28-EBVABU'L-UMRE. 2

1- Umre'nin Vucübu ve Fazileti Babı 2

2- Hacc Yapmadan Evvel Umre Yapan Kimse Babı 2

3- Bab: Peygamber (S) Kaç Kerre Umre Yaptı?. 2

4- Ramazan Ayında (Yapılacak) Umre Babı 3

5- Muhassab Gecesinde ve Ondan Başka Gecelerde Umre Yapmak Babı 4

6- Tenim Mevkiinden Umre Yapmak Babı 4

7- Haccı Tamamladıktan Sonra Kurbansız Olarak Umre Yapmak Babı 5

8- Umrenim Ecri Yüklenilen Yorgunluk Mikdarına Göredir Babı 5

9- Umre Yapan Kimse, Umre Tavafını Yaptıktan Sonra Mekke'den Çıktığı Takdirde, Umre Tavafı Ona Veda Tavafı Yerine Kafi Gelir Mi? Babı 5

10- Bab: İnsan Haccda Yapacağı Şeyleri Umre'de de Yapar 6

11- Bab: Umre Yapan Kişi İhramdan Ne Zaman Çıkar?. 7

12- İnsanın Haccdan Yahud Umreden Yahud Gazve Seferinden Döndüğünde Söyleyeceği Sözler Babı 8

13- Gelmekte Olan Hacıları Karşılamak ve Üç Kişiyi Bir Binek Hayvanı Üzerine Bindirmek Babı 8

14- Yolcunun (Kendi Menziline) Gündüzleyin Gelmesi Babı 8

15- Yolcunun Ailesi Yanına Öğle İle Akşam Arasındaki Zaman İçinde Girmesi Babı 8

16- Bab: Yolcu, Gelmek İstediği Şehire Ulaştığı Zaman, Ailesi Yanına Gece İçinde Gelmez  8

17- Şehre Ulaştığı Zaman Bineğini Sür'atlendiren Kimse Babı 8

18- Yüce Allah'ın: 'Evlere kapılarından gelin.,. (el-Bakara: 189) Kavli Babı 9

19- Bab: 9

20- Yolcu Yürümek Kendisi İçin Mühim Olduğu Zaman Ailesine Dönüşü Çabuklaştırır Babı 9


Rahman ve Rahim olan Allah'ın ismiyle

28-EBVABU'L-UMRE

(Umre Bâbları) [1]

 

1- Umre'nin Vucübu ve Fazileti Babı [2]

 

Ve îbn Umer (R): Her bir kimse üzerinde muhakkak bir hacc ve bir umre borcu vardır, demiştir [3]. İbn Abbâs (R) da: Şübhesiz ki umre, Allah'ın Kitâbi'nda hacc ile beraber zikredilmiştir: "Haca da, umreyi de Allah için tam yapın..." (ei-Bakara: i96) buyuruldu, demiştir [4].

 

1-....... Ebû Salih Zekvân es-Semmân'dan; o da Ebû Hureyre(R)'den haber verdi ki, Rasûlullah (S): "Umre, diğer umreye ka­dar ikisi arasındaki zaman içinde işlenilen (küçük) günâhlara keffâreîtir. Mebrûr (yâni kabul edilmiş) hacc ise: onun karşılığı (bâ­zı günâhların afvedilmesi değil;) ancak cennettir" buyurmuştur [5].

 

2- Hacc Yapmadan Evvel Umre Yapan Kimse Babı

 

2-.......Bize İbnu Cureyc haber verdi ki, İkrime ibnu Hâlid, İbn Umer'e haccdan evvel yapılan umreyi sormuş, İbn Umer (R): Be's yok­tur (haccdan evvel umre yapılabilir), diye cevâb vermiştir.

İkrime ibn Hâlid dedi ki: İbnu Umer: Peygamber (S), hacc yap­madan evvel umre yaptı, dedi.

Ve İbrâhîm ibn Sa'd söyledi ki, Muhammed ibn İshâk şöyle de­miştir: Bana İkrime ibnu Hâlid tahdîs edip şöyle dedi: Ben İbn Umer'e bunu sordum, deyip yukarıki hadîsin benzerini haber vermiştir [6].

 

3-.......Bize İbn Cureyc haber verdi: İkrime ibnu Hâlid: Ben İbn Umer'e, bu haccdan evvel umre yapma mes'elesini sordum, deyip yu­karıki hadîsin benzerini söylemiştir.[7]

 

3- Bab: Peygamber (S) Kaç Kerre Umre Yaptı?

 

4-....... Müfessir Mucâhid ibn Cebr şöyle demiştir: Ben, Urve ibnu'z-Zubeyr ile beraber Medine Mescidi'ne girdim. Abdullah ibn Umer'i Âişe'nin hücresine dayanıp oturmuş hâlde bulduk. Bâzı in­sanlar da Mescid'de kuşluk namazı kılıyorlardı. Biz, İbn Umer'e bun­ların kuşluk vaktinde mescidde toplanıp kıldıkları namazlarını (yânî bunun hükmünü) sorduk.

İbn Umer:

— (Kuşluk namazı için bu sıfatta mescidde toplanmaları) bid' attır, diye cevâb verdi.

Sonra Urve, İbn Umer'e:

  Rasûlullah (S) kaç kerre umre yaptı? diye sordu. İbn Umer:            

  Birisi receb ayında olmak üzere dört umre yaptı, dedi.

Biz, İbn Umer'in bu son cevâbındaki hatâyı kendisine redd et­meyi istemedik. Bü sırada biz, mü'minlerin anası Âişe'nin, kendi odası içinde dişlerini fırçalamasından çıkan hışırtıyı işittik. (İzin alarak ya­nına girdiğimizde) Urve, teyzesi sıfatıyle Âişe'ye:

— Yâ anne! Ey Mü'minlerin Annesi! Ebû Abdirrahmân Abdul­lah ibn Umer'in söylemekte olduğu sözü işitmiyor musun? dedi.

Âişe:                                                                                     

  Ne söylüyor? dedi. Urve ibn Zubeyr:

  İbn IJmer; Rasûlullah, biri recebde olmak üzere, dört umre yaptı diyor, dedi. Âişe:

— Allah, Ebû Abdirrahmân'a rahmet etsin! Rasûluüah'ın yap­tığı umrelerin hepsine kendisi muhakkak şâhid olmuştur. Hâlbuki Ra­sûlullah receb ayında kat'iyyen umre yapmamıştır, dedi [8].

 

5-.......Urvetu'bnu'z-Zubeyr şöyle demiştir: Ben (teyzem) Âi­şe'ye: (İbn Umer'in: Peygamber, biri recebde olmak üzere, dört um­re yaptı sözünü) sordum. Âişe:

— Rasûlullah (S) receb ayında umre yapmadı, dedi [9].

 

6-.......Katâdeibn Diâme şöyle demiştir: Ben Enes ibn Mâlik'e:

— Peygamber (S) kaç kerre umre yaptı? diye sordum.

— Dört umre yaptı: Müşriklerin, kendisini Mekke'ye girmekten men' ettikleri altıncı hicret yılının zu'1-ka'de ayında ki Hudeybiye Um­resi; Rasûlullah'm Mekkeliler'le sulh anlaşması yapmış oldu£ yılın gelen senesi zu'1-ka'desinde yaptığı (kaza) umresi; zannedersem Hu-neyn ganimetini taksim ettiği zaman olan (hicretin sekizinci senesin­deki) Cı'râne umresidir, dedi.

Katâde dedi ki: Ben Enes'e: ?(RH.  — Rasûlullah kaç hacc yaptı? diye de sordum.

