20-EBVABUT-TATAVVU.. 2

1- Farz Namaz Ardında Tatavvu' Kılmak Babı 2

2- Farz Namaz Ardında Tatavvu' Kılmayan Kimse Babı 2

3- Seferde Duha (= Kuşluk) Namazı Babı 2

4- Duha Namazını Kılmayan ve Bu Kılmamayı Mubah Gören Kimse Babı 3

5- Hazarda Duha Namazı Babı 3

6- Bab : Öplenin Farzından Önce İki Rekat 3

7- Akşam Namazı Farzından Önce Namaz Babı 4

8- Nafile Namazların Cemaatle Kılınışı Babı 4

9- Evde Nafile Namazı Kılmak Babı 5


Rahman ve Rahim olan Allah 'm ismiyle

 

20-EBVABUT-TATAVVU

(Tatavvu' Namazı Babları) [1]

 

1- Farz Namaz Ardında Tatavvu' Kılmak Babı [2]

 

1-.......Ubeydullah şöyle demiştir: Bize Nâfi', İbn Umer(R)'den haber verdi. O şöyle demiştir: Ben Peygamber (S) ile beraber öğle namazından evvel iki rek'at; öğle namazından sonra iki rek'at; ak­şam namazının ardından iki rek'at; yatsı namazının ardından iki rek'­at; cumua namazının ardından da iki rek'at namaz kıldım. Amma akşam ile yatsı namazlarının ikişer rek'at sünnetlerine gelince, bun­lar Peygamber'in evinde kılındı.

İbnu Ebi'z-Zinâd, Mûsâ ibn Ukbe'den; o da Nâfi'den (olan ri­vayetinde İbn Umer'in) "Yatsıdan sonraki iki rek'atı ailesi içinde" dediğini söylemiştir.

Bu hadîsi Nâfi'den rivayet etmekte Kesîr ibnu Ferkad ile Eyyûb es-Sahtiyânî, Ubeydullah'a mutâbaat etmişlerdir. Ve Abdullah ibn Umer şöyle demiştir: Bana kızkardeşim Hafsa şöyle tahdîs etti: Pey­gamber (S) fecrin tulü' etmesi ardından hafîf iki rek'at kılardı. İbn Umer dedi ki: Çünkü bu sabah namazından evvelki zaman, benim Peygamber'in yanma giremediğim bir saat idi[3].

Ve bu hadîsi Nâfi'den rivayet etmekte Kesîr ibnu Ferkad ile Ey­yûb es-Sahtiyânî, Ubeydullah'a mutâbaat ettiler.

Ve İbnu Ebi'z-Zinâd, Mûsâ ibn Ukbe'den; o da Nâfi'den olmak üzere İbn Umer'in "Yatsıdan sonraki ailesi içinde idi" dediğini nak-letmiştir [4].

 

2- Farz Namaz Ardında Tatavvu' Kılmayan Kimse Babı

 

2-.......Amr ibn Dînâr şöyle demiştir: Ben Ebu'ş-Şa'sâ' Câbir ibn Zeyd'den işittim, şöyle dedi: Ben İbnu Abbâs(R)'tan işittim: Ben Rasûlullah (S) ile beraber öğle ile ikindiyi cem' ederek sekiz rek'at; akşam ile yatsıyı da cem' ederek yedi rek'at kıldım, dedi. (Amr ibn Dînâr dedi ki:) Ben de:

— Yâ Eba'ş-Şa'sâ! Öyle zannediyorum ki, Rasûlullah öğle na­mazım geri bıraktı; İkindiyi ilk vaktinde acele etti ye yine böyle, ak­şam namazını geri bıraktı; yatsıyı ilk vaktinde acele kıldı (da bu suretle namazları cem' etmişti), dedim.

Ebu'ş-Şa'sâ:

  Ben de öyle sanıyorum, dedi[5].

