21-KİTÂBU FADLİ'S-SALÂTİ FÎ MESCİDİ MEKKE
VE'L-MEDÎNE
1- Mekke ve Medine Mescidlerinde Namaz Kılmanın Fazileti
Babı
3- Her Cumartesi Günü Kuba Mescidi'ne Gelen Kimse Babı
4- Kuba Mescidi'ne Yürüyerek Veya Binerek Gitmek Babı
5- Peygamberin Kabri İle Minberi Arasındaki Sahanın
Fazileti Babı
6- Beytu'l-Makdis Mescidi Babı
Rahman ve Rahîm olan Allah'ın ismiyle [1]
(Mekke
ve Medine Mescidlerinde Namaz Kılmanın Fazileti Kitabı)
1-.......Bana
Abdulmelik ibn Umeyr (225), Kazaa'dan haber verdi. O: Ben Ebû Saîd Hudrî'den
dört şey işittim, demiştir. Ebû Saîd de: Ben (bu dört şeyi) Peygamber (S)'den
işittim demiştir [3]: (Kazaa dedi ki:) Ebû
Saîd, Peygamber'in maiyyetinde oniki gazvede hazır bulunmuştur.
H bize Alî
ibnu'l-Medînî tahdîs edip şöyle dedi: Bize Sufyân ibn Uyeyne, ez-Zuhrî'den; o
da Saîd ibnu'l-Müseyyeb'den; o da Ebû Hu-reyre'den tahdîs etti [4].
Peygamber (S) şöyle buyurmuştur: "(İbâdet için) şu üç mescidden başkasına
yolculuk edilmez: el-Mescidu 'l-Harem, Mescidu'r-Rasûl ve Mescidu'l-Aksâ" [5]
2-.......Bize
Mâlik (179), Zeyd ibn Rebâh (13i) ile Ubeydullah ibnEbî!Abdillah el-Agarr'dan
bunların ikisi de Ebû Abdillah Süleyman el-Agarr'dan o da Ebû Hureyre(R)'den
haber verdi. Peygamber (S): "Benim şu (Medîne) Mescidimde kılınan bir
namaz, (Mekke'deki) Harem Mescidi müstesna olmak üzere, başka mescid-lerde
kılınan bin namazdan hayırlıdır" buyurdu [6].
3-.......Bize
Eyyüb es-Sahtiyânî, Nâfi'den tahdîs etti (ki o şöyle demiştir): İbn Umer (R)
duhâ (yânî kuşluk) vakti namaz kılmazdı, yalnız şu iki gündeki hâli bundan
müstesnadır: Biri Mekke'ye geldiği gündür; çünkü İbn Umer Mekke'ye kuşluk vakti
gelir, akabinde Beyt'i tavaf eder, sonra da İbrahim Makaamı'nın arka tarafında
iki rek'at namaz kılardı. Diğeri de Kubâ Mescidi'ne geldiği gündür; çünkü İbn
Umer, her cumartesi günü Kubâ Mescidi'ne ziyarete gelirdi. Mescide girince,
oradan namaz kılmadan çıkmayı çirkin görürdü de, nihayet mescidde namaz
kılardı. Nâfi' dedi ki: Ve İbn Umer, Rasûlullah (S)'ın (cumartesi günleri) bu
Kubâ Mescidi'ni binekli veyâhud yaya olarak ziyaret eder olduğunu tahdîs
ederdi. Nâfi1 şöyle dedi: Ve yine İbn Umer, ben Nâfi'e şöyle eler idi: Ben
dostlarımın nasıl ziyaret ettiklerini gördüm ise, ben de o suretle ziyaret
ederim. Ve ben gece veya gündüzden herhangi bir saat içinde namaz kılan bir
kimseyi, namaz kılmaktan men' etmem. Şu kadar ki, onlar (namaz için) güneşin doğuş
ve batış vakitlerini seçmesinler [7].
4-.......Bize
Abdulazîz ibnu Müslim, Abdullah ibn Dînâr'dan tahdîs etti. İbnu Umer (R):
Peygamber (S) her cumartesi günü yürüyerek yâhud binekli olarak Kubâ Mescidi'ne
gelirdi, demiştir. Abdullah ibn Umer bizzat kendisi de böyle yapardı [8].
5-.......Ubeydullah
şöyle demiştir: Bana Nâfi', İbn Umer'den tahdîs etti. İbn Umer (R): Peygamber
(S) Küba'ya bazen binekli, bazen de yaya gelirdi, demiştir.
