2- Namaz İçinde Nehyedilen Kelam Babı
3- Namaz İçinde Erkeklerin "Slibhânallah" ve
'Elhamdu lillâh" Nevinden Sözlerinin Caiz Olacağı Babı
5- El Çırpmak Kadınlara Mahsüstur Babı
7- Bab : Anası, Namaz Kılmakta Olan Evladını Çağırdığı
Zaman?
8- Namaz İçinde İken Çakıl Taşlarını El ile Dokunup
(Gidermek) Babı
9- Namazda İken Üzerine Secde Etmek İçin Elbiseyi Yere
Yaymak Babı
10- Namaz İçinde İken Yapılmaları Caiz Olacak (Diğer)
Ameller Babı
11-Bab: Musalli, Namazda İken Hayvanı Bağlı Bulunduğu
Yerden Ansızın Çözülüp Boşansa (Ne Yapar)?
12- Namaz İçinde İken Tükürük Çıkarmak ve Üfürmek
Nevinden Caiz Olacak Şeyler Babı
13- Namazı İçinde İken Erkeklerden Bilmeyerek El Çırpan
Kimsenin Namazının Bozulmayacağı Babı
14- Bab : Namaz Kılan Kimseye "İleri Git" Yahud
"Bekle" Denildiği Zaman, Bunda Be's Yoktur
15- Bab : Musalli Namaz İçinde İken Selama Mukaabele
Etmez
16- Namaz İçinde İken Meydana Gelecek Herhangi Bir İşten
Dolayı Elleri Yukarı Kaldırmak Babı
17- Namazda İken Elini Boş Böğrü Üzerine Koyma(nın Hükmü)
Babı
18- Bab : İnsan Namaz İçinde İken Herhangi Bir Şeyi
Düşünür
Rahman ve Rahim olan Allah'ın ismiyle
(Namaz
İçinde Amel Bâbları) [1]
Ve İbn Abbâs:
İnsan, namazı içinde
kendi bedeninden istediği herhangi bir organı ile yardım isteyebilir (yânî organını
kullanabilir) demiştir [2]. Ebû
İshâk Amr ibn Abdillah da namazı içinde kendi
başlığını eliyle koyup
kaldırmıştır[3] Alî ibn Ebî Tâlib de
namazda sağ elinin avuç içini sol kolunun bileği ile eli arasındaki eklem
üzerine (yahud ayaktaki aynı eklem üzerine) koymuş ve namazda cildi kaşımakta
ve elbiseyi düzeltmekte be s yoktur, demiştir [4].
1-.......Bize
Mâlik, Mahrame ibn Süleyman'dan; o da İbn Abbâs'ın himayesinde bulunan
Kurayb'den haber verdi. Kurayb de Mah-rame'yeîbn Abbâs(R)'tan şöyle haber
verdi:
îbn Abbâs, bir gece
mü'minlerin anası olan Meymûne'nin yanında kalmış. Meymüne, İbn Abbâs'm
teyzesidir. İbn Abbâs şöyle dedi: Ben (başımı) yastığın enine koyarak uzandım.
Rasûlullah ile ehli de başlarını yastığın boyuna koyarak uzandılar. Rasülullah
uyudu. Tâ gece yarıyı bulduğu, yâhud biraz evvelce, yâhud biraz sonraya kadar.
Sonra Rasülullah uyandı. Akabinde oturdu ve eliyle yüzünden Uykuyu sildi.
Ondan sonra Âlu İmrân Sûresi'nin son on âyetini okudu. Sonra kalktı ve asılı
duran küçük bir kırbaya uzandı. O kırbadan güzelce bir abdest aldı. Sonra
dikilip namaz kılmaya koyuldu. Abdullah ibn Abbâs dedi ki: Ben de kalktım ve
O'nun yaptığı gibi yaptım. Sonra gittim ve O'nun (sol) yanına, namaza durdum.
Rasülullah sağ elini başımın üzerine koydu ve sağ kulağımı eliyle tutup büküyordu
[5]. İki
rek'at kıldı, sonra iki rek'at, sonra iki rek'at, sonra iki rek'at, sonra iki
rek'at kıldı. Ondan sonra tek (rek'atlı bir namaz) kıldı. Sonra müezzin O'na
(çağırmaya) gelinceye kadar yine uzandı. Sonra kalktı ve hafif iki rek'at namaz
kıldı. Sonra da evinden çıkıp sabah namazını kıldırdı [6].
2-.......Abdullah
ibn Mes'ûd (R) şöyle demiştir: Biz (İslâm'ın başlangıcında) Peygamber (S)
namazda olduğu hâlde kendisine selâm verirdik; O da bize selâmla mukaabele
ederdi. Biz Habeş Meliki olan Necâşî'nin yanından döndüğümüz zaman (yine
namazda iken) Peygamber'e selâm verdik, fakat bu defa Peygamber bize selâmla mukaabele
etmedi. Ve: "Şübhesiz namaz içinde (Allah ile) büyük bir meşguliyet
vardır" buyurdu.
3-.......Bize
Hüreym ibnu Sufyân, el-A'meş'ten; o da İbrâhîm'den; o da Alkame'den; o da
Abdullah ibn Mes'ûd (R)'danolmak üzere, bir önceki hadîs tarzında tahdîs etti.
4-.......Ebû
Amr şöyle demiştir: Zeyd ibn Erkam bana şöyle dedi:
Muhakkak biz,
Peygamber zamanında namaz içinde iken kelâm ederdik. Bizim herhangi birimiz
(yanındaki) arkadaşına kendi hacetini söylerdi. En sonunda "Namazlara ve
orta namazı muhafazaya devam edin. Tam huşu' ve tâat ediciler olarak Allah için
dîvân durun1' (ei-: 238) âyeti indi de, bize namazda susmak emrolundu [8].
5-.......
Sehl ibn Sa'd (R) şöyle demiştir: Peygamber (S) Amr
ibn Avf oğullan
arasında sulh (yânî barış) yapmak üzere (onların yurduna) çıktı. Namaz vakti
de geldi. Bunun üzerine Bilâl, Ebû Bekr'e geldi ve: Peygamber ahkonuldu.
İnsanlara imamlık eder misin? dedi. Ebû Bekr: Eğer isterseniz evet, dedi. Bu
cevâb üzerine Bilâl namaza ikaamet etti. Ebû Bekr de öne geçip namazı
kıldırmaya koyuldu. Bu esnada Peygamber safflar arasında yürüyerek, saffları
yara yara geldi, nihayet birinci saf fa ulaşıp dikeldi. İnsanlar tasfîh yapmaya
başladılar. Sehl dedi ki: Tasfîh nedir bilir misiniz? Tasfîk'tır (yânî el çırpmaktır)[9].