 

3- Seferde Duha (= Kuşluk) Namazı Babı [6]

 

3-....... Muvarrık şöyle demiştir: Ben İbn Umer'e:

  Duhâ namazını kılar mısın? diye sordum.

  Hayır kılmam, dedi.

  Umer kılar mıydı? dedim.

  Hayır (kılmazdı), dedi.

  Ebû Bekr kılar mıydı? dedim.

  Hayır, diye cevâb verdi.

  Peygamber (S) kılar mı idi? dedim.

  Peygamber'in kılıp kılmadığım bilmiyorum, dedi.

 

4-.......Bize Amr ibnu Murre tahdîs edip şöyle dedi: Ben Abdurrahmân ibn Ebî Leylâ'dan işittim, şöyle diyordu: Bize sahâbîler arasında Ümmü Hâni'den başka hiçbir kimse Peygamber(S)'i duhâ namazı kılarken gördüğünü tahdîs etmedi. Ümmü Hâni': Peygam­ber (S) Mekke fethi günü Ümmü Hâni'nin evine girdi, yıkandı ve se­kiz rek'at namaz kıldı. Ben bu namazdan daha hafîf bir namaz asla görmedim. Şu kadar ki, Peygamber rukû'u ve sucûdu tamamlıyor­du, demiştir [7].

 

4- Duha Namazını Kılmayan ve Bu Kılmamayı Mubah Gören Kimse Babı

 

5- Bize Âdem tahdîs edip şöyle dedi: Bize İbnu Ebî Zi'b, ez-Zuhrî'den; odaUrve'den; o da Âişe(R)'den tahdîs etti. Âişe(R): Ben RasüIullah(S)'ın duhâ nafilesini kıldığını görmedim. Ancak ben o na­mazı kılıyorum, demiştir[8].

 

5- Hazarda Duha Namazı Babı

 

Bunu Itbân ibn Mâlik, Peygamber (S )'den söyledi [9],

 

6-.......Ebû Hureyre (R) şöyle demiştir: Halîlim (yânî kalbî dos­tum olan Rasûlullah) bana üç şey vasiyyet etti; bunları ölünceye kadar terketmem: Her aydan üç gün oruç tutmak, duhâ namazı kılmak, vitr namazını kılıp da uyumak [10].

 

7-.......Enes ibn Şîrîn şöyle demiştir: Ben Enes ibn Mâlik el-Ensârî'den işittim, şöyle dedi: Ensâr'dan iri vucûdlu şişman bir kim­se Peygamber'e (geldi ve O'na) hitaben: Yâ Rasûlallah! Ben seninle beraber namaz kılmağa muktedir olamıyorum, dedi. Akabinde Pey­gamber için bir yemek yaptı ve Peygamber'i evine da'vet etti. Pey­gamber ona gidince, bir hasırın bir tarafını (yânî bir .yüzünü) Peygamber için su serpip yumuşattı. Peygamber de onun üzerinde iki rek'at (nafile) namaz kıldı. Ve Cârûdoğlu Fulân oğlu Fulân (yânî Abdulhamîd ibnu'l-Munzir), Enes'e hitaben:

  Peygamber (S) duhâ namazı kılar mıydı? diye sordu.

Enes de:

— O günden başka bir günde böyle bir namaz kıldığını görme­dim, diye cevâb vermiştir [11].

 

6- Bab : Öplenin Farzından Önce İki Rekat

 

8-.......îbn Umer (R) şöyle demiştir: Ben Peygamber(S)'den on rek'at namaz belledim: Öğle farzından evveliki rek'at; öğlenin ar­dından iki rek'at; akşam namazından sonra da Peygamber'in evinde iki rek'at; yatsı namazından sonra yine Peygamber'in evinde iki rek'­at; sabah namazından önce iki rek'at sünnet namaz. Sabah nama­zından Önceki zaman, Peygamber'in yanına girilmiyecek bir saat idi. Hafsa bana dedi ki: Müezzin ezan okuyup fecr tulü' ettiğinde de Pey­gamber iki rek'at (râtibe sünneti) kılardı [12].

