1- Es-Secde, Yani “Elîf Lâm Mîm. Tenzîlu'1-Kitâb”
Süresinin Secdesi Babı
2- Sad Süresi'ndeki Secde Babı
3- Ve'n-Necmi Süresi'ndeki Secde Babı
5- Es-secde Süresi'ni Okuyup da Secde Etmeyen Kimse Babı
6- "İzâ's-semâu inşakkat" Süresindeki Secde
Babı
7- Okuyucunun Secde Etmesine Tabi' Olarak Secde Eden
Kimse Babı
10- Namaz İçinde Secde Âyetini Okuyup da, O Secde Âyeti
Sebebiyle Hemen Secde Eden Kimse Babı
11- Kalabalık ve Sıkışıklıktan Dolayı Secde Etmek İçin
Bir Yer Bulamayan Kimse Babı
Rahman ve Rahim olan Allah'ın ismiyle
(Kur'ân
'ın Secde Edilecek Yerlerine Âid Bâblar) [1]
1-.......Abdullah
ibn Mes'ûd (R) şöyle demiştir: Peygamber (S) Mekke'de iken Ve'n-Necmi Sûresi'm
okudu da bunun sonunda secde yaptı. O'nunla beraber olanlar da, bir ihtiyar
müstesna (mü'min ve müşrik) hep secdeye vardılar. O ihtiyar kimse de bir avuç
çakıl veya toprak alıp alnına götürdü ve: Bu kadarı bana yeter, dedi. İşte o
kimse ki, ben onu bundan sonra (Bedr'de) kâfir olarak öldürülmüş gördüm [2].
2-.......Ebû
Hureyre (R) şöyle demiştir: Peygamber (S) cumua günü sabah namazında Elîf Lâm
Mîm. Tenzîlul-kitâbi lâ reybefîhî min RabbVl-Âlemîn, yânî es-Secde Sûresi ile
Hel-etâ ale'l-insâni... Sûresini okur idi[3],
3-.......İbn
Abbâs (R): Sâd Sûresi'ndeki secde, kat'iyetle emredilmiş secdelerden değildir.
Hâlbuki ben Peygamber(S)'i, bu sûrede secde ederken görmüşümdür, dedi [4].
Bu sûredeki secdeyi
İbn Abbâs, Peygamber(S)'den olmak üzere söyledi [5].
4-.......Abdullah
ibn Mes'ûd (R) şöyle demiştir: Peygamber (S) Ve'n-Necmi Sûresi'ni okudu da
bitiminde secde etti. Oradaki topluluktan hiçbir ferd kalmayıp, muhakkak secde
etti. O topluluktan bir kimse de bir avuç çakıl veya toprak aldı da onu yüzüne
doğru yükseltti ve: Bu kadarı bana yeter, dedi. Yemîn olsun, ben o kimseyi
sonra kâfir olarak öldürülmüş görmüşümdür [6].
Ve İbn Umer (R)
abdestli olarak secde eder idi [8].
5-.......Bize
Eyyûb, tkrime'den; o da îbn Abriâs(R)'tan tahdîs etti ki, o şöyle demiştir:
Peygamber (S), Ve'n-Necmi Sûresi'ni okumakla secde etti. Ve Peygamberce
beraber müslümânlar da, müşrikler de, cinn de, ins de secde etti. (Buhârî dedi
ki:) Ve bu hadîsi İbrâhîm ibnu Tahmân da Eyyûb'dan rivayet etmiştir [9].
6-.......Atâ,
îbnû Kuseyt'a şöyle haber vermiştir: Kendisi Zeyd ibn Sâbit'e, en-Necm
Sûresi'nin sonundaki sucûddan sormuş. Zeyd de Peygamber'in huzurunda Ve'n-Necmi
Sûresi'ni okuduğunu ve Pey-gamber'in bu sûrede secde etmediğini söylemiştir.
7-.......Zeyd
ibn Sabit (R): Ben Peygamber'in huzurunda Ve'n-Necmi Sûresi'ni okudum, fakat
Peygamber (S) bu sûre(nin bitimin)de secde etmedi, demiştir [11].
8-.......Ebû
Seleme (R) şöyle demiştir: Ben Ebû Hureyre(R)'nin, İzâ 's-semâu inşakkat
sûresini okuyup secde ettiğini gördüm. Yâ Ebâ Hureyre, ben seni secde ederken
görmedim mi? dedim. Ebû Hurey-re: Ben Peygamber(S)'i bu (sûrede) secde ederken
görmeyeydim, secde etmezdim, dedi [12].