Ebû Bekr namazını
kılarken başını çevirmezdi. Arkasındaki cemâat el çırpmayı çoğaltınca başını
çevirdi. Baktı ki Peygamber saf-fin içinde. Peygamber hemen ona "Yerinde
dur" diye işaret etti. Ebû Bekr iki elini yukarıya kaldırdı da Allah'a
hamd etti [10]. Sonra geri geri
Peygamber'in arkasına geçti. Peygamber ileriye geçip namazı kıldırdı [11].
6-.......Abdullah
ibn Mes'ûd (R) şöyle demiştir: Biz: Tahiyye namaz içindedir der, bir takım
isimler söyler ve birbirimize selâm okurduk (yânî fulâna selâm olsun, fulâna
selâm olsun derdik). O isimlere selâm ettiğimizi Rasûlullah (S) işitti de:
Et-Tahiyyâtu îillâhi
ve's-salâvâtu ve't-tayyibâtu. Es-Selâmu aleyhe eyyuhe fn-nebiyyu ve rahmetu
'ilâhi ve berekâtuhu. Es-Selâmu aleynâ ve ala ibâdVllâhVs-sâlihîn. Eşhedu en lâ
ilahe ille'llâhu ve eş-hedu enne Muhammeden abduhu ve rasûluhu deyiniz. Çünkü
sizler bu Ve ibâdiHlâhVs-sâlihîn ( = ve Allah'ın bütün iyi kullarına selâm
olsun) sözünü söylediğiniz zaman, muhakkak Allah 'in gökteki ve yerdeki her
bir sâlih kuluna selâm vermiş olursunuz" buyurdu [13].
7-.......Bize
ez-Zuhrî, Ebû Seleme'den; o da Ebû Hureyre'den tahdîs etti. Peygamber (S):
"Tesbîh etmek erkeklere, el çırpmak kadınlara mahsûstur"
buyurmuştur.
8-.......Sehl
ibn Sa'd (R) şöyle demiştir: Peygamber (S):. "Subhânallah demek erkeklere;
el çırpmak (yâhud da sağ elin içini, sol elin üstüne vurup ses çıkartmak)
kadınlara mahsûstur" buyurdu [14].
Bu hadîsi Sehl ibn
Sa'd, Peygamber(S)'den rivayet etmiştir [15].
9-.......ez-Zuhrî
şöyle dedi: Bana Enes ibn Mâlik şöyle haber verdi: Müslümanlar o pazartesi günü
sabah namazı içinde bulundukları sırada ve Ebû Bekr onlara sabah namazını
kıldırırken, Peygamber (S) birdenbire onlara göründü. Âişe'nin odasının
perdesini açmış hâldeydi. Peygamber, saff saff dizilmiş (namaz kılmakta) olan
sahâbî-lerine baktı ve tebessüm edip gülüyordu. Ebû Bekr, Rasûlullah namaza
çıkmak istiyor zannederek (saffa girmek için) yüzünü kıbleden ayırmadan, iki
topuğu üzerinde geri geri çekildi. Müslümanlar Peygam-ber'i gördükleri zaman,
O'nu görmekle aşırı derecede sevinerek namazları içinde fitneye düşmelerini
(yânı namazlarını bozmalarını) düşündüler. Bu sırada Peygamber onlara eliyle
"Namazınızı tamamlayın" diye işaret etti. Sonra içeriye girdi ve
tuttuğu perdeyi salıverdi. İşte Peygamber, bu gün vefat etti [16].
10-.......Ebû
Hureyre (R) şöyle dedi: Rasûlullah (S) şöyle buyurdu: "Bir kadın oğluna
nida edip çağırdı. Oğlu bu esnada ibâdet yerinde (namazda) bulunuyordu. Anası:
Yâ Cureyc! dedi. Cureyc: Yâ Allah! Anama icabet hakkı ile namazımı tamamlama
hakkı birleşti! dedi. Anası yine: Yâ Cureyc! dedi. Cureyc: Yâ Allah! Anam ve
namazım! dedi. Anası yine: Yâ Cureyc! diye nida etti. Cureyc de yine: Yâ Allah!
Anama cevâb mı vereyim, yoksa namazı mı tamamlayayım? dedi. Bu sefer anası: Yâ
Allah! Cureyc fahişe kadınların yüzüne bakmadıkça ölmesin, diye ilendi.
Cureyc'in savmıasına koyun güden çoban bir kadın sığınır dururdu. (O çoban
kadın başka biri ile cinsî münâsebet etmişti.) Derken bir çocuk doğurdu.
Kadına: Bu çocuk kimdendir? diye soruldu. Kadın: Cureyc'dendir, savmıa-sından
indi (bu çocuğa beni hâmile yaptı), dedi. Bu haber Cureyc'e ulaşınca: Çocuğunun
bana âid olduğunu iddia etmekte olan bu kadın nerede? dedi. Sonra (kadınla
çocuk getirildiğinde): Ey çocuk, senin baban kimdir? diye sordu. Küçük çocuk
dile gelip: Koyun güden bir erkek çobandır, dedi" [18].
11-.......Bana
Muaykîb (ibn Ebî Fâtıma) tahdîs etti ki, Peygamber (S), secde edeceği yerdeki
toprağı eliyle düzelten bir kimsenin durumu hakkında: "Bir daha böyle
toprak düzleyecek olursan elinle bir defa dokun" buyurmuştur [19]
12-.......Enes
ibn Mâlik (R) şöyle demiştir: Biz Peygamber (S) ile birlikte sıcağın şiddetinde
namaz kılardık da, bâzılarımız sıcaktan yüzünü yere değdirmeye muktedir
olamadığı zaman, büründüğü elbisenin bir ucunu secde yerine yayar ve üzerine
secde ederdi [20].
13-.......Âişe
(R) şöyle demiştir: Peygamber (S) namaz kılarken ben (karşısında uyurdum da) ayaklarımı
O'nun kıblesine uzatmış bulunurdum. Peygamber secdeye vardığı zaman, eliyle
beni dürterdi. Ben de ayaklarımı geriye çekerdim. O secdeden kalktığı za-mân, ben
yine ayaklarımı uzatırdım [21].
14-.......Bize
Şu'be, Muhammed ibn Ziyâd'dan; o da Ebû Hureyre (R)'den tahdîs etti ki,
Peygamber (S) bir namaz kılmış, şöyle buyurmuştur: "Şübhesiz şeytân
namazımı bozmak için benim karşıma geldi ve bana hücum etti. Allah bana ona
istediğimi yapma kuvveti verdi. Ben de onun boğazını sıktım. Ve yemin ederim
ki, sabah olunca hepiniz ona bakasınız diye, onu bir direğe bağlamak istedim.
