73- KİTABU'L-EDAHI 2

1- Udhiye Sünneti Babı 2

2- İmâmın, İnsanlar Arasında Kurbanlık Hayvanlar Taksim Etmesi Babı 2

3- Yolcu Ve Kadın İçin Kurban Babı 2

4- Kurban Bayramının Birinci Günü Et Arzu Edilmesi Babı 3

5- Yevmu'l-Adhâ, Nahr Günüdür {Diğer Günler Değil) Diyen Kimse Babı 3

6- Bayram Namazı Kılma Ve Deve Nahr Etme Yerinin Musallada Olduğu Babı 4

7-Bâb:Peygamber(S)'İn Kurbanlığının Boynuzlu İki Koç Olduğu Hakkında. 4

8- Peygamber(S)'İn Ebû Burde İb\ Niyâr'a: "Sen, çebiş olan o keçi oğlağını kurban yap, fakat bu çebiş senden sonra hiçbir kimse için yetmeyecektir" Buyurması Babı 4

9- Kurbanları Kendi Eliyle Kesen Kimse Babı 5

10- Başkasının Kurbanını, İzni İle Kesen Kimse Babı 5

11- Kurban Kesme Vakti, Bayram Namazından Sonradır Babı 6

12- "Kurbanını Namazdan Evvel Kesen Kişi, Kesmeyi Tekrar Eder" Babı 6

13- Ayağı, Kesilecek Hayvanın Yanı Üzerine Koymak Babı 6

14- Kurban Kesme Sırasında Tekbîr Getirme Babı 7

15- Bâb: İnsan Mekke'de Kesilmek İçin Kurbanlık Gönderdiği Zaman Ona (İhrâmlıya Haram Olanlardan) Hiçbirşey Haram Olmaz. 7

16- Kurbanlıkların Etlerinden (Hiçbir Kayıdlama Olmaksızın) Yenilmesi Ve Azık Edinilmesi Babı 7


73- KİTABU'L-EDAHI

(Udhiyeler Kitabı) [1]

 

1- Udhiye Sünneti Babı

 

îbn Umer de:

'Udhiye, yânı kurbân sünnettir ve ina'rûftur (iyi birşeydir)" demiştir [2].

 

1-.......Bize Şu'be, Zubeyd el-Eyâmî'den; o da Şa'bî'den tahdîs etti ki, el-Berâ ibn Âzib (R) şöyle demiştir: Peygamber (S- kur­bân bayramı hutbesinde):

  "Bu günümüzde ilk yapmaya başlayacağımız iş, namaz kıla­rız, sonra (evlerimize) döner ve kurbanlarımızı keseriz. Her kim böyle yaparsa sünnetimize uygun iş yapmış olur. Her kim de namazdan önce kurbanı keserse, bu ancak ehline takdim ettiği bir et demek olup, kur­ban ibadetiyle hiçbir münâsebeti yoktur" buyurdu.

Bunun üzerine namazdan evvel kurbânım kesmiş olarak Ebû Bur-de ayağa kalktı da:

— (Yâ Rasûlallah!) Yanımda henüz yaşına basmamış bir çebiş var, dedi.

Peygamber:

  "Onu (kurban olarak) kes, lâkin senden sonra böylesi hiçbir kimse için yetmez" buyurdu.

Mutarrıf, Âmir eş-Şa'bî'den; o da el-Berâ'dan söyledi ki, Pey­gamber (S):

  "Her kim namazdan sonra keserse, kurban kesme ibâdeti ta­mâm olmuş ve müslümânların sünnetine isabet etmiş olur" buyur­muştur [3].

 

2-.......Enes ibn Mâlik (R) şöyle demiştir: Peygamber (S) şöyle buyurdu: "Her kim namazdan evvel kurbanını keserse, o ancak kendi nefsi için kesmiş olur. Her kim namazdan sonra keserse nüsükü yânı kurban kesme ibâdeti tamâm olmuş ve müslümânların sünnetine isa­bet etmiş olur" [4].

 

2- İmâmın, İnsanlar Arasında Kurbanlık Hayvanlar Taksim Etmesi Babı

 

3-.......Ukbe ibnu Âmir el-Cuhenî (R) şöyle demiştir: Peygam­ber (S) sahâbîleri arasında birtakım kurbanlık hayvanlar taksim etti. Ben Ukbe'ye de bir yaşına yakın bir dişi çebiş isabet etti. Ben:

— Yâ Rasûlallah! Bana düşen bir yaşına yakın dişi bir keçi çebi-şidir! dedim.

Rasûlullah:

  "Onu sen kurban et!" buyurdu [5].

 

3- Yolcu Ve Kadın İçin Kurban Babı

 

4-.......Bize Sufyân ibn Uyeyne, Abdurrahmân ibnu'l-Kaasım'dan; o da babası el-Kaasım ibn Muhammed'den; o da Âişe(R)'den tahdîs etti ki, Mekke'ye girmeden önce Şerif mevkiinde Âişe hayz ol­muş, bundan dolayı ağlarken yanma Peygamber girip:

  "Neyin var? Hayız mı oldun?" diye sormuş. Âişe:

  Evet, demiştir. Peygamber (S):

  "Bu, Allah'ın Âdem kızları üzerine yazdığı birşeydir. Hacıla­rın eda edecekleri mensekleri sen de eda et. Şu kadar ki, hayızh bu­lunduğun müddetçe Beyt'i tavaf etme" buyurmuştur.

Âişe dedi ki: Nihayet biz Minâ'da olduğumuz zaman bana sığır eti getirildi. Ben:

  Bu nedir? dedim. Getirenler:

  Rasûlullah zevceleri adına sığır kurban etti, dediler [6].

 

4- Kurban Bayramının Birinci Günü Et Arzu Edilmesi Babı

 

5-.......Enes ibn Mâlik (R) şöyle demiştir: Kurban bayramının birinci günü Peygamber (S):

  "Her kim namazdan evvel kurbanını kesmişse, bir daha kes­sin!" buyurdu.

