19. KİTABI TAHRİF

 

Allah Teâlâ şöyle buyurur:

 “Bunların size inanmalarını mı bekliyorsunuz? Halbuki, içlerinden bir takımı, Allah'ın sözünü dinlerler. Ona akılları yatar, yine de başka tarafa çekerler. Bunu bile bile yaparlar.” (Bakara 2/75)

Tahrîf , harf kökündendir. Harf sözlükte uç, kıyı, sivri ve keskin taraf anlamlarına gelir[1]. Sözü Tahrîf ise iki tarafa yüklenebilecek anlamlar taşıyan bir sözü yalnız bir tarafa çekmektir[2].

Kur’ân’ın yasakladığı Tahrîf dine saldırma maksadıyla, kelimeyi yerleşik anlamından çıkarıp diğer anlamına kaydırmaktır. Bu konu şu âyette, örneklerle açıklanmıştır.

منَ الَّذِينَ هَادُواْ يُحَرِّفُونَ الْكَلِمَ عَن مَّوَاضِعِهِ وَيَقُولُونَ سَمِعْنَا وَعَصَيْنَا وَاسْمَعْ غَيْرَ مُسْمَعٍ وَرَاعِنَا لَيًّا بِأَلْسِنَتِهِمْ وَطَعْنًا فِي الدِّينِ وَلَوْ أَنَّهُمْ قَالُواْ سَمِعْنَا وَأَطَعْنَا وَاسْمَعْ وَانظُرْنَا لَكَانَ خَيْرًا لَّهُمْ وَأَقْوَمَ وَلَكِن لَّعَنَهُمُ اللّهُ بِكُفْرِهِمْ فَلاَ يُؤْمِنُونَ إِلاَّ قَلِيلاً

“Kimi Yahûdi ler kelimeleri yerlerinden Tahrîf ederler (yerleşik anlamlarından kaydırırlar)سَمِعْنَا وَعَصَيْنَا = semi’na ve aseyna” “ وَاسْمَعْ غَيْرَ مُسْمَعٍ = isma’ gayre musmain” bir de “رَاعـِناَ  =râinâ.  ” derler. Bunu dillerini bükerek ve dine saldırarak yaparlar. Eğer bunlar, “سَمِعْنَا وَأَطَعْنَا= “semi’nâ ve ata’nâ, " وَاسْمَعْ“ isma’,    bir deانظُرْنَا = unzurnâ,  deselerdi elbette daha iyi ve daha doğru olurdu. Ama kâfirlik etmelerinden dolayı Allah onları lanetledi. Artık  pek az inanırlar.” (Nisa 4/46)

Âyette geçen üç cümleden her birinin, birbirine zıt iki anlamı vardır.

1- “سَمِعْنَا وَعَصَيْنَا = semi’nâ ve aseynâ” cümlesinin bir anlamı “dinledik ve sıkı tuttuk” diğeri ise “dinledik ve isyan ettik” şeklindedir. Çünkü (asâ = عصى); hem isyan, hem de değneği tutar gibi sıkı tutma anlamına gelir[3]. Ulaşabildiğimiz tefsir ve meallerde bu inceliğin tespit edilemediği görülmektedir.

Eğer سَمِعْنَا وَأَطَعْنَا = semi’nâ ve ata’nâ” “Dinledik ve boyun eğdik” deselerdi onu Tahrîf, yani başka anlama çekme imkanı olmayacağından daha iyi ve daha doğru olurdu.

2- “وَاسْمَعْ غـَيْرَ مُسْمَعٍ = isma’ gayre musmain” cümlesinin bir anlamı, “lütfen dinle, sana söz söylemek haddimize değil ama..” diğeri ise “dinle, söz dinlemez adam[4]” şeklindedir. Eğer sadece “dinle” anlamına gelen, “ اسْمَع = isma’ ” ifadesi kullanılsaydı başka anlama çekilemezdi.

3- رَاعـِنَا = râinâ cümlesinin anlamlarından biri “bizi güt” diğeri “bizi gözet” şeklindedir. "Bizi güt" sözünde bir iğneleme vardır. Yani "Sen bizi hayvan güder gibi gütmek istiyorsun, öyleyse güt." demiş olurlar. Dillerini biraz eğer, ayn harfini uzatarak raînâ derlerse “bizim çoban” demiş olurlar. Ama eğer انظُرْنَا  = unzurnâ” deselerdi “bizi gözet” dışında başka anlama çekilemezdi.

Tahrîfin başka şekilde olması Kur’ân için mümkün değildir. Çünkü bu Kitap, milyonlarca insanın hafızasındadır ve sayısız baskısı bulunmaktadır.

Âyette yer alan,“... Bunu dillerini bükerek ve dine saldırarak yaparlar.” cümlesi Tahrîf için kötü niyeti şart koşmaktadır. Yoksa birden fazla anlam içeren bir sözle ilgili yanlış bir tercih veya dili dönmeyen yahut unutan kişinin âyeti yanlış okuması, Tahrîf kapsamına girmez.

 



[1] Mütercim Asım, Kamus حرف mad.

[2] Ragıp el-İsfahani, Müfredât, حرف mad.

[3] es -Sıhah, Tacu’l- arus, Lisanu’l-arab.

[4] Elmalılı, Hak Dini Kur’ân Dili, c. II, s. 1363, (Nisa 46. ayetin tefsiri).