Allah Teâlâ, belli şartlar oluştuğu
taktirde, kocanın karısını dövmesine müsaade etmiştir. Bu şartlar, âyetlerle ve
peygamberimizin sözleriyle açıklanmıştır. Allah Teâlâ şöyle buyurur:
الرِّجَالُ
قَوَّامُونَ
عَلَى
النِّسَاء بِمَا
فَضَّلَ
اللّهُ
بَعْضَهُمْ
عَلَى بَعْضٍ
وَبِمَا
أَنفَقُوا
مِنْ
أَمْوَالِهِمْ
فَالصَّالِحَاتُ
قَانِتَاتٌ
حَافِظَاتٌ
لِّلْغَيْبِ
بِمَا حَفِظَ
اللّهُ
وَاللاَّتِي
تَخَافُونَ
نُشُوزَهُنَّ
فَعِظُوهُنَّ
وَاهْجُرُوهُنَّ
فِي
الْمَضَاجِعِ
وَاضْرِبُوهُنَّ
فَإِنْ
أَطَعْنَكُمْ
فَلاَ
تَبْغُوا
عَلَيْهِنَّ
سَبِيلاً
إِنَّ اللّهَ
كَانَ
عَلِيًّا
كَبِيرًا
“Erkekler
kadınların başlarında olurlar. Bu, Allah'ın birine diğerinden fazlasını vermesi
ve mallarından harcama yapmaları sebebiyledir. İyi kadınlar, boyun eğenler ve Allah'ın
korumasına karşılık yalnızken kendilerini koruyanlardır. Nüşûzundan havf
ettiğiniz kadınlara gelince; onlara öğüt verin, yataklarında yalnız bırakın ve
onları dövün. Eğer size itaat ederlerse onlara karşı başka bir yol aramayın. Allah
yücedir, büyüktür.” (
Nisa 4/34)
Ayetin ilgili
bölümlerine tekrar bakalım:
1- “فَالصَّالِحَاتُ
قَانِتَاتٌ
حَافِظَاتٌ لِّلْغَيْبِ
بِمَا حَفِظَ
اللّهُ = İyi kadınlar, boyun eğenler ve Allah'ın korumasına
karşılık yalnızken kendilerini koruyanlardır.”
“Boyun eğen kadınlar” anlamına gelen
“kaanitaat” kelimesi aşağıdaki âyette “kaanituun” şeklinde erkekler için de
kullanılmıştır.
إِنَّ
الْمُسْلِمِينَ
وَالْمُسْلِمَاتِ
وَالْمُؤْمِنِينَ
وَالْمُؤْمِنَاتِ
وَالْقَانِتِينَ
وَالْقَانِتَاتِ
…
“Müslüman erkekler ve müslüman kadınlar, mümin erkekler ve mümin
kadınlar, boyun eğen erkekler ve boyun eğen kadınlar…” (Ahzab 33/35)
“Boyun eğen erkekler ve boyun eğen kadınlar” Allah’a boyun eğenlerdir. Bir âyet diğerini
açıkladığı için Nisa 34’teki “boyun
eğen kadınlar” da Allah’a boyun eğen kadınlar olur. Bu âyeti, “Kocasına
boyun eğen kadınlar” diye anlamak Ahzab 35’teki erkekleri de “karılarına boyun eğen erkekler”
diye
anlamayı gerektirir. Bu da, aile içi ilişkilerde kuralları eşlerin koyması olur
ki, kargaşaya ve kavgaya yol açar. Eşlerin, Allah’ın koyduğu kurallara uymaları
ise ailenin; açık seçik kurallara göre yürütülmesini sağlar.
2- “ حَافِظَاتٌ
لِّلْغَيْبِ
بِمَا حَفِظَ
اللّهُ = Allah'ın korumasına karşılık yalnızken kendilerini
koruyanlar.” hükmü Allah’ın o kadınları
koruduğunu gösterir.
Allah’ın koruması nedir, diye bakınca,
kadınlar için koruma duvarları oluşturulduğu görülür. Şu âyetler bunlardan
bazılarıdır:
a-
“Kadınlarınızdan fuhuş yapanlara karşı içinizden dört şahit getirin.