Bunun üzerine bir adam ayağa kalktı da:

— Yâ Rasûlallah, bu, kendisinde et yemek arzu edilen bir gün­dür, dedi ve komşularının fakirliğini zikretti ve:

— Benim yanımda henüz yaşına basmamış dişi bir çebiş vardır ki, o iki et davarından daha hayırlıdır, dedi.

Rasûlullah ona bunu kurban etmesine ruhsaÇ verdi.

Enes dedi ki: Ben bu ruhsatın ondan başka insanlara ulaşıp ulaş­madığını bilmiyorum.

Bundan sonra Peygamber (hutbe yerinden kesme yerine) döndü de iki koçun yanına varıp onları kesti. İnsanlar küçük bir sürünün yanına vardılar da onu aralarında dağıttılar -yâhud onu aralarında hisse hisse taksim ettiler [7].

 

5- Yevmu'l-Adhâ, Nahr Günüdür {Diğer Günler Değil) Diyen Kimse Babı [8]

 

6-....... Bize Eyyûb es-Sahtıyânî, Muhammed ibn Sîrîn'den; o da Abdurrahmân ibn Ebî Bekre'den; o da Ebû Bekre ibnu'l-Hâris(R)'ten tahdîs etti ki, Peygamber (S) -Minâ'da yaptığı hutbede-şöyle buyurmuştur [9].

— "Zaman, Allah'ın gökleri ve yeri yarattığı günkü ilk vaziyetine dönmüştür. Bir yıl (ay ölçüsü ile) oniki aydır. Bunlardan dördü haram aylardır ki, üçü arka arkaya zu'l-ka'de, zu'l-hicce, muharrem'-dir. (Dördüncü) Mudar kabilesinin ayı olan receb'dir. O, cumâdâ'l-âhire ile şa'bân arasındadır". Sonra Peygamber:

  "Bu ay hangi aydır?" diye sordu. Biz:

  Allah ve Rasülü daha iyi bilir! dedik.

Rasûlullah sükût etti. Biz Rasûlullah bu aya eski adından başka bir ad verecek sandık. Sonra:

  "Zu'l-hicce (ayı) değil midir?" buyurdu. Biz:

— Evet zu'1-hicce'dir! dedik. Rasûlullah:

  "Bu içinde bulunduğunuz hangi beldedir?" buyurdu. Biz:

— Allah ve Rasûlü daha iyi bilir! dedik. Rasûlullah sustu. Hattâ biz Rasûlullah Mekke'ye yeni bir isim verecek sandık. Sonra:

— "Bu Belde (yânî Mekke) değil midir?" buyurdu.  Biz:

  Evet Belde'dir! dedik. Rasûlullah:

— "Bu hangi gündür?" diye sordu.

— Allah ve Rasûlü en bilendir! dedik.

Yine Rasûlullah sükût etti. Hattâ biz, bu güne eski adından baş­ka bir ad verecek sandık. Rasûlullah:

  "Nahr günü değil midir?" buyurdu. Biz:

  Evet nahr günüdür! dedik.

(Bu mukaddime sorulardan) sonra Rasûlullah şöyle buyurdu:

  "Şu hâlde iyi biliniz ki, kanlarınız ve mallarınız -Muhammed ibn Şîrîn: Ben İbn Ebî Bekre'nin şunu da söylediğim sanıyorum: Ve ırzlarınız, bu ayınızda, bu beldenizde, bu gününüzün haram olduğu gibi haramdır (her türlü saldırıdan korunmuştur). Sizler Rabb'inize kavuşacaksınız da Rabb'iniz sizlere bütün amellerinizden soracaktır. Aklınızı başınıza toplayın da benden sonra birbirinizin boyunlarına vuracak sapıklar hâline dönmeyin. Dikkat edin! Bu nasihatlerimi bu­rada hazır bulunanlarınız, burada bulunmayan müstakbel nesillere tebliğ etsin! Olabilir ki, kendisine bu tebliğ ulaşan kimselerin bâzısı, burada bulunup da bizzat işiten bâzı kimselerden daha iyi anlayıp bel­lemiş olur."

Râvî Muhammed ibn Şîrîn bu hadîsi zikrettiği zaman: Peygam­ber doğru söyledi, der idi. Bundan sonra Peygamber:

— "Dikkat edin! Tebliğ ettim mi? Dikkat edin! Tebliğ ettim mi?" buyurdu [10].

 

6- Bayram Namazı Kılma Ve Deve Nahr Etme Yerinin Musallada Olduğu Babı [11]

 

7-.......Bize Ubeydullah el-Umerî tahdîs etti ki, Nâfi': Abdullah ibn Umer, devesini, nahr etme yeri olan Menhar'da gerdanından keserdi, demiştir.

Râvî Ubeydullah: Nâfi', Peygamber'in deve kurbanım nahr et­tiği yeri kasdediyor, demiştir [12].

 

8-.......Bize el-Leys, Kesîr ibn Ferkad'den; o da Nâfi'den tah­dîs etti. Nâfi'e de Abdullah ibn Umer (R) haber verip: Rasûlullah (S) musallada kurban davarını boğazlar ve kurban devesini gerdanın­dan keserdi, demiştir [13].

 

7-Bâb:Peygamber(S)'İn Kurbanlığının Boynuzlu İki Koç Olduğu Hakkında

 

Bu iki koçun semiz oldukları da zikrolunuyor.

Yahya ibn Saîd dedi ki:

Ben Ebû Umâme ibn Sehl'den işittim: Bizler Medine'de kurbanlığı besleyip semizletirdik, müslümânlar da kurbanlıklarını besleyip semizletirlerdi, dedi [14].

 

9-.......Bize Abdulazîz ifanu Suheyb tahdîs edip şöyle dedi: Ben Enes ibn MâIik(R)'ten işittim, o: Peygamber (S) iki koç kurban ederdi, ben de iki koç kurban ediyorum, dedi [15].

 

10-....... Bize Abdu'l-Vahhâb, Eyyûb'dan; o da Ebû Kılâbe'den; o da Enes'ten: Rasûlullah (S) alacalı, boynuzlu iki koçun yanı­na döndü de onları kendi eliyle boğazladı, diye tahdîs etti.