Ibn Mes'ûd da henüz
çocuk olduğu hâlde, huzurunda secde âyetini okuyan Temîm ibn Hazlem'e; Haydi,
secdeye sen başla, çünkü bu secdede imamımız sensin, demiştir [13].
9-.......İbnUmer
(R) şöyle demiştir: Peygamber (S), içinde secde âyeti bulunan sûreyi bize
karşı okur ve secde ederdi. Biz de (O'na uyarak) secde ederdik. O kadar
(kalabalık ve sıkışık bir hâlde secde ederdik) ki, bâzılarımız alnını koyacak
yer bulamazdı [14].
10-.......
İbn Umer (R) şöyle demiştir: Peygamber (S) biz yanında olduğumuz hâlde secde
âyetini okur ve secde eder, biz de O'-nunla beraber secde ederdik. Öyle ki
bâzımız (yer darlığı ve çokluğumuzdan dolayı) alnı için üzerine koyup da secde
edeceği bir yer bulamayacak kadar kalabalık edip sıkışırdık [15].
Ve İmrân ibn Husayn'a:
Bir kimse secdeyi dinlemek için oturmamış olduğu (yânî dinleyici olmadığı)
hâlde
secdeyi işitirse
(nasıl yapacak)? diye soruldu. îmrân:
Şayet o sûreyi
dinlemek için oturmuş olaydı, ne düşünüyordun ki! dedi. (Buhârî dedi ki) İmrân
bu sözü ile, dinlemek için oturan kimse üzerine secde etmeyi vâcib görmüyor gibidir [17].
Ve Selmân Fârisî: Biz
bunu dinlemek maksadıyle gitmedik (binâenaleyh secde etmeyiz), demiştir [18].
Ve Usmân ibn Affân: Secde
etmek ancak secde âyetini dinlemekte olana (yânî dinlemeyi kasdedip, ona kulak
tutan kimseye) lâzım gelir, demiştir [19],
Ve İbn Şihâb ez-Zuhrî
şöyle demiştir:
İnsan ancak temiz
olması hâlinde secde eder. Eğer sen hazarda (yânî mukîm) iken secde edecek
olursan,
kıbleye yönelir secde
edersin. Eğer seferde binek üzerinde olursan secde sırasında kıbleye yönelmek
senin üzerine borç
değil, yüzünün bulunduğu cihete (îmâ ile) secde edebilirsin [20].
Ve Sâib ibn Yezîd
(82); kıssa anlatıcının okuduğu secde âyetinde secde etmez idi [21].
11-.......Bize
Hişâm ibnu Yûsuf haber verdi. Onlara da. İbnu Cureyc haber verip şöyle
demiştir: Bana Ebû Bekr ibnu Ebî Mıiı^y-ke, Usmân ibnu Abdirrahmân'dan; o da
Rabîa ibnu Abdillah el-Hüdeyr et-Teymî'den olmak üzere haber verdi. -Ebû Bekr
ibnu Ebî Muleyke: Rabîa insanların en hayırlılanndandır, demiştir.- Yânî bana
Ebû Bekr, Usmân'dan; o da Rabîa'dan; Rabîa'nın Umer ibnu'l-Hattâb'ın meclisinde
hazır bulunmuş olduğunun kıssasından olmak üzere haber verdi ki, Umer (R), bir
cumua günü minber üzerinde en-NahI Sûresi'ni okumuş, nihayet secde âyetine
geldiği zaman minberden inip secde etmiş; insanlar da onunla beraber secde
etmişler. Ertesi cumua olduğu zaman Umer, o sûreyi yine okumuş, nihayet secde
âyetine geldiği zaman: Ey insanlar, biz sucuda uğrayıp geçiyoruz. Binâenaleyh
her kim secde ederse, muhakkak sünnete icabet etmiş; doğru yapmıştır. Her kim
de secde etmezse, ona da günâh,yoktur, demiştir [22]. Ve
Umer (R), kendisi de secde etmemiştir.
Ve Nâfî\ İbn Umer'den
olmak üzere bu rivayette şunu ziyâde etmiştir: Şübhesiz Allah Taâlâ (tilâvette)
secde etmeyi farz kılmadı; istemekliğimiz müstesnadır [23].