Eğer şahitlik ederlerse
onları evlere kapatın. Bu, ölüm canlarını alıncaya, ya da Allah onlara bir yol açıncaya kadar böyle gitsin.” (Nisa 4/15)
b-
“İffetli
kadınlara zina suçu atan, sonra dört şahit getiremeyenlere seksen değnek vurun;
ebediyen onların şahitliğini kabul etmeyin. Onlar yoldan çıkmış kimselerdir.” (Nur
24/4)
c-
“Karılarına zina suçu
atan ve kendileri dışında şahitleri olmayanlardan birinin şahitliği, kesinkes
doğru söylediğine dair dört defa Allah’ı şahit tutması ile olur.
Beşincisinde, eğer yalan söylüyorsa Allah’ın lanetine uğramayı diler.
Kadından o azabı (el-azab) giderecek olan şu
şekilde dört defa şahitlik etmesidir: “Allah şahit, kocam kesinkes yalan söylüyor.”
Beşincisinde, eğer doğru söylüyorsa Allah’ın gazabına uğramayı diler.
Beşincisinde, eğer doğru söylüyorsa Allah’ın gazabına uğramayı diler. ….” (Nur 24/6-9)
d-
“ (Peygamberin eşi hakkında) o yalanı uyduranlar içinizden bir güruhtur. Bunu kendiniz için
kötü sanmayın, o sizin için hayırlı olmuştur. O kimselerden her birine kazandığı
günah karşılığı ceza vardır; içlerinden elebaşlık yapana ise büyük bir azap
vardır.
Onu işittiğiniz zaman, erkek ve kadın müminlerin,
kendiliklerinden hüsn-ü zanda bulunup da: "Bu apaçık bir iftiradır" demeleri
gerekmez miydi?
Dört şahit getirselerdi ya? Madem o şahitleri
getiremediler öyleyse onlar Allah katında yalancıdırlar.” (Nur 24/11-13)
Görüldüğü gibi zina suçunu ispat için dört şahit şartı ve dört
şahit getiremeyenlerin iftiracı sayılıp cezalandırılması ile ilgili hükümlerin
tamamı kadınlar içindir. Bu, onların nasıl korunduğunu göstermektedir. Ama kötü
kadın, bu korumayı yanlış davranışlarına örtü olarak kullanabilir. İşte Allah
Teâlâ, kendinin onları korumasına karşılık onların
da yalnızken kendilerini korumalarını istemiştir.
Bu konuda
erkeklerle ilgili bir koruma yoktur. Fıkıh kitaplarında bu konuda erkeklerle
ilgili hükümlerin tamamı, kadınlarla ilgili hükümlere kıyaslanarak konmuştur.
3- وَاللاَّتِي
تَخَافُونَ
نُشُوزَهُنَّ
= “Nüşûzundan havf ettiğiniz kadınlara
gelince; onlara öğüt verin…”
Nüşûz, diklenmektir.
Toprağın tümsek yerine neşz; kadının baş kaldırmasına ve gözünü başkasına
dikmesine nüşûz denir[1]. Şu âyetlere
göre Kur’ân’daki nüşûz, gözü başkasına dikme anlamına gelir:
“Mümin erkeklere söyle: Gözlerini çevirsinler,
mahrem yerlerini, korusunlar…”
“Mümin kadınlara da söyle: Gözlerini çevirsinler,
iffetlerini korusunlar...” (Nur 24/30-31)
“Eğer kadın, kocasının nüşûzundan veya yüz
çevirmesinden havf ederse, aralarında anlaşma yapmalarında bir günah yoktur.
Anlaşmak iyidir. Nefisler kıskançlığa hazırdır. Eğer iyi davranır ve kendinizi
korursanız bilin ki, Allah yaptığınız şeyin içi yüzünü bilir.” (Nisa
4/128)
Havf: Zanna veya bilgiye dayalı bir emareden dolayı kötü
beklenti içinde olmaktır[2]. “Nüşuzundan havf ettiğiniz
kadınlara gelince…” âyetindeki havf da ya zanna veya bilgiye dayalı korkudur.
Kocasının istemediği bir erkeği eve alan kadın hakkında zanna dayalı olarak
onun gözünü başkasına diktiği korkusu ortaya çıkar. İşte bu noktada kocası ona
öğüt verir, dinlemezse onu yatakta yalnız bırakır, yine dinlemezse onu döver.
