Din-Toplum-Sistem Iliskileri Üzerine...

 

        Cumhuriyet’in kurulus yillarinda, sistem yeniden tesekkül ederken ana hedef din ve devlet iliskilerinde yeni bir düzenleme gerçeklestirmekti. Amaç, devleti din etkisinden çikarip, dini de “vicdanlar”la sinirli tutmakti. Türk Medeni Kanunu’nun gerekçesinde, dönemin Adalet Bakani Mahmut Esat Bozkurt sunlari söylüyordu:
        “Çagdas uygarlik düzeyinde olan devletlerin ilk ilkesi, din ile dünyayi ayri görmektir..... Din, devlet nazarinda, vicdanlarda kaldikça saygindir ve dokunulmazdir.”
        Bunu gerçeklestirmek için sistem iki “engel”i asmak ihtiyacindaydi:
        1. Bunu Islâm’a kabul ettirmek.
        2. Bunu Müslümanlara kabul ettirmek.
        Çünkü Islâm (belki her din), sadece vicdanlari etkileyen bir disiplin olmaktan ötede, insani tüm hayatinda belirleyen ölçüler getiriyor, Islâm’i bu çerçevede algilayan insanlar, yani Müslümanlar da hayatlarini düzenlerken, Islâm’i bir basvuru kaynagi olarak almaktaydilar. Yaratilisla ölüm ve ölüm ötesi arasinda bir iman-hayat bulusmasi idi bu.
        Çagin basinda sistem planinda yapilan bu yeni düzenleme, Islâm’dan bir “dinde reform” bekledi. Islâm adina konusan ilim ve din adamlarinin, bu “yeni Islâm anlayisi”ni halka tasimalarini, böylece Müslümanlarin da bunu problemsiz kabul etmelerinin saglanmasini bekledi.
        Geçen 75 yil içinde sistem-Islâm ve toplum arasindaki iliskiler sancili oldu. Islâm o reformu kabul etmedi. Sistem-toplum iliskisinde inanç özgürlükleri basta olmak üzere siyasal temsil dahil bir çok alanda problemler çikti.
1997 Subat’inin 28’inde, bu sancili durumun son örnegi devreye girdi ve sistem, “irtica” adi altinda, toplumun Islâm’la iliskisinin bir türünü “bir numarali iç tehdit” olarak kabul ettigini açikladi ve bu tehdide karsi “topyekün savas” baslatti. 74 yil aradan sonra sanci en kati biçimiyle ülke gündemine gelip yerlesmisti. Sistem bir “iç tehdit”ten söz ediyor, toplum ise özgürlüklerinin açik biçimde darbelendigini düsünüyordu. Demek 75 yil içinde hiçbir sey çözülmemisti.
        Acaba çözülmemis miydi?

        Bir Fotograftan Notlar
        Geçtigimiz ay, Türkiye Ekonomik Sosyal Etüdler Vakfi adina, Bogaziçi Ögretim üyelerinden Prof. Dr. Binnaz Toprak ve Doç. Dr. Ali Çarkoglu’nun yaptigi “Türkiye’de Siyasal Islâm” konulu bir kamuoyu arastirmasinin sonuçlari açiklandi.
        16 ilde 3 bin 54 kisiyle yüz yüze görüsülerek yapilan arastirmadan ilginç sonuçlar çikti. Arastirmaya katilanlara egilimlerini tespit etmek için 105 soru yöneltilmisti.

        Kimlik notlari
        Arastirma sonuçlarina göre “Müslümanim” diyenler, toplumun yüzde 97’sini, hiçbir dine inanmayanlan yüzde 2.6’sini, azinlik dinlerine inananlar yüzde o.4’nü olusturuyordu.
        Kendini öncelikle Müslüman olarak tanimlayanlar yüzde 35.7, Müslüman-Türk olarak tanimlayanlar yüzde 4.3, Türk ve TC vatandasi olarak tanimlayanlar yüzde 53.9, Kürt olarak tanimlayanlar yüzde 1.4, Alevi oarak tanimlayanlar ise yüzde 1.2 nisbetini teskil ediyordu.
        Halkin yüzde 42,6’si bugün Türkiye’de dindar insanlara baski yapildigini düsünmekteydi. Baski yapildigini düsünenlerin buna örnek vermeleri istendiginde yüzde 64,8’i ilk olarak türban sorununu dile getirmekteydi. Ilk olarak imam hatip liselerine ilgiyi söndürecek düzenlemeleri gösterenlerin orani ise yüzde 6,1 olmustu. Yüzde 7,3’ü ise Kur’an kurslarinin kapatilmasini gösteriyordu.