Enes: %1:

 — Bîr hacc yaptı, diye cevâb verdi [10].

 

7-.......Katâde şöyle demiştir: Ben Enes'e (Peygamber kaç um­re yaptı diye) sordum. Enes:

— Peygamber, Mekkeliler kendisini geri çevirdiği yerde Hudey-biye umresi; Hudeybiye'den sonra gelen senedeki kaza umresi; seki­zinci sene zu'1-ka'desinde (Cı'râne'de) bir umre ve haccı ite beraber bir umre yaptı, dedi [11].

 

8-.......BizeHemmâm, yukarıda geçen isnâdlatahdîsetti. Bunda Enes: Rasûlullah (S) dört defa umre yaptı; bunlardan yalnız haccı İle beraber yaptığı umresi müstesna, diğerleri hep zu'1-ka'de ayında­dır: Hudeybiye'den dönüşteki umresi; ertesi yıldaki umresi; Huneyn ganimetlerini dağıttığı yer olan Cı'râne'den yaptığı umresi ve haccı ile beraber yaptığı bir umre, demiştir [12].

 

9-.......Bize İbrâhîm ibn Yûsuf, babası Yûsuf ibn İshâk'tan tahdîs etti. O şöyle demiştir: Ben Mesrûk'a, Atâ'ya ve Mucâhid'e: .       — Rasûlullah kaç defa umre yaptı? diye sordum. Onlar:

— Rasûlullah (S) hacc yapmadan önce zu'1-ka'de ayı içinde um­re yaptı, dediler. ı       Ve dedi ki: Ben el-Berâ ibnu Âzib(R)'den işittim. O: Rasûlullah (S) hacc etmezden evvel zu'1-ka'de ayı içinde iki kerre umre yaptı, diyordu [13].

 

4- Ramazan Ayında (Yapılacak) Umre Babı

 

10-.......Atâ şöyle demiştir: Ben İbn Abbâs'tan işittim. O bize haber verip şöyle diyordu:

Rasûlullah (S) Ensâr'dan bir kadına - İbn Abbâs bu kadının is­mini söyledi amma ben şimdi onun ismini unuttum

  "Seni bizimle beraber hacc yapmandan alıkoyan mania ne­dir?" diye sordu.

Kadın:

— Bizim bir su taşıyan devemiz vardı. Bu su devesine Ebû Fu-lân ile oğlu binip hacca gittiler -Kadın, kendi kocası ile kendi oğlunu kasdetmiştir-. Evde bir su çekme devesi bıraktı. Biz de onunla bah­çemizi suluyoruz, dedi.

  "Ramazân ayı olduğu zaman sen, o ay içinde bir umre yap. Çünkü ramazân içinde (yapılacak) bir umre (sevâbca) bir hacc (gi-bi)dır yâhud -Rasûîullah'ın söylediğinden olarak- ona yakındır" buyurdu [14].

 

5- Muhassab Gecesinde ve Ondan Başka Gecelerde Umre Yapmak Babı

 

11-....... Bize Hişâm, babası Urve'den tahdîs etti ki, Âişe (R) şöyle demiştir: Bizler Rasûlullah'ın beraberinde zu'1-ka'deyi tamam­layıcılar, zu'1-hicce hilâlini karşılayıcılar olarak, yânı zu'1-hicceye doğru Medine'den yola çıktık [15]. Nihayet Rasûlullah (S) bizlere: "Sizlerden-her kim hacc niyetiyle ihrama girip telbiye etmek isterse, öylece ihra­ma girsin ve telbiye etsin. Umre niyetiyle ihrama girip telbiye etmek isteyen de, umre niyetiyle ihrama girip telbiye etsin. Ben de eğer kur­banlık sevketmemiş bulunaydım, muhakkak umre ile ihrama girer, telbiye ederdim" buyurdu.

Âişe dedi ki: Bizden kimimiz umre niyetiyle ihrama girip telbiye etti. Kimimiz de hacc niyetiyle ihrama girip telbiye etti. Ben de umre niyetiyle ihrama girip telbiye edenlerden idim. Ben hayızh olduğum hâlde arefe günü bana yaklaştı. Ben hâlimi Peygamber'e şikâyet et­tim. Peygamber (S): "Umrenden vazgeç! Yıkanmak üzere başının saç­larını çöz, taran ve hacc niyetiyle ihram ve telbiye et!" buyurdu. (Hacc fiillerini bitirip de) Muhassab gecesi olduğu zaman beraberimde kar­deşim Abdurrahmân'ı Ten'îm mevkiine yolladı. Ben de (evvelce baş­lamış olduğum o) umremin yerine, oradan bir umre niyetiyle ihrama girip telbiye ettim [16].

 

6- Tenim Mevkiinden Umre Yapmak Babı

 

12-.......Bize Sufyân ibnu Uyeyne, Amr ibn Dinar'dan tahdîs etti. O Amr ibn Evs'ten işitmiştir ki, Ebû Bekr'in oğlu Abdurrah-mân ona; Peygamber(S)'in kendisine, kızkardeşi Âişe'yi bineğinin ar-> kasına bindirmesini ve ona Ten'îm'den umre yaptırmasını emretmiş olduğunu haber vermiştir.

Sufyân bir kerre: Ben Amr ibn Dinar'dan işittim; ben bunu Amr ibn Dinar'dan kaç kerreler işittim, demiştir [17]

 

13-.......Atâ şöyle demiştir: BanaCâbir ibnu Abdillah (R) şöy­le tahdîs etti: Peygamber (S) ve sahâbîleri hacc niyetiyle ihrama girip telbiye ettiler. İhrama girdiklerinde Peygamber ile Talha'dan başka kimsenin beraberinde kurbân yoktu. Bir de Yemen'den gelmiş olan Alî'nin beraberinde kurbanlık hayvan vardı. Alî: Ben Rasûlullah'ın ihrama girdiği gibi ihrama girip telbiye ettim, demişti. (Mekke'ye gel­diğimizde) Rasûlullah, sahâbîlerine: (İhrama girerken niyet ettikleri) haccı umreye çevirmelerine, Ka'be'yi tavaf etmelerine, sonra saçları­nı kısaltmalarına ve ihramdan çıkmalarına izin verdi. Yalnız berabe­rinde kurbân bulunanların ihramdan çıkmamalarını emretti. (Haccı umreye çevirmeye me'mûr olan sahâbîler bu hâle taaccüb ederek:)

— Biz, cinsiyet âletlerimiz menî damlatır hâlde Minâ'ya gidece­ğiz (de Rasûlullah ihrâmlı kalacak)! dediler.

Sahâbîlecin bu sözü Peygamber'e ulaşınca:

  "Hacc aylarında umrenin cevazını şimdi bildiğim gibi ihra­ma girerken de bilmiş olaydım, kurbanlık sevk etmezdim. Ve yanım­da kurbânım olmasaydı, şimdi ben de sizin gibi ihramdan çıkardım " buyurdu.

Âişe de hayz oldu. Âişe bu hâlinde hacc menseklerinin hepsini yerine getirdi, yalnız Beyt'i tavaf etmedi. Râvî dedi ki: Temizlenince Beyt'i tavaf etti. Akabinde:

— Yâ Rasûlallah! Sizler bir umre ve bir hacc ile gideceksiniz de, ben bir hacc ile mi gideceğim? dedi.

Rasûlullah, Ebû Bekr'in oğlu Abdurrahmân'a: Âişe'nin berabe­rinde Ten'îm'e kadar çıkmasını emretti. Böylece Âişe haccdan sonra zu'1-hicce ayının içinde bir umre yaptı [18].