Bu davranışından vazgeçerse artık ona karşı başka bir yol aramaz.
Zaten
Peygamberimiz, ebedi evlenme yasağı bulunmayan kadınlarla baş başa kalmayı
yasaklamıştır. Utbe b. Amir’in bildirdiğine göre Allah’ın Elçisi sallallahu
aleyhi ve sellem şöyle dedi: “Sakın kadınların yanına girmeyin. Ensar’dan biri
“Ey Allah’ın Elçisi kocanın erkek akrabası konusunda ne dersin?” diye sorunca
dedi ki; “Kocanın akrabası ölüm olur[3].”
Onun bir
sözü de şöyledir: “Sakın bir erkek, bir kadınla baş başa kalmasın; yanında
mahremi olursa başka. Bir adam kalktı ve dedi ki: “Karım hac için yola çıktı.
Ben de şu savaş için askere yazıldım.” Dedi ki, “dön ve karınla birlikte hac
yap[4].”
Bilgiye dayalı
korku ile ilgili olarak Peygamberimiz sallallahu aleyhi ve sellem şöyle
buyuruyor:
حَدَّثَنَا
أَبُو بَكْرِ
بْنُ أَبِي
شَيْبَةَ
حَدَّثَنَا
الْحُسَيْنُ
بْنُ عَلِيٍّ عَنْ
زَائِدَةَ
عَنْ شَبِيبِ
بْنِ غَرْقَدَةَ
الْبَارِقِيِّ
عَنْ
سُلَيْمَانَ
بْنِ عَمْرِو
بْنِ
الْأَحْوَصِ
حَدَّثَنِي
أَبِي أَنَّهُ
شَهِدَ
حَجَّةَ
الْوَدَاعِ
مَعَ رَسُولِ
اللَّهِ
صَلَّى
اللَّهُمَّ
عَلَيْهِ
وَسَلَّمَ
فَحَمِدَ
اللَّهَ وَأَثْنَى
عَلَيْهِ
وَذَكَّرَ
وَوَعَظَ
ثُمَّ قَالَ
اسْتَوْصُوا
بِالنِّسَاءِ
خَيْرًا
فَإِنَّهُنَّ
عِنْدَكُمْ
عَوَانٍ
لَيْسَ
تَمْلِكُونَ
مِنْهُنَّ
شَيْئًا
غَيْرَ
ذَلِكَ
إِلَّا أَنْ
يَأْتِينَ
بِفَاحِشَةٍ
مُبَيِّنَةٍ
فَإِنْ
فَعَلْنَ فَاهْجُرُوهُنَّ
فِي
الْمَضَاجِعِ
وَاضْرِبُوهُنَّ
ضَرْبًا
غَيْرَ
مُبَرِّحٍ
فَإِنْ أَطَعْنَكُمْ
فَلَا
تَبْغُوا
عَلَيْهِنَّ
سَبِيلًا
إِنَّ لَكُمْ
مِنْ
نِسَائِكُمْ حَقًّا
وَلِنِسَائِكُمْ
عَلَيْكُمْ
حَقًّا
فَأَمَّا
حَقُّكُمْ
عَلَى
نِسَائِكُمْ
فَلَا
يُوَطِّئَنَّ
فُرُشَكُمْ
مَنْ
تَكْرَهُونَ
وَلَا يَأْذَنَّ
فِي
بُيُوتِكُمْ
لِمَنْ
تَكْرَهُونَ
أَلَا
وَحَقُّهُنَّ
عَلَيْكُمْ
أَنْ تُحْسِنُوا
إِلَيْهِنَّ
فِي
كِسْوَتِهِنَّ
وَطَعَامِهِنَّ.
“Allah’ın Elçisi
sallallahu aleyhi ve selem Veda Hutbesinde şunları söyledi: …Kadınlar konusunda
söz dinlerseniz iyi olur; onlar yanınızda yardımcılarınızdır. Onlara karşı
başka yetkiniz yoktur, açık bir fahişelik yapmış olarak gelirlerse başka. Eğer
onu yapmışlarsa yataklarında yalnız
bırakın ve onları dövün. Eğer size boyun eğerlerse onlara karşı başka bir yol
aramayın. Sizin karılarınız üzerinde hakkınız, karılarınızın sizin üzerinizde
hakları vardır. Sizin karılarınız üzerindeki hakkınız, hoşlanmadığınız bir kişiye
serginizi çiğnetmemeleri, onları evlerinize sokmamalarıdır. Bakın, onların
sizdeki hakları, onları giyindirme ve yedirme hususunda iyi davranmanızdır[5].”