 

9-.......(Âişe -R- şöyle demiştir:) Peygamber (S) öğle farzından önce dört rek'at, sabah farzından evvel de iki rek'at (tatavvu') kıl­mayı terketmezdi [13].

Bu hadîsi Şu'be'den rivayet etmekte îbnu Ebî Adiyy (194) ile Amr ibn Merzûk (224), Yahya ibn Saîd'e mutâbaat ettiler.

 

7- Akşam Namazı Farzından Önce Namaz Babı

 

10-.......Abdullah ibn Bureyde şöyle demiştir: Bana Abdullah el-Muzenî tahdîs etti: Peygamber (-S- üç defa): "Akşam namazın­dan evvel (iki rek'at nafile) namaz kılınız" buyurdu. Üçüncüsünde, insan­ların bu namazı, devam etmesi lâzım bir ibâdet edinmelerinden hoş-lanmıyarak: "(Bu namaz) isteyen içindir" buyurdu [14].

 

11-.......Ben, Mersed ibn Abdillah el-Yezenî'den işittim; o şöyle dedi: Ben Ukbe ibn Âmir el-Cuhenî'ye geldim ve:

  Ebû Temîm'in işinden seni hayrete düşüreyim mi? Ebû Te-mîm, akşam  namazından   evvel iki rek'at namaz kılıyor, dedim.

Bunun üzerine Ukbe:                                                               

  Biz Rasûlullah (S) zamanında bunu kılardık, dedi.

  Şimdi seni, bunu kılmaktan alıkoyan nedir? dedim.

  İşle güçle uğraşmak, diye cevâb verdi [15].                 

 

8- Nafile Namazların Cemaatle Kılınışı Babı

 

Bunu Enes ibn Mâlik ile Aişe (R), Peygamber(S)*den zikrettiler [16].

 

12-.......İbn Şihâb şöyle demiştir: Bana Mahmûd ibnu'r-Rabî' el-Ensârî haber verdi ki, o Rasûlullah'ı akledip hatırlamış ve kendi yurdlarında bulunan bir kuyudan Rasûlullah'ın ağzına su ahp kendi yüzüne doğru su püskürttüğünü de hatırlamıştır [17]. 

İşte bu Mahmûd, Itbân ibn Mâlik el-Ensârî(R)'den işitmiştir. It-bân Bedr'de Rasûlullah'ın maiyyetinde hazır bulunmuşlardan idi. It­bân şöyle diyordu:

Ben Salim oğullan'nda kendi cemâatime namaz kıldırırdım. On­larla benim aramda bir dere vardı ki, yağmurlar geldiği zaman ara­mıza perde oluyor ve onların mescidi tarafına geçmek bana meşakkat veriyordu. Rasûlullah'a geldim ve O'na şöyle dedim: Ben gözümden hoşnûd değilim. Benimle cemâatim arasında bulunan dere, yağmur­lar geldiği zaman akıyor ve bana o dereyi geçmek meşakkatli oluyor. Arzu ettim ki, Sen gelesin de evimden bir yerde namaz kıldirsan; ben de orayı namazgah edinsem!