Fakat Süleyman Peygamber'in (O'na selâm olsun): RdbbVğfir lî ve heb lî mulken
lâ yenbağt li-ahadin min ba'dî inneke ente'l-vehhâb (— Ey Rabb'ım, bana
mağfiret et. Bana öyle bir mülk ver ki, o benden başka hiçbir kimseye lâyık
olmasın. Şübhesiz Sen bütün murâd-ları ihsan edensin) (sâd: 35) demiş olduğunu
hatırladım. Allah da onu köpek gibi kovdu" [22]
Nadr ibn Şumeyl,
noktalı zâl ile "feza'attuhu" yânî onu boğdum şeklinde söyledi. Dâl
ve şeddeli ayn ile "fede'attuhu" kelimesi ise Yüce Allah'ın:
"Yevmeyuda'ûne... = Ö gün onlar cehennem ateşine itilip kakılırlar'"
(et-Tûr: 13) kavimdendir. "Yuda'ûne = Yudfa'ûne" yânî itilip
kakılırlar ma'nâsmadır. Doğru olan "Fede^attuhu" şeklidir. Şu kadar
var ki, Şu'be işte böyle ayn ve tâ harflerinin şeddesi ile söylemiştir [23].
Ve Katâde: Namaz kılan
bir kimse (hırsız tarafından) elbisesinin alındığını görse, namazı bırakıp o
hırsızın
ardından gider,
demiştir [24].
15-.......Bize
el-Ezrak ibnu Kays tahdîs edip şöyle dedi: Bizler el-Ahvâz mıntıkasında
Harûriyye fırkası ile harb ediyorduk. Bu harb günlerinde ben, bir nehir
kenarında (yâhud yamacı üzerinde) bulunuyordum [25].
Baktım ki, birisi orada binek hayvanının gemi elinde olduğu hâlde namaz
kılıyor. Namaz kılarken hayvan o zâtı çekiştirmeye; o da hayvanının ardından
gitmeye başladı. Râvî Şu'be: Bu namaz kılan zât Ebû Berze el-Eslemî(R)'dir,
demiştir. İşte Ebû Berze'nin namaz içindeki bu hâlini gören, Hâricîler'den bir
adam: Yâ Allah, şu ihtiyara cezasını ver! diyordu. O ihtiyar (yânî Ebû Berze)
namazı bitirince (o Haricîye karşı) şöyle cevâb verdi: Ben senin sözünü
işittim. Ve yine ben Rasûlullah ile beraber altı yâhud yedi yâhud sekiz gazvede
bulundum. Ve Rasûlullah'ın (namazda ve diğer hususlarda insanlara dâima)
kolaylaştırma gösterdiğine şâhid oldum. Şimdi benim bu hayvanın hareketine
engel olmakhğım, onu başıboş bırakmaklığım-dan bana daha sevgilidir. Çünkü
bırakılınca hayvan kendi yemliğine dönecek ve o takdirde bana meşakkat ve
zorluk olacaktır [26].
16-.......Urve
şöyle demiştir: Âişe (R) şöyle dedi: .Güneş tutuldu. Peygamber hemen namaza
kalktı ve uzun bir sûre okudu. Sonra rükû' etti; rukû'u da uzattı. Sonra başını
rukû'dan kaldırdı. Sonra diğer sûreye başladı. Sonra rukû'u yerine getirince,
rukû'dan başını kaldırdı. Sonra secde etti. Sonra ikinci rek'atta da bu iki
kıyam ve iki rukû'u yaptı. Sonra şöyle buyurdu: "Şübhesiz bunlar, Allah'ın
âyetlerinden iki âyettir. Sizler bu tutulmayı gördüğünüz zaman, sizden
açılıncaya kadar namaz kılınız, Yemîn olsun ki, ben şu kusûf namazı kıldığım
yerde bana va 'd olunan her şeyi görmüşümdür. Hattâ namazda benim ileriye doğru
gitmeye başladığımı gördüğünüz vakit de ben cennetten bir salkım üzüm almak
istediğimi görmüşümdür. Ve yine yemîn olsun ki, beni geriye çekilir gördüğünüz
sırada ben cehennemi, bâzıst bâzısını kırıyor görmüşümdür. Ve ben cehennemin
içinde Amr ibn Lahuyy'ı da gördüm; işte o, putlar için hayvanları sâibe yapan
(yânı salıveren) kimsedir" [27].
Ve Abdullah ibn
Amr'dan zikrolunur ki, Peygamber (S) bir kusûf namazında secdesi esnasında
üfürmüştür [28].
17-.......
Bize Hammâd, Eyyûb*dan; o da Nâfi'den; o da İbn Umer(R)'den tahdîs etti ki (o
şöyle demiştir): Peygamber (S) mescidin kıblesinde bir tükürük gördü de bundan
dolayı mescid ahâlîsine karşı öfkelenip üzüldü ve şöyle buyurdu: "Şübhesiz
Allah, herbiri-nizin yüzünün yöneldiği taraftadır. Binâenaleyh herhangi biriniz
namaz içinde bulunduğu zaman sakın tükürmesin". Râvî: Yâhud "Balgam
çıkarmasın" buyurdu, dedi. Sonra Rasûlullah indi de onu eliyle kazıdı. Ve
tbn Umer: "Herhangi biriniz tükürmek zorunda kaldığı zaman, sol tarafına
tükürsün" dedi.
18-.......Bize
Şu'be tahdîs edip şöyle dedi: Ben Katâde'den işittim; o da Enes(R)'ten:
Peygamber (S): (Mü'min) namaz içinde olduğu zaman şübhesiz o Rabb'ı ile
munâcaat eder. Bunun için sakın önüne tükürmesin, sağ tarafına da tükürmesin.
Fakat (zarurî durumda) sol tarafından sol ayağının altına (tükürebilir)" [29].
Bu konuda Sehl ibn
Sa'd(R)'ın, Peygamber(S)'den hadîsi vardır [30].
19-.......Sehl
ibn Sa'd (R) şöyle demiştir: (Bâzı) insanlar Peygamber (S) ile birlikte namaz
kılardı. O halde ki, bunlar bellerindeki futalarım, küçük olduğu için (çocuklar
^gibi) boyunlarına bağlamış olurlardı. Bu sebebden (cemâate gelen kadınlara):
Erkekler doğrulup oturmadıkça başlarınızı secdeden kaldırmayınız, denirdi [31].
20-.......Abdullah
ibn Mes'ûd (R) şöyle demiştir: Ben Peygamber (S) namazda iken kendisine selâm
verir idim, O da bana mukaa-bele ederdi. (Necâşî'nin yanından) dönüp geldiğimiz
zaman (yine namazda iken) kendisine selâm verdim, fakat bu sefer selâmıma
mukaabele etmedi (ve namazdan sonra): "Şübhesiz namaz içinde (Allah ile)
azametli bir meşguliyet vardır" buyurdu [32].
