2- İmâmın, İnsanlar Arasında Kurbanlık Hayvanlar Taksim
Etmesi Babı
3- Yolcu Ve Kadın İçin Kurban Babı
4- Kurban Bayramının Birinci Günü Et Arzu Edilmesi Babı
5- Yevmu'l-Adhâ, Nahr Günüdür {Diğer Günler Değil) Diyen
Kimse Babı
6- Bayram Namazı Kılma Ve Deve Nahr Etme Yerinin
Musallada Olduğu Babı
7-Bâb:Peygamber(S)'İn Kurbanlığının Boynuzlu İki Koç
Olduğu Hakkında
9- Kurbanları Kendi Eliyle Kesen Kimse Babı
10- Başkasının Kurbanını, İzni İle Kesen Kimse Babı
11- Kurban Kesme Vakti, Bayram Namazından Sonradır Babı
12- "Kurbanını Namazdan Evvel Kesen Kişi, Kesmeyi
Tekrar Eder" Babı
13- Ayağı, Kesilecek Hayvanın Yanı Üzerine Koymak Babı
14- Kurban Kesme Sırasında Tekbîr Getirme Babı
16- Kurbanlıkların Etlerinden (Hiçbir Kayıdlama
Olmaksızın) Yenilmesi Ve Azık Edinilmesi Babı
(Udhiyeler
Kitabı) [1]
îbn Umer de:
'Udhiye, yânı kurbân
sünnettir ve ina'rûftur (iyi birşeydir)" demiştir [2].
1-.......Bize
Şu'be, Zubeyd el-Eyâmî'den; o da Şa'bî'den tahdîs etti ki, el-Berâ ibn Âzib (R)
şöyle demiştir: Peygamber (S- kurbân bayramı hutbesinde):
— "Bu günümüzde ilk yapmaya başlayacağımız
iş, namaz kılarız, sonra (evlerimize) döner ve kurbanlarımızı keseriz. Her kim
böyle yaparsa sünnetimize uygun iş yapmış olur. Her kim de namazdan önce
kurbanı keserse, bu ancak ehline takdim ettiği bir et demek olup, kurban
ibadetiyle hiçbir münâsebeti yoktur" buyurdu.
Bunun üzerine namazdan
evvel kurbânım kesmiş olarak Ebû Bur-de ayağa kalktı da:
— (Yâ Rasûlallah!)
Yanımda henüz yaşına basmamış bir çebiş var, dedi.
Peygamber:
— "Onu (kurban olarak) kes, lâkin senden
sonra böylesi hiçbir kimse için yetmez" buyurdu.
Mutarrıf, Âmir
eş-Şa'bî'den; o da el-Berâ'dan söyledi ki, Peygamber (S):
— "Her kim namazdan sonra keserse, kurban
kesme ibâdeti tamâm olmuş ve müslümânların sünnetine isabet etmiş olur"
buyurmuştur [3].
2-.......Enes
ibn Mâlik (R) şöyle demiştir: Peygamber (S) şöyle buyurdu: "Her kim
namazdan evvel kurbanını keserse, o ancak kendi nefsi için kesmiş olur. Her kim
namazdan sonra keserse nüsükü yânı kurban kesme ibâdeti tamâm olmuş ve
müslümânların sünnetine isabet etmiş olur" [4].
3-.......Ukbe
ibnu Âmir el-Cuhenî (R) şöyle demiştir: Peygamber (S) sahâbîleri arasında
birtakım kurbanlık hayvanlar taksim etti. Ben Ukbe'ye de bir yaşına yakın bir
dişi çebiş isabet etti. Ben:
— Yâ Rasûlallah! Bana
düşen bir yaşına yakın dişi bir keçi çebi-şidir! dedim.
Rasûlullah:
— "Onu sen kurban et!" buyurdu [5].
4-.......Bize
Sufyân ibn Uyeyne, Abdurrahmân ibnu'l-Kaasım'dan; o da babası el-Kaasım ibn
Muhammed'den; o da Âişe(R)'den tahdîs etti ki, Mekke'ye girmeden önce Şerif
mevkiinde Âişe hayz olmuş, bundan dolayı ağlarken yanma Peygamber girip:
— "Neyin var? Hayız mı oldun?" diye
sormuş. Âişe:
— Evet, demiştir. Peygamber (S):
— "Bu, Allah'ın Âdem kızları üzerine
yazdığı birşeydir. Hacıların eda edecekleri mensekleri sen de eda et. Şu kadar
ki, hayızh bulunduğun müddetçe Beyt'i tavaf etme" buyurmuştur.
Âişe dedi ki: Nihayet
biz Minâ'da olduğumuz zaman bana sığır eti getirildi. Ben:
— Bu nedir? dedim. Getirenler:
— Rasûlullah zevceleri adına sığır kurban etti,
dediler [6].
5-.......Enes
ibn Mâlik (R) şöyle demiştir: Kurban bayramının birinci günü Peygamber (S):
— "Her kim namazdan evvel kurbanını
kesmişse, bir daha kessin!" buyurdu.
Bunun üzerine bir adam
ayağa kalktı da:
— Yâ Rasûlallah, bu,
kendisinde et yemek arzu edilen bir gündür, dedi ve komşularının fakirliğini
zikretti ve:
— Benim yanımda henüz
yaşına basmamış dişi bir çebiş vardır ki, o iki et davarından daha hayırlıdır,
dedi.
Rasûlullah ona bunu
kurban etmesine ruhsaÇ verdi.
Enes dedi ki: Ben bu
ruhsatın ondan başka insanlara ulaşıp ulaşmadığını bilmiyorum.
Bundan sonra Peygamber
(hutbe yerinden kesme yerine) döndü de iki koçun yanına varıp onları kesti.
İnsanlar küçük bir sürünün yanına vardılar da onu aralarında dağıttılar -yâhud
onu aralarında hisse hisse taksim ettiler [7].