        Hosgörü-özgürlük
        Türk halki içinde üniversite ögrencisi kizlarin isterlerse baslarini örtmelerine izin verilmesi gerektigini düsünenlerin orani yüzde 76,7 di. Devlet memuru kadinlarin isterlerse baslarini örtmelerine izin verilmesini isteyenler ise toplumun yüzde 74,7’ini olusturuyordu. Her Müslüman kadinin Islamiyet’e göre basini örtmesi gerektigini düsünenlerin orani yüzde 59’u buluyordu. Ankete katilanlarin yüzde 85’i ise, bir kadin, Allah’a ve peygambere inaniyorsa basini örtmese de Müslüman sayilacagini düsünüyordu. Aksini düsünenler ise yüzde 8,3’tü. “Inaniyorsa namaz kilmasa da Müslümandir” görüsünü, halkin yüzde 85.6’si, “Oruç tutmasa da Müslümandir” görüsünü, yüzde 82’si paylasiyordu. Yüzde 66.6’si ise “Içki içse bile inaniyorsa Müslümandir” görüsündeydi.
        Halkin yüzde 89.2’si “Baska dine inananlar arasinda da iyi insanlar olabilir’” kanaatinde idi. “Baska dinden olanlar günahsizsa cennete girebilir” görüsünü, halkin yüzde 41.8’i, “Allah’a inanmayanlar arasinda iyi insanlar olabilir” görüsünü ise yüzde 53.1’i paylasiyordu. Halkin yüzde 28.9’u ise “Baska dinden olanlar cennete giremez” görüsünde idi.

        Dindarlik seviyesi
        Türkiye’de çalisma saatlerinin cuma namazina göre ayarlanmasi gerektigini düsünenler yüzde 66,6’lik bir orani olusturuyordu. Cuma namazina hiç gitmeyenler ise yüzde 14,8’lik bir kesimdi. 5 vakit namaz kilanlarin orani yüzde 46, hiç namaz kilmayanlarin orani yüzde 53 idi. Kurban kesenler halkin yüzde 68.1’ini, maddi sebepten kurban kesemeyenler yüzde 14.8’ini olusturuyordu. Hayatinda hiç oruç tutmayanlar yüzde 3.7 idi. Su anda oruç tutmayanlar yüzde 4, Ramazan disinda da oruç tutanlar yüzde 59’luk bir orana sahipti.
        Kisilerin kurban derilerini istedikleri yere bagislayabilmeleri gerektigini düsünenlerin orani yüzde 72,4’tü.

        Cumhuriyet-Seriat
        Arastirma “Cumhuriyet devrimleri” ve “seriat” konusunda halkin degerlendirmelerini de tesbite yönelmisti. Burada, Cumhuriyet devrimlerinin ülkeyi ileri götürdügünü düsünenlerin orani yüzde 77,3’tü. Bu görüse katilmayanlar yüzde 8,3’te kaliyordu. Seriata dayali din devleti kurulmasini isteyenler, toplumun yüzde 21,2’ini teskil ediyordu.. (Seriat isteyenlerin siyasi partilere göre dagilimina bakildiginda yüzde 35’lik oranla FP birinci, yüzde 12.5’luk oranla MHP ikinci sirada yer aliyordu. Ardindan ANAP ve DYP geliyordu.) Medeni kanun yerine Islâm hukukuna göre 4 kadinla evlenme izni verilmesini uygun bulanlarin yüzdesi 10,7 idi. Islâm hukukuna göre bosanmayi kabul edenler yüzde 14, buna göre kizlarin mirastan az pay almasini isteyenler yüzde 13,9’du. Zina yapan erkek ve kadina Kur’an hükmüne göre ceza verilmesini savunanlarin orani yüzde 1,4’tü.