21- Bize Ebû
Ma'mer tahdîs edip şöyle dedi: Bize Abdulvâris tahdîs edip şöyle dedi: Bize
Kesîr ibnu Şınzîr, Atâ ibn Ebî Rebâh'tan tahdîs etti. Câbir ibn Abdillah (R)
şöyle demiştir: Rasûlullah (Mus-ta'lık oğulları seferinde) beni kendisine âid
bir ihtiyâca gönderdi. Ben gittim. Sonra o işi yerine getirerek geri döndüm ve
kendisine selâm verdim. Fakat Rasûlullah selâmımı karşılamadı. Bunun üzerine
kalbimde öyle şiddetli bir hüzün meydana geldi ki, «nun mâhiyetini yalnız
Allah bilir. İçimden de: Belki Rasûlullah bana danldı, bu işini ağır yaptığıma
hükmetti, dedim. Sonra kendisine tekrar selâm verdim. Yine selâmıma mukaabele
etmedi. Bu defa gönlümde birinci de-fakinden daha şiddetli bir hüzün meydana
geldi. Sonra Rasülullah'a (üçüncü defa) selâm verdim. Bu kerre (namazdan
çıkınca) selâmımı karşıladı. Ve: "Beni, senin selâmına selâm ile mukaabele
etmekten, yalnız benim namaz kılmakta bulunmaklığım men' etmiştir" buyurdu.
Ve Rasûlullah bu sırada devesi üzerinde kıbleden başka cihete yönelmiş olarak
yol alıyordu [33].
22-.......Sehl
ibn Sa'd (R) şöyle demiştir: Rasûlullah'a, Kubâ'daki Amr ibn Avf oğullan
arasında bir kavga meydana geldiği haberi ulaştı. Rasûlullah, sahâbîlerinden
bir takım insanlarla, onların arasında barış yapmak üzere hemen yola çıktı [34].
Rasûluilah orada alıkonuldu. Namaz vakti de geldi. Bilâl, Ebû Bekr'e geldi ve:
Yâ Ebâ Bekr! Rasûlullah alıkonuldu, namaz vakti de geldi. Sen insanlara imamlık
yapar mısın? dedi. Ebû Bekr: Peki, istersen kılalım, dedi. Bunun üzerine Bilâl
namaza ikaamet etti. Ebû Bekr de öne geçip insanlara namaz kıldırmak için
Allâhu Ekber deyip namaza başladı. Bu sırada Rasûlullah, safflar arasında
yürüyerek, saffları yara yara geldi ve nihayet birinci saffta dikildi. İnsanlar
tasfîha (yânî el çırpmaya) başladılar [35].
Sehl:
"Tasfîh", tasfîk; yânî el çırpmaktır, dedi.
Sehl şöyle devam etti:
Ebû Bekr, namazını kılarken başını çevirmezdi. Arkasındaki cemâat el çırpmayı
çoğaltınca başını çevirip baktı ve Rasûlullah'ı gördü ki, Rasûlullah ona işaret
edip, insanlara namazı kıldırmasını emretmekte! Ebû Bekr hemen elini kaldırıp
(Rasû-lullah'ın kendisine olan bu emrinden dolayı) Allah'a hamd etti [36].
Sonra Ebû Bekr geri geri çekilerek, Peygamber'in arkasına geçti ve saffta
dikeldi. Rasûlullah da öne ilerleyip insanlara namazın bakıy-yesini kıldırdı.
Namazı bitirince yüzünü insanlardan tarafa döndürüp, şöyle buyurdu: "Ey
insanlar! Size ne oluyordu ki, namaz içinde bir şey arız olduğu zaman el
çırpmaya başladınız? El çırpmak, ancak kadınlara mahsûstur. Her kime namazı
içinde iken bir şey arız olursa Suhhânallah desin". Bu sözlerden sonra
Rasûlullah Ebû Bekr'e yöneldi ve: "Yâ Ebâ Bekri Sana namazı kıldır diye
işaret ettiğimiz zaman seni insanlara namaz kıldırmandan men' eden nedir?"
diye sordu. Ebû Bekr: "Ebû Kuhâfe oğlu için, Rasûlullah'in önünde durup
namaz kıldırması lâyık olmaz" dedi.
23-.......Bize
Hammâd ibn Zeyd, Eyyûb'dan; o da Muhammed ibn Sîrîn'den; o da Ebû
Hureyre(R)'den tahdîs etmiştir. Ebû Hurey-re: Namazda iken eîi boş böğür
üzerine koymak nehyedildi, demiştir.
Ve Hişâm ibn Hassan
ile Ebû Hilâl Muhammed ibn Selîm, İbn Sîrin'den;o da Ebû Hureyre'den;o
daPeygamber(S)'den olmak üzere söylediler [38].
24-.......Bize
Muhammed ibn Şîrîn, Ebû Hureyre(R)'den tahdîs etti. Ebû Hureyre: Kişinin,
elini boş böğrü üzerine koyarak namaz kılması nehyedildi, demiştir [39].
Ve Umer (R): Ben
namazda iken ordumun mühimmatını hazırlar, tertîb ve tanzîm eylerim, demiştir [40].
25-.......Bana
İbnu EbîMuleyke, Ukbe ibnu'l-Hâfis(R)'den haber verdi. O şöyle demiştir: Ben
Peygamber ile beraber ikindi namazını kıldım. Peygamber namazdan selâm
verince, sür'atle kalktı; acele acele kadınlarından birinin yanına girdi. Sonra
dışarı çıktı ve sür'atle gitmesinden dolayı cemâatin yüzlerindeki hayretlerini
gördü de: "Ben namazda iken bizde biraz altın bulunduğunu hatırladım [41]. Ve
bizim yanımızda akşama ulaşmasım-yâhud şöyle dedi: Bizim yanımızda gece
geçirmesini- istemedim de, onun taksim edilip dağıtılmasını emrettim"
buyurdu [42].
26-.......Ebû
Hureyre (R) şöyle dedi: Rasûlullah (S) şöyie buyurdu: "Namaz için ezan
okunduğu vakit şeytân, ezanı işitmemek için (yâhud ezan sesini duymayacak yere
kadar; yâhud ezanı duymasın diye) yüzgeri edip (telâşla) yellene yellene
kaçar. Müezzin (ezam bitirip) sustuğu zaman, döner gelir. Namaz için ikaamet
edilince, yine arkasını dönüp kaçar. îkaameti bitirip susunca yine dönüp
gelir. Artık devamlı insanla bulunur da ona: Namazdan evvel hiç aklında olmayan
şeyleri hatırla, der durur. Tâ insan kaç rek'at kıldığını bilmez oluncaya
kadar" [43]
Ebû Seleme ibnu
Abdirrahmân: Sizden herhangi biriniz bunu yaptığı zaman oturur hâldeyken iki
secde yapsın, dedi. Ve Ebû Seleme bunu Ebû Hureyre(R)'den işitmiştir [44].
27-.......Bana
ibnu EbîZi'b, Saîd el-Makburî'den haber verdi.
O şöyle demiştir: Ebû
Hureyre şöyle dedi: İnsanlar, Ebû Hureyre Pey-gamber'den çok hadîs rivayet
ediyor, deyip duruyorlardı. Bir adama kavuştum da ona:
— Rasûlullah (S) dün gece yatsı namazında ne
okudu? Diye sordum.