Ve Suraka ibn Mâlik ibn Cu'şum, Peygamber (S) Akabe'de Aka­be Cemresi'ne taş atarken Peygamber'e kavuştu da:

— Yâ Rasûlallah! Hacc aylarında umre yapmak işi husûsî ola­rak sizlere mi mahsûstur? diye sordu.

Rasûlullah:

  "Hayır (yalnız bize hass değildir); fakat kıyamete kadar daimîdir" buyurdu [19].

 

7- Haccı Tamamladıktan Sonra Kurbansız Olarak Umre Yapmak Babı

 

14-....... Âişe (R) haber verip şöyle dedi: Bizler Rasûlullah'ın beraberinde zu'1-hicce hilâline doğru Medine'den yola çıktık. Rasû­lullah (mîkaatta): "Her kim umre niyetiyle ihrama girmek isterse öy­lece ihrama girip telbiye etsin. Ve hacc niyetiyle ihrama girip telbiye etmek isteyen de hacc niyetiyle ihrama girip telbiye etsin. Ben de eğer kurbanlık sevk etmemiş bulunaydım, muhakkak umre niyetiyle ih­rama girip telbiye ederdim" buyurdu. Bunun üzerine sahâbîlerden kimi umre niyetiyle ihrama girip telbiye etti, kimi de hacc niyetiyle ihrama girip telbiye etti. Ben de umre niyetiyle ihrama girip telbiye edenlerden idim. Ben Mekke'ye girmeden önce (Şerif mevkiinde) ha-yızlandım. Ben hayızh iken arefe günü gelip çattı. Ben hâlimi Rasü-lullah'a şikâyet edip söyledim. Rasûlullah: "Umreni bırak, başının saç örgülerini çöz, taran ve hacc niyetiyle telbiye et!" buyurdu. Ben de öyle yaptım. Nihayet (haccı bitirdikten sonra) Muhassab'da kal­dığımız gece olunca Rasûlullah, erkek kardeşim Abdurrahmân'ı, be­raberimde Ten'îm'e yolladı. Abdurrahmân, Âişe'yi bineğinin arka tarafına bindirip götürdü. Âişe oradan evvelce başladığı umresinin yerine, yeni bir umre niyetiyle ihrama girip telbiye etti. Böylece Al­lah, Âişe'nin haccını ve umresini yerine getirdi. Ve bu umreden do­layı keffâret olarak ne kurbân, ne sadaka, ne de oruç tutmak lâzım geldi [20].

 

8- Umrenim Ecri Yüklenilen Yorgunluk Mikdarına Göredir Babı

 

15-.......el-Kaasımileel-Esved; ikisi şöyle demişlerdir: Âişe(R):

— Yâ Rasûlallah! İnsanlar hacc ve umre ibâdetlerinin ikisini de yapmış olarak dönüyorlar; ben ise bir hacc ibadetiyle dönüyorum, dedi.

Peygamber tarafından kendisine:

  "Bekle, temizlendiğin zaman, Ten'îm'e kadar çık, oradan um­re niyetiyle ihrama girip telbiye et! (Umreni tamamladıktan sonra) fulân yere bizim yanımıza gel! Lâkin yapacağın umre, senin yükle­neceğin harcama mikdârına göre veyâhud uğrayacağın yorgunluk nev'-ine, derecesine göredir" buyurdu [21].

 

9- Umre Yapan Kimse, Umre Tavafını Yaptıktan Sonra Mekke'den Çıktığı Takdirde, Umre Tavafı Ona Veda Tavafı Yerine Kafi Gelir Mi? Babı

 

16-....... Âişe (R) şöyle demiştir: Bizler, hacc ayları içinde ve hacc haramları içinde (yânî hacc hâlleri, hacc yerleri, hacc zamanları içinde) hacc niyetiyle ihrama girip telbiye ediciler olarak (Medine'­den yola) çıktık. Nihayet (Mekke'nin hududu olan) Şerif mevkiinde konakladık. Peygamber (S) sahâbîlerine:

  "Her kimin yanında kurbânı yoksa ve haccını umreye çevir­mek isterse, o böyle yapsın. Beraberinde kurbânı olan kimseye gelin­ce, o haccını umreye çevirmesin!" buyurdu.

Peygamberin yanında ve sahâbîlerinden mâlî kuvvet sahibi olan bir takım kimselerin yanlarında kurbanlıkları vardı. Bunlar için um­re (yapmak mümkin) olmadı. Şerifte ben hayızlandım. Peygamber yanıma girdi. Ben (hacc menseklerini yerine getiremiyeceğim diye) ağ­lıyordum [22]. Peygamber:

  "Seni ağlatan nedir?" diye sordu. Ben de:

— Seni, sahâbîlerine söylemiş olduğun sözlerini söylerken işit­tim. Ben ise umreden (tavaf ve sa'y etmekten) men' olundum, dedim.

Peygamber:

— "Hâlin nedir?" diye sordu. I    Ben:

  Namaz kılamıyorum, dedim. Peygamber:

  "Bu hâl sana zarar vermez. Sen de Âdem kızlarından bir ka­dınsın. Onların üzerine yazılmış olan şey, senin üzerine de yazılmış­tır. Sen hacc niyetinde sabit ol. Umulur ki, Allah seni umre ile de rızıklandıracaktır" buyurdu.

Âişe dedi ki: Artık ben Peygamber'in emrettiği gibi hacc niye­tim içinde bulundum. Nihayet hacc fiillerini bitirip de Minâ'dan da­ğıldığımız ve akabinde, Muhassab'da konakladığımız zaman, Rasûlullah kardeşim Abdurrahmân'ı çağırdı ve:

  "Kızkardeşin Âişe'yi Harem 'den çıkar da umre niyetiyle ih­rama girip telbiye etsin. Sonra umre tavafınızı bitirdiğinizde ben siz­leri işte burada bekliyorum!" dedi.

Biz umremizi bitirince gecenin ortasında oraya geldik. Rasûlullah:

 "Umrenizi yapıp bitirdiniz mi?" diye sordu. Ben:

  Evet (yapıp bitirdik), dedim.

Bunun üzerine Rasûlullah, sahâbîleri için de hareket emrini ni­da ettirdi. İnsanlar ve sabah namazından evvel Beyt'i veda tavafı eden­ler de hep hareket ettiler [23]. Sonra Rasûlullah kendisi de Medine'ye yönelerek yola çıktı.

 

10- Bab: İnsan Haccda Yapacağı Şeyleri Umre'de de Yapar [24]

 

17-.......Bize Atâtahdîs edip şöyle dedi: Bana Ya'lâibnUmeyye'nin oğlu Safvân, babasından tahdîs etti (O, şöyle demiştir): Pey­gamber Cı'râne'de iken yanına bir kimse geldi. Gelen kimsenin üzerinde hem bir cübbe vardı, hern de kendisinde halûk denilen gü­zel koku eseri -yâhud da sarı boya demiştir- bulunuyordu. Bu zât Pey-gamber'e:

  Umremde bana nasıl yapmamı emredersin? dedi.

Tam bu sırada Allah Peygamber'e vahiy indirdi de Peygamber (S) hemen bir bezle örtüldü. Ve ben de, üzerine vahiy indirilirken Pey-gamber'i görmüş olmamı çok arzu etmiştim. Umer hemen bana:

— Gel! Üzerine Allah vahiy indirmiş olduğu hâlde Peygamber'e bakman seni sevindirir mi? dedi.

