2- (Tartılacak Şeylerde) Bilinen Bîr Tartıda Olarak
Yapılan Selem Babı
3- Satilan Malın Aslı Yanında Bulunmayan Kimseye Yapılan
Selem (Akdinin Hükmü) Babı
4- Hurma Ağacknın Meyvesi) Hususundaki Selem Babı
5- Selem Akdinde Kefîuin Hükmü) Babı
7- Bilinen Bîr Müddete Kadar Yapılan Selem Babı
8-Dişi Devenin Doğurmasına Kadar Yapılan Selem Babı
Rahman ve Rahîm olan Allah'ın ismiyle
(Selem
Akdi Kitabı)
1-.......İbn Abbâs (R)
şöyle demiştir: Rasûlullah (S)Medîne'ye geldiğinde insanlar selem suretiyle bir
ve iki sene va'deli - râvî İsmâîl ibn Uleyye: Yâhud iki yıl veya üç yıl va'deli
demiştir, diye şekkli söyledi- hurma alışverişi yaparlardı. Bunun üzerine
Rasûlullah: "Her kim hurmada selem suretiyle alışveriş yaparsa ölçeği
belli, tartısı belli mikdârda selem yapsın" buyurdu.
Bize Muhammed (ibn
Selâm?) tahdîs edip şöyle dedi: Bize İsmâîl, İbnu EbîNecîh'ten bu hadîsi:
"Mikdân bilinen ölçekte ve bilinen tartıda (olarak yapsın)" şeklinde
haber verdi [2].
2-.......İbn
Abbâs (R) şöyle demiştir: Peygamber (S) Medine'ye geldiğinde, Medîneliler
selem suretiyle iki sene ve üç sene va'deli hurma alışverişi yapıyorlardı.
Peygamber: "Kim herhangi bir şeyde selef suretiyle alışveriş yaparsa
bilinen ölçekte, bilinen tartıda olarak bilinen bir müddete değin
akdetsin" buyurdu.
Bize Alî ibnu Abdillah
tahdîs edip şöyle dedi: Bize Sufyân ibn Uyeyne tahdîs edip şöyle dedi: Bana
İbnu Ebî Necîh: "Bilinen bir ölçekte, bilinen bir müddete kadar olarak
yapsın " buyurdu, diye tahdîs etti.
3-.......Ebu'l-Minhâl
şöyle demiştir: Bentbn Abbâs(R)'tan işittim şöyle diyordu: Peygamber (S)
Medîne'ye geldi ve "Selem, bilinen ölçekte, bilinen tartıda ve bilinen
müddete kadar olur" buyurdu [3].
4-.......Şu'be
tahdîs edip şöyle dedi: BanaEbu'l-Mucâlid'in oğlu Muhammed yâhud Abdullah haber
verip şöyle dedi: Bir kerre Abdullah ibnu'ş-Şeddâd ibni'1-Hâd ile Ebû Mûsâ
el-Eş'ârî'nin oğlu ve Küfe tabiî kaadısı Ebû Burde Âmir, selem hakkında (yânı
selem yoluyla akdedilen alışverişte satıcının yanında satılan malın aslı bulunmazsa
bu selemin caiz olup olmaması hakkında) ihtilâf ettiler. Bu mes'elenin çözümü
için beni Abdullah ibn Ebî Evfâ(R)'ya gönderdiler. Ben de gidip ona bunu
sordum. O cevaben: Biz Rasûlullah zamanında, Ebû Bekr ve Umer devirlerinde
buğday, arpa, kuru üzüm ve hurmada selem yoluyla muamele yapardık, dedi. Ve ben
bu mes'-eleyi Abdurrahmân ibnu Ebzâ(R)'a da sordum. O da İbnu Ebî Evfâ gibi
cevâb verdi [4].
5-.......Bize
Ebû'l-Mucâlid'in oğlu Muhammed tahdîs edip şöyle dedi: Abdullah ibnu Şeddâd ile
Ebû Burde beni Abdullah ibn Ebî Evfâ'ya gönderdiler ve: Ona, Peygamber
zamanında Peygamberdin sahâbîleri buğdayda selem yaparlar mıydı? diye sor,
dediler. Gidip sordum. Abdullah (R): Biz Şâm ahâlîsinin zirâatçısıyle bilinen
bir ölçekte (ölçülmek üzere) bilinen bir va'deye kadar buğdayda, arpada, kuru
üzümde selem yoluyla alışveriş muamelesi yapardık, dedi. Ben ona: Selem,
satılacak malın aslı yanında olan (yânî kendi mülk ve tasarrufunda bulunan)
kimseye mi (hâsstır)? diye sordum. Abdullah ibn Ebî Evfâ: Bizler Şâm
zirâatçilerine, malın aslına mâlik olup olmadıklarını hiç sormazdık, dedi.