6-.......
Bize Eyyûb es-Sahtıyânî, Muhammed ibn Sîrîn'den; o da Abdurrahmân ibn Ebî
Bekre'den; o da Ebû Bekre ibnu'l-Hâris(R)'ten tahdîs etti ki, Peygamber (S)
-Minâ'da yaptığı hutbede-şöyle buyurmuştur [9].
— "Zaman,
Allah'ın gökleri ve yeri yarattığı günkü ilk vaziyetine dönmüştür. Bir yıl (ay
ölçüsü ile) oniki aydır. Bunlardan dördü haram aylardır ki, üçü arka arkaya
zu'l-ka'de, zu'l-hicce, muharrem'-dir. (Dördüncü) Mudar kabilesinin ayı olan
receb'dir. O, cumâdâ'l-âhire ile şa'bân arasındadır". Sonra Peygamber:
— "Bu ay hangi aydır?" diye sordu.
Biz:
— Allah ve Rasülü daha iyi bilir! dedik.
Rasûlullah sükût etti.
Biz Rasûlullah bu aya eski adından başka bir ad verecek sandık. Sonra:
— "Zu'l-hicce (ayı) değil midir?"
buyurdu. Biz:
— Evet zu'1-hicce'dir!
dedik. Rasûlullah:
— "Bu içinde bulunduğunuz hangi
beldedir?" buyurdu. Biz:
— Allah ve Rasûlü daha
iyi bilir! dedik. Rasûlullah sustu. Hattâ biz Rasûlullah Mekke'ye yeni bir isim
verecek sandık. Sonra:
— "Bu Belde (yânî
Mekke) değil midir?" buyurdu. Biz:
— Evet Belde'dir! dedik. Rasûlullah:
— "Bu hangi
gündür?" diye sordu.
— Allah ve Rasûlü en
bilendir! dedik.
Yine Rasûlullah sükût
etti. Hattâ biz, bu güne eski adından başka bir ad verecek sandık. Rasûlullah:
— "Nahr günü değil midir?" buyurdu.
Biz:
— Evet nahr günüdür! dedik.
(Bu mukaddime
sorulardan) sonra Rasûlullah şöyle buyurdu:
— "Şu hâlde iyi biliniz ki, kanlarınız ve
mallarınız -Muhammed ibn Şîrîn: Ben İbn Ebî Bekre'nin şunu da söylediğim
sanıyorum: Ve ırzlarınız, bu ayınızda, bu beldenizde, bu gününüzün haram olduğu
gibi haramdır (her türlü saldırıdan korunmuştur). Sizler Rabb'inize
kavuşacaksınız da Rabb'iniz sizlere bütün amellerinizden soracaktır. Aklınızı
başınıza toplayın da benden sonra birbirinizin boyunlarına vuracak sapıklar hâline
dönmeyin. Dikkat edin! Bu nasihatlerimi burada hazır bulunanlarınız, burada
bulunmayan müstakbel nesillere tebliğ etsin! Olabilir ki, kendisine bu tebliğ
ulaşan kimselerin bâzısı, burada bulunup da bizzat işiten bâzı kimselerden daha
iyi anlayıp bellemiş olur."
Râvî Muhammed ibn
Şîrîn bu hadîsi zikrettiği zaman: Peygamber doğru söyledi, der idi. Bundan
sonra Peygamber:
— "Dikkat edin!
Tebliğ ettim mi? Dikkat edin! Tebliğ ettim mi?" buyurdu [10].
7-.......Bize
Ubeydullah el-Umerî tahdîs etti ki, Nâfi': Abdullah ibn Umer, devesini, nahr
etme yeri olan Menhar'da gerdanından keserdi, demiştir.
Râvî Ubeydullah:
Nâfi', Peygamber'in deve kurbanım nahr ettiği yeri kasdediyor, demiştir [12].
8-.......Bize
el-Leys, Kesîr ibn Ferkad'den; o da Nâfi'den tahdîs etti. Nâfi'e de Abdullah
ibn Umer (R) haber verip: Rasûlullah (S) musallada kurban davarını boğazlar ve
kurban devesini gerdanından keserdi, demiştir [13].
Bu iki koçun semiz
oldukları da zikrolunuyor.
Yahya ibn Saîd dedi
ki:
Ben Ebû Umâme ibn
Sehl'den işittim: Bizler Medine'de kurbanlığı besleyip semizletirdik, müslümânlar
da kurbanlıklarını besleyip semizletirlerdi, dedi [14].
9-.......Bize
Abdulazîz ifanu Suheyb tahdîs edip şöyle dedi: Ben Enes ibn MâIik(R)'ten
işittim, o: Peygamber (S) iki koç kurban ederdi, ben de iki koç kurban
ediyorum, dedi [15].
10-.......
Bize Abdu'l-Vahhâb, Eyyûb'dan; o da Ebû Kılâbe'den; o da Enes'ten: Rasûlullah
(S) alacalı, boynuzlu iki koçun yanına döndü de onları kendi eliyle boğazladı,
diye tahdîs etti.
Bu hadîsi Eyyûb'dan; o
da Ebû Kılâbe'den rivayet etmekte, Abdu'l-Vahhâb'a Vuheyb ibn Hâlid el-Basrî
mutâbaat etmiştir. İs-mâîl ibn Uleyye ile Hatim ibnu Verdân da: Eyyûb'dan; o da
İbn Sî-rîn'den; o da Enes'ten senediyle söylemişlerdir.
11-.......Bize
el-Leys, Yezîd'den; o da Ebû'l-Hayr'dan; o da Ukbe ibn Âmir(R)'den,
Peygamber(S)'in ona, sahâbîlerine taksîm etmek üzere birtakım kurbanlıklar sürüsü
verdiğini, kendisine onlardan yaşına ulaşmamış bir oğlak kaldığını, bunu
Peygamber'e zikrettiğinde Peygamber(S)'in "Sen de onu kurban et!"
buyurduğunu tahdîs etti [16].