Ben:

  Evet, dedim.

Umer örtünün bir tarafım kaldırdı. Ben (başımı örtünün içine sokup) Peygamber'e baktım. Peygamber'in bir nevi' horuldaması var­dı. Râvî dedi ki: Zannediyorum, erkek deve yavrusunun horuldama­sı gibi, dedi. Peygamber'den bu hâl açılınca:

  "Umreden soran kimse nerede?" buyurdu. (Yanına birisi getirildi, ona:)

  "Kendinden bu cübbeyi çıkar, elbisen ve bedenindeki bu ko­kunun izini yıka. Sarı boyayı dapampâk temizle (Bir zabta göre: Sa­rı boyadan sakın)! Haccında yapacağın fiillerin benzerini umren içinde de1 yap!" buyurdu [25].

 

18-.......Urve şöyle demiştir: Ben Peygamber'in zevcesi ve tey­zem Âişe'ye şunu söyledim. Ben bunu söylediğim zaman yaşı küçük bir genç hâlinde idim:

  Mübarek ve müteâlî olan Allah'ın şu kavli hakkında re'yin nedir?: "Şübheyok ki Safa ile Merve Allah 'in alâmetlerindendir. İş­te kim o Beyt 'i hacc veya umre ile ziyaret ederse, bunları güzelce ta­vaf etmesinde üzerine bir be's yoktur. Kim gönlünden koparak bir hayr işlerse (mükâfatını görür). Çünkü Allah tâatlerin ecrini veren ve hakkıyle bilendir" (ei-Bakara: ıs8>. Ben, Safa ile Merve arasında do-laşmamaktan dolayı hiçbir kimse üzerine günâh olacağını zannetmi­yorum, dedim. Âişe:

— Hayır, âyetin ma'nâsı asla dediğin gibi değildir. Eğer bu âye­tin ma'nâsi senin söylemekte olduğun gibi olaydı, âyet: "Safa ile Merve arasında dolaşmamakta günâh yoktur" suretinde olurdu. Bu âyet, Ensâr hakkında indirilmiştir. Onlar İslâm'dan evvel Menât putuna ibâdet için telbiye ediyorlardı. Menât putu Kudeyd mevkiinin hiza­sında bulunuyordu. Onlar (kendi putları karşısında bulunan) Safa ile Merve putları arasında sa'y etmeyi günâh sayarlardı. İslâm Dîni ge­lince Ensâr bunu Rasûlullah'a sordular. Bunun üzerine Yüce Allah: "Şübhe yok ki Safa ile Merve Allah'ın alâmetlerindendir. İşte kim o Beyt 7 hacc veya umre niyetiyle ziyaret ederse, bunları güzelce ta­vaf etmesinde üzerine bir günâh yoktur... " (el Bakara: i58> âyetini in­dirdi [26].

 

Sufyân ibn Uyeyne ve Ebû Muâviye, Hişâm'dan yaptıkları riva­yette, Hişâm, Urve'den; o da Âişe'den; onun: "Safa ile Merve arası­nı dolaşmadikça Allah bir kimsenin haccını ve umresini tamam etmez" dediğini ziyâde etmişlerdir [27].

 

11- Bab: Umre Yapan Kişi İhramdan Ne Zaman Çıkar?

 

Ve Atâ, Câbir'den söyledi ki, Peygamber (S) (Veda Haccı'nda beraberinde bulunan) sahâbîlerine niyet etmiş oldukları hacclarını umreye çevirmelerini, Beyt'i ve Safa ile Merve arasını dolaşmalarını, sonra saçlarını kısaltıp ihramdan çıkmalarını emretmiştir [28].

 

19-.......Abdullah ibnu Ebî Evfâ (R) şöyle demiştir: Rasûlullah (S) -Hudeybiye anlaşmasının hükmü ile olan- kazıyye umresini yaptı. Biz de O'nun beraberinde bu umreyi yaptık. Rasûlullah Mek­ke'ye girince Beyt'i tavaf etti. Biz de O'nun beraberinde Beyt'i tavaf ettik. Rasûlullah Safa ile Merve'ye gelip onlar arasında sa'y etti. Bizler de O'nun beraberinde bu iki tepeye gelip, O'nun beraberinde sa'y et­tik. Bu sırada biz Rasûhıllah'ı, Mekke ahâlîsinden herhangibir kim­senin O'na atış yapmasından perdeleyip koruyorduk.

Râvî İsmâîl dedi ki: Benim bir arkadaşım, Abdullah ibn Ebî Evfâ'ya:

— Rasûlullah o zaman Ka'be'ye girdi mi? diye sordu.

O:

  Hayır, Rasûlullah o umrede Ka'be'ye girmedi, dedi.

Arkadaşım, yine Abdullah'a:

— Bize Rasûmuah'ın Hadîce bintu Huveylid için söylediği sözü

tahdîs et, dedi.

Abdullah ibn Ebî Evfâ da:

— Rasûlullah: "Hadîce'yi cennette inciden yapılmış bir evle müj­deleyiniz ki, onun içinde gürültü yoktur, çalışıp yorulma yoktur" bu­yurdu [29].

 

20-.......Amr ibnu Dînâr şöyle demiştir: Biz İbnu Umer'e: Um­resinde Beyt'i tavaf etmiş, fakat henüz Safa ile Merve arasında sa'y etmemiş olan kimse kadınına gelebilir mi? diye sorduk. İbn Umer: Peygamber (S) Mekke'ye geldi, Beyt'i yedi kerre dolaştı, İbrâhîm Ma-kaamı'nm arkasında iki rek'at namaz kıldı, akabinde Safa ile Mer­ve arasında yedi kerre dolaştı. Ve: "Muhakkak kisizeAUah Elçisi'nde pek güzel bir örnek vardır"(ei-Ahzâb: 2i) dedi.

Amr ibnu Dînâr dedi ki: Biz İbnu Umer'e sorduğumuz şeyi Câ­bir ibn Abdillah'a da sorduk. O da: Sakın hâ! Safa ile Merve arasını dolaşrnadıkça kadınına yaklaşmasın, dedi[30].

 

21-....... Ebû Mûsâ (R) şöyle demiştir: Ben (Yemen'den Mek­ke'ye), Peygamber'in yanına geldim. Peygamber Mekke'nin Bathâ'-sında devesini çökertmiş (yânî burada konaklamış) hâldeydi. Peygamber bana:

  "Hacca niyet ettin mi?" diye sordu.                              

Ben:

 Evet (niyet ettim), dedim. Peygamber:

  "Hangi nevi' hacc ile ihrama girip telbiye ettin?" dedi.

  Peygamber'in ihrâmlanması gibi ihrama girmekle Lebbeyk okudum, dedim.

Peygamber:

  "Güzel yaptın! Sen Bey t'i tavaf et, Safa ile Merve arasını da sa'y et, sonra da ihramından çık!" buyurdu.

(Benim beraberimde kurbanlığım yoktu.)

Ben Beyt'i tavaf ve Safa ile Merve arasını sa'y ettim. Sonra (ih­ramdan çıkıp) Kays'tan bir kadına geldim. Kadın başımı tarayıp ayık­ladı. Sonra terviye günü niyetiyle ihrama girip telbiye ettim.

Artık ben hacc fiillerini soranlara hep böyle fetva verir oldum. Nihayet Umer'in halifelik zamanı olunca, O:

  Allah'ın Kitâbı'nı alırsak, o bizlere: "Haca da, umreyi de Allah için tam yapın... " (ei-Bakara: 196) diye tamamlamakla emrediyor. Eğer Peygamber'in sözünü alırsak,   şübhesiz Peygamber de kur­bânı yerine ulaşıncaya yânî kesilinceye kadar ihramdan çıkmamıştır, dedi [31].