îbn Numeyr şunu ziyâde
etmiştir: Dedi ki: Bize Ubeydullah, Nâfi'den tahdîs etti. "Ve Peygamber
Kubâ Mescidi'nde iki rek'at namaz kılardı" [9].
6-.......Bize
Mâlik, Abdullah ibnEbîBekr'den; oda Abbâdibn Temîm'den; o da Abdullah ibn Zeyd
el-Mâzinî (R)'den haber verdi ki, Rasûlullah (S): "Evimle minberim
arasındaki saha, cennet bahçelerinden bir bahçedir" buyurmuştur [11].
7-.......Ubeydullah
şöyle demiştir: Bana Hubeyb ibn Abdirrahmân, Hafs ibn Âsım'dan; o da Ebû
Hureyre (R)'den tahdîs etti ki, Peygamber (S): "Benim evimle minberim
arası cennet bahçelerinden bir bahçedir. Ve minberim de havzım
üzerindedir" buyurmuştur [12].
8-.......
Bize Şu'be, Abdulmelik ibn Umeyr'den tahdîs etti. O şöyle demiştir: Ben,
Ziyâd'ın himayesinde olan Kazaa'dan işittim, o şöyle dedi: Ben Ebû Saîd
Hudrî'den işittim; o, Peygamber(S)'den dört şey tahdîs ediyordu ki, bu dört şey
hem beni hayrete düşürdü, hem de sevindirdi. Peygamber (S) şöyle buyurmuştur:
(("• Eşi veya bir mahremi kendisiyle beraber bulunmayan kadın, iki günlük
mesafeye sefer etmesin. b- Ramazân bayramının ilk günü ile Kurbân bayramının
dört gününden ibaret olan Ramazân ve Kurbân bayramı günlerinde oruç tutmak
yoktur. c- îki namazdan sonra da namaz yoktur: Biri sabah namazından sonra
güneş doğup yükselinceye kadar, s öbürü ikindi namazından sonra güneş batıncaya
kadar. d- Namaz kılmak için şu üç mescidden başka hiçbir mescide sefer
edilmez: Harem Mescidi, Aksa Mescidi ve benim mescidim" [13].
[1] es-Sagânî nüshasında "Besmele", buradaki
gibi bâbdan Öncedir. Bu, Yünînî'-de sahihtir denilmiş olduğundan, Ebû Zerr'e
âiddir. Miftâhu Kunûzi's-Sünne'de bu bölüm ayrı bir kitâb gibi rakamlanmış ve
20. Kitâb olarak gösterilmiştir.
[2] Babın hadîsinde Mekke ve Medine mescidleriyle beraber
Kudüs Mescidi de zikr edilmiş iken, Buhârî'nin bu bâb başlığında yalnız Mekke
ve Medine mescidleri-ni söyleyip, Kudüs Mescidi'ni söylememesi, biraz sonra
Kudüs Mescidi için ayrıca bir bâb açacağındandır
[3] Buhârf, hadîsi burada kısaca rivayet etmiştir. Bu dört
şeyin sayılması "Beytu'I-Makdis Mescidi bâbı"ndaki hadîste gelecektir
[4] Burada verilen iki sened, gelecek metne âid değildir.
Çünkü Ebû Saîd hadîsi, yukarıda geçtiği gibi sâdece dört şeyi şâmildir. Ebû
Hureyre'nin bu hadîsi ise yalnız sefer üzerinedir.
[5] Hadîsteki "Şeddu'r-rihâl", deveye yük
bağlamak demektir, ve seferden kinayedir. "Lâ" nefiy edatıdır, nehiy
ma'nâsınadır. Nehiyden nefye sapmanın inceliğini Aynî şöyle bildiriyor:
Bu beyân üslûbunda, üç
mescid ziyaretine, dinleyiciyi en belîğ surette teş-vîk ve bunlardan başka
mescidlere sefer etmekten de en latîf bir şekilde men: ve sakındırma vardır
{Umdetu'l-Kaarî, III, 681).
Üç mescidin Öbürlerine
üstünlüğü, hadîsin sarahatinin gereği bulunduğundan, bu konuda âlimlerin
ittifakı vardır. Buhârî'nin hadîsi sevkediş başlığı da bunu nâtıktır.