12-.......Bize
Mutarrıf, Âmir eş-Şa'bî'den tahdîs etti ki, el-Berâ ibn Âzib (R) şöyle
demiştir: Benim Ebû Burde denilen dayım, kurbanını bayram namazından evvel
kesti. Rasûlullah (S) ona:
— "Senin kestiğin
bu davarın (kurban davan değil), yalnız et davarıdır" buyurdu.
Ebû Burde:
— Yâ Rasûlallah, yanımda besili bir dişi çebiş
var, dedi. Rasûlullah:
— "Sen o dişi çebişi kurban et, lâkin
senden başkası için bu elverişli olmaz" buyurdu.
Sonra devam edip:
— "Her kim bayram namazından evvel
keserse, o ancak kendisi için kesmiş olur. Her kim namazdan sonra keserse,
kurbanını tamam kesmiş ve müslümânların sünnetine isabet etmiş olur"
buyurdu [17].
Bu hadîsi eş-Şa'bî'den
rivayet etmekte Ubeyde, Mutarrıf a ve İb-râhîm en-Nahaî'ye mutâbaat etti. Yine
bu hadîsi Hureys'ten; o da Şa'-bî'den senediyle rivayet etmekte Vekî',
Ubeyde'ye mutâbaat etti. Âsim ibn Süleyman ile Dâvûd ibn Ebî Hind,
eş-Şa'bî'den: "Yanımda bir süt oğlağı var" şeklinde söylemişlerdir.
Zubeyd ile Firâs da eş-Şa'bî'den: "Yanımda henüz yaşına basmamış bir dişi
çebiş var" şeklinde söylemişlerdir. Ebü'l- Ahvas da şöyle dedi: Bize
Mansûr: "Dişi bir keçi oğlağı olan çebiş" diye tahdîs etti. İbn Avn
da: "Anâkun ( = Keçi oğlağı)", "Ceza'un ( = Çebiş)", süt
oğlağı şeklinde söylemiştir [18].
13-.......Bize
Şu'be, Seleme ibn Kuheyl'den; o da Ebû Cuheyfe'den tahdîs etti ki, el-Berâ (R)
şöyle demiştir: Ebû Burde ibn Niyâr kurbanını namazdan önce kesti. Peygamber
(S) ona:
— "Onun yerine yeniden başka bir kurbân
kes!" buyurdu. Ebû Burde:
— Yanımda yaşına basmamış dişi bir çebişten
başkası yoktur, dedi.
Şu'be ibnu'l-Haccâc:
Ben Ebû Burde'nin:
— O yaşma basmamış dişi çebiş, yaşına basmış
olandan daha hayırlıdır, dediğini sanıyorum, demiştir.
Peygamber:
— "Sen dediğin çebişi onun yerine kurban
et. Lâkin senden sonra da böylesi hiçbir kimse için yetmeyecektir"
buyurdu.
Hatim ibn Verdân,
Eyyûb'dan; o da Muhammed ibn Sîrîn'den; o da Enes'ten; o da Peygamber'den bu
hadîsi söyledi ki, bunda "Anâkun cezeatun dedi" şeklindedir [19].
14-.......Bize
Katâde tahdîs etti ki, Enes (R): Peygamber (S) iki tane alaca koç kurban etti.
Ayağını kurbanlarının yan tarafları üzerine basıp Bismillah diyerek tekbîr
alırken gördüm. Sonra onları kendi eliyle boğazladı, demiştir [20].
Minâ'da devesini,
çökmüş ve bağlanmış hâlde gerdanından kesmekte îbn Umer'e bir adam yardım etmiştir
[21].
Ebû Mûsâ el-Eş'arî de
kendi kızlarına, kendi elleriyle kurbanlarını kesmelerini emretmiştir [22].
15-.......Âişe
(R) şöyle demiştir: Mekke yakınındaki Şerif mevkiinde (hayrz olduğum için)
ağlarken RasûluIIah (S) benim yanıma girdi de:
— "Senin neyin var? Yoksa hayız mı
oldun?" buyurdu. Ben:
— Evet, dedim.
RasûluIIah:
— "Bu, Allah'ın Âdem kızları üzerine
yazdığı birşeydir. Sen hacıların eda edecekleri mensekleri eda et, şu kadar
ki, Bey t'i tavaf etme!" buyurdu.
Bir de RasûluIIah zevceleri
adına sığır kurban etti [23].
16-.......el-Berâ
(R) şöyle demiştir: Ben Peygamber(S)'den işittim, kurban bayramı hutbesini
yapıyordu; şöyle buyurdu:
— "Bu günümüzde bizim ilk yapacağımız şey,
namaz kılmaklı-ğımızdır. Ondan sonra (musalladan evlerimize) dönüp kurban
kes-memizdir. Her kim böyle yaparsa sünnetimize isabet etmiştir. Her kim
kurbanını namazdan evvel keserse, bu ancak ailesine takdim etmekte olduğu bir
et demek olup kurban ibâdeti ile hiçbir münâsebeti yoktur."
Ebû Burde:
— Yâ Rasûlallah! Ben davarımı namazı kılmamdan
önce kesmiş bulundum. Benim yanımda yaşma girmiş keçiden daha hayırlı bir
çebiş vardır? dedi.
RasûluIIah:
— "Dediğin çebişi onun yerine kurban et,
lâkin senden sonra böylesi hiçbir kimse için yetmeyecek -yâhud: Tam kurban yerine
geçmeyecektir-" buyurdu [24].
17-.......Bize
İsmâîl ibnu İbrâhîm, Eyyûb'dan; o da Muhammed ibn Sîrîn'den; o da Enes ibn
Mâlik(R)'ten tahdîs etti ki, Peygamber (S):
— "Her kim namazdan evvel kurbanım kesmiş
ise yeniden kessin!" buyurmuştur.