22-.......Abdullah ibn Keysân tahdîs edip şöyle demiştir: Esma her ne zaman Mekke'deki Hacûn mevkiine uğrarsa, şu sözleri söy­lerdi: Allah, Muhammed'e salât etsin, yemîn olsun biz (Veda Hac-cı'nda) O'nun beraberinde işte bu Hacûn mevkiine inmiştik. O günlerde biz, yükü hafîf, biniti az, azıkları az kimselerdik. Ben, kız-kardeşim Âişe, Zubeyr ve (bizim gibi kurbân sevk etmeyen) fulân ve fulân kişiler (haccı fesh ile) umre yaptık. Bizler Beyt'e el sürüp tavaf edince (sa'y ve saç kısalmasından sonra) ihramdan çıktık ve sonra hacc için öğle akabinde yeniden ihrama girdik [32].

 

12- İnsanın Haccdan Yahud Umreden Yahud Gazve Seferinden Döndüğünde Söyleyeceği Sözler Babı

 

23-.......Bize Mâlik, Nâfi'den; o da Abdullah ibn Umer'den ha ber verdi (O şöyle demiştir): Rasûlullah (S) gazve seferinden yâhud haccdan yâhud umreden döndüğü zaman, arazîden her yüksek yer üzerinde üç defa tekbîr getirir, sonra şunları söylerdi: *%â ilahe ille'-llâhu vahdehu la şerike lehu. Lehu H-mülkü ve lehu 1-hamdu ve huve alâ külli şey'in kadir. Âyibûne tâibûne âbidûne sâcidûne li-Rabbina hâmidûn. Sadaka'ilâhu va'dehu ve nasara abdehu ve hezeme'l-ahzâbe vahdehu ( = Yoktur tapacak, Çalap'tır ancak. O birdir, O'nun orta­ğı yoktur. Mülk O'nundur, hamd O'nundur. O herşeye güç yetiren-dir. Biz ancak Rabb'imize dönücüleriz, tevbe edicileriz, ibâdet edicileriz, secde ediciler ve hamd edicileriz. Allah va'dinde doğru söy­lemiş, kuluna yardım etmiş, bütün düşman cem'iyetlerini yalnız başı­na bozguna uğratmıştır)" [33].

 

13- Gelmekte Olan Hacıları Karşılamak ve Üç Kişiyi Bir Binek Hayvanı Üzerine Bindirmek Babı

 

24-.......Bize Hâlid el-Hazzâ\ îkrime'den tahdîs etti ki, İbn Abbâs (R) şöyle demiştir: Peygamber (S) -fetih günü- Mekke'ye geldiği zaman, O'nu Abdulmuttalib evlâdlannın oğlancıkları karşıladılar. Pey­gamber onlardan birini devesinin ön tarafına, diğerini de arka tara­fına bindirdi [34].

 

14- Yolcunun (Kendi Menziline) Gündüzleyin Gelmesi Babı

 

25-.......İbn Umer (R) şöyle demiştir: Rasûluilah (S) -Medine'den Mekke'ye giderken Zu'1-Huleyfe'deki Şecere Mescidi'nde namaz kıl­mak, Mekke'den dönüşünde de vadinin ortasındaki Zu'1-Huleyfe'de namaz kılmak ve sabaha kadar burada geceyi geçirmek (ve sabahle­yin Medine'ye yönelmek) âdetinde idi[35].

 

15- Yolcunun Ailesi Yanına Öğle İle Akşam Arasındaki Zaman İçinde Girmesi Babı

 

26-.......Enes ibn Mâlik (R): Peygamber (S) - sefer dönüşünde- âilesi yanına gelmezdi. O ailesinin yanına ancak kuşluk vakti yâhud da öğle ile akşam arasında bir zamanda girerdi, demiştir [36].

 

16- Bab: Yolcu, Gelmek İstediği Şehire Ulaştığı Zaman, Ailesi Yanına Gece İçinde Gelmez

 

27-.......Bize Şu'be, Muhârib'den tahdîs etti ki, Câbir ıbn Abdillah (R): Peygamber (S) seferden dönen yolcunun ailesi yanına ge­celeyin gelmesini nehyetti, demiştir [37].

 

17- Şehre Ulaştığı Zaman Bineğini Sür'atlendiren Kimse Babı

 

28-.......Bana Humeyd et-Tavîl haber verdi ki, kendisi Enes ibn Mâlik'ten işitmiştir. Enes (R) şöyle diyordu: Rasûlullah (S) bir sefer­den gelip de Medine'nin yüksek yollarını (veya binalarını) görünce (hızlanması için) devesini salıvermek i'tiyâdında idi. Eğer bineği de­veden başka bir hayvan olursa, onu harkete getirip hızlandırırdı [38].

Ebû Abdillah el-Buhârî dedi ki: el-Hâris ibnu Umeyr, Humeyd'-den yaptığı rivayetinde: Medine'ye sevgisinden dolayı bineğini hare­kete getirirdi, fıkrasını ziyâde etmiştir [39].

 

29- Bize Kuteybe tahdîs edip şöyle dedi: Bize İsmâîl ibn Ca'fer, Humeyd'den tahdîs etti ki, Enes (bu rivayette "Derecât" yerine) "Cu-durât(-Duvarlar)" demiştir [40].

Bu hadîsi "Cudurât( = Duvarlar)" lâfzıyle rivayet etmekte İsmâîl ibn Ca'fer'e el-Hâris ibn Umeyr mutâbaat etmiştir.

 

18- Yüce Allah'ın: 'Evlere kapılarından gelin.,. (el-Bakara: 189) Kavli Babı

 

30-....... Ben, el-Berâ ibn Âzib(R)'den işittim, şöyle diyordu:

Bu âyet biz Ensârîler hakkında indi. Câhiliyet zamanında Ensâr hacc yapıp da evlerine geldiklerinde, evlerinin kapılarından girmezlerdi de, evlerine arka cihetinden (açtıkları bir delikten) girerlerdi. Bir kerre Ensâr'dan birisi yine böyle evine geldiğinde, delikten değil de, evinin kapısından girmişti. Ve o kimse bu hareketi sebebiyle ayıplanmıştı. Bunun üzerine: "İyilik ve tâat, evlere arkalarından gelmeniz değil­dir. Fakat iyilik takva edip sakınmadır. Evlere kapılarından gelin. Al­lah'tan korkun. Tâ ki murâdlarımza kavuşastmz" <ei-Bakara:i89) âyeti indi [41]

 

19- Bab:

"Sefer azâbdan bir parçadır. "

 

31-.......Bize Mâlik, Sümeyy'den; o da Ebû Salih Zekvân ez- Zeyyât'tan; o da Ebû Hureyre(R)'den tahdîs etti ki, Peygamber (S): "Sefer, azâbdan bir parçadır. O sizden herhangi birinizin yemesine, içmesine, uykusuna mâni' olup intizâmını bozar. Yolcu sefere âid iş­lerini bitirince ailesine dönmeyi çabuk yapsın" buyurmuştur [42].