Rasûlullah (S): "Bunu yapacağım" dedi. Ertesi sabah gündüz şiddetlendikten (yânî güneş yükseldikten) sonra Rasûlullah ile Ebû Bekr bana geldiler. Rasûlullah içeri girmeye izin istedi. Ben de O'na izin verdim. Eve girdiğinde oturmadı da "Evinden nerede namaz kıl­mamı istersin?" buyurdu. Ben kendisine, içinde namaz kılmasını ar­zu etmekte olduğum yeri işaret edip gösterdim. Rasûlullah namaza dikeldi ve tekbîr aldı. Biz de O'nun arkasında saff olduk. İki rek'at kıldırdı, sonra selâm verdi. O selâm verdiği zaman biz de selâm ve­rip, namazdan çıktık [18]. Ben Rasûlullah için yapılmış olan bir hazîr yemeğini yemesi gayesiyle O'nu alıkoydum. Yurdun ahâlîsi Rasülul­lah'ın benim evimde bulunduğunu işittiler. Yurd ahâlîsinden birçok kimseler geldiler, ve nihayet evde adamlar çok oldu. Onlardan biri: Mâlik (ibnu'd-Duhşun) ne yapıyor, ben onu görmüyorum? dedi. Ora­dakilerden biri: O Allah ve Rasûlü'nü sevmeyen bir münafıktır, de­di. Rasûlullah da ona: "Böyle deme! Görmüyor musun ki, o Lâ ilahe iüe*Üâh (Muhammed Rasûlullah) diyor ve bununla Allah'ın rızâsını taleb ediyor" buyurdu. O söyleyen de: Allah ve Rasûlü en bilendir. Amma bize gelince, Allah'a yemîn ederiz ki, biz O'nun sevgisinin ve sözlerinin (yânî nasîhatlerinin) ancak münafıklara olduğunu görüyo­ruz, dedi. Rasûlullah da: "Şübhesiz Allah, Allah'ın rızâsını araya­rak Lâ ilahe illellâh diyen kimseyi ateşe haram etmiştir" buyurdu.

Mahmûd şöyle demiştir: Ben bu kıssayı bir topluluğa söyledim. İçlerinde Rasülullah'ın'sahibi Ebû Eyyûb da vardı. Ebû Eyyûb'un vefat etmiş olduğu Rûm diyârındaki bu gazvede, Muâviye'nin oğ!u Yezîd onların üzerinde kumandan bulunuyordu [19]. Ebû-Eyyûb, be­nim sözümü reddetti ve: Vallahi Rasülullah'ın senin söylediğini söy­lemiş olduğunu zannetmem, dedi. Bu söz bana çok ağır geldi. Ve: Eğer Allah bana selâmet verir de, bu gazvemden salimen dönersem ve Itbân ibn Mâlik'i kendi kavminin mescidinde hâlâ hayâtta bulur­sam, bu hadîsi kendisine tekrar sormaklığım üzerimde Allah hakkı olsun demeğe başladım. Nihayet Bizans seferinden döndüm. Hacc yâhud umre niyetiyle ihrama girdim. Sonra yürüdüm ve Medine'ye geldim. Salim oğulları yurduna vardım. Baktım ki Itbân gözleri gör­mez, çok yaşlı bir ihtiyar; hâlâ kavmine namaz kıldırıyor. Namaz­dan selâm verince ben de ona selâm verdim ve benim kim olduğumu kendisine haber verdim. Akabinde ona bu hadîsi sordum. Bunun üze­rine Itbân bana bu hadîsi, ilk defa tahdîs ettiği gibi tekrar tahdîs etti.

 

9- Evde Nafile Namazı Kılmak Babı

 

13-....... Bize Vuheyb ibn Hâlid, Eyyûb es-Sahtiyânî'derı ve Ubeydillah'tan; onlar da Nâfi'den; o da İbn Umer(R)'den tahdîs etti. İbnu Umer (R) şöyle demiştir: Rasûlullah (S): "Namazınızdan bir kısmını ev/erinizde kılınız ve evlerinizi kabirler edinmeyiniz" buyur­du.

Bu hadîsi, Eyyûb'dan rivayet etmekte Abdulvahhâb es-Sakafî, Vuheyb'e mutâbaat etti [20].



[1] Bu kitâb adı olacak büyük başlık, Buhârî nüshalarının çoğunda yoktur. Hâlbu­ki bunun bulunması fayda verir, zarar vermez (Umdetu'i-Kaarî, III, 658).

Buhârî bu büyük başlık altında farz namazların önlerinde ve arkalarında onlara bitişik olarak kılınan müekked ve gayrı müekked râtibe namazlarını ayrı ayrı bâblar altında zikretmiştir. Burada bu râtibe sünnetlerinin mıkdârları bildi­riliyor.