        Din-Devlet iliskisi
        “Dinin devlet ve siyaseti yönlendirmesi zararli” diyenlerin orani yüzde 67.2, “zararli degil” diyenlerin orani ise yüzde 16.4’tü. Halkin yüzde 24.6’si “din temelinde politika yapan parti olmali” derken, yüzde 60.6’si buna karsi çikmaktaydi. Zinanin “idamlik suç” olduguna inanlarin orani ise yüzde 6’ydi.
8 yillik kesintisiz egitime onay verenlerin orani yüzde 69, 8 yillik egitimin yanlis oldugunu düsünenlerin orani ise yüzde 24.3’tü. Halkin yüzde 81.7’si Diyanet Isleri Baskanliginin kaldirilmasina karsi idi. Diyanet’in Alevilere de hizmet vermesini isteyenlerin orani yüzde 69.2 idi.

        Dindarlik
        Ayrica kendini hiç dindar görmeyenler ile çok dindar görenlerin orani sirasiyla yüzde 2,7 ve yüzde 6 idi. Yüzde 55’lik çogunluk kendini “dindar sayilirim” diye tanimliyordu. “Oturdugunuz mahallede tesettürlü kadin ve genç kizlar çogunlukta olsa bu durum sizi rahatsiz eder mi?” sorusuna halkin yüzde 83,5’i “hayir” cevabi veriyordu. “Oturdugunuz mahallede kisa etek giyen kadin ve genç kizlar çogunlukta olsa bu durum sizi rahatsiz eder mi?” sorusuna da yüzde 66,3’lük bir kesim “hayir” cevabi veriyordu.
Arastirma 1999’un Subatinda yapilmisti.
        Arastirma üzerine yapilan yorumlarda “cevaplarin tutarliligi ve Türkiye fotografini tam verip vermedigi” tartisildi. Bizzat arastirmayi yapanlar, her kamuoyu arastirmasinda oldugu gibi bunda da hata payi bulundugunu kabul ediyorlardi. Ancak, dikkatli bir göz, bunun sanilandan daha agirlikli oldugu sonucuna varabilirdi. Bunda, içinden geçilen sürecin cevaplari ne ölçüde etkiledigi hususunun da önemli payi vardi.

        FOTOGRAFIN YORUMU
        Bununla birlikte bütün tartisilirligina ragmen bir fotografti bu.
Fotografin anlami üzerine de yorumlar yapildi.
        1997, 28 Subat’inin üzerinden 2 yil geçmis olmaktaydi. “28 Subat süreci” diye bilinen bu dönemde sistem, toplumu, Cumhuriyet’in ilk yillarina uygun sablona göre dizayn etmek için bir operasyon yürütmüstü. Sonuçta iste böyle bir fotograf ortaya çikmisti.
        Bir açidan bakildiginda fotograf, Türkiye insaninin “Siyasal Islâm’a prim vermedigi, ateisti bile “iyi insan” diye niteleyebilecek bir hosgörü noktasina geldigi, Cumhuriyet devrimlerinin oturdugu biçiminde okunuyordu...
Birbiriyle barisik bir halk vardi bir baska açidan Türkiye’de...
        Bir baska açidan bakildiginda ise, hâlâ Türkiye’de seriat düzenine inanan yüzde 21.2’lik bir toplum kesimi bulundugunu, dindar, namaz, oruç, kurban gibi ibadetlere düskün, devletin dine baskisini onaylamayan toplum kesiminin yüzde 60-70’lerde bir yekun olusturdugunu görülüyordu. Yani Cumhuriyet kabul görüyordu, ama halk, “dine baski yapildigi”nin da farkindaydi. Dini alanin devletçe düzenlenmesi karsisinda belirli bir hassasiyet vardi. 28 Subat sürecinin en belirgin uygulamasi olan basörtüsü yasaginda halk, hem ögrencilerin hem de memurelerin özgürlügünden yanaydi...
        Belki bir baska açidan da fotograf, islâmî bilgi düzeyinin yetersizligini ortaya koyuyordu. Acaba halk dini, seriati, dinin insan ve toplum hayati için baglayiciligini nasil anliyordu... Islâm tebligini önemseyen bir kisi, belki bu yönüne bakardi fotografin...
        Ama her halükârda, çok durulmus bir toplum görüntüsü vermiyordu bu fotograf. Islâm’in nereye konacagi, nasil algilanacagi ve buna göre Müslüman ve sistem iliskisinin hangi çerçeveye oturacagi konusu bir mesele olarak duruyordu.