12-.......Ebû
Râfi' Nufey' şöyle demiştir: Ben Ebû Hurfcyre'nin ardında yatsı namazını
kıldım. Ebû Hureyrei/sö's-.yemâi/ inşûkr kat sûresini okudu da, secde yerinde
secde etti. Ben: Bu secde ne oluyor? diye sordum. O da: Ben Ebû'l-Kaasım(S)'ın
arkasında bu secdeyi yaptım. Binâenaleyh O'na kavuşuncaya kadar ben bu secde
yerinde hep yapıp duracağım, dedi [24].
13-.......İbn
Umer (R) şöyle demiştir: Peygamber (S), içinde secde âyeti bulunan sûreyi
okur, secde ederdi. Biz de O'na uyarak secde ederdik. Hattâ bâzımız alnım
koymak için bir yer bulamıyordu [26].
[1] el-Müstemlî nüshasında bu şekilde gelmiştir. Diğerlerinin
rivayetlerinde "Bâbu mâ câe fî sucûdi'l-Kur'ân ve sünnetihâ (el-Asîlî'de:
Ve sünnetihî) - Kur'ân'ın secdeleri ve tilâvet secdesinin sünnetliği hakkında
gelen hadîsler babı" şeklindedir. Ebû Zerr nüshasında Besmele düşmüştür.
Kur'ân-ı Kerîm'in
ondört veya onbeş yerinde okuyanın da, dinleyenin de secde etmesi gereken Secde
âyetleri vardır. Elimizdeki basılı Mushaf'larda bunların yalnız ondördü
işaretlenmiştir. Bu secde yerleri, sırasıyla şunlardır:
1. el-A'râf: 206 8. el-Furkaan: 60 12. Fussilet:37
2. er-Ra'd:I5 9. en-Neml:25 (-26; Mâlik 13. en-Necm:62
3. en-Nahl:49-50 ve Şafiî'ye göre) 14. el-İnşikaak:21
4. el-îsrâ:107 10. es-Secde:15 15.
el-Alâk:19
5. Meryem:58 II. Sâd: 24 (Burada secde etmek
6. el-Hacc:18, 77 Mâlik ve Şafiî'ye göredir.
Hanefî'ye göre burada
secde yoktur.)
Bu secde âyetlerinin
sayısını onbeşten on'a kadar indiren görüşler de vardır. İbnu Ebî Şeybe'nin
İbnu Mes'ûd'dan rivayetine göre, Azâimu Sucûd, yânî vazgeçilmeyecek olan
secdeler Benû İsrâîl, el-İsrâ, Ve'n-Necm, el-lnşikaak ve İkra' bi's-mi Rabbike
olmak üzere beştir. Yine İbnu Ebî Şeybe'nin Alî'den rivayetine göre Azâimu
Sucûd, Elîf Lâm Tenzil, Hâ Mîm, Ve'n-Necmi, îkra' bi's-mi Rabbike olmak üzere
dörttür. Azâimu Sucûd üçtür diyen de vardır.
Tilâvet secdesinin
sebebi, okuma, işitme ve iktidâdır. Binâenaleyh okuyan secde edeceği gibi,
işiten de secde eder. Cemâat içinde olup işitmeyen de, imâma uyarak secde
eder. Hanefîler'e göre tilâvet secdesi okuyana, kasıdlı kasıdsız işitene
vâcibdir. Çünkü Hakk Taâlâ şöyle buyurur:
a. " jjâilj M oijüı \j& tsş ıiij
a>Uj/5l (4İLİÎ = Onlara ne oluyor ki îmân etmiyorlar, karşılarında Kur 'ân
okunduğu vakitte secde
etmiyorlar * '(el-fnşikaak:20-21);
b. "tj-i^tj Âı ı_.İLJj= Artık Allah'a secde
edip ibâdet etfım'z"(el-Hacc:77);
c. " u^ij i>-ij = Secde edip Allah'a
yakınlık peyda «_/*'{el-Alâk:i9). Son iki âyetteki emirler vucûb için olduğu
gibi, ilkinde de Kur'ân'ı işitip
secde etmeyenler, Allah
tarafından kötüleniyor.Zemm ve kötüleme ise ancak vacibin terkine terettüb
eder.
Şafiî'ye göre tilâvet
secdesi müekked sünnettir. Bir rivayete göre Mâlik, İmâm Ahmed, İsjıâk, Evzâî,
Dâvûd Zahirî de sünnettir demişlerdir.