Bu hadîsi Eyyûb'dan; o da Ebû Kılâbe'den rivayet etmekte, Abdu'l-Vahhâb'a Vuheyb ibn Hâlid el-Basrî mutâbaat etmiştir. İs-mâîl ibn Uleyye ile Hatim ibnu Verdân da: Eyyûb'dan; o da İbn Sî-rîn'den; o da Enes'ten senediyle söylemişlerdir.

 

11-.......Bize el-Leys, Yezîd'den; o da Ebû'l-Hayr'dan; o da Ukbe ibn Âmir(R)'den, Peygamber(S)'in ona, sahâbîlerine taksîm etmek üzere birtakım kurbanlıklar sürüsü verdiğini, kendisine onlardan yaşına ulaşmamış bir oğlak kaldığını, bunu Peygamber'e zikrettiğin­de Peygamber(S)'in "Sen de onu kurban et!" buyurduğunu tahdîs etti [16].

 

8- Peygamber(S)'İn Ebû Burde İb\ Niyâr'a: "Sen, çebiş olan o keçi oğlağını kurban yap, fakat bu çebiş senden sonra hiçbir kimse için yetmeyecektir" Buyurması Babı

 

12-.......Bize Mutarrıf, Âmir eş-Şa'bî'den tahdîs etti ki, el-Berâ ibn Âzib (R) şöyle demiştir: Benim Ebû Burde denilen dayım, kurba­nını bayram namazından evvel kesti. Rasûlullah (S) ona:

— "Senin kestiğin bu davarın (kurban davan değil), yalnız et davarıdır" buyurdu.

Ebû Burde:

  Yâ Rasûlallah, yanımda besili bir dişi çebiş var, dedi. Rasûlullah:

  "Sen o dişi çebişi kurban et, lâkin senden başkası için bu el­verişli olmaz" buyurdu.

Sonra devam edip:

  "Her kim bayram namazından evvel keserse, o ancak kendi­si için kesmiş olur. Her kim namazdan sonra keserse, kurbanını ta­mam kesmiş ve müslümânların sünnetine isabet etmiş olur" buyur­du [17].

Bu hadîsi eş-Şa'bî'den rivayet etmekte Ubeyde, Mutarrıf a ve İb-râhîm en-Nahaî'ye mutâbaat etti. Yine bu hadîsi Hureys'ten; o da Şa'-bî'den senediyle rivayet etmekte Vekî', Ubeyde'ye mutâbaat etti. Âsim ibn Süleyman ile Dâvûd ibn Ebî Hind, eş-Şa'bî'den: "Yanımda bir süt oğlağı var" şeklinde söylemişlerdir. Zubeyd ile Firâs da eş-Şa'bî'den: "Yanımda henüz yaşına basmamış bir dişi çebiş var" şek­linde söylemişlerdir. Ebü'l- Ahvas da şöyle dedi: Bize Mansûr: "Dişi bir keçi oğlağı olan çebiş" diye tahdîs etti. İbn Avn da: "Anâkun ( = Keçi oğlağı)", "Ceza'un ( = Çebiş)", süt oğlağı şeklinde söylemiş­tir [18].

 

13-.......Bize Şu'be, Seleme ibn Kuheyl'den; o da Ebû Cuheyfe'den tahdîs etti ki, el-Berâ (R) şöyle demiştir: Ebû Burde ibn Niyâr kurbanını namazdan önce kesti. Peygamber (S) ona:

  "Onun yerine yeniden başka bir kurbân kes!" buyurdu. Ebû Burde:

  Yanımda yaşına basmamış dişi bir çebişten başkası yoktur, dedi.

Şu'be ibnu'l-Haccâc: Ben Ebû Burde'nin:

  O yaşma basmamış dişi çebiş, yaşına basmış olandan daha hayırlıdır, dediğini sanıyorum, demiştir.

Peygamber:

  "Sen dediğin çebişi onun yerine kurban et. Lâkin senden sonra da böylesi hiçbir kimse için yetmeyecektir" buyurdu.

Hatim ibn Verdân, Eyyûb'dan; o da Muhammed ibn Sîrîn'den; o da Enes'ten; o da Peygamber'den bu hadîsi söyledi ki, bunda "Anâ­kun cezeatun dedi" şeklindedir [19].

 

9- Kurbanları Kendi Eliyle Kesen Kimse Babı

 

14-.......Bize Katâde tahdîs etti ki, Enes (R): Peygamber (S) iki tane alaca koç kurban etti. Ayağını kurbanlarının yan tarafları üze­rine basıp Bismillah diyerek tekbîr alırken gördüm. Sonra onları kendi eliyle boğazladı, demiştir [20].

 

10- Başkasının Kurbanını, İzni İle Kesen Kimse Babı

 

Minâ'da devesini, çökmüş ve bağlanmış hâlde gerdanından kesmekte îbn Umer'e bir adam yardım etmiştir [21].

Ebû Mûsâ el-Eş'arî de kendi kızlarına, kendi elleriyle kurbanlarını kesmelerini emretmiştir [22].

 

15-.......Âişe (R) şöyle demiştir: Mekke yakınındaki Şerif mev­kiinde (hayrz olduğum için) ağlarken RasûluIIah (S) benim yanıma girdi de:

  "Senin neyin var? Yoksa hayız mı oldun?" buyurdu. Ben:

— Evet, dedim. RasûluIIah:

  "Bu, Allah'ın Âdem kızları üzerine yazdığı birşeydir. Sen ha­cıların eda edecekleri mensekleri eda et, şu kadar ki, Bey t'i tavaf et­me!" buyurdu.

Bir de RasûluIIah zevceleri adına sığır kurban etti [23].

 

 

11- Kurban Kesme Vakti, Bayram Namazından Sonradır Babı

 

16-.......el-Berâ (R) şöyle demiştir: Ben Peygamber(S)'den işit­tim, kurban bayramı hutbesini yapıyordu; şöyle buyurdu:

  "Bu günümüzde bizim ilk yapacağımız şey, namaz kılmaklı-ğımızdır. Ondan sonra (musalladan evlerimize) dönüp kurban kes-memizdir. Her kim böyle yaparsa sünnetimize isabet etmiştir. Her kim kurbanını namazdan evvel keserse, bu ancak ailesine takdim et­mekte olduğu bir et demek olup kurban ibâdeti ile hiçbir münâsebeti yoktur."