Sonra o ikisi beni
Abdurrahmân ibn Ebzâ'ya da yolladılar. Ben gidip ona da bu mes'eleyi sordum. O:
Peygamber'in sahâbîleri, Peygamber zamanında selem akdi yaparlardı. Fakat biz
sahâbîler Şâm zirâatçtlerine, bize zahire verecek ekinleri var mıdır, yoksa yok
mudur diye sormazdık, dedi [5].
6- Bize
İshâk ibn Şâhîn tahdîs edip şöyle dedi: Bize Hâlid ibnu Abdillah
eş-Şeybânî'den; o da Muhammed ibn Ebî Mucâlid'den bu hadîsi tahdîs etti. O: Biz
onlarla buğdayda ve arpada selem muamelesi yapardık, demiştir. Ve Abdullah
ibnu'l-Velîd, Sufyân es-Sevrî'den: O bize eş-Şeybânî tahdîs etti deyip, ve
zeytin yağı alışverişinde de selem muamelesi yapardık dedi, diye söylemiştir.
Ve yine bu isnâdla bize Kuteybe ibn Saîd tahdîs edip şöyle dedi: Bize Cerîr
ibnu Abdil-hamîd, eş-Şeybânî'den tahdîs etti ve burada: "Buğdayda, arpada,
kuru üzümde" diye söylemiştir [6].
7-.......Bize
Amr haber verip şöyle dedi: Ben Ebu'l-Bahterî et-Tâî'den işittim, şöyle dedi:
Ben İbn Abbâs'a hurma ağacının meyvesinde yapılacak selem akdinden sordum. O:
Peygamber (S), kendisinden yenilinceye kadar ve tartılıncaya kadar hurma
ağacının meyvesinin satışından nehyetti, dedi. O adam (belki Ebu'l-Bahterî):
Tartılacak olan, hangi şeydir (çünkü ağaç üzerindeki hurmayı tartmak mümkin
değildir)? dedi. İbn Abbâs'ın yanındaki bir adam: Ko-rununcaya (veya tahmin
edilinceye) kadar, dedi.
Ve Muâz et-Temîmî
şöyle dedi: Bize Şu'be, Amr'dan tahdîs etti. Ebu'l-Bahterî şöyle demiştir: Ben
İbn Abbâs'tan işittim; o, Peygam ber (S) nehyetti, diyerek .yukanki hadîsin
benzerim söyledi [7].
8-....... Ebu'l-Bahterî şöyle
demiştir: Ben Abdullah
ibnu Umer(R)'e, hurma ağacının meyvesi hususundaki selemin hükmünü
sordum. îbn Umer: Hurma ağacının meyvesinin, yemeye elverişli oluncaya kadar
satılması nehyolundu. Ve basılmış gümüş paranın veresiye olarak hâzır altınla
satılması da nehyolundu, dedi. Ve ben îbn Abbâs'a da hurma ağacının meyvesi
hususundaki selemi sordum. O da: Peygamber (S) hurma ağacı meyvesini, ağaçtan
yenilinceye yâhud sahibi ağaçtan yiyinceye ve tartılıncaya kadar satmayı
nehyetti, dedi [8].
9-.......Ebu'l-Bahterî
şöyle dedi: Ben İbnu Umer'e hurma ağacının meyvesi hususundaki selem akdini
sordum. İbn
Umer (R): Peygamber
(S) yemeye elverişli oluncaya kadar meyve satmaktan nehyetti; gümüşü veresiye
olarak hazır altınla satmaktan da nehyetti, dedi. Ve ben İbn Abbâs'a da bu
mes'eleyi sordum. O da: Peygamber (S) hurma ağacının meyvesini, sahibi
yiyinceye yâhud ondan yenilinceye ve tartılıncaya kadar satmaktan nehyetti,
dedi. Ben tekrar: Tartılacak nedir? diye sordum. İbn Abbâs'ın yanında bulunan
bir adam: Koru-nuncaya (veya tahmin edilinceye) kadar, dedi. [9].