[2] Müellif Buhârî niçin Ve'n-Necmi ile başladı? dersen;
çünkü bu, içinde secde bulunup ilk indirilen sûredir diye cevâb veririm.
Nitekim Buhârî'deki tsrâîl rivayetinde böyle sabittir. îkra' Sûresi ilk
indirilen sûre olduğunda icmâ' vardır diye i'tirâz edilirse, İkra'dan ilk nazil
olan baş tarafıdır. Onun geri tarafı Ebû Cehl'in Peygamber'i namazdan
nehyetmesi hakkındaki hadîs delâleti ile daha sonra nazil olmuştur diye cevâb
verilir. Müellif bu hadîsi yine burada, Peygam-ber'in Bi'seti'nde, Mağâzî'de ve
Tefsîr'de getirmiştir (Kastallânî).
[3] Bu hadîste secde tasrîh edilmedi. Fakat Taberânî'nin
el-Mu'cemu's-Sagtr'indeki Alî hadîsinde t« tasrîh vardır. Alî (R): Peygamber
(S) sabah namazında Tenzîl es-Secde Sûresi'nde secde etti, demiştir
(Kastallânî).
tbnu Battal: Âlimler,
es-Secde Sûresi'nde secde etmek üzerine ittifak etmişler, ancak bu sûre ile kılman
namaz içindeki secde hususunda ihtilâf eylemişlerdir, demiştir (İbn Hacer).
Bu hadîs, Cumua
Kitâbi'nda da geçmiş ve gerekli açıklamalar orada verilmişti.
[4] Hadîs metninde geçen azâim, azîmet'in cem'idir.
el-Azm, ve'l-Azîm, ve'1-Azîme bir nesneyi işlemeğe kat'î kalb bağlamakla kasd
ve teveccüh kılmak ma'nâsma-dır. Bir kavle göre bir işte ciddi sa'y ve ihtimam
eylemek ma'nâsınadır...
el-Azâim, azîme'nin
cem'idir,... ve Allah Taâlâ'nm kullarına emr ve îcâb eylediği farzlardan
ibarettir (Kaamûs Ter.).
Azîme, aslında bir şeye
gönül bağlamak ma'nâsma konulmuş iken, sonra Allah'ın emir ve îcâb eylediği
farzlarda kullanılmıştır.
Sâd Sûresi'ndeki
secdenin subûtu hakkında pek ihtilâf yoktur. Yalnız İhtilâf, bu 'secdenin
azîmetli secdelerden, yânî kat'îyetle emredilmiş ve farz kılınmış secdelerden
olup olmadığındadır.
imâm Şafiî, îbn Abbâs'm
metindeki "Sâd, azîmetli secdelerden değildir.." sözüyle hüccet
getirerek: "Sâd secdesi vâcib değildir. Bu bir şükür secdesidir. Namaz
hâricinde müstehâb olarak secde edilir; namazda haramdır" demiştir.
Ebû Hanîfe ile ashabı
ise İbn Abbâs'ın mücerred içtihadını ifâde eden bu rivayetle amel etmeyip,
Buhârî'nin Sâd Sûresi'nin tefsîrindeki nassa dayanan ve Peygamber'in fiilini
bildiren rivayetlerini tercîh etmişlerdir
[5] İbn Abbâs'ın bu hadîsi, bundan sonra gelecek olan
bâbda mevsûlen sevk edilmiştir (4. Bâb'ın 5
rakamlı hadîsi).
[6] Bu hadîs de, küçük lâfız farkıyle, bâbların baş
tarafında geçmişti.
[7] Buhârî'nin tilâvet secdesi için abdest almanın şart
olmayacağına, müşriklerin abdestsiz olarak secde etmeleri ve Peygamber'in
onları bundan nehy etmemesiyle istidlal eylemesi, bu secde için abdestin şart
olması cevazından dolayı müş-killikten hâlî olmaz. Lâkin Peygamber onları
bundan nehyetmedi. Çünkü onlar inatçılar ve itaatsizlerdi. Onlara abdest
almakla emretseydi, bu onlara te'sîr etmeyecekti. Yoksa sucûdun abdestsiz caiz
olacağından değil (Şâh Veliyyullah, Şerhu TerScimi Sahîhi'l-Buhârî, s. 93).
[8] Asîlî rivayetinde böyle "gayr" lâfzının
hazfi iledir. Ekseriyetin rivayetlerinde ise "t^'i j- > ^-. = İbn Umer
abdestsiz olarak secde ederdi" şeklindedir.