 

20- Yolcu Yürümek Kendisi İçin Mühim Olduğu Zaman Ailesine Dönüşü Çabuklaştırır Babı

 

32-....... Bana Zeyd ibnu Eslejn haber verdi ki, babası Eşlem şöyle demiştir: Ben Abdullah ibn Umer'in beraberinde Mekke yolunda bulundum. Yolda ona zevcesi Safiyye bintu Ebî Ubeyd'in rahatsızlı­ğının şiddetlendiği haberi ulaştı. Bu sebeble yürüyüşü çabuklaştırdı. Nihayet şafağın (güneşin) batmasının ardından bineğinden indi, ak­şam ile yatsı namazları arasım birleştirip kıldı. Sonra: Ben gördüm ki Peygamber (S), yürüyüş O'nun için mühim olduğu zaman (yânî seferde acele sürüp gittiğinde) akşam namazını geriye bırakır ve onunla yatsı namazı arasım birleştirirdi, dedi[43].



[1] Ebû Zerr'in el-Müstemlî'den rivayeti böyledir.

Ebû Nuaym'm el-Mustahrac'mdaki kitabında "Kitâbu'1-Umre"; Asili ve Kerîme rivayetlerinde sâdece "Bâbu'1-Umre ve Fadlihâ" şeklindedir

[2] Bu da Ebû Zerr'in el-Müstemlî'den gelen rivayetidir. Ebû Zerr el-Herevî'den başkalarının el-Müstemlî'den rivayetlerinde "Ebvâbu'1-Umre" başlığı düşmüş, sâdece "Bâbu'1-Umre" şeklindedir. Bâzısında "Besmele" de zikredilmemiştir

[3] İbn Umer'in bu sözünü tbn Ebî Şeybe mevsûlen rivayet etmiştir. Bunu îbn Hu-zeyme, Dârakutnî ve Hâkim de ziyâde bir lâfızla rivayet etmişlerdir.

[4] İbn Abbâs'm bu sözünü İmâm eş-Şâfiî, Müsned'inde mevsûlen rivayet etmiş­tir. İbn Abbâs, Allah'ın Kitâbi'nda umrenin hacc ile beraber zikredilmiş olma­sına bakarak, umrenin vucûbuna hükmetmiş oluyor.

İmâm Buhârî, İbn Umer ile İbn Abbâs'm bu sözlerini umrenin vâcibliğine delîl olmak üzere getirmiştir.

Umrenin vâcib, sünnet veya müstehâb olduğu görüşünde olanlar vardır.

Beyhakî'nin el-Mû'rre'deki rivayetinde Şafiî şöyle demiştir: "Kur'ân'ın za­hirine, İlim ehlinin de benim nazarımda en kuvvetli olan içtihadına dayanarak ve Allah'tan tevfîk ve inayet dileyerek derim ki: Bence bu mes'elede hakka en çok benzeyen hüküm, umrenin vâcib olmasıdır. Çünkü Allah, umreyi hacca bi­tişik olarak zikretmiştir. Rasûlullah da haccdan evvel umre yapmıştır. Hacc gi­bi umrede de mîkaat, ihram, tavâT, sa'y, saç kesmek veya saç kısaltmak ile ihramdan çıkmak sünnet olmuştur. Şu fark ile ki, haccda, umre üzerine ziyâde kılınmış mensekler vardır. Kur'ân'ın zahiri ise, delâlet bulunmadığı zaman delîl olmaya daha lâyıktır" (Kastallânî).

[5] Bu Ebû Hureyre hadîsinde umrenin hükmüne, vucûb veya müstehâblığına dâir' birşey yoktur. Bunda umrenin fazileti ve iki umre arasında işlenmiş günâhlara keffâret olduğu bildirilmiştir.

Umre, lügatte kasd etmek, ziyaret etmek demektir. Dîn ıstılahında bir va­kit ile kayıdlanmış olmayarak, kendine hâss şartlar ve fiillerle Ka'be'yi ziyaret etmektir.

[6] Burada ayrı ayrı tarîklerden rivayet edilmiş olan bu hadîsler, bâb başlığındaki mes'eleye cevâb vermiş oluyorlar. Bâb başlığında "Hacc yapmadan evvel umre yapan kimseye yaptığı bu umre kâfi gelir mi, yoksa kâfi gelmez mi?" mes'elesı aydınlığa kavuşturulmak istenmiştir. îbn Umer, Peygamber'in de haccdan ev­vel umre yaptığını haber vermek suretiyle mes'eleye doyurucu bir cevâb vermiştir.

[7] Bu hadîs de yukankinin başka bir tarîkidir, bu da aynı mes'eleye aynı cevâbın verildiğini gösterir.

[8] Hadîsin başlığa cevâblığı: "Peygamber kaç kerre umre yaptı?" kavli ile "Ra-sûluUah dört umre yaptı" kavimdedir.

Hadîs; râvîleri, sorucuları, suâl ve cevâbın cereyan ettiği zaman ve mekânı gibi ilmî ve târihî pek kıymetli bilgiler ihtiva etmektedir.

[9] Bu, geçen hadîsin diğer bir tarîkidir. Buhârî bunu burada, Âişe'nin, İbn Umer'in sözünü redd eden kısmı için kısaltılmış olarak getirmiştir. Müslim ise bunu uzun

olarak rivayet etmiştir

[10] Bu hadîsin Katâde'den gelen rivayet tarîki ikidir. Birisi bu Hassan tarîki, öteki de bunun ardından gelecek olan Hemmâm tarikidir. Birinci rivayet tarîkinde tercemede görüldüğü üzere dördüncü umre, Veda Haccı umresi içinde zikredil­miş sayılabilirse de, bu açıkça söylenmemiştir. Buhârî bu noksanı, bunun ar­dından Hemmâm vâsıtasıyle gelen ikinci rivayet tariki ile tamamlamıştır

[11] Bu, ayniyle geçen hadîsin diğer bir tarîkten rivayetidir. Şu kadar var ki, birinci­si Hassân'dan, bu ise Ebu'l-Velîd et-Tayâlisî'den gelmiştir. Bu ikincisinde, bi­rincinin hilâfına dört umre açıkça zikredilmiştir.

[12] Bu Enes hadîsinden açıklıkla Rasûlullah'ın dört umresinin dördü de zu'1-ka'de ayında eda edildiği anlaşılır. Nitekim Aişe ve İbn Abbâs'tan gelen bir haberde Rasûlullah'ın zu'1-ka'de'den başka zamanda umre yapmadığı bildirilmiştir. Veda Haccı esnasında yaptığı umrenin zu'1-hicce ayında vâki olması, yukanki umû­mî kaaideye aykırı değildir. Çünkü Rasûlullah onun ihramına zu'1-ka'de ayın­da girmişti

[13] Berâ'nm bu hadîsi Peygamber'in umrelerinin dört olduğu hakkındaki rivayet­lere zahiren aykırı gibi görülürse de, hakikatte aykırı değildir. Çünkü Berâ, Hu-deybiye umresini tam olmadığı için umreden saymıyor. Veda Haccı'ndaki umreyi de hacca tâbi' saymış olsa gerektir.

[14] Başlığa uygunluğu "Ramazân ayı olduğu zaman sen o ay içinde bir umre yap!" ve devamı sözlerindedir.

Bu kadının künyesinin Ümmü Sinan olduğu, Buhârî'nin ilerideki-rivayet­lerinin birinde belirtilmiştir.

[15] Medine'den çıkış zu'1-hicceye beş gün kala olmuş, Mekke'ye giriş de zu'1-hiccenin dördünde veya beşinde olmuştur ki, Mekke yolunda dokuz veya on gün kalın­mış demek olur

[16] Bâb başlığına uygunluğu "Muhassab gecesi olduğu zaman..." sözlerindedir. Muhassab gecesi ve ondan başka senenin bütün geceleri, umre için vakittir.