Kadının nasıl
dövüleceği şu hadiste açıklanmıştır:
فَاتَّقُوا
اللَّهَ فِي
النِّسَاءِ
فَإِنَّكُمْ
أَخَذْتُمُوهُنَّ
بِأَمَانِ
اللَّهِ وَاسْتَحْلَلْتُمْ
فُرُوجَهُنَّ
بِكَلِمَةِ
اللَّهِ
وَلَكُمْ
عَلَيْهِنَّ
أَنْ لاَ
يُوطِئْنَ
فُرُشَكُمْ
أَحَدًا
تَكْرَهُونَهُ
فَإِنْ
فَعَلْنَ
ذَلِكَ
فَاضْرِبُوهُنَّ
ضَرْبًا
غَيْرَ
مُبَرِّحٍ
وَلَهُنَّ عَلَيْكُمْ
رِزْقُهُنَّ
وَكِسْوَتُهُنَّ
بِالْمَعْرُوفِ
“Kadınlar hakkında Allah’tan korkun. Onları
Allah’ın emaneti olarak aldınız. Onlarla ilişkiye girmeniz size, Allah’ın
emriyle helal oldu. Sizin onlar üzerindeki hakkınız, hoşlanmadığınız bir kişiye
serginizi çiğnetmemeleridir. Eğer böyle yaparlarsa onları belli olmayacak
şekilde dövün. Onların sizin üzerindeki hakları, örfe uygun olarak onları
yedirmeniz ve giydirmenizdir[6].”
“Belli olmayacak
şekilde dövme”, darp izi olmayacak şekilde dövme olur. Bu, kadının, dışa karşı
zor duruma düşmesini önler.
Demek ki, eşinin
fahişelik yaptığı açıkça belli olan koca onu yatağında yalnız bırakma ve dövme
hakkına sahiptir. Ayette kocanın karısına öğüt vermesinden söz edilirken
hadislerde bundan bahsedilmemesi, bilgiye dayalı korku ile zanna dayalı korku
arasındaki farkı göstermektedir. Baş başa kalan her erkek ve kadın arasında
cinsel davranışlar olmayabilir. Bu sebeple arada bir farkın bulunması gerekir.
Her iki durumda da kadın davranışlarını düzeltirse koca, başka bir yola
başvurmaz.
Zinanın tespiti
halinde koca, olayı ister örter, isterse mahkemeye götürür. Mahkemede suçu
ispatlasa karısı bundan dolayı hem itibarını kaybeder, hem de 100 değnek yer.
Olayı yalnız koca
görmüş olur da dört şahitle ispatlayamazsa mahkemede liân yapılarak evliliğe
son verilebilir. Liânda kadının kendini korumasına imkan verilir. Ama gerek
liân ve gerekse suçun şahitle ispatı kadın için de aile için de yıpratıcı olur.
Bu sebeple erkek davayı mahkemeye taşımayabilir. Kimi zaman eşini boşaması da
uygun olmayabilir. Bu durumda kadının suçunu kimseye söyleyemez. Çünkü söyler
de dört şahitle ispatlayamazsa ya iftira cezası giyer, ya da liân yapmak zorunda
kalır. Hem suçun örtülmesi hem erkeğin rahatlaması hem de kadının cezasız
kalmaması için kocanın karısını, bir süre yatakta yalnız bırakmasına ve eliyle onu
hafifçe dövmesine izin verilmiştir.
Nisa Suresinin 34. âyetini, Allah ve
Elçisi’nin açıklamalarına göre değil de kendimize göre anlamaya çalışırsak kocanın
karısını, isteklerine boyun eğmedi diye dövebileceği
şeklinde yanlış bir sonuca ulaşırız. Allah’ın Elçisi şöyle buyurmuştur:
"Kimse karısını, gündüzün köle gibi kırbaçlayıp akşam onunla yatağa girmesin[7]."