Bunun üzerine bir
adam:
— Bu, kendisinde et
yemek arzu edilen bir gündür, dedi ve komşularının ete olan ihtiyâcım
zikretti.
Bunun üzerine
Peygamber kendisini ma'zûr görür gibi, O zât da:
— Benim yanımda iki koyundan daha hayırlı bir
çebiş vardır, dedi.
Rasûlullah da ona, bu
yaşına ulaşmamış dişi keçi oğlağını, yânî çebişi kurban etmesine ruhsat verdi.
Ben bu ruhsat başkasına da sirayet etti mi yâhud etmedi mi, bilemiyorum.
Bundan sonra Rasûlullah iki tane koça doğru meyi edip gitti, yânî onları
boğazladı. Sonra da insanlar küçük bir sürüye doğru dönüp gittiler de (ondan
nail oldukları) kurbanları kestiler [25].
18-.......Bize
el-Esved ibnu Kays tahdîs etti. Ben Cundeb ibnu Sufyân el-Becelî'den işittim;
o: Ben kurban bayramı günü Peygam-ber(S)'in huzurunda bulundum. "Her kim
namaz kılmadan evvel kur-ban kestiyse onun yerine bir daha kessin. Her kim de
kesmemişse (Allah'ın ismiyle teberrük ederek) kessin!" buyurdu, dedi [26].
19-.......Bize
Ebû Avâne, Fırâs'tan; o da Âmir eş-Şa'bî'den tahdîs etti ki, el-Berâ (R) şöyle
demiştir: Rasûlullah (S) bir gün namaz kıldırdı da:
— "Her kim bizim kıldığımız namazı
kılıyor, yöneldiğimiz kıb-r leye dönüyorsa (yânî her kim İslâm Dîni üzere ise)
namazı kılıp ayrılmadıkça kurban kesmesin" buyurdu.
Bunun üzerine Ebû
Burde ibnu Niyâr ayağa kalktı da:
— Yâ Rasûlallah! Ben
kurban kesme işini namazdan önce yaptım, dedi.
Rasûlullah:
— "O senin acele edip de kestiğin bir
hayvandır" buyurdu. Ebû Burde:
— Benim yanımda dişi
bir çebiş vardır ki, o, iki tane yaşına basmıştan daha hayırlıdır; ben onu
kurban edeyim mi? diye sordu. ;Rasûlullah:
— "Evet, onu kes!" buyurdu ve sonra:
"Senden sonra da böylesi hiçbir kimse için yetmez" buyurdu.
Âmir eş-Şa'bî: Bu
sonra kestiği kurban, kestiklerinin en hayırlısı oldu, demiştir [27].
20-.......Bize
Enes (R) şöyle tahdîs etti: Peygamber (S) alacalı, boynuzlu iki koç kurban
ederdi ve kesme sırasında ayağını onların yanları üzerine koyar ve onları kendi
eliyle boğazlardı [28].
21-.......Bize
Ebû Avâne, Katâde'den tahdîs etti ki, Enes (R):
Peygamber (S) iki tane
alacalı ve boynuzlu koç kurban etti, onları Bismillah ve Allâhu Ekber diye
tekbîr getirerek ve ayağını boyunları üzerine koyarak kendi eliyle kesti,
demiştir [29].
22-.......
Bize İsmâîl ibn Ebî Hâlid, eş-Şa'bî'den haber verdi ki, Mesrûk, Âişe'ye geldi
de:
— Ey Mü'minler'in
Anası! Bir adam Ka'be'ye kurbanlıklar gönderiyor ve bulunduğu beldede
oturuyor, beraberinde kurbanlıklar gönderdiği
kimselere kurbanlık develerine
(kurbanlık olduklarının
bilinmesi için) gerdanlık takılmasını tavsiye ediyor. İşte bu adam, kendisinde
kurbanlıklar gönderdiği bu günden i'tibâren bütün hacılar Mekke'de
ihramlarından çıkacakları zamana kadar kendi oturduğu şehirde ihrâmh gibi
olmakta devam ediyor! demiştir.
Mesrûk dedi ki: Ben
Âişe'nin kendi sesinin işitilmesi için perdenin arkasından ellerini birbirine
çarptığını işittim. Bu el çarpmadan sonra Âişe (R):
— Yemîn olsun, ben
Rasûlullah'ın kurbanlıklarının gerdanlıklarının iplerini bükerdim de O,
kurbanlıklarını gerdanlıklı olarak Ka'be'ye gönderirdi, fakat ihrâmh erkeklere
ailesinden haram olan şeylerden hiçbiri, hacıların dönmesine kadar kendisine
haram olmuyordu, dedi [30].
23-.......Bize
Sufyân ibn Uyeyne tahdîs edip şöyle dedi: Amr ibn Dînâr dedi ki: Bana Atâ ibn
Ebî Rebâh haber verdi, kendisi Câ-bir ibn Abdillah(R)'den işitmiştir. Câbir:
— Biz Peygamber (S)
zamanında kurbanlık hayvanların etlerini Medine'ye kadar getirir, azık
edinirdik, demiştir.
Râvî Sufyân ibn Uyeyne
birçok kerreler "Kurbanlık develerin etlerini" şeklinde söylemiştir [31].
24-.......Bana
Süleyman ibn Bilâl, Yahya ibn Saîd el-Ensârî'den;
o da el-Kaasim ibn
Muhammed'den tahdîs etti ki, ona da Abdullah ibn Habbâb, Ebû Saîd el-Hudrî'den
şöyle tahdîs ederken işittiğini haber vermiştir: Ebû Saîd bir seferde
memleketinden uzakta bulunuyordu. O seferden geldi, önüne et yemeği konuldu.
Koyan:
— Bu, kurbanlarımızın etlerindendir, dedi. Ebû
Saîd onlara:
— Bunu geri çekin, ben ondan yemem, dedi.
