Allah Teâlâ
şöyle buyurur:
“Sığırın bir parçası ile o ölüye vurun,
dedik. İşte Allah ölüleri böyle diriltir. Size belgelerini
gösterir. Belki aklınızı kullanırsınız.” (Bakara 2/73)
“… İşte Allah ölüleri böyle diriltir.”
hükmü önemlidir. Ahirette ölüler, bir sığır parçasının
vurulması ile diriltilmeyeceklerdir. Onunla olsa olsa, uyuyan bir ikişi uyandırılabilir. Öyleyse ölülerin
diriltilmesi, uyuyanın uyanması gibi olabilir. Çünkü âyetlere göre ölüm bir
uyku, kabir. uyuma
yeri, öldükten sonra dirilme de uykudan kalkma gibidir. Bir âyet şöyledir:
“Geceleyin sizi öldüren ve gündüzün ne yaptığınızı bilen odur. Sonra
belirli süre doluncaya kadar gündüzün sizi kaldırır.” (En'am 6/60)
Kıyâmetin anlamı kalkıştır. Öldükten sonra dirilme yataktan kalkış,
sura üfleme de kalk borusunun çalması gibidir.
Yukarıdaki âyet, yeni
öldürülmüş ve vücudu henüz bozulmamış kişinin diriltilmesinden bahsediyor.
Allah Teâlâ kudretiyle onun tahrip
olmuş organını düzeltmiş ve ruhu vücuda göndermiştir. İşte ölülerin yeniden
dirilmesi böyle olacaktır. Önce kişinin vücudu canlı hale getirilecek, sonra
ruhu, uykudan uyanır gibi bedene döndürülecektir.
İnsan, sulanmış topraktan (tîn) yaratılmıştır.
Allah Teâlâ
şöyle buyurur: “Yarattığı her şeyi güzel yaratan odur.
İnsanı yaratmaya tînden başlamıştır. Sonra onun soyunu süzülmüş bir özden,
dayanıksız bir sudan yaratmıştır.” (Secde 32/7-8)
Tîn, su ile toprağın
karışmış halidir[1]. Su toprağa
karışmazsa hayat olmaz. Bütün yiyecekler bu şekilde oluşur. Dolayısıyla sadece
Adem değil, her insan topraktan yaratılmıştır. Gıdalardan süzülen bir öz, insan
tohumunu oluşturur. Tohum ana rahminde, topraktan gelen gıdalarla
gelişir. Vücut ölünceye kadar toprak ve su ile beslenir. Ondan ayrılan her şey,
tekrar toprak olur. Yeniden yaratılma da topraktan olacak ve insan bitkilerin
çıkması gibi yeryüzüne çıkacaktır. Allah Teâlâ
şöyle buyurur: “Sizi topraktan
yarattık, ona iade edeceğiz ve sizi bir kere daha ondan çıkaracağız.” (Taha
20/55)
Vücut, ana rahminde belli bir kıvama geldikten
sonra Allah ona ruh üfler.
Yukarıdaki âyetlerin devamı şöyledir:
“Sonra onu düzenli bir şekle sokmuş ve içine ruhundan üflemiştir. Sizin
için kulaklar, gözler ve gönüller var etmiştir. Ne kadar az şükrediyorsunuz!” (Secde
32/9)
Ruh, vücudu ev gibi kullanır. Uykuya dalınca
çıkar gider. Uyanma sırasında tekrar gelir. Ölen vücut, yıkılan ev gibidir. Yeniden
yaratılıncaya kadar ruh oraya dönmez. Şu âyet bunu anlatmaktadır:
“Allah ölüm esnasında ruhları alır, ölmeyenlerinkini
de uykuda alır. Ölümüne hükmettiğini tutar, ötekini belli bir vakte kadar
salıverir. (Zümer
39/42)
Âyete, daha açık
olarak şu meâl verilebilir:
“Allah ölümü
esnasında nefsleri vefat ettirir, ölmeyen nefsin vefatı uykudadır. Ölümüne
hükmettiği nefsi tutar, ötekini belli bir vakte kadar salıverir.”
Âyette hem mevt,
hem vefat kelimeleri geçer. “Nefisler” hem (يتوفي = yeteveffa) fiilinin mef’ûlü
hem, mevtin (موت) ve (منام =
menam)ın yani uykunun fâilidir. Buna göre bir kişide iki nefis vardır. Biri vefat
ettirilen nefis, diğeri de uyuyan ve ölen nefistir. Ayetler arası ilişkiler iyi
kurulursa görülür ki, uyuyan veya ölen beden, vefat ettirilen ise ruhtur.
Vefat’ın kökü
vefâ (وفى)‘dır. Vefâ Arapça’da
bir şeyin tamamına ulaşma anlamınadır. Vefat ettirmek yani teveffi = (توفي); işini
tamamlatmaktır. Ölüm veya uyku sırasında ruhun yapacağı bir iş kalmadığı için
Allah onu bedenden çekip alır.
Mevt (موت), canlılığın kaybolması yani ölüm demektir.
Uyuyan ve ölen bedendir. Ruh ne
ölür, ne de uyur. İnsan, ruh ile
bedenin birleşimidir. Bunların her ikisine de nefs denir. Kur’ân bize, ölmüş bedenden ayrılan bir ruhun
yapacağı şu konuşmayı bildirir: “Onlardan
birine ölüm gelince der ki: «Rabbim! Beni geri çeviriniz. Belki terkettiğim
dünyada iyi bir iş yaparım. Hayır; bu onun söylediği sözdür. Arkalarında yeniden
dirilecekleri güne kadar berzah (engel) vardır.” (Müminun
23/99-100)
Ruh ile vücudun ilk birleşmesi ana rahminde olur. Allah Teâlâ şöyle buyurur: “Allah sizi topraktan, sonra bir meni
parçasından yarattı. Sonra eşleşmiş hale getirdi.” (Fâtır
35/11)
Ahirette beden tekrar yaratılınca eşleşme de tekrarlanacaktır. Bu, Nefisler eşleştiği an…” (Tekvir
81/7) diye bildirilen andır.
Uyku, dinlenmek için zorunludur. Ölüm de
bozulmayan, ihtiyarlamayan ve hasta olmayan ölümsüz yani Ahiret hayatına uygun bir vücuda sahip olmak için
zorunludur. Kişi, bu işin göz açıp
kapayıncaya kadar bittiğini sanır. Allah Teâlâ
şöyle buyurur: “O
saatin oluşu ancak bir göz kırpması kadardır, belki ondan da az. Çünkü Allah’ın
gücü her şeye yeter.” (Nahl 16/77)
Yeniden dirilme
bu dünyada olur ve ruh o zaman bedenle eşleşir. O zaman kişi kendini, uykudan
uyanmış gibi hissedecektir. Allah Teâlâ
şöyle buyurur:
“Sura üflenmiştir. İşte o zaman
kabirlerinden Rablerine doğru koşup giderler. Yazık oldu bize! Bizi uyuduğumuz
yerden kim kaldırdı? derler.” (Yasin 36/51-52)
Kişinin algılaması açısından uyku ne ise ölüm de
odur. Yukarıdaki âyetler bunu anlatmaktadır.