10-.......Âişe
(R): Rasûlullah (S) bir Yahudi'den bedelini sonra ödemek üzere hububat satın
aldı da, ona kendine âid demirden yapılmış olan zırhını rehin verdi, demiştir [10].
11-.......
el-A*meş tahdîs edip şöyle demiştir; Biz îbrâhîm en Nahaî'nin yanında selem
akdindeki rehni müzâkere ettik. İbrahim şöyle dedi: Bana el-Esved, Âişe(R)'den
tahdîs etti ki, Peygamber (S) bir Yahudi'den bedeli bilinen bir müddete kadar
veresiye hububat satın almış, Yahûdî de Peygamber'den demir bir zırh rehin
almıştır [11].
İbn Abbâs, Ebû Saîd
el-Hudrî, Esved ibn Yezîd, Hasen el-Basrî selemin muayyen bir müddete
mahsûs olmasına kaaildirler. İbn Umer
de: Salâhı belirmemiş ekinde, olmadıkça, ^ bilinen bir fiatla sıfatlanmış
hububatta bilinen bir müddete kadar selem yapmakta be's yoktur, demiştir [12],
12-.......İbn
Abbâs (R) şöyle demiştir: Peygamber (S) Medine'ye geldi. Medîneliler meyveler
hususunda iki ve üç sene va'deli selem yapıyorlardı. Peygamber (S) onlara:
"Meyveler hususunda bilinen ölçekte, bilinen va'deye kadar olmak üzere
selem akdi yapınız" buyurdu.
Ve Abdullah
ibnu'l-Velîd şöyle dedi: Bize Sufyân ibn Uyeyne tah-dîs edip şöyle dedi: Bize
İbnu Ebî Necîh tahdîs etti de "Bilinen ölçekte ve bilinen tartıda olmak
üzere" diye söyledi [13].
13-.......
(Abdullah ibn Ebî Evfâ'nın kölesi, olan) Muhammed ibnu Ebî Mucâlid şöyle
demiştir: Ebû Burde ile Abdullah ibn Şed-dâd, beni Abdurrahmân ibn Ebzâ'ya ve
Abdullah ibn Ebî Evfâ'ya yolladılar. Ben de gidip bu ikisine selef suretiyle
satış akdinden sordum.İkisi de şöyle dediler:Biz Rasûlullah'ın beraberinde birçok
ga-nîmetlere nail olurduk. Bize Şâm zirâatçilerinden bir takımları gelirler,
biz de onlarla ta'yîn edilmiş bir müddete kadar buğday, arpa, kuru üzüm alım
satımı hususunda selef akdi yapardık. İbnu Ebî Mucâlid dedi ki: Ben onlara: O
Şâm zirâatçilerinin ekilmiş ekinleri var mıydı yâhud yok muydu? diye sordum.
Onların ikisi de: Biz Şâm zirâatçi-lerine bize zahire verecek ekinleri var mı,
yok mu diye sormazdık, dediler [14].
14-.......Bize
Mûsâ ibnu İsmâîl tahdîs edip şöyle dedi: BizeCuveyriye ibnu Esma, Nâfi'den
haber verdi ki, Abdullah ibnu Umer şöyle demiştir: Câhiliyet devri ahâlîsi
develeri (veya herhangi bir malı) habelu'l-habeleye (yânî gebe devenin dişi
doğacak yavrusunun doğurmasına) kadar satış, alış muamelesi yaparlardı.
Peygamber (S) bu akıbeti meçhul alışverişi yapmaktan nehyetti.
Hadîsin râvîsi olan
Nâfi' bunu "Dişi devenin kendi karnındaki yavruyu doğurmasına kadar"
diye tefsîr etmiştir [15].
[1] el'Câmi'u's-Sahîh'm el-Müstemlî rivayetinde Besmele
böyle öne geçirilmiştir. Kuş-meyhenî rivayetinde ise "Kitâb" ile
"Bâb" arasındadır. Nesefî "Kitâbu's-Selem"i hazfetmiş,
"Bâb"ı tesbît eylemiş, Besmele'yi de "bâb"dan sonraya
koymuştur (ibn Hacer).
[2] Selem ile Selef, vezin ve ma'nâca aynıdır. Her ikisi
de teslim ve takdim ma'-nâsınadır. Mâverdî: Selef, Irak ehli lügati; Selem,
Hicaz ehli lügatidir, demiştir. Kudurî: "Selem, İki bedelden birinin
ta'cîlini, öbürüsünün te'cîlini tazammun eden akidden ibarettir" diye
ta'rîf etmiştir. Seyyid Şerif:"Selem, semende derhâl; müsemmende de
muaccel olarak mülkiyeti îcâb eden bir akiddir" diye ta'rîf etmiştir.
