahi­bi gelir(Ğe sayısını, çıkınını, ağız bağını haber verirce -keseyi ona ver-; gelmezse onunla yararlan" buyurdu [19].

 

10- Bize Abdan tahdîs edip şöyle dedi: Bana babam Usmân ibn Cebele, Şu'be ibnu'I-Haccâc'dan; o da Seleme ibn Kuheyl'den olmak üzere (yukarıda zikredilen) bu hadîsi haber verdi. Bu rivayette Şu'be şöyle dedi: Ben bir zaman sonra Mekke'de Seleme ibn Kuheyl ile bu­luştum. Bu sefer Seleme bana: Suveyd, Ka'b'ın bulduğu bu paranın üç w\ mı, yoksa bir yıl mı i'lân edildiğini söyledi, pek iyi bilmiyorum, dedi [20].

 

11- Buluntu Eşyayı İ'lân Eden, Fakat Onu Sultana Teslim Etmeyen (Veya Yükseltmeyen) Kimse Babı [21]

 

11-.......Zeyd ibn Hâlid(R)'den (o, şöyle demiştir): Bir çöl be­devisi Peygamber'e gelip, bulunmuş yitik eşyanın hükmünü sordu.

Peygamber (S):

  "Bunu bir sene i'lân et. Eğer bunun çıkınını ve ağız bağını sana haber veren bir kimse gelirse (bunu ona ver). Kimse gelmezse bununla sen nafakalan" buyurdu.

Bedevi, Peygamber'e deve yitiğinin hükmünü sordu. Bunun üze­rine Peygamber'in yüzü değişti ve:

  "Ondan sana ne? Su tulumu ve ayakkabıları berâberindedir. Kendisi suya gelir ve ağaçları yer. Sahibi onu buluncaya kadar, onu kendi başına bırak!" buyurdu.

Bedevi bu sefer Peygamber'e koyun yitiğini sordu. Peygamber:

  "O senin yâhud mü 'min kardeşinin yâhud da kurdundur (yânî bu yitik koyunu sen alır, i'lân eder de sahibini bulamazsan, sana âid-dir. Sen almaz da mü'min kardeşin alırsa, o bulup alanındır; o da al­mazsa artık koyun kurdundur" buyurdu.

 

12- Bâb [22]

 

12-.......el-Berâ', Ebû Bekr'den; hbü Bekr (K) şöyle demiştir:

Ben (oranın etrafını araştırıp gözetlemek için) gittim. Derken koyun­larını (bulunduğumuz kayaya doğru) sürmekte olan bir koyun çoba­nı ile karşılaştım. Ona:

  Sen kimin çobanısın? dedim.

O da Kureyş'ten ismini belirttiği bir adamın çobanı olduğunu söy­ledi. Ben de onu tamdım. Bu sefer ben ona:

  Senin koyunlarında sütlüsü var mı? dedim.            

  Evet vardır, dedi.                                           

  Peki benim için süt sağar mısın? dedim.                

— Evet sağarım, dedi.

Ben ona emrettim de koyunlarından birini tuttu. Sonra ona ko­yunun memesi üzerindeki tozları silkelemesini emrettim. Sonra da el­lerini silkeleyip temizlemesini emrettim. Râvî: Avuçlarından birini diğerine vurup şöylece temizlediğini söyledi. Akabinde benim için bir içimlik mikdân süt sağdı. Ben Rasûlullah için deriden bir kab yap­mıştım, ağzında bir bez vardı. Sütün üzerine biraz su döktüm, hattâ kabın aşağısı biraz soğudu. Nihayet Peygamberdin yanına geldim ve:

  İç yâ Rasûlallah, dedim.

Rasûlullah içti, ben de bundan hoşnûd oldum [23].



[1] Müstemlî ve Nesefî'nin nushalanndaki başlık böyledir. tbnu't-Tîn ile İbnu Battâl'ın şerhlerinde de bu rivayet tercih edilmiştir. İbn Hacer, Aynî ve Kastallânî şerhlerinde de böyledir. Bâzı Buhârî nüshalarında ise "Besmele"den sonra yalnız. 1. baba âid unvan görülmektedir.

[2] el-Laktu, yerden bir şeyi kaldırıp almak ma'nâsına birinci bâbdan masdârdır.

el-Meiikuut ve el-Lakît; yerden kaldırılıp alınmış nesneye denir.

el-Lakat, el-Lukta ve el-Lukata; Yerden kaldırılan buluntu şeye denir.

et-îitikaaî: Ansızın bir nesne üzerine uğrayıp muttali' olmak, yere düşmüş nesneyi kaldırıp almak ma'nâsmadır... (Kaamûs Ter,).

el-Lukata, fıkıhta: Yerde bulunan ve sahibi bilinmeyen maldır.

[3] Sarihler metindeki "Arrifhâ..." emrini, yitik bir şey bulup da alan kimsenin sokaklarda, halkın toplantı yerlerinde, cemâat çıkarken mescid kapılarında ve daha bunlara benzer yerlerde "Kimin birşeyi kaybolduysa gelsin benden sor­sun, istesin" diye nida etmesidir, suretinde tefsîr ve ta'rîf etmişlerdir.