O zât: :r
— (Ne okuduğunu)
bilmiyorum, dedi.
Ben:
— Sen o namazda hâzır bulunmadın mı? dedim [45].
O:
— Evet, bulundum, dedi [46].
(Ebû Hureyre dedi ki:)
— Lâkin ben
Rasûlullah'ın o namazda şu ve şu süreleri okuduğunu bilmekteyim, dedi [47].
[1] Bâzı Buhârî nüshalarında hâsseten es-Sağânî nüshasında
böyle ' 'Besmele' 'Ii bir büyük başlıkla gelmiştir. Miftâhu Kunûzi's-Sünne'dc
de bu, ayrı bir kitâb halindedir.
[2] Babın hadîsinde Peygamber, İbn Abbâs'ı namaz içinde
sol yanından sağ yanına eliyle geçirmiştir. Namaz içinde böyle el ile yardım
istemek caiz olunca, buna kıyâsen bedeninden istediği herhangi bir organıyle
yardım istemesi caiz olur.
[3] Ebû İshâk, Amr ibn Abdillah es-Sebîî'dir. Kûfe'de
yetişen büyük tabiî fakîhi-dir; otuz sekiz sahâbtden rivayeti vardır. 126
hicret yılında 96 yaşında vefat etmiştir. Ebû Hanîfe'nin üstâdlarından
sayılmıştır {Umdetu'l-Kaarî, III, 697).
[4] Alî ibn Ebî Tâlib'in bu fiilini, Buhârî'nin
üstâdlarından olan Müslim ibn İbrâ-hîm, Abdusselâm ibn Ebî Hâzım'dan; o.da
Gazvân ibn Cerîr'den; o da babasından böyle tahrîc etmiştir. Bunu İbn EbîŞeybe
de tahrîc etmiştir (Fethu'l-Bârî).
Bu ta'lîktekİ
"rusğ" kelimesi hakkında şu bilgi verilmiştir:
râ'nın dammı ve sîn'in sükûnuyle ve iki damma
İle hayvan kısmının tırnağıyle ellerinin ve ayaklarının İncikleri kavuştuğu yerin
arasında olan mev-zıa denir ki, hurda ve bukağılık ta'bîr olunur. Bir kavle
göre insanda zikredilen şekilde bileğe, kezâlik ayakta incikle tabanın
kavuştuğu yerde olan oynak yerine denir ki, eldeki bileğin yerindedir. Cem'i
"j-C-jî" ve " m*L*'j " gelir, ve her hayvanın dahi
zikredilen yerine "rusğ" denir.
"â^'": râ'nın
dammıyle " çL)\ " ma'nâsınadır ki, zikrolundu {Kaamûs
[5] Rasûlullah'ın onun sağ kulağını bükmesi, imâm yalnız
olduğu zaman me'mû-mun sağ tarafta duracağını tenbîh içindi... "Abdest
almayı hafîf yapmak bâ-bı"nda geçen hadîste İbn Abbâs: Beni yerimden
çevirip sağ yanına geçirdi, demiştir.
Buhârî, Rasûlullah'ın
işte bu fiilinden, namaz kılanın, namazını düzeltip kuvvetlendirecek bir işi
eliyle yapabileceği hükmünü çıkarmıştır. Çünkü musal-lîye namazı içinde
başkasına âîd bir işte elini kullanması caiz olunca, ihtiyâç duyduğu zaman
namazında kuvvetli olmak ve neşâtlanmak için kendi şahsiyle ilgili bir işte
eliyle yardım etmesi, evlevİyetle caiz olur (Kastallânî).
Buhârî bununla küçük
amelin (ameli yesîrin) namaza mâni' olmayacağını isbât etmek istemiştir.
[6] Bu tek rek'atlı namaz bir rek'at mı, yoksa üç rek'at
mı; ibarenin mantûkundan açıkça anlaşılamıyor. Onun için vitr namazını kimi bir
niyetle üç, kimi ikinci rek'atta selâm ile ayırarak üç rek'at, kimi yalnız tek
rek'at i'tibâr etmiştir.
Buhârî bu hadîsi, bâzı
küçük kelime farklanyle Sahfh'inin oniki yerinde, ayrı ayrı mes'elelere delîl
yapmak üzere getirmiştir.
[7] Bu bâbdaki hadîsler, İslâm'ın başlangıcında namaz
içinde bâzı hacetlerle kısaca söz söylemenin mübâh olduğunu isbât ediyor.
İslâm'ın başlangıcında namazda kelâmın mübâh olup, sonradan haram kılındığı
hususunda da fakîhlerin çoğu nun ittifakı vardır. Şu kadar var ki İmâm Mâlik,
namazı ıslâh için namaz içinde kelâmı tecviz etmiştir. İmâm Şafiî de hatâen
kelâm etmenin namazı bozmayacağına kaail olmuştur. Hanefîler ise böyle
farklara lüzum görmemişler, namazda kelâm ister namazı ıslâh kasdiyle, ister
sehven söylenmiş olsun namazı bozar demişlerdir.
Namazla ilgisi olmayan
konuşmaların harâmlığmda ve namazı bozacağında âlimler ittifak etmişlerdir.
[8] Birincisindeki "Şübhesiz namaz içinde azametli
bir meşguliyet vardır" fıkrası ile üçüncü hadîsteki "Bize susmak
emrolundu" fıkrası bâb başlığına uygunluk yerleridir. Bunlar artık, namaz
içinde, başlangıçta mevcûd olan genişlik ve serbestlik derecesinde söz
söylemenin nehyedildiğini isbât eder. Bununla beraber İhtiyâç hâlinde namazı
düzeltmek veya yanılmayı hatırlatmak için teşbih, hamd ve benzeri küçük
cümlelerin söylenebileceği, bunun ardındaki ve başka hadîslerle sabittir.
[9] Cemâatin el çırpması, Peygamber'in geldiğini Ebû
Bekr'e haber vermek içindi. Buna *' j^' - Tasfîh" yâhud " j^ =
Tasfîk" denir. Bâzı lûgatçılara göre tasfîh, bir elin arkasını diğer elin
avucuna vurup ses çıkarmaktır. Tasfîk ise, avuçları birbirine çarpmaktır.
Namazda ihtiyâç sırasında bunu yapmak kadınlara mahsûstur. Bazılarınca sağ
elin iki parmağını sol avucuna vurup ses çıkarmak diye ta'rîf edilmiştir.
[10] Hadîsin bâb başlığına delîl olan yeri burasıdır. Namaz
içinde hamd olsun, tes-bîh olsun caizdir. İmâmın namaz fiillerinde yâhud
kıraatte yanıldığını kendisine bildirmek için cemâatin tesbîh etmesi caiz
olduğunda ittifak vardır. Bunun maadası hakkında fakîhler ayrı ayrı görüşler
ileri sürmüşlerdir
[11] Buhârî bu hadîsi Sahîh'inde ayrı ayrı başlıklara delîl
olmak üzere bâzı sened ve lâfız farkları ile yedi yerde getirmiştir.