[2] Tatavvu', tefa'ul vezninde, tekellüfle tâat eylemek ma'nâsmadır. Bu münâse­betle vâcib ve lâzımdan olmayan nesnede teberru' eylemek ma'nâsma kullanıldı; teneffele ( = nafile yaptı) gibi bir şey teberru' ettiği zaman "tatavvaa bini" de­nilir. Tatavvu', yânî nafile namazı da bu ma'nâdandır (Kaamûs Ter.),

Tatavvu', Şâfiîler'e göre şerîatin terkedilmesi caiz olduğu hâlde, işlen­mesini terkedilmesinden üstün tuttuğu şeydir. Böyle olunca tatavvu', sünnet, müstehâb, memdûh, mergûb (yanî rağbetli kılınmış) ta'bîrleri müteradif lâfız­lardır (Kastallânî).

[3] Bu hadîste, öğleden evvelki müekked sünnet yalnız iki rek'at gibi görünüyor. Bir de buradaki metnin birinci kısmında, sabah namazının farzından evvel kılı­nan iki rek'at râtİbeden söz edilmiyor. Çünkü İbn Abbâs, mü'minlerin annesi Hafsa dolayısiyle Peygamber'in kayın biraderidir ve ancak farzlardan evvel ve sonra Peygamber'in evine girip, beraberce kıldığı râtibeleri haber veriyor. Sa­bah namazının râtibesine gelince, bunu, hadîsin üçüncü fıkrasında açıkladığı gerekçeden ötürü, mü'minlerin annesinden öğrenmiştir. Yine bu hadîste akşam ile yatsı sünnetlerini hep evinde ve ailesi içinde kıldığı ayrıca tasrîh edilmekte­dir. İbn Umer'in bu nakline göre, müekked olan râtibe sünnetleri on rek'attır...

[4] Bu hadîste takdîm, te'hîr ve tekrar vâki' olmuştur. Nüshalar da birbiriyle ihti­lâf etmektedir. Biz bu nüshamızda Mısır Bulak Matbaasi'nda basılmış olan Sultân Abdulhamîd'in nüshasına uygun yürüdük (İdâretu't-Tıbâati'l-Munîriyye bas­kısı haşiyesi).                            

[5] Hadîsin bâb başlığına uygunluğu ve delîl olması şöyledir: Namazları cem' et­mek, iki namaz arasının râtibe olan veya râtibe olmayan bir namaz ile ayrılma­masını gerektirir. Bu da birinci namazdan sonra tatavvu'un terkedilmesine delâlet eder, Murâd edilen budur. İkinci olan namazdan sonraki tatavvu'a gelince, on­dan sükût edilmiştir. Birinciden evvelki tatavvu' da böyle olması muhtemildir (İbn Hacer).

[6] Buhârî bu başlık ile, seferde duhâ namazının kılınıp kılınmayacağı mes'elesini getiriyor. İbn Umer hadîsi nefye; Ümmü Hâni' hadîsi ise isbâta delâlet ediyor.

İbnu'l-Munîr şöyle demiştir: Bana zahir olan şudur: Buhârî, hadîsleri ken­di katında İbn Umer hadîsi gibi nefîce; Ebû Hureyre'ye duhâ namazı kılması­nın tavsiye edilmesi hadîsi gibi isbâtca taâruz edince, nefî hadîsini sefere; isbât hadîsini de hazara indirmiştir. Ebû Hureyre hadîsi için "Hazarda duhâ namazı babı" başlığını getirmesi, bu görüşü kuvvetlendiriyor... Ümmü Hâni' hadîsine gelince, onda duhâ namazının kolaylık durumuna göre, seferde kılınacağına işaret vardır (İbn Hacer).

