![]() |
![]() |
|
. | Yıkıma
Götüren Duygu: Kıskançlık Kıskançlık,
birçok insanı yıpratan, yıkıma uğratan bir tavır bozukluğudur. İnsanların dünyaya
olan bağlılıklarından kaynaklanan kıskançlık, Allah Katında çirkin görülen bir
durumdur. Yüce Allah Kuran'da "... Nefisler ise 'kıskançlığa ve bencil
tutkulara' hazır (elverişli) kılınmıştır..." (Nisa Suresi, 128) ayetiyle
insanların nefsindeki bu özelliğe dikkat çeker. "Onu arındırıp-temizleyen
gerçekten felah bulmuştur." (Şems Suresi, 9) ifadesiyle de insanın nefsini kötülüklerden
arındırdığında kurtulabileceğini haber verir. Aksi halde ise, "Ve onu
(isyanla, günahla, bozulmalarla) örtüp-saran da elbette yıkıma uğramıştır."
(Şems Suresi, 10) ayetiyle bildirildiği üzere nefsindeki bu kötülükler insanı
yıkıma götürür. Kıskançlığın insanı ne denli yıprattığı ve verdiği azabın
boyutları ortadadır. Dinden
uzak cahiliye toplumu bireylerinin kıskançlığa bakış açıları Kuran'da
bildirilenlerden çok farklıdır. Bu duygunun her insanda az ya da çok olması gereken
insani bir özellik olduğunu düşünen bu kimseler, kıskanç olmayanları garip
karşılarlar. Çünkü kendileri yaşamları boyunca çevrelerindeki insanların hemen
her şeylerini; başarılarını, güzelliklerini, yeteneklerini, evlerini ,arabalarını,
zenginliklerini hatta ailelerini ve çocuklarını dahi kıskanırlar. Müminler
ise cahiliye insanları tarafından çok normal karşılanan, hatta beğenilen kıskançlığın,
gerçekte çirkin bir özellik olduğunu bilirler. Kıskanmak bir yana, tam aksine
birbirlerinin iyiliği, başarısı ve daha
fazla nimete kavuşmaları için Allah'a dua ederler. Kuran ahlakına uygun olan
davranış da budur. Ancak
iman ettiklerini söyledikleri ve kıskançlığı makul görmedikleri halde, zaman zaman
nefislerinin telkinlerine kapılabilen insanlar da vardır. Nefislerinin bu kişilere bir
diğer telkini de, bazı durumlarda kıskançlık duygusu yaşamalarının Kuran'a
aykırı olmayacağı yönündedir. Müminlerin
sevgi, dostluk, güven gibi konularda en önde olmak istemeleri Kuran’a uygun bir
istektir. Bir mümin kendisinden daha güzel bir ahlak gösteren diğer müminle gurur
duyar ve ona gıpta eder. Kıskançlık ve gıpta etme duyguları birbirinden çok farklıdır,
din ahlakını tanıyan ve yaşayan samimi mümin bu farkın bilincindedir. Söz
konusu olan, güzel ahlaka dair özellikleri dahi olsa, samimi iman eden bir insan kıskançlıktan şiddetle kaçınır.
Karşısındaki müminin güzel ahlakına özenip, gıpta etmesi asla rekabete girmesini
gerektirmez. Kuran'daki "…hayırlarda yarışınız" (Bakara Suresi,
148) buyruğu gereği, Kuran ahlakını doruğunda yaşayan ve anlatan kişi olabilmek için
rahmani bir çaba gösterir. Ancak bu rahmani yarışta kıskançlık ve rekabet olmaz.
Çünkü hedef yalnızca Rabbimiz’e yakınlaşmaktır. Allah için yaşayan bir mümin,
diğer müminlerin de Allah'ın rızasını ve cennetini kazanmalarını ister; bunun için
dua eder. Kuran'da
ayrıca kendisini Hz. Adem'den daha üstün gören şeytanın, kıskançlık yüzünden
Hz. Adem'e secde etmeyerek Allah'a isyan ettiği haber verilir. O halde kıskançlık gerçekte
şeytana ait bir özelliktir ve Allah'tan korkan insan bundan şiddetle kaçınır. Kıskançlık
büyük boyutlarda zararlara neden olabilen bir duygudur. Doğruyu gördüğü halde
kabaran kıskançlık duygusu nedeniyle kişi yanlış yollara sapabilir. Çünkü bu
duygu insanın akılcı davranabilmesini ve olayların muhasebesini doğru yapabilmesini
engeller. İnsanların birbirlerine karşı olan kıskançlıkları nedeniyle, kendilerine
gösterilen doğru yoldan saptıkları Kuran’da “… Kendilerine apaçık ayetler
geldikten sonra, birbirlerine karşı olan 'azgınlık ve kıskançlıkları' yüzünden
anlaşmazlığa düşenler, o, (Kitap) verilenlerden başkası değildir. Böylece Allah,
iman edenleri, hakkında ayrılığa düştükleri gerçeğe Kendi izniyle eriştirdi.
Allah, kimi dilerse onu doğruya yöneltir.” (Bakara Suresi, 213) ayetiyle
bildirilir. Sonuç
olarak bu duyguyu yoğun yaşayan kişiler, bir anlamda Allah’ın sesi olan vicdanının
değil, şeytanın sözcüsü olan nefsinin yönlendirdiği yola doğru sürüklenir.
İnsanın nefsi ise, Kuran’da haber verildiği gibi, “…var gücüyle kötülüğü
emredendir” (Yusuf Suresi, 53). Bu nedenle insanın, Rabbimiz’in hoşnut
olacağını umut ettiği yaşama sahip olmak için, öncelikle nefsinin bencil tutkularından
arınması gerekir. Gerçek kurtuluş da budur: "Onu
arındırıp-temizleyen gerçekten felah bulmuştur."
(Şems Suresi, 9) Kıskançlıktan
arınabilmek için, öncelikle bu duygunun temelinin tamamen dünyevi değerlere
dayandığını bilmek gerekir. Çünkü kıskanılan maddi ya da manevi değerlerin hepsi
dünyevidir ve yok olacak şeylerdir. Samimi insan dünya hayatının çıkarlarına
kapılmaz ve gerçek yurt olan ahirete yönelir. "Yoksa
onlar, Allah’ın Kendi fazlından insanlara verdiklerini mi kıskanıyorlar?..."
(Nisa Suresi, 54) ayetiyle bildirildiği gibi sahip olunan tüm değerler, Rabbimiz’in
Katından lütfettiği nimetlerdir. Ve bunları dilediği zaman alacak olan da yine Allah’tır.
Mümin elindekilere şükreder; cennet ehlinde bu gibi çirkin duygulara yer olmadığının
bilincindedir ve nefsani olan herşeyden arınmaya çalışır. Biz
onların göğüslerinde kinden ne varsa çekip almışız.
Altlarından ırmaklar akar. Derler ki: "Bizi buna ulaştıran Allah'a hamd olsun.
Eğer Allah bize hidayet vermeseydi biz doğruya ermeyecektik. Andolsun, Rabbimiz'in elçileri
hak ile geldiler." Onlara: "İşte bu, yaptıklarınıza karşılık olarak
mirasçı kılındığınız cennettir" diye seslenilecek. (Araf
Suresi, 43) Elif
Alaca elif@elifalaca.com
|
. |
![]() |
![]() |