[12] Bu başlıkta Hamavî, Kuşmeyhenî ve Kerîme nüshalarında
"muvâceheten" lâfzı sabit olmuştur. Ebû Zerr, Asîlî ve İbn Asâkir
nüshalarında bu lâfız düşmüştür. Bâzı nüshalarda ismi fail vezni ile ve zamire
muzâf haliyle " H^r j^ J* = Ona yönelici olmayarak" şeklinde
gelmiştir. Bİz bu ihtilâftan dolayı başlık tercemesinde "muvacehe"
kelimesini katmadık.
Başlıktaki iki hükme de
hadîste mutâbaat noktaları vardır.
[13] Bu Tahiyyât Duâsı'nm tercemesi, Teşehhüd babında
verilmişti
[14] Hadîslerin bâb başlığına delâlet noktalan açıktır.
Bunlar aynı hadîsin değişik sahâbîler tarafından rivayetidir. Birinci hadîste
" jj-^= et-Tasfîk"; ikincisinde ise " «jJ-tJi = et-Tasfîh"
lâ.fzıyle gelmiştir. Bu lâfızların aynı ma'nâya (yânî el çırpmak ma'nâsma)
geldiği 5 rakamlı hadîsin haşiyesinde geçmişti. Bâzı lûgat-çtlara göre
"Tasfîh", bir elin arkasını diğer elin avucuna vurup ses çıkarmaktır.
Tasfîk ise, avuçları birbirine çarpmaktır. Bazılarınca sağ elin iki parmağını
sol avucuna vurup ses çıkarmak diye ta'rîf edilmiştir.
[15] Buhârî Sehl ibn Sa'd'ın bu, namaz içinde geri geri ve
ileriye doğru gidişi anlatan
meşhur Minber Hadîsi'ni,
Kitâbu's-Salât'ın evvellerinde ve
Kitâbu'l-Cumua'da mevsûlen rivayet etmiştir.
Bu hadîsten iki üç
adımlık hafîf yürüyüşün namazı bozmayacağı ve öğretmek gibi bir maslahat için
imâmın me'mûmlardan biraz yüksek bir yerde durması... caiz olduğu hükümleri
çıkarılmıştır
[16] Hadîsin bâb başlığına mutabakatı açıktır.
[17] Yânı namaz içinde iken ananın çağırmasına icabet vâcib
olur mu, olmaz mı? Vâcib olursa namaz bâtıl olur mu, olmaz mı? Bu iki mes'elede
görüş ayrılıkları vardır. îşte Buhârî, bundan dolayı izâ'nın cevâbını
zikretmemiştir (Fethu'l-Bârî).
[18] Hadîsde Cureyc'İn namaza devamla, anasına cevâb vermek
arasında tereddüd ettiği; namazını bırakıp anasına İcabet etmek evlâ iken,
namaza devam etmeyi üstün gördüğü, bu yüzden anasının ilericiyle bir iftiraya
uğradığı, fakat Yüce Allah'ın onu bu musibetten kurtaracak duasına icabet
ettiği sabit oluyor.
Buhârî bu hadîsi Meryem
Sûresi Tefsiri ile İsrail oğulları'nı Zikr bölümlerinde, daha uzun bir metin
hâlinde getirmiştir. Oradaki açıklamalar daha fazla olacaktır.
[19] Hadîsteki "racul" tağlîb olarak geldiğinden,
çakıl taşlarına el ile dokunma ve toprak düzeltme cevazı erkek kadın herkes
hakkında carîdir. Bir defaya mahsûs olmak üzere, secde ederken namaz kılana
ezâ verecek çakılların gidebilmesinde; toprağın el ile düzeltilmesinde dînî
bir mahzur yoktur.
[20] Bu hadîs de, Buhârî'nin bâb başlığında işaret ettiği
gibi, sıcağın ve soğuğun şiddetli zamanlarında, giyilen elbiseyi namazda iken
yayıp üzerine secde etmenin cevazına delâlet etmektedir.
[21] Bu hadîs, bâb başlığındaki hususa, yânî namaz içinde
iken yapılan küçük iş ve hareketlerin cevazına delâlet etmektedir. Bununla
beraber erkek ile kadının birbirlerine el ile dokunmalarının abdesti
bozmayacağına, ve uyuyan insana doğru namaz kılınabileceğine de açıkça delâlet
etmektedir
[22] Bu hadîs dahî Peygamber'in namaz içinde iken kendisine
görünüp, namazını bozmak için hücum eden şeytânı yakalayıp def etmesi gibi
fiilleri ile bâb başlığına delildir. Bâb başlığına uyan yeri "Onu def
ettim" yâhud "Boğdum" ma'-nâsına olan ifâdelerdir. Çünkü bunlar
küçük ameldir. Bundan, küçük amellerin namazı bozmayacağı hükmü çıkarılmıştır.
[23] İbn Şurneyl'den gelen bu ziyâde Buhârî'nin Ebû Zerr,
Ebû'1-Vakt, Asîlî ve İbn Asâkir nüshalarında yoktur. Bu ziyâde Kuşmeyhenî ile
Kerîme nüshalarında sabittir (Fethu'l-Bârî). Buradaki kelimeler lûgatta
şöyledir:
Jj-Ojı : Darb vezninde,
unf.ve şiddetle öte kakmak ma'nâsmadır, üçüncü bâbdandır...
öj-jjı : Dâl'in fethi
ve noktalı gayn'ın sükûnu ile öldürünceye kadar boğazını sıkıp boğmak
ma'nâsınadır. Üçüncü bâbdandır.
jjjjı : Zâl'in fethi ve
hemzenin sükûnuyle pek şiddetle boğmak ma'nâsınadır.
^■ji\: Noktasız
ayn ile oUü ma'nâsınadır, üçüncü bâbdandır. Ve şiddetle def eylemek
ma'nâsmadır.
İi}\: Dâl'in fethi ve
ayn'in teşdîdiyle unf ve azar ile def eylemek ma'nâsmadır; birinci bâbdandır
(Kaamûs Ter.).
[24] Katâde'nin bu sözünü Abdurrazzâk mevsûlen rivayet
etmiş ve: "Musallî kuyu kenarında bir çocuğu görür de, çocuğun kuyuya
düşmesinden korkarsa namazını bozar, çocuğa koşar" dediğini de ziyâde
etmiştir (Aynî ve Kastaliânî).