[7] Bu bâbdaki iki hadîsten birincisi olan îbn Umer'in haberi ile ikincisi olan Üm­mü Hânİ'nin haberi arasında nefî ve isbât bakımından açık bir zıdhk vardır. İbn Umer ne Peygamber'in, ne de Ebû Bekr ile Umer'in duhâ namazı kıldıkla-.rını bilmediğini söylüyor. Ümmü Hâni' ise kıldığını haber veriyor. Bu müşkil-lik, ya bundan evvelki haşiyede yazıldığı şekilde giderilir, yâhud da İbn Umer'in nefyi, vukû'u nefî değil de, müdâvemeti nefî ma'nâsma hamledilerek giderilir. Başka tevcihler de yapılabilir. Meselâ: Ümmü Hâni' hadîsi, Peygamber'in Mekke fethi sırasında meşguliyetleri sebebiyle kılamadığı bir namazı ancak bu kuşluk vaktinde fırsat bularak kılmış olduğu herhangi bir namaz olabileceği, bir kaza namazı olabileceği veyâhud da fetih için kılınmış bir şükür namazı olabileceği ileri sürülmüştür.

[8] Hadîsin bâb başlığına uygunluğu açıktır. Hz. Âişe bu hadîsinde, Rasûlullah'm devamlı olarak duhâ namazı kıldığını görmedim, fakat bu duhâ namazını ben devamlı olarak kılarım, demiş olabilir. Buna göre de nefy, namazın aslına de­ğil, muttarıdan devamına yönelik olur.

[9] Buhârî bunu "İmâm bir kavmi ziyaret edip onlara imâm olduğu zaman bâbı"n-da zikretmişti. Bunu İmâm Ahmed, Zuhrî'den; o da Mahmûd ibnu'rrRabî'den; o da Itbân ibn Mâlik senediyle mevsûlen şöyle rivayet etmiştir. "Rasûlullah (S) Itbân'ın evinde kuşluk nafilesini kıldı. Oradakiler arkasında durdular ve O'nun namazına uyarak namaz kıldılar". Bunu Müslim de İbn Vehb rivâyetiyle tahrîc etmiştir (Umdetu'l-Kaarî).

[10] Peygamber'in bu üç kıymetli tavsiyeyi sahâbîler arasında Ebû Hureyre ile Ebu'd-Derdâ'ya yapması dikkatle İncelenmeye değer. Ebû Hureyre ve Ebu'd-Derdâ fakır sahâbîlerden ve feragat sahibi iki sîmâdır. Zengin değillerdi; bunun için kendilerine mâlî ibâdetler tavsiye edilmemiştir. Bunun yerine bedenî ibâdetlerin en şereflisi bulunan nafile namazlar ve oruçla taltîf edildiler.

Bu hadîste duhâ namazı mutlak olarak zikredilmiştir. Müslim'in rivayetin­de "İki rek'at kuşluk namazı" diye rek'at sayısı tesbît edilmiştir. Ahmed ibn Hanbel'in rivayetinde ise "Her gün duhâ namazı" diye bir ziyâde de vardır.

[11] Bu hadîs, imamet bâblanndan olmak üzere "İmâm hâzır olanlara namaz kıldı­rır mı bâbı"nda geçmişti. Hadîsin bâb başlığına uygunluk yeri "O'nu evine ça­ğırdı.." ve devamıdır ki, Peygamber onun evinde namaz kıldırrmştır; bu da hazarda olmuştur.

[12] Bu hadîs, küçük birkaç lâfız farkıyle 1 rakamlı hadîs olarak geçmişti. Oradaki haşiyede de belirtildiği gibi, İbn Umer bu hadîslerde farz olan namazlara bitişik olarak kılman râtibe sünnetlerinin mıkdârlannı bildiriyor. Sabah namazından evvel Peygamber'in evine girilmiyecek olan mahrem zaman olduğu için de sa­bah namazından evvelki iki rek'at râtibeyi kızkardeşi Hafsa'dan rivayetle ha­ber alıp öğrenmiş oluyor.