Ebû Burde:

  Yâ Rasûlallah! Ben davarımı namazı kılmamdan önce kes­miş bulundum. Benim yanımda yaşma girmiş keçiden daha hayırlı bir çebiş vardır? dedi.

RasûluIIah:

  "Dediğin çebişi onun yerine kurban et, lâkin senden sonra böylesi hiçbir kimse için yetmeyecek -yâhud: Tam kurban yerine geçmeyecektir-" buyurdu [24].

 

12- "Kurbanını Namazdan Evvel Kesen Kişi, Kesmeyi Tekrar Eder" Babı

 

17-.......Bize İsmâîl ibnu İbrâhîm, Eyyûb'dan; o da Muhammed ibn Sîrîn'den; o da Enes ibn Mâlik(R)'ten tahdîs etti ki, Pey­gamber (S):

  "Her kim namazdan evvel kurbanım kesmiş ise yeniden kes­sin!" buyurmuştur.

Bunun üzerine bir adam:

— Bu, kendisinde et yemek arzu edilen bir gündür, dedi ve kom­şularının ete olan ihtiyâcım zikretti.

Bunun üzerine Peygamber kendisini ma'zûr görür gibi, O zât da:

  Benim yanımda iki koyundan daha hayırlı bir çebiş vardır, dedi.

Rasûlullah da ona, bu yaşına ulaşmamış dişi keçi oğlağını, yânî çebişi kurban etmesine ruhsat verdi. Ben bu ruhsat başkasına da si­rayet etti mi yâhud etmedi mi, bilemiyorum. Bundan sonra Rasûlul­lah iki tane koça doğru meyi edip gitti, yânî onları boğazladı. Sonra da insanlar küçük bir sürüye doğru dönüp gittiler de (ondan nail ol­dukları) kurbanları kestiler [25].

 

18-.......Bize el-Esved ibnu Kays tahdîs etti. Ben Cundeb ibnu Sufyân el-Becelî'den işittim; o: Ben kurban bayramı günü Peygam-ber(S)'in huzurunda bulundum. "Her kim namaz kılmadan evvel kur-ban kestiyse onun yerine bir daha kessin. Her kim de kesmemişse (Allah'ın ismiyle teberrük ederek) kessin!" buyurdu, dedi [26].

 

19-.......Bize Ebû Avâne, Fırâs'tan; o da Âmir eş-Şa'bî'den tahdîs etti ki, el-Berâ (R) şöyle demiştir: Rasûlullah (S) bir gün namaz  kıldırdı da:

  "Her kim bizim kıldığımız namazı kılıyor, yöneldiğimiz kıb-r leye dönüyorsa (yânî her kim İslâm Dîni üzere ise) namazı kılıp ay­rılmadıkça kurban kesmesin" buyurdu.

Bunun üzerine Ebû Burde ibnu Niyâr ayağa kalktı da:

— Yâ Rasûlallah! Ben kurban kesme işini namazdan önce yap­tım, dedi.

Rasûlullah:

  "O senin acele edip de kestiğin bir hayvandır" buyurdu. Ebû Burde:

— Benim yanımda dişi bir çebiş vardır ki, o, iki tane yaşına bas­mıştan daha hayırlıdır; ben onu kurban edeyim mi? diye sordu. ;Rasûlullah:

  "Evet, onu kes!" buyurdu ve sonra: "Senden sonra da böy­lesi hiçbir kimse için yetmez" buyurdu.

Âmir eş-Şa'bî: Bu sonra kestiği kurban, kestiklerinin en hayırlı­sı oldu, demiştir [27].

 

13- Ayağı, Kesilecek Hayvanın Yanı Üzerine Koymak Babı

 

20-.......Bize Enes (R) şöyle tahdîs etti: Peygamber (S) alacalı, boynuzlu iki koç kurban ederdi ve kesme sırasında ayağını onların yanları üzerine koyar ve onları kendi eliyle boğazlardı [28].

 

14- Kurban Kesme Sırasında Tekbîr Getirme Babı

 

21-.......Bize Ebû Avâne, Katâde'den tahdîs etti ki, Enes (R):

Peygamber (S) iki tane alacalı ve boynuzlu koç kurban etti, onları Bismillah ve Allâhu Ekber diye tekbîr getirerek ve ayağını boyunları üzerine koyarak kendi eliyle kesti, demiştir [29].

 

15- Bâb: İnsan Mekke'de Kesilmek İçin Kurbanlık Gönderdiği Zaman Ona (İhrâmlıya Haram Olanlardan) Hiçbirşey Haram Olmaz

 

22-....... Bize İsmâîl ibn Ebî Hâlid, eş-Şa'bî'den haber verdi ki, Mesrûk, Âişe'ye geldi de:

— Ey Mü'minler'in Anası! Bir adam Ka'be'ye kurbanlıklar gön­deriyor ve bulunduğu beldede oturuyor, beraberinde kurbanlıklar gön­derdiği  kimselere   kurbanlık   develerine  (kurbanlık   olduklarının bilinmesi için) gerdanlık takılmasını tavsiye ediyor. İşte bu adam, ken­disinde kurbanlıklar gönderdiği bu günden i'tibâren bütün hacılar Mekke'de ihramlarından çıkacakları zamana kadar kendi oturduğu şehirde ihrâmh gibi olmakta devam ediyor! demiştir.

Mesrûk dedi ki: Ben Âişe'nin kendi sesinin işitilmesi için perde­nin arkasından ellerini birbirine çarptığını işittim. Bu el çarpmadan sonra Âişe (R):

— Yemîn olsun, ben Rasûlullah'ın kurbanlıklarının gerdanlık­larının iplerini bükerdim de O, kurbanlıklarını gerdanlıklı olarak Ka'­be'ye gönderirdi, fakat ihrâmh erkeklere ailesinden haram olan şeylerden hiçbiri, hacıların dönmesine kadar kendisine haram olmu­yordu, dedi [30].