Birincisi sahâbînin
hâline en lâyık olandır, İbn Ebî Şeybe, Ubeydu'bnu'l-Hasen tarîkinden; o da
kendisi gibi olduğunu söylediği bir adamdan; o da Saîd ibn Cu-'■!
beyr'den rivayet etti ki, İbn Cubeyr: îbn Umer binek devesinden İner, su döker,
sonra binerdi ve secdeyi okur, abdest almiyarak secde ederdi, demiştir (İbn
Hacer).
[9] Bu hadîste müşriklerin müslümânlarla beraber secde
etmelerine âid bilgiler, inşâattan Tefsir Kitâbi'ndaki rivayette gelecektir.
[10] Buhârî bu başlıkla, alt taraftaki hadîsleri, Kur'ân'ın
el-Mufassal bölümünde su-cûd yoktur yâhud husûsiyle en-Necm Sûresi 'nde secde
yoktur diye hüccet yapanlara karşı reddi işaret ediyor. Çünkü bu halette o
sûrede sucûdu terketmek, mutlak olarak terkedildiğine delâlet etmez. Zîrâ bu
terkteki sebeb, o anda ya abdestsiz bulunması, yâhud vaktin kerahet vakti
olması yâhud o zaman cevazı beyân İçin terketmiş olması ihtimâlleri olabilir.
Bu sonuncu İhtimâl, ihtimâllerin en râcih olanıdır. Şafiî de buna cezm
etmiştir. Çünkü şayet vâcib olmuş olaydı, bundan sonra elbette ona secde
etmesini emreylerdi (îbn Hacer).
[11] Bundan evvel geçen îbn Mes'ûd ve ibn Abbâs
hadîslerinde Peygamber'in bu sûrede secde ettiği sabit olmuştu. Burada ise Zeyd
ibn Sabit, Peygamber'in secde etmediğini söylüyor. Bu ifâde, bundan Önceki
haşiyede işaret edilen ihtimâllerden biri veya bâzısından dolayı secde
edilmediğini gösterir.
[12] Bed'u'1-Ezân Kitâbı'nda geçen rivayet ile buradaki 6.
babın 8. hadîsindeki rivayet, daha tafsîlli olarak şöyledir:
Râvîlerden Nufey1
es-Sâiğ dedi ki: Bir defa Ebû Hureyre'nin ardında yatsı namazı kıldım. İzâ
's-semâu inşakkat Sûresi'ni okuyup secde yerinde secde etti. Bu nedir? diye
sordum. O da: Ebû'I-Kaasım (S)'ın ardında ben de bu secdeyi yaptım. Binâenaleyh
O'na kavuşuncaya kadar bu secdeyi hep yapıp duracağım, cevâbını verd
Secde yeri bir kavle
göre: Ve karşılarında kur'ân okunduğu zaman secde
etmiyorlar"(el-lnşikaak:21) âyeti, diğer kavle göre de sûrenin sonudur.
Ebû Seleme'nin ve Nufey'
es-Sâiğ'in, Ebû Hureyre'ye secde etmesinin sebebini sormaları, Kur'ân'ın
Mufassal bölümünde secde olmadığına dâir şayi' olmuş bulunan zaîf rivayettir.
Hâlbuki Ubeyy ile İbn Abbâs'ın mevkuf veya mür-sel olan o hadîslerine karşı,
Ebû Hureyre'nin bu sahîh rivayetleri kuvvetli hüccettir.
Ebû Hureyre'nin yedinci
hicret senesinde îmân etmiş olduğundan, İslâmı müteahhir olduğu hâlde,
Peygamber'in bu sûrede secde etmesini haber vermesi, Medîne'ye gelmesinden
sonra secde etmediği hakkındaki rivayeti çürütür. Zîrâ kaaideten müsbit olan
delil, nâfîye karşı hüccetlikte öne geçirilir.
Bu hadîste İmâm Mâlik
aleyhine iki hüccet vardır: İmâm Mâlik hem farzda secde âyeti okunduğu zaman
-meşhur kavline göre- secdeyi mekruh görür, hem de el-Inşikaak Süresi'nde
secdenin varlığına kaail değildir.
Hanefi'ler, Şâfiîler,
Hanbelîler bu sûrede secde olduğuna kaaii olmuşlardır.