Ebû Saîd dedi ki:
Sonra ben kalktım ve evden çıkıp kardeşim Ebû Katâde'ye geldim -Ebû Katâde
ibnu'n-Nu'mân, Ebû Saîd'in ana-bir kardeşi idi ve Bedir harbînde hazır bulunmuş
bir kimse idi-. Bu kurban eti mes'elesini ona zikrettim. O da bana:
— Şu muhakkak ki,
senden sonra (kurban etlerinin üç günden sonra yenmesi yasağını bozan) bir emir
meydana geldi, dedi [32].
25-.......Seleme
ibnu'KEkva' (R) şöyle demiştir: Peygamber (S- bayram hutbesinde):
— "Sizlerden her kim kurban keserse,
bayramın üçüncü gecesinden sonra evinde kurban etinden birşey bulunduğu hâlde
sabahlamasın" buyurdu.
Ertesi sene gelince
sahâbîler:
— Yâ Rasûlallah!
(Kurban etlerini) geçen sene yaptığımız gibi mi dağıtacağız? diye sordular.
Rasûlullah şöyle cevâb
verdi:
— "Bu yıl kendiniz yiyiniz, başkalarına
yediriniz ve ailenize azık edininiz. Çünkü geçen sene insanlar arasında geçim
zorluğu vardı. Bu sebeble ben o sene insanlara yardım etmenizi istedim" [33]
26-.......Âişe
(R) şöyle demiştir: Biz kurban etlerinden bir kısmını tuzlardık da sonra bu
tuzlu etleri Medine'de Peygamber'e getirirdik. Peygamber (S):
— "Sizler kurban
etlerini üç günden sonra yemeyiniz" buyurdu.
Âişe dedi ki: Bu nehy,
tahrfm için değildi (üç günden sonra yemeyi terketmek de vâcib değildi), lâkin
Peygamber bu etlerden zenginlerin fakîrleri doyurmasını istemiştir ve Allah,
Peygamberi'nin murâdını en bilendir [34].
27-.......Abdullah
ibnu'l-Mubârek haber verip şöyle dedi: Bana Yûnus ibn Yezîd el-Eylî haber
verdi ki, ez-Zuhrî şöyle demiştir: Bana Abdurrahmân ibn Ezher'in himayesinde
bulunan Ebû Ubeyd tahdîs etti ki, kendisi bir kurban bayramı günü Umer
ibnu'l-Hattâb'ın beraberinde bayram namazında hazır bulunmuştur. Umer bayram namazını
hutbeden evvel kıldırıp, sonra insanlara şöyle hitâb etmiştir:
— Ey insanlar!
Şübhesiz ki, Rasûlullah (S) sizleri şu iki bayram gününde oruç tutmaktan
nehyetti: Bu bayramlardan biri, orucunuzu bıraktığınız bu ramazân bayramı
gününüzdür. Diğerine gelince; o da içinde kurbanlarınızın etlerinden yemekte
olduğunuz kurban bayramı günüdür!
Ebû Ubeyd dedi ki:
Sonra ben Usmân ibn Affân'ın beraberinde kılınan bir bayram namazında hazır
bulundum. Bu bayram bir cu-mua gününde idi. Usmân da bayram namazını hutbeden
evvel kıldırdı, sonra hutbe yapıp şöyle dedi:
— Ey insanlar!
Şübhesiz bu cumua,kendisinde sizin için iki bayramın bir yerde birleşmiş
olduğu bir gündür! (Cumua bayramı ve kurban bayramı.) Böyle olunca yüksek
köyler ahâlîsinden olup da (öğleyin kılınacak olan) cumua namazını beklemek
isteyen (cumua namazı kı-lınıncaya kadar) beklesin. Yüksek köylerdeki evine
dönmek isteyene de ben köyüne dönmesine izin vermişimdir!
Ebû Ubeyd dedi ki:
Sonra ben Alî ibn Ebî Tâlib'in maiyyetinde kılınan bir kurban bayramı namazında
hazır bulundum. O da bayram namazını hutbeden Önce kıldırdı. Sonra insanlara
hutbe yapıp:
— Şübhesiz Allah
Elçisi, sizlerin üç günden fazla zaman içinde kurbanlarınızın etlerini yemenizi
nehyetmiştir! dedi.
Ma'mer ibn Râşid'den;
o da ez-Zuhrî'den; o da Ebû Ubeyd'den bu hadîsin benzerini rivayet etmiştir [35].
28-.......Bize
Ya'kûb ibn İbrâhîm ibn Sa'd, İbn Şihâb'ın kardeşinin oğlundan; o da amcası
İbnu Şihâb'dan; o da Sâlim'den; o da babası Abdullah ibn Umer(R)'den haber
verdi ki, o: Rasûlullah (S) "Kurban/arın etlerinden üç gün içinde
yiyiniz" buyurdu, demiştir.
Abdullah ibn Umer,
kurban develerinin etlerini yemekten sakınmak için Minâ'dan hareket ederken
ekmeği zeytinyağı ile yerdi [36].
[1] Edâhî, Udhiye'nin cem'idir. Udhiye, kurban bayramında
kuşluk vakti kesilen hayvandır. Kurban bayramına "Yevmu'1-Adhâ"
denildiği gibi, kendisinde kesilmesi şeriat yapılan bu vakte izafetle, kesilen
hayvana da "Udhiye" denilmiştir. Şeriat örfünde Udhiye, deve, sığır,
davar nevi Merinden husûsî bir hayvanı Allah'a yakınlık maksadıyle bayram
gününde ve teşrik günlerinde kesmektir.
[2] İbn Umer'in bu sözünü Hammâd ibn Seleme kendi
Musannaf'ında sağlam bir senedle rivayet etmiştir. İbn Umer bu sözüyle, kurban
kesmenin sünnet olduğunu ve ma'rûf, yânî iyi birşey olduğunu ifâde etmiştir. Ma'rûf,
Allah'a itaat ve yakınlıktan, halka da iyilik ve ihsandan ibaret olduğu bilinen
birşey demektir.