Selem'm halk dilindeki
ta'rîfi de: "Peşin para ile veresiye mal almak" sûretinde bir
vecizedir.
Bu alışverişe selem
denilmesi, alım satım meclisinde malın parasının (re'su'l-mâl'in) peşin olarak
teslim edilrnesindendir. Selef denilmesi de yine mal parasının öne
geçirilmesinden dolayıdır.
Selem akdinin câizHğine
Kur'ân'dan delil, el-Bakara: 282; müdâyene = Borçlanma âyetidir. İbn
Abbâs:"Selem satışım Allah Kur'ân'da halâl kılmıştır" deyip, hüccet
için bu müdâyene âyetini okumuştur. Bu âyette her iki nevi' satış
zikredilmiştir. Biri hâzır bir malı peşin para ile elden ele satmaktır. Bunun
tesbît ve yazılmasında şer'î bir mecburiyet olmadığı bildirilmiştir. Yazılması
emredilen satış, muayyen bir va'deye bağlanmış olduğu anlaşılan satıştır ki,
bu da selem'dir.
Fakîhler örfünde
satılan mala Müseliemün fîh, semen'e Re'su'l-Mâl, satıcıya Müsellemün İleyh,
müşteriye de Rabbu's-Selem ismi verilmiştir. 2 Bu hadîs, selemin ölçülen ve
tartılan herşeyi şâmil olduğunu İfâde ediyor. Bu hadîsin sarîhliğinden dolayı
hakkında selem akdi yapılacak mal, ölçülen şeylerden olursa ölçüsünün,
tartılan şeylerden olursa tartısının ta'yîni -ölçüler ve tartılar farklı
olabileceği için- şarttır.
[3] Bu hadîsler, İbn Abbâs hadîsinin ayrı ayrı yollardan
gelen rivayetleridir. Hadîslerin başlığa delîlliğİ açıktır. Bu hadîslerdeki
"Selem, bilinen bir va'deye değin yapılsın" cümlesi, selemin
sahîhliği için onun bir müddete, bir müblete bağlanmış olmasını ifâde eder.
Bilinen müddetin
ma'nâsı, eğer selem bir müddete bağlanmış olursa, bu va'denin zamanı ta'yîn
edilsin demektir. Hattâ, tesliminde müşkillik bulunan malın teslîm edilme yeri
de tesbît edilmelidir. Bu kayıdlar aldatmaları, zararları ve dolayısıyle
ihtilâfları önlemenin hukukî yollan ve tedbîrleridir.
[4] Buhârî'nin bu hadîsi bu bâbda getirmesine hiçbir sebeb
yoktur. Çünkü bâb, bilinen ağırlıkta selem hakkındadır. Hâlbuki hadîste
tartılacak şeylere delâlet eder birşey yoktur, denildi. Bu i'tirâza şöyle cevâb
verildi: Bu hadîsin bundan sonraki bâbda gelecek tarîklerinin birinde:
"Biz onlarla buğdayda, arpada, zeytin yağında selem yapardık" lâfzı
gelecektir. Bu ise tartılacak şeylerdendir. İşte Buhârî bu hadîste ona işaret
etmiş gibidir (Aynî).
[5] Hadîsin başlığa delîlliği "Selem, satılacak malın
aslı yanında olan kimseye mi hâsstır?" kavliyle "Biz Şâm
zirâatçilerine bize zahîre verecek ekinleri var mıdır, yok mudur diye
sormazdık" sözündedir.
Selem yoluyla satılan
malın aslı hububata nisbetle tarladaki ekilmiş ekin; meyveye nisbetle meyve
ağacıdır
[6] Buhârî burada aynı hadîsin birkaç tarikini özetlemiş
ve bu tarîklerde gelen selem maddelerini ayrı ayrı göstermiştir. Bu tarîklerin
birinde zeytinyağı zikredilmiştir ki, bu susam yağı, şıra, pekmez... gibi
akıcı mallarda da selemin cevazı için en metîn bir şer'î dayanaktır.
[7] Bu iki tarikteki ifâdelere göre yenilmek, tartılmak ve
tahmin edilmek fiilleri meyvelerin salâhının meydana çıkmasından sonra
olacaklardır. Bunun ma'nâsı meyvelerin salâhı meydana çıktığı zaman selem
akdinin cevazıdır. Bundan sonraki bâb da bunu isbât edecektir (Kastallânî).