[25] Hadîsteki bu "j£ ^»'J? " terkibinde cüruf,
cîm'in ve râ'nın dammı ile sel suyunun yardığı yere denir. Dilimizde
"yar" ta'bîr olunur.
jU Jj* sel suyunun oyup
götürdüğü arz parçasıdır. Buna göre £ y-*'j>- nehir yan, demek olur. Bu
kelime Kuşmeyhenî nüshasında noktasız hâ ile zabto-lunmuştur. Huruf ise cânib
ma'nâsına olduğundan tercemede bu iki ma'nâya işaret edildi. Sarihler bunun,
Duceyl nehri olduğunu bildirmişlerdir.
el-Ahvâz, Basra ile Fars
arasında dokuz kazaya denir ki, herbirinin husûsî ismi vardır; mecmûuna Ahvâz
denir. Herbirine müfred olarak Hevz denilmez. Dokuz kaza şunlardır: Râmehurmuz,
Asker Mukrim, Tuster, Cundisâbûr, Sûs, Şarak, Nehr Teyrî, Eydec, Menâzer
(Kaamûs Ter.). Bütün Ahvâz, Umer'in ha-lîfeligi devrinde fetholunmuştur
Ahvâz'daki Haricîler
harbi Ebû'l-Abbâs Muberred'in Kâmilinde hicretin 60'ıncı yılında başlayıp, 65
yılında sona erdiği bildirilmiştir.
[26] Hadîsin bâb başlığına delîl olan yeri "Hayvanı
onu çekiştirmeye, o da onun ardından gitmeye başladı" fıkrasıdır
(Umdetu'l-Kaari, III, 721).
Kastaliânî şöyle
demiştir: Fakîhîer, devamlı çok yürüyüşün farz namazı bozacağı üzerinde
ittifak etmişlerdir. Bunun için Ebû Berze hadîsinde bahsedilen yürüyüş, az
yürüyüşe hamledilir. Amr ibn Merzûk'un rivayeti bunu te'yîd etmektedir. Amr
ibn Merzûk rivayetinde: Ebû Berze atını tuttu, sonra namaz yerine arka arkaya
yürüyüp geldi, şeklindedir. Bu da onun dönüşünün çok yürümekle olmadığını iş'âr
eder. Bu bir küçük amel ve az yürüyüş idi. Kıbleye arka dönme de yoktu. Bu
sebeble Ebû Berze bu fiilini namaza mâni' saymıyordu (frşâdu's-Sârî, II, 357).
[27] Hadîsin bâb başlığına uygunluğu, Peygamber'in bu kusûf
namazı içinde İken, bulunduğu yerden biraz ileriye gittiği, ve bir şey tutar
gibi elini uzattığı sonra gerilediği fıkralarıdır. İşte BuKârî bütün bu
hareketlerin namazı bozmadığını işaret etmiş oluyor.
Hadîsin son fıkrasında
Peygamber, sâibe hurafesini ilk îcâd edeni ve cehennemde gördüğünü haber
vermektedir. Sevâib, sâibe'nin cem'İdir. Sâibe, adak yapılarak başıboş
salıverilen ve bir daha hiçbir işte kullanılmayan devedir. Arablar Câhiliyyet
devrinde bir hastanın sıhhatine kavuşması veyâhud bir yolcunun selâmetle
dönmesi için deveyi adaklayıp işaret koyarak salıvermek âdetinde idiler. Artık
sâibe deve, eceli ile ölünceye kadar istediği merada otlar, istediği sudan
içerdi. Hiçbir kimse ona binmek, yük yüklemek hakkını hâiz değildi. Onu kullanmak
Arablar'ca haram kılınmıştı. el-Mâide: 102. âyeti ile bu ve diğer hurafeler ve
asılsız Câhiliyyet âdetleri redd ve haram kılınmıştır.
[28] Abdullah ibn Amr'in bu hadîsini Ebû Dâvûd mevsûlen rivayet
etmiştir.
Bâb altındaki hadîslerin
bâb başlığına delâleti gayet açıktır.
[29] Bu hadîsler zarurî hâlde tükürme hakkındaki hükme
delâlet etmektedir. Buhâ-rî'nin Abdest Alma ve Namaz Kitâbları'nda Enes'ten
rivayet ettiği hadîslerde Peygamber, tükürme âdabını gösterir. Enes şöyle
demiştir: Peygamber (S) -namazda iken- elbisesinin içine tükürdü (yânî onu
mendil gibi kullandı), demiştir.
Bu son hadîsin Namaz
Kitâbı'ndaki rivayeti şöyledir:
Enes (R)'ten: O şöyle
demiştir: Peygamber (S) bir gün kıblede tükürük buldu. Bu kendisine o kadar
ağır geldi ki, üzüldüğü yüzünden besbelli oldu. Kalktı, eliyle onu kazıdı.
Sonra: "Herbiriniz namazına durduğu zaman şübhesiz Rabb 'ı ile munâcât
eder. Rabb 'ı kendisi ile kıblesi arasındadır. O hâlde, hiçbiriniz k'ıblesine
karşı tükürmesin. Zarurî olduğunda ya sol tarafına, ya sol ayağının altına
tükürsün " buyurdu. Sonra elbisesinin kenarından tuttu ve içine tükürüp
dürerek "Yâhud İşte böyle yapsın" buyurdu.
Tükürük, İbrâhîm
Nahaî'den başkasına göre tâhir ise de, mescide, bilhassa kıble cihetine
tükürmek edebe aykırı olduğu için nehyedilmiştir.
Buhârî bu fiillerin
bâzısının nehyedilmiş olduğunu, bâzısının da zaruret hâlinde caiz olup namazı
bozmayacağını işaret etmek istemiştir.
[30] Setıl'in bu hadîsi "Subhânaltah, erkeklere.... el
çırpmak kadınlara mahsûstur..." ibaresiyle daha evvel de geçmişti. Buhârî
bununla iki bâb sonra gelecek olan hadîsi işaret etmektedir. Rasûlullah,
bilmeyerek erkeklere mahsûs olan Subhâ-nallah ta'bîrini söylemeyip de kadınlara
mahsûs olan el çırpmayı yaptıkları hâlde o namazın tekrar kılınmasını
emretmemesi, bu fiilin namazı bozmadığına delîl oluyor.
[31] İbn Hacer, bunu söyleyenin Bilâl Habeşî olması gâlib
zann olduğunu ileri sürüyorsa da Ebû Dâvûd ile Beyhakî'nin Esma bintu Ebî
Bekr'den olan rivayetlerinden, bunu söyleyenin bizzat Rasûlullah olduğu
anlaşılıyor.
Bâb başlığına uyan
kısım, metindeki hadîsin son fıkrasındaki tavsiyedir.
[32] Bu hadîs, bu bölümün "Namaz içinde iken kelâmın
nehyedilmesi" unvanlı ikinci babında da geçmişti.
Her iki hadîsin bâb
başlığına delâletleri açıktır.
Fakîhler bu hadîslerle
namaz kılanın sözle mukaabele edemiyeceğinekaail olmuşlardır. Bâzıları işaretle
mukaabele edilebileceğini ve bunun müstehâb olduğunu ileri sürmüşlerdir.
Hadîslerin sarîh hükmü, namaz kılana selâm vermenin kerâhatidir.