Udhiye'nin hükmüne gelince, imamların kimi vücûbuna, kimi müekked sünnet
olduğuna kaail olmuşlardır. Vücûbuna kaaîl olanlar, Ebû Hanîfe, Muham-med..., Mâlik,
el-Leys, Sufyân es-Sevrî, el-Evzâîve Rabîatu'r-Re'y...dir. Sünnet olduğu
görüşüne gidenler İmâm Şafiî ile İmâm Ahmed ibn Hanbel'dir.
[3] Hadîs, sünnetin beyânı hakkında sevkedilmiş
olduğundan, ilk fıkradaki "Bizim sünnetimize isabet etmiş olur"
ifâdesinden bayram namazının ve kurban kesmenin sünnet olduğuna kaail olmak
isteyenler olmuş İse de, buradaki sünnet, ıstılahı ma'nâdaki vucûb mukaabili
olan sünnet olmayıp, tarikat ma'nâsı-na olmak kuvvetli ihtimâli vardır. Bu
takdirde hadîsin bu fıkrasının ma'nâsı "Bizim gittiğimiz yoldan gitmiş
olur" demek olur. Tarikat, yânı yol ise, vucûb ' ile mendûbluktan daha
umûmîdir. Bundan dolayı müctehidler, gerek bayram namazının gerek, kurban
kesmenin hükmü hakkında ayrı görüşlere gitmişlerdir; kimisi vâcibdir, kimisi
sünnettir demişlerdir
[4] Bunun da başlığa uygunluğu, İçinde Udhiye'nin şartlan
cümlesinden birinin, udhiyenin bayram namazından sonra kesilmesi hükmü
bulunması bakımındandır. Her iki hadîsten de kurbânın namazdan sonra kesilmesi
gerektiği sabit oluyor.
Bunların birer rivayeti Iydeyn (îki Bayram) Kitâbı'nda da geçmişti.
[5] el-Ceza', cîm'in ve noktalı zâl'in fethasıyle senî
kertesinden evvel, yânî yaşı o kerteden eksik olan hayvana denir. Müennesi
Cezaa'dır ve bu hayvana anılan zamanda isimdir... Pes Ceza', senî haddine
varmayan hayvana denir. Mısbâh'-m beyânına göre kuzu ve oğlak ikinci seneye
girişte ve sığır, at dölleri üçüncüde ve deve beşincide ceza' olur... Oğlak
kısmı bir yaşında ceza* olur ve bazen kuvvetli olmakla yaşından önce ceza'
olur. Türkçe'de ona "Çebiş" ta'bîr olunur.
Ve kuzu eğer anası
babası genç ise yedi ayda ceza' olur ki, ona "Toklu" ta'bîf olunur.
Koca dölü ise sekiz yâhud on ayda ceza' olur... (Kaatnûs Ter,).
Bu hadîsi Müslim de
Edâhî'de getirmiştir. Yaşını dolduran yâhud bu çağdaki davar bünyesinde
kuvvetli bulunan keçi oğlağının kurban edilmesinin caiz olduğu hükmü bu
hadîsten alınmıştır.
[6] Âişe bu sırada hacc yolculuğunda bulunduğu için
başlıkla İlgisi bu bakımdandır. Şerif, Mekke'ye takrîben on mil uzakta bir
yerdir. Âişe'nin ağlaması, hayız, hâlinde iken hem hacc, hem umrenin
rükünlerinden olan ifâda tavâfmm müm-kin olmamasmdandır.
Bu hadîsin bir rivayeti Hayz Kitâbı'nda geçmişti.
[7] Bu hadîste ayağa kalkıp kurbanını namazdan önce,
komşularının fakirliği ve bu günün et arzu edilen bir gün olması gerekçesiyle
kestiğini söyleyen zât, Ebû Bureyde ibn Niyâr'dır. Enes'in "Bu ruhsat
başkasına da sirayet etti mi, etmedi mi bilmiyorum" şeklindeki tereddüdünü
Buhârî'nin Ukbe ibn Âmir el-Cuhenî'den rivayet ettiği "3" rakamlı
hadîsin bir rivayeti gidermektedir. O hadîsten bu ruhsatın Ebû Burde'ye mahsûs
kalmadığı anlaşılmıştır. Ukbe (R): Peygamber bana sahâbîlere taksîm etmek
üzere bir sürü verdi. Taksimden sonra elimde bir çebiş kaldı. Peygamber'e
arzettim: "Onu sen kurban et" buyurdu, demiştir. Bu rivayet, buradaki
hadîsin sonundaki küçük sürünün taksîmini de açıklamış oluyor.
[8] Nahr gününün onuncu güne hass olması, Humeyd ibn
Abdirrahmân, Muhammed ibn Şîrîn ve Dâvûd ez-Zâhirî'nin kavlidir (Kastallânî).
[9] İlim Kitâbi'ndaki rivayette bu hutbenin Minâ'da, deve
üzerinde oturduğu ve devenin dizginini birisi tuttuğu hâlde yapıldığı ziyâdesi
vardır.
[10] Başlığa uygunluğu "Bu nahr günü değil
midir?" sözündedir.
Buhârî bu nutku Sahîh
'inde buradan başka İlim, Hacc, Bed'u'1-Halk, Tef-sîr (el-Berâe Tefsiri), Fiten
Kitâbları'nda bâzı farklarla ve her yerde ayrı ayrı yollardan rivayet etmiştir.
Bu sebeble usûl bakımından bu nutkun da Arafat nutku gibi, Peygamber'in kendi
dilinden çıktığında kimsenin az veya çok şübhe etmeye ilmen hakkı yoktur.