[8] Hadîsin bâb başlığına uygunluğu meydandadır. Zâten bu
hadîs, bundan evvel geçen hadîsin başka bir tarikidir.
[9] Bu da aynı hadîsin bir başka tarîkidir. Bu hadîslerde
hem îbn Umer'e, hem de îbn Abbâs'a aynı soru yöneltilmiş; her İkisi de aynı
cevâbı vermişlerdir ki, bu husus, hadîsin kuvvetini gösterir. Yukarıda da
söylendiği gibi, ağacı üzerindeki hurma meyvelerinin salâhları belirdikten
sonra selem yoluyla satışlarının yapılacağı anlaşılmıştır.
Selem ve selefi, semen
ve bedelde peşînen ve derhâl; metâ'da da müddet-lendirilmiş olarak mülkiyeti
îcâb ve ifâde eden bir akiddir demiştir. Bu da satış gibi îcâb ve kabul ile
tamam olur. Selem mikdârı, sıfatı ta'yîn edilebilen şeyler de sahih ve mu'teber
olur. Ölçülebilecek şeyler ölçü ile, tartılabilecek olanlar tartı
ile,|tnikdârlan ve müddetleri belli edilir. Sayılacak şeylerde sayı ile tesbît
yapılır.
[10] Hadîsin başlığa delâleti ya kefaletle te'mînât kasd edilmesi
yönündendir; şüb-hesiz rehin verilen şey borcun kefilidir, çünkü o şey borç
için satılır; yâhud kefîl ve rehinin her ikisi de bir vesîka oluşları
bakımındandır. Yâhud da Buhârî âdeti üzere hadîsin rehin hakkındaki
tarîklerinin birinde gelen şu rivayetine işaret etmiştir: el-A'meş dedi ki;
Biz İbrâhîm'in yanında selemde rehni ve kabîli müzâkere ettik... Bu hadîste
rehin ve kefîl açıkça gelmiştir. Çünkü
kabîl, kefîl demektir (Kastallânî).
[11] Hadîsin başlığa delâleti açıktır. Allah da Kur'ân'da:
"Ey îmân edenler, ta*yîn i ;4'v edilmiş bir vakte kadar birbirinize
borçlandığınız zaman onu yazın... Eğer bir sefer üzerinde iseniz yâhud bir
yazıcı da bulamadımzsa, o vakit borçludan alın-, -;6ş mtş rehinler de
yeter..." (el-Bakara: 282-283) buyurmuştur.
Buradaki rehin
umûmîdir; binâenaleyh buraya selem de girer. Çünkü selem de satış
nevi'lerinden biridir.
İbn Battal şöyle
demiştir: Nahaî'nİn Âişe hadîsiyle hüccet getirmesinin vechi, rehin semende
caiz olunca, müsemmende de caiz olmasıdır. Müsemmen de malıdır, rehin de
maldır; aralarında fark yoktur (Kastallânî).
[12] Buhârî, bilinen müddete kadar selemin câizliğine delîl
için bâzı büyüklerin görüşlerini getirdi. Bunların görüşlerini sırasıyla
Şafiî, Abdurrazzâk, İbn Ebî Şey-be, Saîd ibn Mansûr senedli olarak rivayet
etmişlerdir. İbn Umer'İn sözünü de İmâm Mâlik, el-Muvatta'da rivayet etmiştir.
[13] Hadîsin başlığa delîlliği "Bilinen bir müddete
kadar" sözündedir. Bu hadîs "Bilinen ölçekte olarak selem
bâbı"nda da geçmişti.
[14] Bunun da başlığa delîlliği "İsmi konulmuş yânî
ta'yîn edilmiş bir müddete kadar" sözündedir. Çünkü o, bilinmiş bir
müddettir. Bu hadîs de yakında geçmişti
[15] Hadîsin başlığa uygunluğu "Habelu'l-habeleye
kadar" sözündedir. Çünkü bunun ma'nâsı, yavrunun yavrulamasıdır. Nâfi'
bunu dişi devenin doğurması diye tefsîr etmiştir. Bu hadîste, âdetle ma'rûf
bulunan bir şeye isnâd edilmiş olsa bile, bilinmeyen bir müddete kadar selem
yapmanın caiz olmadığı hükmü vardır. İmâm Mâlik İse, bu yolda yapılan selemin
cevazına kaail olmuştur.