[33] Hadîsin son fıkrası, süvarinin kıbleden başka tarafa
doğru gittiği sırada bineği üzerinde namaz kılmasının cevazına delildir.
[34] Amr ibn Avf oğullan Evs kabilesinden bir koldur. Bu
hadîste de ifâde edildiği gibi, meskenleri Küba'da idi. Buhârî'nin başka bir
rivayetinde: Kubâ halkı kavga etmişler, birbirine girip taş atmışlardı. Bu
keyfiyyet Rasûlullah'a haber verildi. Rasûlullah: "Haydin gidelim de
barıştıralım" buyurmuştur.
[35] Cemâatin el çırpması, Rasûlullah'ın gelmiş olduğunu
Ebû Bekr'e haber etmek içindi
[36] Hadîsin bâb başlığındaki hükme delîl olan yeri
burasıdır.
Daha evvel geçen diğer
rivayette: "Ebû Bekr ikielini kaldırıp.... Allah'a hamd etti"
şeklindedir. İşte bundan, namaz içinde herhangi bir sebebden dolayı hamd, duâ,
zikr için bu kadarcık bir el hareketinin, eli yukarı kaldırmanın cevazı sabit
oluyor.
[37] Lûgatla ilgili açıklamalar:
İnsanın ortasına denir ki, bel ta'bîr
olunur... İftiâl vezninde ... ve kelâmı mu'cîz ve muhtasar kılmak
ma'nâsı-nadır; gûyâ ki kelâma ortasından başlamış olur...
Ve Kur'ân-i Kerîm'de
secde âyetini tilâvet ederken, secde eylememek için secde âyetini terkedip
geçmek ma'nâsına şer'î bir isti'mâldir. Bir kavle göre, secde eylemek için
yalnız secde âyetini tilâvet eylemek ma'nâsmadır ki, ikisinde de şer'î nehy
sâdır olmuştur...
Ve ihtisar, eli böğür
üzerine koymak ma'nâsmadır. Ve namazda sûrenin âhirinden hemen bir yâhud iki
âyet okumak ma'nâsına şer'î bir hakikattir... Ve bir nesneden fuzûlî ve bîhûde
olanı hazf ve izâle eylemek ma'nâsmadır... Ve yolun pek yakın olanına gitmek
ma'nâsmadır. Ve bir nesneyi kökünü kazımak üzere kesmeyip, hemen bir mıkdârca
kesmek ma'nâsınadır.
•j-*^': Boş böğüre
denir... Harkafe (omca kemiğinin başı) yânî yan başında olan kemik ile kısa
eğenin arasına denir... (Kaamûs Ter.).
İbn Esîr de
en-Nihâye'sinde bu ma'nâları verdikten sonra şunu da ilâve etmiştir: Bir
ma'nâda musallînin namazda elinde asâ tutup, ona dayanmasıdır ve hadîsteki nehy
buna yöneliktir, demiştir.
Tirmizî de, namaz kılan
kimsenin elini böğrüne koymasıdır diye tefsir etmiştir ki, bu tefsir, İbn Ebî
Şeybe'nin Musannafmda bu hadîsi Ebû Hureyre'-den rivayet eden Muhammed ibn
Sîrîn'den nakledilmiştir.
İhtisarın mühim bir
tefsirini de Herevî Gartbeyn'inde şöyle bildirmiştir: İhtisar, namazda kıyamı,
rukû'u, sucûdu kısaltmaktır. Hadîste böyle hafif teriîb namaz kılmaktan
nehyedilmiştir, demiştir.
[38] Bunlardan birincisininkini Buhârî burada,
ikincisininkini de Dârakutnî mevsû-len rivayet etmiştir. Bununla hadîs merfû'
oluyor.
[39] Bu lügat ve ıstılah ma'nâlarmdan sonra, hadîsler
hakkında daha fazla söz etmeye ihtiyâç yoktur. Bu ma'nâlardan tercih
ettiğimize göre, hadîslerin bâb başlığına mutabakatları açıktır.
[40] Umer'in bu sözünü İbn Ebî Şeybe sahîh bir isnâdla
mevsûlen rivayet etmiştir. Ahmed ibn Hanbel'in Müsned'inde ve başkalarında,
Umer'in bu konuda daha başka ifâdeleri de vardır. Umer'in bu sözlerinden dolayı
hiçbir sahâbînin inkârına ma'rûz kaldığına dâir hiçbir rivayet de yoktur.
Demek ki mutlak hâtıralar ve düşünceler namazın hakikatine zarar vermiyormuş.
[41] Bu, namaz İçinde namaza âid olmayan bir şeyi
düşünmekle, namazın bozulmayacağını gösterir. Bâb başlığına delil olan yer de
burasıdır
[42] Bu hadîs, Ezân'ın Başlaması Kitâbı'nm "İnsanlara
namaz kıldırıp da bir hacetini hatırlayan ve insanların omuzlarından aşan
kimse bâbı"nda da geçmiş ve ilgili bâzı îzâhlar orada verilmiş idi.
[43] Hadîsin bâb başlığına delîl olan yeri, bu son
tarafıdır. Nefsânî hâtıralar ve şeytanî vesveseler namazla ilgili şeyler
değildir. Namaz kılarken hâtıralardan, vesveselerden âzâde kalabilen var
mıdır? Belki vardır. Fakat şu muhakkak ki, ümmetin büyük bir kısmı namaz
esnasında yabancı olan herşeyden gönlünü boşaltmaya muvaffak olamıyor!.. (Tecrîd Ter., I, 122-123).
Buharı bu hadîsi Ezân'm
Başlaması Kitâbı'nda da zikretmişti
[44] Ebû Seleme'nin bu hadîsi, Kitâbu's-Sehv'de gelecek
olan bir hadîsin bir tarafıdır. Buradaki kısmın sonu, bunun mevkuf değil,
merfû' olduğunu göstermektedir.
[45] Burası, bâzı nüshalarda soru hemzesiz " liip^' p
= Sen onda tam bir huzurla hâzır bulunmadın (yânî fikrin başka şeylerle meşgul
idi)" şeklindedir.
[46] O zât, namaz işinden başka şeylerle meşgul olmuş da
Peygamber'in okuduğu sûreleri unutmuş gibidir
[47] Ebû Hureyre, fikrini namaz fiilleriyle meşgul edip
iyice zabt ve sağlamca bildiğini ifâde etmiş oluyor. Bu hadîste Ebû
Hureyre'nin zabtının şiddeti ve sağlamlığı,
çok hadîs işitip,
çok rivayet etmesi ....
vardır. Kitâbu'l-İlm'de de
Peygamber'den çok hadîs işitip bellemesini ve çok rivayette bulunmasını gayet
güzel bir gerekçe ile savunması geçmişti.
Buradaki hadîs,
Buhârî'nin Müslim'den yalnız olarak rivayet ettiği hadîslerdendir.