 

16- Kurbanlıkların Etlerinden (Hiçbir Kayıdlama Olmaksızın) Yenilmesi Ve Azık Edinilmesi Babı

 

23-.......Bize Sufyân ibn Uyeyne tahdîs edip şöyle dedi: Amr ibn Dînâr dedi ki: Bana Atâ ibn Ebî Rebâh haber verdi, kendisi Câ-bir ibn Abdillah(R)'den işitmiştir. Câbir:

— Biz Peygamber (S) zamanında kurbanlık hayvanların etlerini Medine'ye kadar getirir, azık edinirdik, demiştir.

Râvî Sufyân ibn Uyeyne birçok kerreler "Kurbanlık develerin etlerini" şeklinde söylemiştir [31].

 

24-.......Bana Süleyman ibn Bilâl, Yahya ibn Saîd el-Ensârî'den;

o da el-Kaasim ibn Muhammed'den tahdîs etti ki, ona da Abdullah ibn Habbâb, Ebû Saîd el-Hudrî'den şöyle tahdîs ederken işittiğini ha­ber vermiştir: Ebû Saîd bir seferde memleketinden uzakta bulunu­yordu. O seferden geldi, önüne et yemeği konuldu. Koyan:

  Bu, kurbanlarımızın etlerindendir, dedi. Ebû Saîd onlara:

  Bunu geri çekin, ben ondan yemem, dedi.

Ebû Saîd dedi ki: Sonra ben kalktım ve evden çıkıp kardeşim Ebû Katâde'ye geldim -Ebû Katâde ibnu'n-Nu'mân, Ebû Saîd'in ana-bir kardeşi idi ve Bedir harbînde hazır bulunmuş bir kimse idi-. Bu kurban eti mes'elesini ona zikrettim. O da bana:

— Şu muhakkak ki, senden sonra (kurban etlerinin üç günden sonra yenmesi yasağını bozan) bir emir meydana geldi, dedi [32].

 

25-.......Seleme ibnu'KEkva' (R) şöyle demiştir: Peygamber (S- bayram hutbesinde):

  "Sizlerden her kim kurban keserse, bayramın üçüncü gece­sinden sonra evinde kurban etinden birşey bulunduğu hâlde sabahla­masın" buyurdu.

Ertesi sene gelince sahâbîler:

— Yâ Rasûlallah! (Kurban etlerini) geçen sene yaptığımız gibi mi dağıtacağız? diye sordular.

Rasûlullah şöyle cevâb verdi:

  "Bu yıl kendiniz yiyiniz, başkalarına yediriniz ve ailenize azık edininiz. Çünkü geçen sene insanlar arasında geçim zorluğu vardı. Bu sebeble ben o sene insanlara yardım etmenizi istedim" [33]

 

26-.......Âişe (R) şöyle demiştir: Biz kurban etlerinden bir kıs­mını tuzlardık da sonra bu tuzlu etleri Medine'de Peygamber'e geti­rirdik. Peygamber (S):

— "Sizler kurban etlerini üç günden sonra yemeyiniz" buyur­du.

Âişe dedi ki: Bu nehy, tahrfm için değildi (üç günden sonra ye­meyi terketmek de vâcib değildi), lâkin Peygamber bu etlerden zen­ginlerin fakîrleri doyurmasını istemiştir ve Allah, Peygamberi'nin mu­râdını en bilendir [34].

 

27-.......Abdullah ibnu'l-Mubârek haber verip şöyle dedi: Ba­na Yûnus ibn Yezîd el-Eylî haber verdi ki, ez-Zuhrî şöyle demiştir: Bana Abdurrahmân ibn Ezher'in himayesinde bulunan Ebû Ubeyd tahdîs etti ki, kendisi bir kurban bayramı günü Umer ibnu'l-Hattâb'ın beraberinde bayram namazında hazır bulunmuştur. Umer bayram na­mazını hutbeden evvel kıldırıp, sonra insanlara şöyle hitâb etmiştir:

— Ey insanlar! Şübhesiz ki, Rasûlullah (S) sizleri şu iki bayram gününde oruç tutmaktan nehyetti: Bu bayramlardan biri, orucunu­zu bıraktığınız bu ramazân bayramı gününüzdür. Diğerine gelince; o da içinde kurbanlarınızın etlerinden yemekte olduğunuz kurban bay­ramı günüdür!

Ebû Ubeyd dedi ki: Sonra ben Usmân ibn Affân'ın beraberinde kılınan bir bayram namazında hazır bulundum. Bu bayram bir cu-mua gününde idi. Usmân da bayram namazını hutbeden evvel kıldır­dı, sonra hutbe yapıp şöyle dedi:

— Ey insanlar! Şübhesiz bu cumua,kendisinde sizin için iki bay­ramın bir yerde birleşmiş olduğu bir gündür! (Cumua bayramı ve kur­ban bayramı.) Böyle olunca yüksek köyler ahâlîsinden olup da (öğleyin kılınacak olan) cumua namazını beklemek isteyen (cumua namazı kı-lınıncaya kadar) beklesin. Yüksek köylerdeki evine dönmek isteyene de ben köyüne dönmesine izin vermişimdir!

Ebû Ubeyd dedi ki: Sonra ben Alî ibn Ebî Tâlib'in maiyyetinde kılınan bir kurban bayramı namazında hazır bulundum. O da bay­ram namazını hutbeden Önce kıldırdı. Sonra insanlara hutbe yapıp:

— Şübhesiz Allah Elçisi, sizlerin üç günden fazla zaman içinde kurbanlarınızın etlerini yemenizi nehyetmiştir! dedi.

Ma'mer ibn Râşid'den; o da ez-Zuhrî'den; o da Ebû Ubeyd'den bu hadîsin benzerini rivayet etmiştir [35].

 

28-.......Bize Ya'kûb ibn İbrâhîm ibn Sa'd, İbn Şihâb'ın kar­deşinin oğlundan; o da amcası İbnu Şihâb'dan; o da Sâlim'den; o da babası Abdullah ibn Umer(R)'den haber verdi ki, o: Rasûlullah (S) "Kurban/arın etlerinden üç gün içinde yiyiniz" buyurdu, demiş­tir.