Bu hadîs birçok defalar geçti. Buhârî bunu Hayz Kitâbı'nda da zikretmişti.

[17] Bâb başlığına uygunluğu "Ve Âişe'ye Ten'îm'den umre yaptırmasını emretti." sözündedir.

Buhârî Sufyân ibn Uyeyne'nin son sözünü, içinde sarih olarak işitme sabit bulunduğu için getirmiştir. Bundan evvelki senedde an'ane şeklinde olup, işit­me açıkça görülmemişti. Maamâfîh Buhârî'nin bütün an'anelerİ, an'ane tarzın­daki bütün senedleri işitmeye hamledilmiştir (Aynî)..

[18] Hadîsin başlığa hüccetliği "Rasûlullah, Ebû Bekr'in oğlu Abdurrahmân'a, Âi­şe'nin beraberinde Ten'îm'e çıkmasını emretti" söziindedir

[19] Câhiliyet devrinde hacc aylarında umre yapmak, haccı fesh edip umreye çevir­mek, işleri yoktu. Bunlar Câhiliyet devrinde günâh sayılırdı. İşte bu sebeble Su­raka, hacc aylarında umre yapmak bu seneye ve yalnız size mi mahsûstur? diye Rasûlullah'tan sormuştu. Rasûlullah da bunun daimî ve ebedî olduğunu bildir­miştir.

[20] Hadîsin başlığa hüccetliği "Âişe Ten'îm'den yeni bir umrç niyetiyle ihrama gi­rip telbiye etti..." sözünden hadîsin sonuna kadarki kısmındadır.

Buhârî bu hadîsi Sahîh'ırân birçok yerlerinde ayrı ayrı senedler ve bâzı lâfız farklılıklanyle getirmiştir. Meselâ Hayz, Hacc, Umre Kitâblan'nm değişik bâb-larındaki başlıklara hüccet olmak üzere getirmiştir. Burada Âişe'nin ya evvel­den ayrıca yapmak isteyip de başladığı fakat hayızlanması sebebiyle yapamadığı jımresînden dolayı keffâret olarak kurbân lâzım gelmediği -ki bu şık, Peygam-jber'in Âişe ve diğer kadınları adına sığır kestiği bilindiği için zayıftır-, veya hacc-dan sonra yaptığı umresinden dolayı kurbân lâzım gelmediğine delîl yapılmıştır. Bu hususta görüş ayrılıkları vardır:

Ne kurbân, ne sadaka, ne oruç tutmak lâzım geldi diyen, Âişe'nin ken­disi değil, kızkardeşi Esmâ'nın torunu ve bu hadîsin râvîsi olan Hişâm ibnu TJr-ve İbni'z-Zubeyr'dir. Ancak Hişâm'ın bu sözlerinde bir müşkil meydana geliyor: Âişe kıran haccı yapmış olsa da temettü' haccı yapmış olsa da, üzerine kıran kurbânı veya temettü' kurbânı kesmesi lâzım olduğuna -Dâvûd ez-Zâhİrî'den başka- bütün fakîhler müttefik olduğu hâlde nasıl olmuş da Âişe'ye bunların hiçbiri lâzım gelmemiş? Buna verilen cevâb da:

Hişâm, bunlardan hiçbirinin yapıldığına dâir kendisine hiçbir haber ulaş­amadığından, hiçbiri lâzım gelmediğini zannetmiş. Hâlbuki bir şeyin vukû'unu ; bilmemekle nefsüM-emrde olmadığına hükmetmek gerekmez. Nitekim Câbir'İn rivayetinde Peygamber'in Âişe ve diğer kadınları için sığır kurbânı kestiği bildi­rilmiştir, deniliyor... (İbn Hacer, Aynî, Kastallânî).

Buhâri'nİn sevkettiği hususta, yânî haccdan sonra yapılacak umrede kur­bân lâzım gelmediği hususunda fakîhler arasında ihtilâf yoktur. Haccdan ve teş­rik günlerinden sonra umre yapan kimseye -hacc aylan içinde olsun, yâhud hacc . ayları dışında olsun- kurbân kesmek lâzım gelmez. Bu hususta şübhe ve ihtilâf 1 yoktur. İşte Buhârî, hadîsi buna delîl olarak getirmiştir (Umdetu'l-Kaarî, V, 20).

[21] Bâb başlığına delîlliği, hadîsin son kısmıdır. Burada umrenin fazîleti, sevabı; mâlî veya bedenî külfetin, yapılacak harcama ve uğranılacak yorgunluğun ne-viyle mütenâsib olacağı bildirilmiştir. Hadîsteki "Ev = Yâhud" edatı ya tenvî', yânî nev'ilendirmek için olup,Peygamber'in sözündendir.Yâhud da terdîd için­dir; râvînin zabtındaki tereddüdünü ifâde eder.

Başlıktaki hükme destek olmak üzere bütün hayır fiillerinin değeri, yükle­nilen mâlî ve bedenî külfetlere göre olduğu bildirilmiş ve bunun Allah'ın Kitâ-bı'ndan da doğrulayıcı delilleri olduğu gösterilmiştir:

''imân edenlerin, hicret edenlerin, Allah yolunda mattarıyle, canlanyle sa­vaşanların, Allah yanında derecesi çok büyüktür. Kurtuluşa erenler de işte bun­ların kendileridir"(et-Tevbe :20);

"... Ancak sabredenlere ecirleri hesâbsız veri/ır"(ez-Zumer:10). {Umdetu'l-Kaan, V, 21).

[22] Hz. Âişe'nin ağlaması, bu hâlde iken hem haccın, hem de umrenin rükünlerin­den olan tavafın mümkin olmamasındandı

[23] Hadîsin başlığa delil olan yeri "Orada umre niyetiyle ihrama girip telbiye et­sin..." sözlerinden alınır. Çünkü bu kelâmda Veda tavafı yerine umre tavafı ile yetinilmiştir.

Hadîsin sonundaki "İnsanlar ve sabah namazından evvel veda tavafı ya­panlar hep harekelettiler" sözü, hâssın âmm üzerine atfıdır. Çünkü "İnsanlar" kelimesi veda tavafı yapmış olan taife ile hayızlı ve benzeri ma'ziretli olup da kendilerine veda tavafı lâzım gelmeyen taifeyi şâmildir.

"Ve veda tavafı yapanlar..." fıkrası "İnsanların" sıfatı olması da muhte-mildir. Sıfat İle mevsûf arasına atıf harfinin girmesi caizdir. Bu cevaz Sîbeveyh'ten nakl olunmuştur. Bunun misali Kur'ân'da da gelmiştir: el-Ahzâb: 12, 60 âyet­leri... (İbn Hacer, Aynî).

[24] Yânî insan haccda yapacağı terkleri, umrede de yapar; yâhud haccda yapacağı fiillerin bâzısını umrede de yapar.

[25] Başlığa delîl olan kısmı son cümlededir. Bu hadîs Hacc Kitâbı'mn başlarında j'Kokuyu yıkamak bâbı"nda başka bir senedle geçmişti.

[26] Hadîsin bâb başlığına delîlliği, kişinin haccında Safa ile Merve arasında yapa cağı dolaşmayı umresinde de yapacağını belirtmiş olmasındadır. Bu hadîs "Sa­fa ile Merve arası dolaşmasının vucûbu bâbı"nda, bundan daha uzun bir metin ile, başka bir şenedle geçmişti. Orada bâzı bilgiler daha verilmiş idi.