Rasûlullah'm bu
nutkunun başında evvelâ ay, yıl hesabından bahsetmesi, bunun o devirde can,
mal, nâmûs masuniyeti bakımından çok ehemmiyetli bu-lunmasındandır. Arablar
eski zamanlardan beri haram aylara hürmet edegel-mişler, son yıllarda ise
haksızlık ve çapulculuk için bâzı takvim bozmaları ve değiştirmeleri
yapılagelmişti. İşte Rasûlullah o yıl bu takvim bozukluklarının son bulup
yılların, ayların ve günlerin yerleri Allah'ın gökleri ve yeri yarattığı
gündeki yerlerine geldiğini bildirmiştir.
Bir gün evvelki Arafat hutbesinde Arablar'ın dînî, medenî, iktisadî
bütün bozuk âdetlerini Arafat meydanında yıkmış ve çiğnemiş bulunduğundan,
saha-' bîler, Rasûlullah'm ay, gün ve Mekke'nin adlarını değiştirecek
sanmalarında ma'zûr idiler. Rasûlullah bu hutbesinden sonra kurban kesim yerine
gidip, kurban edilmek üzere hazırlanan yüz deveden altmışüçünü kendisi kesti,
gerisini, yânî otuzyedi deveyi de Alî'ye kestirdi (Müslim, Câbir hadîsi).
[11] Bu başlıktan maksad, imâmın kesmedeki sünnetini
beyândır ki, o da kendisinden önce kimsenin kesmemesi, onun kesmesinden sonra
yakîn ile kesmeleri ve kesme sıfatını öğrenmeleri için imâmın musallada
kesmesidir - Çünkü bu, beyâna muhtâc olunan şeylerdendir- ve namazdan sonra
kesmeye çabuk davranmalarıdır... (Aynî).
[12] Peygamber'in musallada deve nahr ettiği yerin bilinmiş
olması ile başlığın iki cüz'ü de bilinmiş oluyor.
[13] Bu ibâdette imâmın cemâatten önce kesmesinin müstehâb
olduğu anlaşılır. Cemâatin imâmdan evvel kurban kesmesinin mekruh olmasındaki
hikmet, kesme meşguliyeti namaza mâni' olmamak içindir. Namaz kılınıp
bazılarınca hutbe de okunduktan sonra, artık nahr vakti girmiş olur. Ondan
sonra da imâm kurban kesmese de kimler kesecek ise kesmek gerekir. Nüsiikü edâ
için yalnız bir davar kesmek kâfidir. Lâkin efdali Peygamber'e ittibâ ederek
iki koç kurban etmektir...
Musalla, yânî namazgah, Medine'de Mescid'in kapısına bin arşın uzakta
ma'rûf bir yerin ismidir ki, bayramlarda namaz Mescid'de kıhnmayıp orada kılınırdı...
[14] Bunu Ebû Nuyam e/-Mustahrae'mda, Ahmed ibn Hanbel
yolundan senedli olarak rivayet etmiştir.
[15] Bunda kurban yapmakta koçun üstünlüğü hükmü vardır.
[16] Atûd: Henüz yaşma ulaşmamış ve güdülmeyen keçi
oğlağına denir. Bunun bir rivayeti yukarıda geçtiği gibi, bundan sonraki bâbda
daha tafsîlli olarak gelmektedir.
[17] Buhârî bu el-Berâ hadîsini Sahîh 'inin birçok
yerlerinde ve İki Bayram Kitabı'-nda ayrı yollar ve bâzı lafız farklılıklarıyle
getirmiştir. Hadîsin başlığa uygunluğu meydandadır. Ebû Burde ibn Niyâr, o
çebişi sonra kurban etmiş. Râvî eş-Şa'bî'nİn bir rivayeti sonunda da "Haye
hayru nesîketihî = Bu sonra kestiği kurban, kestiklerinin en hayırlısı
oldu" ziyâdesi vardır. Bundan anlaşıldı ki, bu çebiş kurban etmiş olmak,
Ebû Burde'nin hususiyetlerinden olmuş oldu...
[18] Buradaki mutâbaatları bizzat Buhârî ve diğer muhaddisler
senedli olarak rivayet etmişlerdir. Burada geçen ta'bîrler hakkında daha önce
geçen 5. haşiyede Kaamûs Tercemesi'nden bilgiler verilmişti.
[19] Burada ve daha önce de geçen bu "Anâkun
cezeatun" ta'bîri aynı ma'nâda olup atfu tefsirdir.
[20] Müslim'in Âişe'den rivayetinde gözlerinin etrafı,
paçaları ve göğsü kara ak bir koçu getirip yatırdıktan sonra "...
Bismillah, Allâhumme takabbel min Muham-medin ve âli Muhammedin ve min ümmeti
Muhammedin'' demiş ve kurbanını kesmiştir. Tesmiye ederken Besmele'deki "Rahmânu'r-Rahîm" sıfatlarını da
zikretmek o makaama münâsib düşmez. Tesmiye vâcib ve kesme esnasında tekbîr
almak ve hayvanı sol yanma yatırıp boynunun sağ yanına basmak müste-hâbdır..
[21] Bu ta'lîki Abdurrazzâk senedli olarak rivayet
etmiştir.
[22] Ebû Musa'nın bu fiilini de el-Hâkim, el-Müstedrek'te
Müseyyeb ibn Râfi' yolundan "Ebû
Mûsâ kızlarına kurbanlarınızı kendi
ellerinizle kesiniz diye emrederdi" lafzıyle rivayet
etmiştir. Senedi de sahîhtir. Bunda kadınların kesmeyi güzel yapar oldukları takdîrde
kendi kurbanlarını kesmelerinin caiz olacağı hükmü vardır (Aynî).
[23] Başlığa uygunluğu "RasûluIIah kadınları adına
sığır kurban etti" sözünden alınabilir. Çünkü Peygamber, kadınları adına,
onların izniyle kesmiştir, dediler.
Bu hadîsin bir rivayeti, yalçında "Yolcu ve kadın için kurban
bâbı"nda geçmişti.
