(“ELESTU Bİ RABBİKUM” OLAYI)
Allah Teâlâ kâfirlerle
ilgili şöyle buyurur:
“Onlar
Allah’a verdikleri sözün kesinleşmesinden
sonra cayarlar. Allah’ın birleştirilmesini emrettiği şeyi keserler. Ortalığı
karıştırırlar. Onlar büsbütün zarardadırlar.” (Bakara
2/27)
Her insan, Allah’ın varlığını ve
birliğini, gözüyle görmüş ve eliyle dokunmuş gibi kavrar ve bu hususta Allah’a
kesin söz verir. Allah Teâlâ şöyle buyurur:
“Rabbin,
Ademoğullarından, onların bellerinden nesillerini aldığında onları kendilerine
karşı şöyle şahit tuttu: “Ben sizin Rabbiniz değil miyim?” Onlar da: “Evet
Rabbimizsin. Biz buna şahidiz.” dediler. Artık Kıyâmet günü; “biz bunun
farkında değildik” diyemezsiniz.
Şunu da diyemezsiniz: “Önceden ortak koşanlar babalarımızdı. Biz ise onlardan sonra
gelen bir nesil idik. O batıla sapanların işlediklerinden ötürü bizi yok mu
edeceksin?”
İşte
o belgeleri böyle açık açık anlatırız. Belki
dönerler.” (A’raf 7/172-174)
Halk arasında “bezm-i elest’te alınan misak” veya “elestu birabbikum” denen bu olay, insanın, açık ve net olarak,
Allah’ın varlığını ve
birliğini kabul etmesi olayıdır. Âyet bu işlemin, Adem oğullarının “bellerinden
nesillerinin alınması” sırasında kesinleştiğini bildirmektedir.
Neslin belden alınması, nesli devam ettirecek tohumun alınmasıdır. Kişi
onunla erginlik çağına girer ve çocuğu olacak yaşa gelir. İnsan, henüz çocuk
yaşta iken Allah’ı aramaya
başlar. Bu konuda çevresini soru yağmuruna tutar. Sonunda Allah’ın var ve bir
olduğunu tam olarak kavrar. Karşısına çıkan delillerle sanki Allah ona, “Ben
senin rabbin değil miyim?” diye sorar. O da tam bir kararlılıkla “evet,
Rabbimsin, ben buna tanıklık ediyorum” der. Benzeri durumlar, çevresinde
Allah’ın ayetlerini gözlemledikçe tekrarlanır durur. Bu sebeple her insan,
Allah’ın var ve bir olduğunu, her şeyi onun yarattığını kabul eder.
Müşrik, ortak koşan
demektir. Ortaklık için en az iki şey gerekir. Bunlardan birincisi daima Allah’tır. Allah’ın var ve bir olduğunu bilen insan,
Allah’a ortak saydığı varlık için haklı bir gerekçe bulamayacağı için ahirette şu sözü söyleyemeyecektir:
“Önceden ortak koşanlar babalarımızdı. Biz ise onlardan sonra
gelen bir nesil idik. Şimdi o batıla sapanların işlediklerinden ötürü bizi yok
mu edeceksin.” (A’raf
7/174)
Erginlik çağı önemlidir. Sorumluluk bu çağda başlar. Babalar veya
çevredekiler aksini söylese de erginlik çağına giren insan, Allah’ın varlığına ve birliğine, onun kendinin ve
tüm varlıkların sahibi ve efendisi olduğuna kesinkes tanık olur. Kimi bunu açığa
vurur. Kimi de önemli olaylar karşısında ortaya çıkarır. Bir çok insan bu kadar
bir inancın kendine yeteceğini sanır. Bu bir şeytan aldatmasıdır. Allah Teâlâ
şöyle buyurur:
“O aldatıcı şeytan, sakın sizi Allah ile aldatmasın.” (Lokman 31/33)
Kendilerine tanrıtanımaz diyen ateistler Allah’ı işlerine karıştırmak istemeyenlerdir.
Onlar kendilerini tanrılaştırır ve kendilerinin efendisi olmaya çalışırlar.
Diğer müşrikler ise Allah ile beraber başka efendiler bulur, onları Allah’a
benzer konuma getirir ve Allah’a verdikleri kesin sözden cayarlar. Ama hepsi de
bilir ki, Allah’ın bir benzeri olamaz.
Şirke düşenler; “...Allah’a verdikleri sözün kesinleşme-sinden sonra caymış, Allah’ın birleştirilmesini emrettiği şeyi kesmiş olurlar.” Çünkü Allah’a karşı aracı koymak doğrudan ilişkiyi kesmektir.