[13] Öğle namazından önceki râtibe bu hadîste dört rek'at; bundan önceki hadîste iki rek'at olduğu bildirilmiş olduğundan bir farklılık meydana gelmiştir. Bu fark­lılık şöyle îzâh edilmektedir: Peygamber öğleden evvelki râtibe sünnetini bazen dört, bazen iki rek'at kılmış; dört rek'atı Âişe, iki rek'atı da İbn Umer haber vermiş olabilir. Yâhud Peygamber mescidde iki, evinde dört" kılmış; birinciyi İbn Umer, ikinciyi Âişe haber vermiştir, ibn Umer Peygamber'in yalnız mesciddeki hâline, Âişe ise hem mesciddeki, hem de evindeki hâline vâkıftır. Gerek İbn Umer, gerek Âİşe, şâjıid oldukları vakıaları bildirmiş olmakla beraber, ÂiiK   şe'nin şâhid olduğu vak'alar daha çok olması îcâb eder. Nitekim Taberî: Rasûlullah'ın dört rek'at kılması ekser ahvâlde idi; iki rek'at kıldığı ise az idi, demiştir.

[14] Hadîsin tercemesindeki parantez içinde olan ziyâdeler, Ebû Nuaym'ın el-Mustahrac'mdeki rivayetten alınmıştır.

Bu namazı Peygamber'in kıldığına dâir bir haber nakledilmediği gibi, Dört Halîfeler ile sahâbîlerin büyüklerinden pek çoğunun böyle bir namaz kılmadık­ları sahîh rivayetlerle sabittir.    .

Bâzıları bu namazın ilk zamanlarda tavsiye edilip, sonra nesh edildiğini İleri sürmüşlerdir. Bu Abdullah ibn Muzenî hadîsini, Bureyde ibn Huseyb (R)'in Ebû Dâvüd'dan rivayet ettiği "Akşam namazından başka, her iki namaz ara­sında iki rek'at vardır" hadîsiyle mesh edilmiş olduğuna delildir.

Akşam namazının vaktini daraltır diye bu namazın müstehâb olmadığına, kerâhatine ve hattâ bid'atlığma kaail olanlar vardır. Bununla beraber bu nama­zı müstehâb sayanlar da vardır

[15] Birinci hadîste "İsteyen iç in " buyurulmuş olması, bu hadîste Ukbe'nin kılma­maktaki gerekçesi, bu namaz hususundaki genişlik ve serbestliği açıkça bildir­miş oluyor.

Buhârî "Tatavvu' Bâblan" büyük başlığı altında topladığı birkaç babın hadîsleri ile sabah, öğle, akşam râtibelerini bildirmiştir. Buhârî ikindi ile yatsı­nın İlk sünnetleri hakkında hiçbir hadîs rivayet etmemiştir.

İkindinin sünneti hakkındaki İbn Umer'ın: "Peygamber (S): İkindi'nin far­zından evvel dört rek'at namaz kılan kişiye Allah rahmet etsin" hadîsini Ebû Dâvûd, İbn Hıbbân rivayet etmişlerdir. Tirmizî'nin bu ikindi sünneti hakkında Alî'den de rivayeti vardır.

Yatsı namazının farzından evvelki dört rek'at sünnet hakkında da Buhâ-rî'nin rivayeti yoktur. Buhârî'de olmadığı gibi, diğer Sahîh ve Sünen sahihleri­nin de Peygamber'in bu dört rek'atı kıldığı hakkında sarih rivayetleri yoktur.

Maamâfîh Abdullah ibn Muzenî'nin: Rasûlullah (S): "Her iki ezan arasın­da bir namaz vardır" buyurdu. Sonra üçüncüsünde: "Dileyen için" buyurdu, hadîsi, yatsı farzından evvel nafile kılmağa bir mâni* olmadığı için, bu namâzm müstehâbhğını ifâde edebilir. Bu hadîsi Buhârî Sahîh'min birkaç yerinde ayrı ayrı tarîklerden rivayet etmiştir.