Abdullah ibn Umer, kurban develerinin etlerini yemekten sakın­mak için Minâ'dan hareket ederken ekmeği zeytinyağı ile yerdi [36].



[1] Edâhî, Udhiye'nin cem'idir. Udhiye, kurban bayramında kuşluk vakti kesilen hayvandır. Kurban bayramına "Yevmu'1-Adhâ" denildiği gibi, kendisinde ke­silmesi şeriat yapılan bu vakte izafetle, kesilen hayvana da "Udhiye" denil­miştir. Şeriat örfünde Udhiye, deve, sığır, davar nevi Merinden husûsî bir hayvanı Allah'a yakınlık maksadıyle bayram gününde ve teşrik günlerinde kesmektir.

[2] İbn Umer'in bu sözünü Hammâd ibn Seleme kendi Musannaf'ında sağlam bir senedle rivayet etmiştir. İbn Umer bu sözüyle, kurban kesmenin sünnet olduğu­nu ve ma'rûf, yânî iyi birşey olduğunu ifâde etmiştir. Ma'rûf, Allah'a itaat ve yakınlıktan, halka da iyilik ve ihsandan ibaret olduğu bilinen birşey demektir.

Udhiye'nin hükmüne gelince, imamların kimi vücûbuna, kimi müekked sün­net olduğuna kaail olmuşlardır. Vücûbuna kaaîl olanlar, Ebû Hanîfe, Muham-med..., Mâlik, el-Leys, Sufyân es-Sevrî, el-Evzâîve Rabîatu'r-Re'y...dir. Sünnet olduğu görüşüne gidenler İmâm Şafiî ile İmâm Ahmed ibn Hanbel'dir.

[3] Hadîs, sünnetin beyânı hakkında sevkedilmiş olduğundan, ilk fıkradaki "Bi­zim sünnetimize isabet etmiş olur" ifâdesinden bayram namazının ve kurban kesmenin sünnet olduğuna kaail olmak isteyenler olmuş İse de, buradaki sün­net, ıstılahı ma'nâdaki vucûb mukaabili olan sünnet olmayıp, tarikat ma'nâsı-na olmak kuvvetli ihtimâli vardır. Bu takdirde hadîsin bu fıkrasının ma'nâsı "Bizim gittiğimiz yoldan gitmiş olur" demek olur. Tarikat, yânı yol ise, vucûb ' ile mendûbluktan daha umûmîdir. Bundan dolayı müctehidler, gerek bayram namazının gerek, kurban kesmenin hükmü hakkında ayrı görüşlere gitmişlerdir; kimisi vâcibdir, kimisi sünnettir demişlerdir

[4] Bunun da başlığa uygunluğu, İçinde Udhiye'nin şartlan cümlesinden birinin, udhiyenin bayram namazından sonra kesilmesi hükmü bulunması bakımından­dır. Her iki hadîsten de kurbânın namazdan sonra kesilmesi gerektiği sabit olu­yor.

Bunların birer rivayeti Iydeyn (îki Bayram) Kitâbı'nda da geçmişti.

[5] el-Ceza', cîm'in ve noktalı zâl'in fethasıyle senî kertesinden evvel, yânî yaşı o kerteden eksik olan hayvana denir. Müennesi Cezaa'dır ve bu hayvana anılan zamanda isimdir... Pes Ceza', senî haddine varmayan hayvana denir. Mısbâh'-m beyânına göre kuzu ve oğlak ikinci seneye girişte ve sığır, at dölleri üçüncüde ve deve beşincide ceza' olur... Oğlak kısmı bir yaşında ceza* olur ve bazen kuv­vetli olmakla yaşından önce ceza' olur. Türkçe'de ona "Çebiş" ta'bîr olunur.

Ve kuzu eğer anası babası genç ise yedi ayda ceza' olur ki, ona "Toklu" ta'bîf olunur. Koca dölü ise sekiz yâhud on ayda ceza' olur... (Kaatnûs Ter,).

Bu hadîsi Müslim de Edâhî'de getirmiştir. Yaşını dolduran yâhud bu çağ­daki davar bünyesinde kuvvetli bulunan keçi oğlağının kurban edilmesinin caiz olduğu hükmü bu hadîsten alınmıştır.

[6] Âişe bu sırada hacc yolculuğunda bulunduğu için başlıkla İlgisi bu bakımdan­dır. Şerif, Mekke'ye takrîben on mil uzakta bir yerdir. Âişe'nin ağlaması, hayız, hâlinde iken hem hacc, hem umrenin rükünlerinden olan ifâda tavâfmm müm-kin olmamasmdandır.

Bu hadîsin bir rivayeti Hayz Kitâbı'nda geçmişti.

[7] Bu hadîste ayağa kalkıp kurbanını namazdan önce, komşularının fakirliği ve bu günün et arzu edilen bir gün olması gerekçesiyle kestiğini söyleyen zât, Ebû Bureyde ibn Niyâr'dır. Enes'in "Bu ruhsat başkasına da sirayet etti mi, etmedi mi bilmiyorum" şeklindeki tereddüdünü Buhârî'nin Ukbe ibn Âmir el-Cuhenî'den rivayet ettiği "3" rakamlı hadîsin bir rivayeti gidermektedir. O hadîsten bu ruh­satın Ebû Burde'ye mahsûs kalmadığı anlaşılmıştır. Ukbe (R): Peygamber ba­na sahâbîlere taksîm etmek üzere bir sürü verdi. Taksimden sonra elimde bir çebiş kaldı. Peygamber'e arzettim: "Onu sen kurban et" buyurdu, demiştir. Bu rivayet, buradaki hadîsin sonundaki küçük sürünün taksîmini de açıklamış olu­yor.

[8] Nahr gününün onuncu güne hass olması, Humeyd ibn Abdirrahmân, Muham­med ibn Şîrîn ve Dâvûd ez-Zâhirî'nin kavlidir (Kastallânî).

[9] İlim Kitâbi'ndaki rivayette bu hutbenin Minâ'da, deve üzerinde oturduğu ve de­venin dizginini birisi tuttuğu hâlde yapıldığı ziyâdesi vardır.

[10] Başlığa uygunluğu "Bu nahr günü değil midir?" sözündedir.