[4] Senedde görüleceği üzere bu hadîsi Şu'be, Seleme'den; o da Suveyd ibn Gafe-le'den; Suveyd de Ubeyy ibn Ka'b'dan rivayet etmiştir. Buhârî'nin bu senedine göre, bu bulunan yüz dînâr kıssasını Suveyd, Ubeyy ibn Ka'b'dan işitip Sele-me'ye bildirmiş.   Seleme de Şu'be'ye bu paranın bulan kimse tarafından üç sene İ'lân edilmesi emromnduğu şeklinde rivayet etmiştir. Aradan on senelik bir zaman geçtikten sonra, Seleme ile Şu'be Mekke'de buluşmuşlar, bu buluş­mada Seleme, Şu'be'ye; vaktiyle ona rivayet ettiği bu kıssanın zamana âid kısmını Suveyd'den üç sene mi, yoksa bir sene olarak mı işittiğini pek iyi bilme­diğini söyleyerek, bu husustaki tereddüdünü ortaya koymayı dînî bir vazîfe say­mıştır. Bu şekilde rivayet, İslâm hükümlerinin ne kadar ciddî bir dikkatle zabtedilip, hafızadan hafızaya aynı titizlikle naklolunduğunun parlak bir Örne­ğidir. Şu'be'nİn Seleme ile Mekke'deki bu ikinci buluşmasının birinciden on se­ne sonra olduğunu, Müslim'in bir rivayeti îzâh etmektedir.

Seleme'nin zamana âid olan bu şübhesi fıkhî hüküm üzerine te'sîr etmiş, ve yitik birşey bulan kimsenin ancak bir sene ta'rîf ve i'lân etmesi esâsı kabul edilmiştir. Çünkü şübhe, şübhe edilen şeyin düşmesini gerektirir ki, o da üçtür

Böylece kesin olan bir sene İle amel etmek vâcib olmuştur. Hadîsi Seleme'den şekksiz olarak bir sene şeklinde rivayet edenler de vardır.

Şârih İbn Battal: "Fetva imamlarından hiçbirisi hadîsin zahirine bakarak buluntunun i'lân müddetini üç sene olarak hükmetmemişlerdir" demiştir.

[5] Hadîsin başlığa uygunluğu "Deve yitiği" sözündedir

[6] Hadîsin birinci kısmında altın, gümüş gibi kıymetli ma'denler ile hayvanlardan başka yitik eşya bulan kimsenin bulduğu şeyler hakkındaki hüküm bildirilmiş­tir. Bu hüküm Ubeyy ibn Ka'b hadîsinde de bildirilmişti.

Deve ve koyun yitiklerinin hükmünü beyân için Buhârî ayrı ayrı iki bâb açmış ve her birinde farklı sened ve metin ile Zeyd ibn Hâlid hadîsini sevketmiş-tir. Koyun yaradılışı i'tibâriyle yırtıcı hayvanlara karşı koyamayacağı için, sü­rüden ayrılmış ve bağından boşanmış, serseri bir halde gezmekte bulunuşu, korumak İçin "Dâlle - Yitik" sayılmış ve sahibi geldiğinde verilmek üzere tu­tulup alıkonulması emredilmiştir. Devenin korumaya ihtiyâcı olmadığından dâlle olarak tutulması uygun görülmemiştir. Âlimler at, sığır gibilerini de deveye kı­yâs etmişlerdir. Ancak bu hayvanların kırlardaki durumlanyle yolu, mescidi, okulu olan meskûn yerlerdeki durumları arasında fark gözetilmiştir. Kırlarda bu hayvanlar daha emniyette görülmüşler, şehirlerde ise tehlikeye ve kasb edil­meye ma'rûz sayılıp tutulmalarına hükmedilmiştir.

[7] Hadîsin başlığa delîlliği "Sahibi gelmezse artık senin hâlin onunladır" sözün-dedir. Hadîs daha önce de geçmişti.

[8] Hadîsin başlığa uygunluğu "Bir odun parçasıyla karşılaştı ve onu ailesine yaka­cak bir odun olarak aldı" sözündedir. Hadîs, geniş bir metinle Kefâlet'te de geçmişti.

[9] Hadîs sarihlerinin beyânına göre, hadîste hurma, ihtirâzî bir kayıd olarak zik­redilmiş değildir. Bir hurma kıymetindeki her hakîr şey de böyledir; almak caizdir.

[10] Bunu Müsedded, kendi Müsned'indt Yahya'dan muttasıl senediyle rivayet et­miştir. Bunu Tahâvî de Müsedded tarîkinden tahrîc etmiştir.

[11] Bâzı nüshalarda burada tahvilden sonra ve bize tahdîs etti şeklindedir.

[12] Buhârî bu hadîsi de Buyu' Kitâbı'nda tahrîc etmiştir.