[16] Buhârî, Enes'in hadîsini "Hasır üzerinde namaz bâbı"nda; Âişe'nin hadîsini de Kitâbu'I-Kusûf'un "Güneş tutulmasında sadaka vermek bâbı"nda mevsû-len rivayet etmiştir.

[17] Mahmûd, Peygamber'in.kendisine bu suyu püskürttüğü zaman beş yaşında bu­lunduğunu, Buhârî'nin Kitâbu'l-îmân'da geçen başka bir hadîsinde bildirmiş­tir. Kendisi küçük sahâbîlerdendir. Muâviye zamanındaki İstanbul muhasarasına İştirak etmiştir. Bu Kostantîniyye gazvesinde bulunduğunu, kendisi bu hadîsin sonunda bildirmektedir.

[18] Hadîsin bâb başlığına delîl olan kısmı burasıdır.

[19] Bu, hicretin ellinci yılında veya biraz sonra Kostantîniyye'yi fethetmek üzere çıkılan gazvedir. Bu seferde Kostantîniyye'ye ulaştılar ve muhasara ettiler, Ebû Eyyûb orada vefat etti:

Muâviye'nin devlet başkanlığı zamanında Kostantîniyye'ye karşı ilk gaza edeceklere Peygamber lisânıyle va'dedilmiş olan büyük ecri almak için, Muâvi­ye'nin oğlu Yezîd'in kumandasında sevkedilen ilk müslümân ordusuna katıl­mış, Kayser'in şehrine gâzî olarak gelmiş, burada hastalanarak vefat etmiş ve sûrun dibine gömülmüştür.

el-Ikdu'l-Ferîd sahibi Endelüslü tbn Abdi Rabbih (246-328), Utbî'den (ve-fâtı:228) rivâyeten şöyle diyor: İslâm ordusu Halîç'e vardığı vakit Ebû Eyyûb ağırlaştı. Yezîd onu ziyarete gelip: Bir dileğin var mı? diye sordu. O da ceva­ben: Sizin dünyânızın bana hiç lüzumu yok. Lâkin beni elinden geldiği kadar düşman diyarı içinde ileriye doğru götürüp defn et. Zîrâ Rasûlullah (S)'tan işit­tim: "Kostantîniyye sûrunun dibinde sâlih bir kimse defn olunacaktır" buyur­du. Umarım ki, o kimse ben olayım, dedi. Vefat ettiğinde Yezîd, kefenlenmesinİ emretti. Serîri üzerine konduktan sonra da müfrezelerini çıkarıp ve serîri kuşa-darak harb ede ede ileriye sürdü... (Tecrîd Ter., I, 114-117'de uzun tafsilât vardır).

[20] Bu mutâbaati Müslim: "Ev/erinizde namaz kılınız; onları kabirler edinmeyiniz" lâfzıyle, Muhammed ibn Musennâ'dan mevsûlen rivayet etmiştir.

Müslim'in Câbir ibn Abdillah'tan bir rivayeti de şöyledir: Peygamber: "Ev­lerinizde namaz kılınız. Herhangi biriniz farz namazını gittiği mescidde kıldığı zaman, kendi evine de namazdan bir nasîb ayırsın" buyurdu. Bu nasîb, farzla­rın dışındaki her nafileyi şâmildir.

Birçok sahâbîden rivayet olunan metindeki hadîsin ikinci fıkrasında: "Ev­lerinizi namazdan boş bırakıp, onları kabre çevirmeyiniz" buyurulmuşîur. Bu hadîsten ve bu ma'nâdaki diğer hadîslerden, evlerde kılınan nafilenin mescidde kılman nafileden efdal olduğu anlaşılmıştır. Bu hadîs, gündüz ve gece nafilele­rini mescidde kılmayı müstehâb gören seleften bâzılarına karşı hüccettir.