Buhârî bu nutku Sahîh 'inde buradan başka İlim, Hacc, Bed'u'1-Halk, Tef-sîr (el-Berâe Tefsiri), Fiten Kitâbları'nda bâzı farklarla ve her yerde ayrı ayrı yollardan rivayet etmiştir. Bu sebeble usûl bakımından bu nutkun da Arafat nutku gibi, Peygamber'in kendi dilinden çıktığında kimsenin az veya çok şübhe etmeye ilmen hakkı yoktur.

Rasûlullah'm bu nutkunun başında evvelâ ay, yıl hesabından bahsetmesi, bunun o devirde can, mal, nâmûs masuniyeti bakımından çok ehemmiyetli bu-lunmasındandır. Arablar eski zamanlardan beri haram aylara hürmet edegel-mişler, son yıllarda ise haksızlık ve çapulculuk için bâzı takvim bozmaları ve değiştirmeleri yapılagelmişti. İşte Rasûlullah o yıl bu takvim bozukluklarının son bulup yılların, ayların ve günlerin yerleri Allah'ın gökleri ve yeri yarattığı gündeki yerlerine geldiğini bildirmiştir.

Bir gün evvelki Arafat hutbesinde Arablar'ın dînî, medenî, iktisadî bütün bozuk âdetlerini Arafat meydanında yıkmış ve çiğnemiş bulunduğundan, saha-' bîler, Rasûlullah'm ay, gün ve Mekke'nin adlarını değiştirecek sanmalarında ma'zûr idiler. Rasûlullah bu hutbesinden sonra kurban kesim yerine gidip, kur­ban edilmek üzere hazırlanan yüz deveden altmışüçünü kendisi kesti, gerisini, yânî otuzyedi deveyi de Alî'ye kestirdi (Müslim, Câbir hadîsi).

[11] Bu başlıktan maksad, imâmın kesmedeki sünnetini beyândır ki, o da kendisin­den önce kimsenin kesmemesi, onun kesmesinden sonra yakîn ile kesmeleri ve kesme sıfatını öğrenmeleri için imâmın musallada kesmesidir - Çünkü bu, be­yâna muhtâc olunan şeylerdendir- ve namazdan sonra kesmeye çabuk davran­malarıdır... (Aynî).

[12] Peygamber'in musallada deve nahr ettiği yerin bilinmiş olması ile başlığın iki cüz'ü de bilinmiş oluyor.

[13] Bu ibâdette imâmın cemâatten önce kesmesinin müstehâb olduğu anlaşılır. Ce­mâatin imâmdan evvel kurban kesmesinin mekruh olmasındaki hikmet, kesme meşguliyeti namaza mâni' olmamak içindir. Namaz kılınıp bazılarınca hutbe de okunduktan sonra, artık nahr vakti girmiş olur. Ondan sonra da imâm kur­ban kesmese de kimler kesecek ise kesmek gerekir. Nüsiikü edâ için yalnız bir davar kesmek kâfidir. Lâkin efdali Peygamber'e ittibâ ederek iki koç kurban etmektir...

Musalla, yânî namazgah, Medine'de Mescid'in kapısına bin arşın uzakta ma'rûf bir yerin ismidir ki, bayramlarda namaz Mescid'de kıhnmayıp orada kı­lınırdı...

[14] Bunu Ebû Nuyam e/-Mustahrae'mda, Ahmed ibn Hanbel yolundan senedli olarak rivayet etmiştir.

[15] Bunda kurban yapmakta koçun üstünlüğü hükmü vardır.

[16] Atûd: Henüz yaşma ulaşmamış ve güdülmeyen keçi oğlağına denir. Bunun bir rivayeti yukarıda geçtiği gibi, bundan sonraki bâbda daha tafsîlli olarak gel­mektedir.

[17] Buhârî bu el-Berâ hadîsini Sahîh 'inin birçok yerlerinde ve İki Bayram Kitabı'-nda ayrı yollar ve bâzı lafız farklılıklarıyle getirmiştir. Hadîsin başlığa uygunlu­ğu meydandadır. Ebû Burde ibn Niyâr, o çebişi sonra kurban etmiş. Râvî eş-Şa'bî'nİn bir rivayeti sonunda da "Haye hayru nesîketihî = Bu sonra kestiği kurban, kestiklerinin en hayırlısı oldu" ziyâdesi vardır. Bundan anlaşıldı ki, bu çebiş kurban etmiş olmak, Ebû Burde'nin hususiyetlerinden olmuş oldu...

[18] Buradaki mutâbaatları bizzat Buhârî ve diğer muhaddisler senedli olarak riva­yet etmişlerdir. Burada geçen ta'bîrler hakkında daha önce geçen 5. haşiyede Kaamûs Tercemesi'nden bilgiler verilmişti.

[19] Burada ve daha önce de geçen bu "Anâkun cezeatun" ta'bîri aynı ma'nâda olup atfu tefsirdir.

[20] Müslim'in Âişe'den rivayetinde gözlerinin etrafı, paçaları ve göğsü kara ak bir koçu getirip yatırdıktan sonra "... Bismillah, Allâhumme takabbel min Muham-medin ve âli Muhammedin ve min ümmeti Muhammedin'' demiş ve kurbanını kesmiştir. Tesmiye ederken Besmele'deki    "Rahmânu'r-Rahîm" sıfatlarını da zikretmek o makaama münâsib düşmez. Tesmiye vâcib ve kesme esnasında tek­bîr almak ve hayvanı sol yanma yatırıp boynunun sağ yanına basmak müste-hâbdır..

[21] Bu ta'lîki Abdurrazzâk senedli olarak rivayet etmiştir.

[22] Ebû Musa'nın bu fiilini de el-Hâkim, el-Müstedrek'te Müseyyeb ibn Râfi' yo­lundan "Ebû  Mûsâ  kızlarına  kurbanlarınızı  kendi  ellerinizle  kesiniz  diye emrederdi" lafzıyle rivayet etmiştir. Senedi de sahîhtir. Bunda kadınların kes­meyi güzel yapar oldukları takdîrde kendi kurbanlarını kesmelerinin caiz olaca­ğı hükmü vardır (Aynî).