Nafile namazlarda secde
âyeti okumanın cevazında ise, imamlar arasında f yoktur.
[13] Yânî secde bize senin cihetinden taalluk ettiği için,
sen bizim imamımız ve met-bûumuzsun demektir. İbri Mes'ûd'un Temîm ibn Hazlem
ile olan bu kıssasını Saîd ibn Mansûr, es-Sünen'inde; İbn Ebî Şeybe
el-Musannafmda ve Beyhakî es-Sünen'inde mevsûl olarak rivayet etmişlerdir.
Buhârî, İbn
Mes'ûd'un bu rivayetini,
tilâvet secdesinde muste'mi' (-dinleyici)in okuyucuya tâbi'
olacağı mes'elesini te'yîd maksadıyle getirmiştir. Nitekim bâb altındaki hadîs
de bu mes'elenin umûmî bir delili olmaktadır. Beyhakî de, Atâ ibn Yesâr'dan şu
sözleri rivayet etmiştir: Atâ şöyle demiştir: Bana baliğ oldu ki, biri
Peygamber'in huzurunda Kur'ân'dan bir secde âyeti okudu. Okuyan secde etti;
Peygamber de ona uyarak secde etti. Sonra bir diğeri de böyle bir âyet
okuduktan.sonra secde etmedi de, Peygamber'in secde etmesini bekledi. Beklemesi
uzayınca: Yâ Rasûlallah, ben secde âyeti okudum, secde etmedin, demiş.
Peygamber cevaben: "iÜ- Uj^-öj^-jI» Üİüi cji — //nâmımız sensin, secde
edeydin, bizde seninle beraber secde ederdik" buyurmuştur. Aynî burada
şöyle diyor: Rasûlullah'm ve Ibn
Mes'ûd'un secde etmeyi okuyucunun sucûduna ta'lîk etmeleri "Sen secde et
ki, biz de edelim" ma'nâsı-nadır, yoksa ' 'Secde etmezsen, biz de
etmeyiz'' demek değildir. Zîrâ secde, okuyucuya âid olduğu gibi, işitene de
âiddir. Tilâvet eden secde etmediği takdirde sâmi'den sakıt olmaz. Bu,
ashabımız Hanefî fakîhlerinin mezhebidir. Mâlikîler ise, sâmi'a secde terettüb
etmez de müste'mi'a eder derler. Hanbelîler'e gelince, onlar: "Okuyan
secde etmedikçe müstemi' secde etmez" derler.
[14] Peygamber'in bu fiili " jg-" ile anlatıldığı
için, bunun devamlı olduğu anlaşılır
[15] Müslim yine İbn Umer'in bu hadîsini, başka bir
tarikten söyle rivayet etmiştir:
= öyle olurdu ki,
Rasûlullah (S) Kur'ân okuyup yanında sıkışık bulunduğumuz vakitte de bize secde
ettirirdi. O kadar ki, bâzılarımız secde edecek yer bulamazdı; bu da namaz
hâricinde olurdu".
Bu rivayet " UJJ =
Rubbemâ" lâfzı İle başlamıştır. Bu lâfız hem "nâdİ-ren", hem de
"çok kerre" ma'nâsına zıdd ma'nâlı kelimelerdendir. Burada çokluğa
delâlet ettiği Buhârî'nin " otf = Kâne" rivayeti üstünlük kazanıyor.
Müslim'in rivayetinden, burada kasdedilen izdihâmh secdenin namaz içinde vâki'
bir secde olmadığı da anlaşılmaktadır
[16] Bu bâb altında gelecek olan hadîs ile daha önce geçen
Zeyd ibn Sabit hadîsinden dolayı bu görüşte bulunuyorlar. Onlara göre
el-İnşikaak: 20-21. âyeti ile, " iji^ij iıi ijül.ıi = Artık Allah'a secde
edip, ibâdet eyleyiniz "(en-Necm:62); " v.^'j J*^*ij = Secdeet ve
Allah'a yakınlık peyda et" (eI-A'Iâk:I9) âyetleri vucûba değil, nedbe
yâhud namazdaki secdeye hamledilmiştir. Yâhud farz namazda vu-cûb, tilâvet
secdesinde nedbe hamledilmiştir.
[17] Imrân'm bu sözünü İbn Ebî Şeybe, sahih bir isnâd ile
mevsûl olarak rivayet :.. etmiştir. Dinleyiciye vâcib kılmayınca, tesadüfen
işitene vâcib kılmaması evleviyettedir.