Her iki hadîsin medlullerine ve buradaki rivayet sebeblerine göre yola atıl­mış veya düşmüş bir hurma ve bu değerdeki küçük şeyler, yitik eşya mâhiyetin­de olmayıp, almak ve i'lâna luzûm olmadan yemek caizdir. Sahibi taleb etmeyeceği muhakkak olduğu için lukata yânî buluntu eşya mâhiyetini hâiz de­ğildir. Peygamber'in almaması yoladüştüğü için değil, sadaka hurması olması ihtimâlinden dolayı sakınmak içindir. Çünkü sadaka Peygamber için ve ev halkı için haram idi.

[13] Buhârî bunu Hacc Kitâbı'nda "Mekke'de kıtal halâl olmaz bâbı"nda mevsûlen getirdi.

[14] Buhârî bunu da Buyu' Kitâbı'nın evvellerinde "Suvâ hakkında söylenen şey bâ-bı"nda mevsûlen getirdi.

[15] Bunu el-İsmâîlî ve Ebû Nuaym senedli olarak rivayet ettiler.

[16] Hadîsin başlığa delîliiği "Mekke'deyere düşen şey, sahibini arayacak kimseden başkasına halâl olmaz" sözüdür.

  Bu hadîsi Müslim, Hacc KUâbı'nm 82. babında getirmiştir.

[17] Rasûlullah, memedeki sütü, sahibinin izni olmaksızın alınmasının lâyık olma­ması hususunu, dolabda muhafaza edilen yiyeceğe benzetmiştir.

Hadîs metnindeki "Mâşiye" sözü deve, sığır, davar hayvanlarında kulla­nılır; fakat daha çok koyunda kullanılır (İbnu'1-Esîr)

[18] Hadîsin başlığa delîlliğİ "Eğer yitiğin sahibi gelirse onu kendisine ver" züiıdedir.

[19] Hadîsin başlığa uygunluğu, Peygamber'in ona bir sene i'lân etmeyi emretmesi, terkettiği zaman zayi' olmaması ve haklı olmayanın eline düşmemesi için yiti­ğin alınmasının meşruluğuna delâlet eder olması cihetindendir (Aynî).

[20] Buhârî'nin bu hadîsi şevkine göre, bulunan bu yüz dînâr kıssasını Suveyd, Ubeyy ibn Ka'b'dan işitiyor ve Seleme'ye bildiriyor. Seleme de Şu'be'ye bu paranın bulan kimse tarafından üç sene i'lân edilmesi emrolunduğu şeklinde rivayet edi­yor. Aradan on sene bir zaman geçiyor, Seleme ile Şu'be Mekke'de birleşiyor­lar. Bu buluşmalarında Seleme, Şu'be'ye: Vaktiyle sana hikâye ettiğim bu kıssanın zamana âid olan kısmını Suveyd'den üç sene mi, yoksa bir sene olarak mı işitti­ğimi pek iyi bilmiyorum diyerek, şübhesini açıklamayı dînî bir vazife sayıyor.

Şu'be'nin Seleme ile Mekke'deki bu ikinci buluşması, birinciden on sene sonra olmuştur. Bunu Müslim ile Tayâlîsî de bu suretle açıklamıştır. Seleme'-nin zamana âid bu şekkİ, fıkhî hüküm üzerinde müessir olmuş; yitik bulan kim­senin ancak bir sene i'lân etmesi esâsı kabul edilmiştir. Çünkü şübhe, şübhe edilenin düşmesini gerektirir; o da üçtür; böylece kesin olanla amel vâcib olur, o da bir yıl i'lân etmektir (Kastallânî).

[21] Buhârî bu başlık ile el-Evzâî'nin az ile çok arasını ayırma hususundaki görüşü­nü reddi işaret etmiş gibidir. Evzâî bulunan az ise i'lân eder, çok mal ise onu Beytu'l-mâl'e götürür, demiştir. Cumhur ise ona muhalefet üzeredir... (İbn Hacer).

Buhârî, bu Zeyd ibn Hâlid hadîsini burada ayrı ayrı senedlerle ve bazen , küçük lâfız değişiklikleriyle birkaç defa getirmiş bulunuyor.

[22] Bu kendinden önceki başlık için bir fasıl gibidir. Ebû Zerr nüshasında mevcûd değildir

[23] Bu, hicret hadîsinin Berâ' ibn Âzibvâsıtasıyle Ebû Bekr'den gelen rivayetinin bir parçasıdır. Buhârî bunun daha bütününü Menâkıb Kitabı, "İslâm'da Peygam­berlik alâmetleri bâbı"nda getirmiştir. Bu hadîs, Müslim, ez-Zühd'de hicret ha­dîsi hakkında bir bâb altındaki uzun hicret hadîsinin bir parçası olarak geçmektedir. Müslim Ter., VIII, 572-575.

Buhârî bu hadîsi Lukata Bâbları arasına, süt o zaman istihlâk edilen zayi' hükmünde olduğu için girdirmiştir... (İbnu'l-Munîr).