[23] Başlığa uygunluğu "RasûluIIah kadınları adına sığır kurban etti" sözünden alı­nabilir. Çünkü Peygamber, kadınları adına, onların izniyle kesmiştir, dediler.

Bu hadîsin bir rivayeti, yalçında "Yolcu ve kadın için kurban bâbı"nda geçmişti.

[24] Başlığa uygunluğu "tik yapmaya başlayacağımız şey, namaz kılmamızdır, son­ra dönüp kurban kesmemizdir" sözlerinden alınır. Bu hadîsten de kurbanın na­mazdan sonra kesilmesi sünnet olduğu ve bundan evvel kesenin tekrar kesmesi gerekeceği anlaşılıyor.

[25] Hadîs birçok yerde geçti. Biz bunu "Et arzu olunması babı' 'nda da zikretmiştik.

[26] Başlığa uygunluğu meydandadır. Bunun bir rivayeti îki Bayram Kitâbı'nda, "İmâmın ve insanların bayram hutbesi esnasında kelâm etmeleri bâbı"nda geç­mişti. Bir rivayeti de yakında Zebîhalar'da, "Peygamber'in: "Allah'ın ismi ile kessin " kavli babı' 'nda geçti. Kurban kesmenin vâcibliğine kaail olan bu hadîs­le hüccet getirmiştir.

[27] Başlığa uygunluğu "Namazı kılıp ayrılmadıkça kurban kesmesin " sözünden alı­nır. Bir de "Bu senin acele edip kestiğin birşeydir" sözünden de alınır. Çünkü bunun ma'nâsi, bu kurban yerine geçmez, onun için tekrar kesilmesinden baş­ka kurtuluş yoktur, demektir.

[28] Bunun bir rivayeti yakında geçmişti. Hayvanı sol tarafı üstüne yatırdıktan son­ra daha iyi tesbît etmek, hayvanın debelenmemesi ve kesmeye muktedir olması için kesenin kendi ayağını hayvanın sağ boynu üzerine koyması müstehâb olur. Çünkü bu bıçağı tutmakta ve hayvanın başını sol el ile tutmakta daha kolaylaş­tırıcı olur (Kastallânî).

[29] Hadîsin başlığa uygunluğu "Tekbîr getirerek..." sözündedir. Bunun bir riva­yeti yakında geçmişti.

[30] Başlığa uygunluğu "Rasûlullah'a haram olmuyordu" sözündedir. Bunun bir ri­vayeti Hacc Kitâbı'nda, "Kurbanlıklara gerdanlık takılması bâbf'nda geçmiş­ti. Mesrûk'un "Bir adam" diye söylediği kimse dahî Ziyâd ibn Ebîh'tir (Kastal­lânî).

[31] Bunun bir rivayeti Cihâd'da geçmişti. Başlığa delâleti açıktır. Bu hadîs, kurban etinin üç kısma ayrılıp, bir parçası sahibine, bir parçası zengin ve fakîrlere hedi­ye, birisi de ev azığı olarak alıkonulmasına delâlet etmiştir.

[32] Bu hadîsin râvîleri Medîneli'dir, bunda üç tabiî; Yahya, el-Kaasım ve onun şey­hi; iki de sahâbî vardır: Ebû Saîd, Katâde ibn Nu'mân (R).

[33] Bu hadîsin ilk kısmında kurban etinden sahibinin üç günden fazla yemesi ve kavurup azık edinmesi yasak edilmiştir. İkinci kısmında ise bu nehyin bir sebe­be, halkın o yıl geçim hususunda zorluk çekmesi gerekçesine dayandığı beyân edilmiş ve o zaruretin gitmesi üzerine artık kendilerinin yemeleri, muhtaçlara dağıtıp yedirmeleri ve bir kısmını da kavurup azık edinmeleri emredilmiştir. Bu suretle üç günden sonraları da yemelerine cevaz verilmiştir.

Alimlerin ve fakîhlerin cumhuruna göre kurban etinin üç günden fazla za­manda yenilmesi ve bir kısmının azık edinilmesi mubahtır. Bu cumhur içinde Dört Mezheb İmâmı ile bunların talebeleri de dâhildir. Bu hususta bu Seleme hadîsinin ikinci kısmiyle ve başka hadîslerle istidlal etmişlerdir... (Aynî).

[34] Başlığa uygunluğu "Bu nehy azimet değildi (yânî kesin ve devamlı değildi)" sö­zünden alınır.

[35] Beyhakî, Şafiî'den şunu nakletmiştir: Kurbanların etlerini üç günden fazla za­manda yemekten nehy, aslında tenzih içindi. Bu, Yüce Allah'ın: "İşte bunlar­dan yiyin, yoksulu, fakiri doyurun" (el-Hacc:28) {"Biz kurbanlık develeri de sizin için Allah'ın şeâirinden kıldık. Onlarda sizin için hayır vardır. O hâlde onlar ayakta dururlarken üzerlerine Allah 'in ismini anın. Yanları üstü düştükleri va­kit de ondan hem kendiniz yiyin, hem ihtiyâcını gizleyen ve gizlemeyip dilenen fakirlereyedirin" -Âyet:36-) kavlindeki emir gibidir. Sahîh olan Âişe'nin dediği gibi, o nehy, kesin ve devamlı değildi... (Kastallânî).

[36] Bu da İbn Umer'in şahsî olarak o eski emre tutunması olabilir.

Müslim de Bureyde'den şunu rivayet etmiştir: Rasûlullah buyurdu kî; "Ben sizleri kabirleri ziyaret etmekten nehyetmişüm; artık kabirleri ziyaret edebilir­siniz. Ben sizleri kurbanların etlerim üç günden fazla tutmanızdan da nehyet­mişüm. Artık bundan sonra size nasıl uygun görülürse öylece tutabilirsiniz... " Bu, kendisinde nâsih ile mensûhun beraberce tasrîh edildiği hadîslerdendir. Müs­lim, Kitâbu'I-Edâhî'den ayrı bir bâbda bu konudaki hadîsleri pek güzel bir sıra ile tesbît etmiştir: Müslim Ter., VI, 184-191 "1969-1976.