Binâenaleyh tafsile ihtiyâç yoktur. Yalnız bu üç mescidin kendi aralarındaki
derece farkları vardır ki, bu da âlimler cumhuruna göre hadîsteki tertîb
veçhile Harem Mescidi, mescidlerin en efdalıdır. Bunu ta'kîben Medine Mescidi
gelir. Aksa Mescidi de, Medîne Mescidi'ni ta'kîb eder.
Gelecek olan 2 rakamlı
hadîste Medîne Mescidi'nin Harem Mescidi'nden başka mescidlere üstünlüğü
bulunduğunu bildirmektedir.
Üç mescidin diğerlerine
üstünlük sebebi: Her üçünün Peygamberler eliyle kurulmuş olmalarıdır. Bununla
beraber Harem Mescidi, bütün müslümânların kıblesidir. Peygamber'in Mescidi,
takva üzerine kuru!muştur(et-Tevbe:iO8).
Aksa Mescidi de geçmiş
ümmetlerin kıblesidir. Harem Mescidi'ne uzaklığından dolayı el-Mescidu'1-Aksâ
(= En Uzak Mescid) denilmiştir {Umdetu'l-Kaarî, III, 682).
[6] Bu fazilet farkını değişik sayılarda gösteren hadîsler
de vardır:
Ebû Saîd Hudrî şöyle
demiştir: Bir kerre Rasûlullah (S), birisi ile vedâlaştı, sonra da ona:
"Nereye gidiyorsun?" diye sordu. Ozât: Beytu'l-Makdis'e gitmek istiyorum, dedi. Bunun üzerine Rasûlullah
(S): "Benim şu mescidimde kılınan bir namaz, Harem Mescidi müstesna olmak
üzere, başka mescidlerde kılınan yüz namazdan efdaldtr" buyurdu. (Bunu Ebû
Ya'Iâ el-Mevsılî rivayet etti ve isnadını sahîhtir dedi.)
Ebû Zerr şöyle
demiştir: Biz, Rasûlullah'm huzurunda: Bunların hangisi efdaldir; Rasûlullah'm
Mescidi mi yoksa Beytu'l-Makdis mi? diye müzâkere etmiştik. Rasûlullah (S):
"Benim şu mescidimde kılınan bir namaz, Beytu'l-Makdis Mescidi'nde kılınan
dört yüz namazdan efdaldir. Benim mescidim ne güzel namaz kılınacak
yerdir!" buyurdu (Taberânî, el-Evsat).
İmâm Ahmed ile tbn
Mâce'nin rivayetinde veda eden kimsenin ismi verilmiştir.
Metindeki hadîsin sarih
ifâdesinden, Medine'deki Peygamber Mescidi'nin Aksa Mescidi'ne üstünlüğü
anlaşılır.
[7] Bu hadîs, Kubâ Köyü'nün, Kubâ Mesddi'nin ve o mescidde
kılınan namazın fazîletine delâlet etmektedir. Kubâ Mescidi hicret sırasında
Peygamber tarafından kurulmuş ve Kur'ân'da (et-Tevbe: 108)-râcih olan bir
kavle göre- Takva Mescidi diye zikredilmiştir. Peygamber hicrette Küba'ya
geldi. Oradaki Amr ibn Avf oğullan arasında Kulsum ibn Hedm'in evinde dört beş
gün konuk oldu. İşte bu konukluk sırasında Kulsum'un hurmalarını kuruttuğu
yerde bu mescidi kurdu. Kubâ Mescidi'nin İnşâsı zamanı, beşer târihinde benzeri
görülmeyen bir içtimaî, siyâsî ve dînî hâdisenin gerçekleşme
başlangıcı oldu. Bu mes'ûd ve mev'ûd gâ-yeyî en yakından sezen Peygamber, İslâm
Âlemi'nin ilk mescidi olmak şerefini kazanan bu binanın inşâsında sür'atli
davrandı ve Taberânî'nin rivayetine göre kendisi de bir işçi gibi çalıştı.
Kubâ, Medîne'nin
güneyinde, üç mil kadar uzaklıkta bir köydür. Mu 'cemu 7-Buldân'da Küba'nın
Mekke'ye gidilirken sol tarafa tesadüf ettiği ve Takva Mescidi'nin burada
bulunduğunu bildiriyor ki, bu hadîslerde sözü edilen Kubâ Mes-cidi'dir. Bu
mescid, Kur'ân'da anılmıştır (et-Tevbe: 108)
[8] Bu Kubâ Mescidi ziyaretinin cumartesi günü yapılma
sebebi, şöyle îzâh edilmiştir:
Kubâ halkı cumua
günleri cumua namazı için Medine'ye gelirlerdi. İslâm'ın bu ilk mescidi, cumua
günleri garîb kalırdı. Ahde vefayı, eski hukuka saygıyı îmân eserinden sayan
Peygamber, cumartesi günleri orayı ziyaretle, ora halkının gönüllerini hoş
eder ve cumua günkü garibliğini telâfi eylerdi, denilmiştir.