[27] Sufyân'ın rivayetini et-Taberî, Ebû Muâviye'nin rivayetini ise Müslim mevsû-len rivayet etmişlerdir.

[28] Bu ta'lîk, Buhârî'nin "Ten'îm'den umre yapmak bâbi"nda mevsûlen getirdiği Câbir hadîsinin bir parçasıdır. Bâb başlığına hüccetliği, Peygamber'in bu sö­zünden "Umre yapan kişi Beyt'i ve Safa ile Merve'yi tavaf edip saçlarını kısal-tıncaya kadar ihramdan çıkmaz" ma'nâsi anlaşılmış olması yönündendir.

[29] Hadîsin başlığa delîlliği meydandadır. Buhârî bu hadîsi Hacc ve Magâzî Kitâb-lan'nda da getirmiştir.

[30] Hadîsin bâb başlığına delîlliği, umre yapan kişinin Beyt'i yedi kerre dolaşması­nın ardından Safa ile Merve arasında yedi kerre dolaşmadıkça ihramdan çıka­mayacağını bildirmesindedİr.  Bu bilgiyi hem tbn Umer,  hem  de. Câbir vermişlerdir. Bu hadîs Namaz Kitâbı'nda "İbrahim'in Maakamı'nda namaz yeri edininiz bâbf'nda da geçmişti

[31] Başlığa delîlliği "Beyt'i ve Safa ile Merve'yİ dolaştıktan sonra ihramdan çık!" emrindedir. Çünkü bu, umre yapan kişinin Beyt'i tavaf ve Safa ile Merve arası­nı sa'yden sonra ihramdan çıkacağını haber vermektedir.

Bu hadîs'' Peygamber zamanında ihrama girip telbiye eden kimse babı' 'n-da da geçmişti.

[32] Beyt'e el sürmekten maksad, tavaftır. Tavaf, sa'y ve saç kısaltmaktan sonra ih­ramdan çıkıldığı hâlde, burada yalnız tavaf zikredilip de öbürlerinin terkedil-nıesi, açıkça bilinmiş olduklarından dolayıdır.

[33] Hadîsin başlığa uygunluğu, onun tefsiri olmasıdır. Buhârî bunu Daavât (Dua­lar) Kitâbı'nda ve Cihâd Kitâbi'nda da getirmiştir. Peygamber yüksek irâdelere dayanan bütün seferlerde Allah'a bağlılık ve tevekkülünü; arzın değişiklikleri vesilesiyle İzhâr etmiş ve bunu bir örnek olarak sahâbîlerine göstermiş ve onla­rın irâdelerini zaman zaman böyle kuvvetlendirip yükseltmiştir.

Bu sefer dönüşü duâsındaki ta'bîrlerden dört tanesi et-Tevbe:112. âyette de geçmektedir: "Tevbe edenler, ibâdet edenler, hamd edenler, seyahat eden­ler, rükû1 edenler, secde edenler, iyiliği emredenler ve kötülükten vazgeçirme­ğe çalışanlar ve Allah ""in sınırlarım koruyanlar! Sen o mü "minlere de müjdele' *.

[34] Başlık iki kısmı şâmildir: Hadîsin ikinci kısma delâleti açıktır. İşte bunun için Buhârî, Kitâbu'l-Edeb'den önce o ikinci kısımla başlık koymuştur.

[35] Hadîsin başlığa uygunluğu meydandadır. Hadîs Hacc Kitâbı'nın evvellerinde "Peygamber'in Şecere yolundan çıkışı bâbı"nda da geçmişti.

[36] Hadîsin başlığa uygunluğu "Aşiyyeten" kelimesindedir. Bu kelime güneşin se­mânın ortasından batıya kaydığı zaman ile güneşin batmasına kadarki vaktin ismidir. Hattâ bir kavle göre yatsıya kadarki zamandır. Burada ilk ma'nâsı kas-dedilmiştir. Çünkü yatsı vakti, gecedir.

[37] Hadîsin başlığa uygunluğu açıktır.

et-Turuk, gece gelişi demektir. Bu lâfızdan gece ma'nâsı anlaşılmakla be­raber, bir de "Geceleyin" denilmesi te'kîd içindir.

Bu nehy, tenzîhî bir nehiydir. Bunun sebebi, ailesinin kusurunu araştırır yâhud âilesince örtülmesi gereken bir ayıbın açılmasını İstermiş gibi aile içinde hoş olmayan bir duygunun uyanması ihtimâlidir.

[38] Hadîsin başlığa uygunluğu "Devesini salıverirdi" ve "Binek hayvanını hareke­te getirir hızlandırırdı" sözlerindedir. Bâzı sarihler "Derecâtu'l-Medîne"yi Me­dine'nin yüksek yollan, bâzıları da Medine'nin yüksek binaları diye tefsîr .   etmişlerdir. Müstemlî rivayetinde "Derecât" yerine "Devehât" gelmiştir ki, bu "Ulu Ağaç" demek olan "Devha"nın cem'idir.

[39] Bu ziyâdeyi İmâm Ahmed ibn Hanbelmevsûlen rivayet etmiştir.

[40] Bu Kuteybe hadîsinde "Cudurât" ta'bîriyle gelmiştir ki, buna göre Medine'nin yüksek duvarlarını görünce... demektir

[41] Hadîs, o âyetin nuzûl sebebini bildirmektedir; bâb başlığı da nuzûl sebebini bil dirmek İçin açılmıştır.

İbn Huzeyme ile Hâkim'in Sû/hA'Ierinde Câbir'den yaptıkları rivayet daha geniştir. Câbir şöyle demiştir: Kureyş bir hums yânî dînî asalet iddia edip, bunu tatbîk ediyordu. Asaleti hâiz olan Kureyşliler ve Harem halkı ihrama girdikle­rinde evlerine kapılarından girerler çıkarlardı. Fakat Ensâr ile Meder ve Veber ehli olanlar, yânî köylüler ve çadırda oturanlar ihrâmlı iken evlerinin ve çadır­larının kapılarından girip çıkmak hakkını hâiz değillerdi. Ya evlerinin arkaları­na açtıkları bir delikten girerler çıkarlar, veyâhud kurdukları bir merdivenden çıkıp inerlerdi. Çadır halkı da çadırlarının arkasından girip çıkarlardı. Bir kerre Rasûlullah, bulunduğu bir bustândan çıkarken, bustânm kapısından çıkmıştı. Beraberinde Ensâr'dan Kutbe ibn Âmir de çıkmıştı. Bunu görenler: Yâ Rasû-lallah! Kutbe fâcir birisidir, dînî asaleti yoktur; ne hakla seninle birlikte kapı­dan çıkıyor? demişlerdi... (Umdetu'l-Kaarî, V, 33)

[42] Bâb başlığı hadîsten bir parça olduğu için aralarındaki uygunluk meydandadır.

Bu hadîste yolcunun, sefer işini bitirince ailesi yanına dönüşü çabuklaştır­ması emrolunmuştur. Çünkü aile reisinin aile yuvasından ayrıldığı zamanda ai­le ihtiyâçları biriktiğinden, bunları çubuk yerine getirmesi ve i(Ve aranızda bir sevgi ve bir rahmet yaptı"(er-Rûm:21) kavlinde va'd edilmiş olan aile sevgi, aile rahmet ve saadeti de bu reislik vazifesinin zamanında yerine getirilmesi ile sağ­lanabilir.

[43] Hadîsin başlığa hüccetliği meydandadır. Bu hadîs, Namazı Kısaltma Bâblan'-nda "Seferde akşam namazını üç rek'at kılar bâbı"nda geçmişti.