        SEÇIMLERIN MESAJI
        Iste Türkiye’de tam da bu konular tartisilirken, 18 Nisan seçimlerine gidildi. Seçimler, 28 Subat sürecinin bir 05.jpg (22200 bytes)rivayete göre devam ettigi, bir rivayete göre de “defterinin kapandigi” bir ortamda yapildi. Ama bilinen bir sey vardi ki, 28 Subat’in bir “siyasî düzenleme” amaci da mevcuttu ve o henüz sonuçlanmamisti. Siyasî düzenlemenin hedefinde “Siyasal Islâm’in geriletilmesi” vardi. Bu da süreç içinde kapatilan RP’nin misyonuna sahip çikan FP’nin toplumsal zemininin azaltilmasini öngörüyordu.
        Seçimler sonuçlandi. 28 Subat’la birebir bütünlesme mesajlari veren Isçi Partisi binde bir oy aldi, en köktenci biçimde laiklige sahip çikan, kendini sistemin tüm sembolleriyle bütünlestiren CHP, yüzde 8.7 oyla barajin altinda kalarak Meclis’e veda etti. Bu halkin “köktenci-siyasal laiklik”le ilgisi idi.
        Seçimlerden DSP birinci çikti. DSP, CHP’nin laiklik anlayisindan farkini “inançlara saygili laiklik” formülü ile, nisbî bir özgürlük-hosgörü ortamina oturtuyordu. Bu çerçevedeki bir siyasal projenin halktaki yansimasi yüzde 2.0’lik oya tekabül etmisti.
        Seçimlerde MHP sürpriz yapiyor ve yüzde yüzü asan bir oy büyümesi ile yüzde 18.1’lik bir toplum destegine kavusuyordu. MHP, Fazilet’ten, ANAP’tan ve DYP’den oy almis, bir de yeni oy vermeye baslayan gençlerin destegini saglamisti. MHP’nin ulastigi destekte “28 Subat süreci”ne karsi “daha tavirli” olabilecegi ümidinin bulundugu düsünülebilirdi.
        FP yüzde 6 küsurluk oy kaybina ugramisti. Aldigi oy yüzde 15.2’ydi. Neden oy kaybetmisti? Halkin “siyasal Islâm”a yönelik tavri miydi yoksa? Giden oylar MHP’ye gittigine göre ve MHP’den daha kararli tavir beklendigine göre, öyle olmamaliydi.
        ANAP ve DYP’de de ciddî oy kayiplari vardi. ANAP, Anasol-D hükümeti döneminde 28 Subat’la bütünlesmenin, inanç özgürlüklerini savunmamanin, aksine Imam Hatiplere karsi yürütülen budamada aktif rol almasinin bedelini ödemisti, DYP ise, dini-millî söyleminde inandirici olamamanin...

        SONUÇ YERINE...

             Türkiye, seçimlerle yeni bir sürecin içine girmekteydi.
Eger 28 Subat süreci oylanmissa bu seçimde, 28 Subat projesinin arkasinda halk yoktu. Islâm, kendi ana kaynaklariyla orada bir bütün degerler manzumesi olarak duruyordu. Islâm-toplum iliskisi, bilgi ve hayat seviyesinde ne kadar asinmis olursa olsun canliydi. Bu canliliga sahip çikan, anlayis gösteren, yaninda yer alan siyasî yapilar da hâlâ ciddî oranda ilgi görüyorlardi.

        Türkiye, Islâm’i ve Islâm’la iliskileri, bir toplumsal sorumluluk olarak da önemsemek zorundaydi...

        Parti Adi Oy Sayisi Oy Yüzdesi Miletvekili

DSP            6.702.228          22.049          136
MHP           5.514.115          18.140          129
FP                4.622.650         15.208          111
ANAP         4.026.399          13.246           86
DYP            3.694.023          12.153           85
CHP            2.662.091            8.7                -
HADEP       1.426.621          4.693             -
BBP                448.732         1.476             -
ÖDP              240.634           0.792             -
DTP                176.371          0.580             -
LDP                124.697          0.410             -
DP                    88.477          0.291             -
MP                   77.859          0.256             -
BP                    74.656          0.246             -
IP                      56.780         1.187             -
EMEP              51.011          0.168             -
DOGUS           44.564          0.147             -
SIP                    38.897         0.128            -
DEPAR            35.426          0.078            -
DBP                  23.754          0.117            -
BAGIMSIZ    267.041           0.879            3

Ahmet Tasgetiren, Altinoluk dergisi - Sayi:159 - Mayis 1999

Hazirlayan: Ekrem Yolcu

backward.gif (3615 Byte)