[24] Başlığa uygunluğu "tik yapmaya başlayacağımız
şey, namaz kılmamızdır, sonra dönüp kurban kesmemizdir" sözlerinden
alınır. Bu hadîsten de kurbanın namazdan sonra kesilmesi sünnet olduğu ve bundan
evvel kesenin tekrar kesmesi gerekeceği anlaşılıyor.
[25] Hadîs birçok yerde geçti. Biz bunu "Et arzu
olunması babı' 'nda da zikretmiştik.
[26] Başlığa uygunluğu meydandadır. Bunun bir rivayeti îki
Bayram Kitâbı'nda, "İmâmın ve insanların bayram hutbesi esnasında kelâm
etmeleri bâbı"nda geçmişti. Bir rivayeti de yakında Zebîhalar'da,
"Peygamber'in: "Allah'ın ismi ile kessin " kavli babı' 'nda
geçti. Kurban kesmenin vâcibliğine kaail olan bu hadîsle hüccet getirmiştir.
[27] Başlığa uygunluğu "Namazı kılıp ayrılmadıkça
kurban kesmesin " sözünden alınır. Bir de "Bu senin acele edip
kestiğin birşeydir" sözünden de alınır. Çünkü bunun ma'nâsi, bu kurban
yerine geçmez, onun için tekrar kesilmesinden başka kurtuluş yoktur, demektir.
[28] Bunun bir rivayeti yakında geçmişti. Hayvanı sol
tarafı üstüne yatırdıktan sonra daha iyi tesbît etmek, hayvanın debelenmemesi
ve kesmeye muktedir olması için kesenin kendi ayağını hayvanın sağ boynu
üzerine koyması müstehâb olur. Çünkü bu bıçağı tutmakta ve hayvanın başını sol
el ile tutmakta daha kolaylaştırıcı olur (Kastallânî).
[29] Hadîsin başlığa uygunluğu "Tekbîr
getirerek..." sözündedir. Bunun bir rivayeti yakında geçmişti.
[30] Başlığa uygunluğu "Rasûlullah'a haram
olmuyordu" sözündedir. Bunun bir rivayeti Hacc Kitâbı'nda, "Kurbanlıklara
gerdanlık takılması bâbf'nda geçmişti. Mesrûk'un "Bir adam" diye
söylediği kimse dahî Ziyâd ibn Ebîh'tir (Kastallânî).
[31] Bunun bir rivayeti Cihâd'da geçmişti. Başlığa delâleti
açıktır. Bu hadîs, kurban etinin üç kısma ayrılıp, bir parçası sahibine, bir
parçası zengin ve fakîrlere hediye, birisi de ev azığı olarak alıkonulmasına
delâlet etmiştir.
[32] Bu hadîsin râvîleri Medîneli'dir, bunda üç tabiî;
Yahya, el-Kaasım ve onun şeyhi; iki de sahâbî vardır: Ebû Saîd, Katâde ibn
Nu'mân (R).
[33] Bu hadîsin ilk kısmında kurban etinden sahibinin üç
günden fazla yemesi ve kavurup azık edinmesi yasak edilmiştir. İkinci kısmında
ise bu nehyin bir sebebe, halkın o yıl geçim hususunda zorluk çekmesi
gerekçesine dayandığı beyân edilmiş ve o zaruretin gitmesi üzerine artık
kendilerinin yemeleri, muhtaçlara dağıtıp yedirmeleri ve bir kısmını da kavurup
azık edinmeleri emredilmiştir. Bu suretle üç günden sonraları da yemelerine
cevaz verilmiştir.
Alimlerin ve fakîhlerin cumhuruna göre kurban etinin üç günden fazla zamanda
yenilmesi ve bir kısmının azık edinilmesi mubahtır. Bu cumhur içinde Dört
Mezheb İmâmı ile bunların talebeleri de dâhildir. Bu hususta bu Seleme
hadîsinin ikinci kısmiyle ve başka hadîslerle istidlal etmişlerdir... (Aynî).
[34] Başlığa uygunluğu "Bu nehy azimet değildi (yânî
kesin ve devamlı değildi)" sözünden alınır.
[35] Beyhakî, Şafiî'den şunu nakletmiştir: Kurbanların
etlerini üç günden fazla zamanda yemekten nehy, aslında tenzih içindi. Bu,
Yüce Allah'ın: "İşte bunlardan yiyin, yoksulu, fakiri doyurun"
(el-Hacc:28) {"Biz kurbanlık develeri de sizin için Allah'ın şeâirinden
kıldık. Onlarda sizin için hayır vardır. O hâlde onlar ayakta dururlarken
üzerlerine Allah 'in ismini anın. Yanları üstü düştükleri vakit de ondan hem
kendiniz yiyin, hem ihtiyâcını gizleyen ve gizlemeyip dilenen
fakirlereyedirin" -Âyet:36-) kavlindeki emir gibidir. Sahîh olan Âişe'nin
dediği gibi, o nehy, kesin ve devamlı değildi... (Kastallânî).
[36] Bu da İbn Umer'in şahsî olarak o eski emre tutunması
olabilir.
Müslim de Bureyde'den şunu rivayet etmiştir: Rasûlullah buyurdu kî;
"Ben sizleri kabirleri ziyaret etmekten nehyetmişüm; artık kabirleri
ziyaret edebilirsiniz. Ben sizleri kurbanların etlerim üç günden fazla
tutmanızdan da nehyetmişüm. Artık bundan sonra size nasıl uygun görülürse
öylece tutabilirsiniz... " Bu, kendisinde nâsih ile mensûhun beraberce
tasrîh edildiği hadîslerdendir. Müslim, Kitâbu'I-Edâhî'den ayrı bir bâbda bu
konudaki hadîsleri pek güzel bir sıra ile tesbît etmiştir: Müslim Ter., VI,
184-191 "1969-1976.