[18] Selmân'ın bu haberini Abdurrazzâk, Ebû Abdirrahmân
es-Sulemîtarîkıyle mev-sûlen rivayet etmiştir. O şöyle demiştir: Selmân,
oturmuş Kur'ân okumakta olan bir topluluğun yanına uğradı. Onlar secde âyetini
okuyup secde ettiler. İmrân'a da secde etmesi söylendi. Bunun üzerine İmrân:
Biz onu işitmek için gelmedik ki, demiştir.
[19] Usmân'ın bu haberini bu ma'nâ İle Abdurrazzâk mevsûlen
rivayet etmiştir. Sami' ile müste'mi' arasındaki fark şudur: Müste'mİ',
işitmeyi kasdedip ona kulak tutan kimsedir. Sami' ise, kasdetmeksizin;
tesadüfen işilen kimsedir.
[20] İbn Şihâb'm bu haberini Abdullah ibn Vehb, Yûnus'tan
olmak üzere mevsûlen rivayet etmiştir.
işte bâb başlığına delîl
olan yer, burasıdır. Çünkü vâcib olan secde, emniyet hâlinde binek üzerinde
edâ edilmez
[21] Sâib ibn Yezîd (R) Medîne'de en son vefat eden
sahâbîdir. Hicrî 82 yılında vefat etmiştir.
Kaass, kıssalar,
haberler ve va'zlar okuyan hikayeci demektir. Kur'ân okumayı kasdetmeksizin
naklettiği haberler, va'zlar ve kıssalar arasında tilâvet secdesi olan âyeti
okuduğu sırada... demektir.
[22] Umer'itı bu sözü, tilâvet secdesinin vâcib
olmayacağında zahirdir. Çünkü muhtar olarak fiili terkedenden günâhın
kalkması, bunun vâcib olmadığına delâlet eder. Umer bunu bir sahabe topluluğu
önünde söylediği hâlde, hiçbir kimse tarafından redd olunmadığından dolayı,
sükûtî bir icmâ' olmaktadır
[23] İsmâîlî ile Beyhakî ve diğerleri bunu böylece rivayet
etmişlerdir (İbn Hacer).
[24] Bu hadîse âid açıklamalar, aynı kitabın 6.
bâbındaki 8. hadîsin haşiyesinde verilmişti.
[25] Yânî bu kimse ne yapacaktır? Buhârî bu mes'elede
imamlar arasında ihtilâf olduğu için, bâb başlığını böyle kesin bir hüküm
ifâde etmiyecek şekilde tertîb etmiştir. İmamlardan kimi, öndeki mü'min
kardeşinin sırtına secde eder demiş, kimi de, önündeki secdesini yapıp
bitirinceye kadar bekler, sonra secde eder demiştir.
[26] Taberânî'nin rivayetinde: " ^^ A^ <> j*-/
***~î j^= O kadar ki, adamlar birbirinin sırtı üzerine secde etti"
ziyâdesi de vardır. Buna göre kalabalıkta birbirinin sırtına da tilâvet
secdesi yapılacağı anlaşılıyor. Bunun caiz olup olmadığı mes'elesine gelince,
Beyhakî'nin sahîh bir isnâd ile rivayet ettiği Umer hadîsi,
1 bunun namazda bile caiz olduğunu
gösterir:
Umer: "Farz olan
namazda izdihamdan dolayı alnım yere koyup secde etmeye kaadir olmayan kimse,
mü'min kardeşinin sırtına secde etsin" der imiş. Bundan dolayı Sufyân
es-Sevrî, Şa'bî, Küfe fakîhleri, Ahmed İbn Hanbel, İs-hâk ibn Râhûye ve Ebû
Sevr buna kaail olmuşlardır. İbn Umer'in azâdhsı Nâ-fi': îmâ ile yetinilir,
der. Atâ ibn Ebî Rebâh ile Zuhrî'ye göre ise bekler, Önündeki kalkınca kendisi
secde eder. İmâm Mâlik ile ashabı da böyle söylerler. Hattâ mü'min kardeşinin
sırtına secde ederse namazı tekrar kılar derler. Önündeki kimsenin sırtına
farz namazda secde etmeyi caiz görenlere göre tilâvet secdesinde bu,
evleviyetle caizdir. Çünkü namazda sucûd farzdır, tilâvet secdesi ise farz
değildir