Allah Teâlâ şöyle buyurur:
“O
kâfirlere, gerçekleri görmezlik edenlere gelince, onlar için fark etmez, ister
uyar, ister uyarma; inanacak değillerdir.” (Bakara 2/6)
“Kâfir” kelimesinin kökü küfr ve küfûr’dur, örtme
anlamına gelir. Örtmek, göstermemek içindir. Peygamber tebliği gibi herkesin
görüp duyabileceği bir şeyi örtmeye çalışmak onu görmezlikten gelmek olur. Bir
kişinin yaptığı iyiliği görmemek de öyledir. Böylelerine de nankör anlamında
kâfir denir. Çünkü yapılan iş küfrân-ı nimettir. Bazen de bir kötülük,
görmezlikten gelinerek örtülür. Bunu iyi kimseler yapar. Dolaysıyla örtülen
şey, iyi ya da kötü olabilir. İyiyi örtmek kötü, kötüyü örtmek iyidir.
İyi ve doğru şeyleri örtüp gizleyen, onların görülmesine engel olur.
Arapça’da buna küfûr veya küfrân denir. Bir çok kimse, kendine yapılan
iyilikleri görmek istemez. Bu, kötü bir şeydir. Allah Teâlâ
şöyle buyurur:
“Denizde başınıza bir sıkıntı gelse, yardıma
çağırdığınız herkes kaybolur; yalnız Allah kalır. Allah sizi kurtarıp karaya çıkardı mı,
yüz çevirirsiniz. İnsan, yapılan iyiliği
görmez.” (İsrâ 17/67)
“Allah,
hain olan ve yapılan iyiliği görmezlik
edenlerin hiçbirini sevmez.” (Hac 22/38)
Birçok insan bu hale düşer. En kötüsü Allah’ı, peygamberini ve Kitabını görmezlikten
gelmektir. İşte kâfirlik budur. Allah Teâlâ şöyle buyurur:
“Biz bu Kur’ân’da
her örneği, gerçekten, türlü biçimlerde verdik. Ama insanların çoğu, kolayca
bunları görmezlik eder.” (İsrâ 17/89)
Kâfirlik şuurlu bir eylemdir, her kâfir kendi konumunun farkındadır. Bu
sebeple hiçbiri sağlam bir gerekçeye dayanmaz. Kendini savunmak zorunda kaldı
mı, gerçekleri saptırır. İblis’in yoldan çıkması ile ilgili âyetler bunun
için iyi bir örnektir. Allah Teâlâ
şöyle buyurur:
“Sizi
yaratmıştık, sonra şekil vermiştik; sonra meleklere: "Adem'e secde edin" demiştik. Hemen secde ettiler,
İblis öyle
yapmadı. O secde edenler arasında yoktu.
Allah dedi
ki: "Emrettiğim zaman seni secdeden
alıkoyan neydi?" "Beni ateşten, onu çamurdan yarattın. Ben ondan
üstünüm" diye cevap verdi.” (A’raf 7/11-12)
İblis, Adem’e secde
etme emrinden hoşlanmamıştı. Emri verenin Allah olduğunu görmezlikten gelerek Adem’e karşıymış
gibi davrandı. Doğrudan Allah’a karşı çıkma cesaretini gösteremedi. Çünkü her
şeyi Allah’a borçlu olduğunu ve kendini onun yarattığını
biliyordu. Bunlar, İblis’in şu sözlerinde gizlidir:
“Ben ondan üstünüm. Beni ateşten yarattın,
onu çamurdan yarattın.” (Sâd 38/76)
“Balçıktan, işlenebilen kara topraktan
yarattığın insana secde edemem.” (Hicr
15/33)
Hak ettiği ceza gecikmedi. Allah ona
şöyle dedi:
“İn oradan! Orada büyüklenmeye hakkın yok.
Defol! Sen alçağın tekisin.” (A’raf 7/13)
İblis böyle kâfir olmuştu. Halbuki Allah’ın varlığından ve birliğinden şüphe
etmiyordu. Ahiretin varlığını da kabul ediyordu. Çünkü kovulmasından sonra
şöyle yalvarmıştı:
“Rabbim! İnsanların tekrar dirilecekleri
güne kadar bana süre tanı.” (Sâd 38/79)
Allah’ın bir tek
emrini görmezlikten gelmesi, İblis’in kâfir olması için yetmişti. İnsan da
öyledir; bilmediği için değil, Allah’ın emirlerini görmek istemediği için kâfir
olur.
Bu çalışmada
küfür kelimesine “görmezlikten gelme”, “tanımama bazen
de “kâfirlik” anlamı verilmiştir.
Kötü ve yanlış şeyleri örtüp gizlemek, bir iyiliktir. Onları Allah da
gizler. O şöyle buyurur:
“Yasaklandığınız şeylerin büyüklerinden
sakınırsanız, öbür günahlarınızı örteriz. Sizi güzel bir konuma sokarız.” (Nisa
4/31)
“İnanıp iyi işler yapanların; evet işte onların kötülüklerini örter, ve
onları işlediklerinin en güzeliyle ödüllendiririz.” (Ankebut 29/7)
“Müminler! Allah’tan sakınırsanız, o size doğruyu eğriden ayırma gücü verir. Suçlarınızı örter ve sizi bağışlar. Allah büyük ikram sahibidir.[1]” (Enfâl 8/29)
[1]
Keffera (كفر) kelimesi de küfr kökünden gelir.
Teksir yani çokluk ifade eder. Bu ayetlerde Allah Teâla günahları çokça
bağışladığını, örttüğünü ve onları görmezden geldiğini bu kelime ile
bildirmektedir.