Bazen binekli, bazen
yaya gitmesi ise, bunlardan hangisi kolay gelirse o şekilde giderdi demektir
[9] Buhârî arka arkaya getirdiği bu bâblarda hem hadîsin
senedinin birkaç tane olduğunu, hem de farklı hükümlerin delili olduğunu
göstermiş oluyor.
Abdullah ibn Numeyr'in
ziyâdesini Müslim ile Ebû Ya'Iâ mevsûlen rivayet etmişlerdir.
[10] Bu bâbdakİ hadîsin bâzı rivayet yollarında "Beytî(
= Evim)" lâfzı yerine "Kab-rî( = Kabrim)" lâfzı gelmiştir. İşte
Buhârî, bu başlıkta o rivayete işaret etmiştir.
Peygamber'in dünyâ
hayâtında sakin olduğu Hz. Âişe hücresine gömüldüğünden, dünyâdaki evi ile
ebedî merkadı mahall i'tibâriyle birdir. Her iki ta'bîr arasında ilgilendiği
şey i'tibâriyle ittihâd vardır. Fakat "Beytî" rivayeti sahihtir.
[11] Alimlerden çoğu bu hadîsin zahirine bakarak,
Peygamber'imizin pâk ravzası-nm aynen olduğu gibi cennete nakledileceğine kaail
olmuşlardır. Bâzıları da Peygamber'in evi ile minberi arasındaki bu sahada
ibâdet etmek, ibâdet eden kimseyi cennete ulaştırmaya sebeb olur ma'nâsı
kasdolunabilir demişlerdir. Binâenaleyh hadîs, Peygamber'in kabrini ziyarete,
mescidinde ve bilhassa kabri ile minberi
v. arasındaki mübarek ravzada namaz kılmayı
teşvik ve tergîbi ihtiva etmektedir. Bunun bir teşbîh olması ve teşbîh edatının
mahzûf bulunması da muhte-r. mildir:
"Kabr; ins, cinn ve melekler tarafından dâima ziyaret edilmekte
bulun--i ması sebebiyle bu mübarek
arz parçası cennet gibidir" demek olur.
Ravzanın yüzölçümü:
Ravzamn yânî Peygamber'in kabri ile minberin arası on metre eninde ve yirmi
metre uzunluğunda olup, yüzölçümü ikiyüz metrekareye ulaşır.
[12] Hadîste minberin, üstünde konulmuş bulunduğu haber
verilen havz, Kevser Hav-zı'dır. "Minberim, havzım
üzerindedir"cümlesi hakkında Kaadî Iyâz şöyle demiştir: Âlimlerden çoğu
bu fıkrayı da zahirine hami ederek, minberi Cenabı Hakk aynen Peygamber'in
havzı üzerine İade buyurur, demişlerdir. Bu cümleden açıkça anlaşılan ma'nâ da
budur. Bâzı alimler de Peygamber'in havzı üzerinde bir minber bulunduğunu
ifâdedir, demişlerdir.
[13] Bu hadîsin son fıkrası, 1 rakamlı hadîste geçtiği için
orada bâzı açıklamalar verilmişti. Burada şunu ilâve edelim:
"Câhiliyet devrinde
câhil kavimler kendilerince ta'zîme lâyık görülen yerleri ziyaret için yükler
bağlayarak bu ziyaret ettikleri makaamlarla teberrük kas-dederlerdi. Bu ise
Allah'tan başka bir fânîye ibâdete zerîâ" ve vesiledir; dînin şeâirini
tahrîftir. Peygamber (S) dînin şeâirinden olmayan bu nevi' ziyaretlerin, dînin
şeâirine karışmaması için bu kapıyı kapamıştır. Buna göre hakk olan
velî--lerden herhangi bir velînin ibâdet yerini ve kabrini ziyaret için, Turu
Sînâ için sefer ihtiyar etmek kamilen nehyedilmiş olmakta musâvîdir; Allah en
bilendir" (Şâh Veliyyullah Dihlevî, Huccetu'ltâhi'l-Bâliğa, I, 153).