.

 

ÞEHADETÝNÝN 48. YILINDA                                                                      malcolm_x.jpg (96271 bytes)                             

Malcolm X
Malik el-Shabaz

 

(19 Mayýs 1925 - 21 Þubat 1965)

 

Dr Sami GÖREN (Hukukçu)

 

En güzel öðüt örnek olmaktýr. MALCOM  X

Malcolm X (Malcolm Little ve daha sonrasýnda El Hac Malik el-Þahbaz) (Omaha, 19 Mayýs 1925New York, 21 Þubat 1965), ABDli siyaset adamý, mücahid ve siyah haklarý savunucusudur.

“Ýblis”ten “El Hac MAlik El-ÞahbAz”a, serserilikten Amerikalý Siyah Müslümanlarýn Liderliðine... Ve çok daha ötelere: Þehadete! Bataklýklardan þahikalara yükselen bir hayat...

MALCOLM, 19 Mayýs 1925’te Omaha’da dünyaya geldi. Babasý bir Baptist Hýristiyan vaizdi. Malcolm “korkak bir zenci deðildi babam, o bir doksan boyunda, iriyarý ve kapkara bir adamdý...” der. Babasý da, Marcus Garvey gibi Amerikalý siyahlarýn hiçbir zaman gerçek özgürlüðe, baðýmsýzlýða ve itibara kavuþmayacaðýna inanmaktaydý. Bu yüzden de Amerika’yý býrakýp, kendi vatanlarýna, Afrika’ya dönmeliydi siyahlar.

 

Babasý vaazlarýnda bunu hep belirtiyordu, beyazlar bundan rahatsýz olmalýydýlar. ki; Malcolm’un doðumuna yakýn bir zamanda, babasý yokken bir gece evin yanýna bir gurup insan gelmiþ ve annesine kocasýnýn nerede olduðunu sormuþlar. Annesi de:kocasýnýn evde olmadýðýný, üç çocuðuyla evde yalnýz olduðunu söyleyince, adamlar evin bütün camlarýný tuz buz ettikten sonra, Rahip Earl Little’nin, Marcus Garvey’in görüþlerini vaazlarýnda iþleyen, ve gerisin geri Afrika’ya dönüþ projesi olan, Omaha’nýn zencileri arasýnda hýzla yayýlan ve baþlarýna dert olan vaazlarýna daha fazla tahammül edemeyeceklerini hatýrlatýp ortadan kaybolmuþlar.

 

Malcolm orada dünyaya geldikten sonra Babasý evi Milwauke’ye taþýdý. Burada fazla durmadan Lansing’e taþýnýp bir ev aldýlar. Babasý adeti olduðu üzere orada da Baptist kiliselerini dolaþýp, Hýristiyanlýðýn esaslarýný anlatmaktaydý..

 

1929 yýlýnda Malcolm 4 yaþýndayken hayatýnýn ilk canlý hatýrasýný þöyle anlatýyor: “Bir gece yarýsý kendimizi tabanca seslerinin, çýðlýklarýn, duman ve alevlerin ortasýnda bulduk kendimizi. Korkumuzdan neye uðradýðýmýzý þaþýrmýþtýk. Babam evimizi kundakladýktan sonra kaçmaya çalýþan beyazlarýn arkasýndan ateþ açmaya çalýþýyordu...Alevler içinde yanan ev üstümüze çökecekti,Annem kucaðýnda yeni doðmuþ bebeðiyle kendisini henüz dýþarý atmýþtý ki;ev etrafa kývýlcýmlar saçarak,büyük bir gürültüyle çöktü. Gecenin yarýsýnda don-gömlek dýþarýda kalýþýmýzý, feryatlar içinde dövünmemizi hiç unutamýyorum. Olay yerine gelen Polis ve Ýtfaiyeciler de etrafýmýza dizilip evimizin sonuna kadar yanýp kül olmasýný bizimle birlikte seyrettiler.”

 

Hayat uçurumda baþlar, bütün insanlar için; ancak bu uçurumun boyutlarý Malcolm için herkesinkinden daha engin ve daha engebeliydi zannedersem..

 

Bu olaydan sonra doðu Lansing’de kenar mahallelerden birine taþýndýlar, burada da rahat olamadýlar.Bir gece babasý ve annesi tartýþtýktan sonra, babasý evi terk edip gitti, Annesi arkasýndan seslenmiþ ancak babasý onu dinlememiþti. Babasý o gece bir suikasta uðramýþ, adamlar ölünceye kadar dövdükten sonra, gelip geçen arabalar ezsin diye yolun ortasýna atmýþlar, polisler gece yarýsý evden gelip annesini almýþlar ve babasýnýn vücudunu yarýsý ezik, bazý kemikleri kýrýlmýþ, ölü vaziyette bulmuþlardý.

 

Artýk sekiz kardeþle ortada kalmýþlardý. Babasýnýn hayat sigortasýndan kalan parayý aldýlar ki, bu beþ yüz dolar civarýndaydý ve cenaze masraflarýyla bu da tükenmiþti. Böylece Ailede maddi çöküntüyle birlikte psikolojik çöküntü de meydana geliyordu. 
Malcolm’un Annesi batý Indiana’da dünyaya geldiðinden renk olarak beyaz kadýnlarla hiç farký yoktu. Kasabaya gidip ne iþ bulursa yapýyordu, bir gün kardeþlerinden biri Annesine bir þey söylemek için çalýþtýðý eve gitmiþ, iþveren çocuðun siyah olduðunu görünce annesini iþten kovmuþtu. Sekiz çocuðun hayatýný devam ettirmekle yükümlü bir annenin duygularýný hissetmek için, bu duyguyu yaþamak lazým..

 

Kardeþlerinin en büyüðü geçimlerine yardým için çalýþýyordu, annesi de temizlik v.s... gibi iþlerde çalýþýyordu. Hayat þartlarý hiç de kolay deðildi, bazen beþ kuruþlarýný olmadýðý zamanlar olurdu hiç bir þey alamazlardý, annesi bir tencere dolusu hindiba aðacý yapraðý kaynatýrdý onu yerlerdi, Malcolm’un dediðine göre, bunu duyan arkadaþlarý: “piþmiþ ot yiyorlar” diye onlarý kýzdýrýrlardý.

 

Bazen de çocuklardan birkaçý Lansing’e bir fýrýna gidip, beþ sente bir çuval dolusu bayat ekmek ve çörekleri aldýktan sonra çuvalý omuzlayýp, iki mil yol teptikten sonra evlerine dönerlerdi. Malcolm bu günlerini þöyle anlatýyor: “Annemiz bu bayat ekmeklerle çok deðiþik þeyler yapabiliyordu. Domatesle ekmek karýþtýrýlýp kaynatýlýnca bize yemek oluyordu örneðin.Yumurtamýz varsa pide balýðý gibi þeyler yapardý bize annem. Ekmek tatlýsý yapardý sonra, içine kuru üzüm de koyardý bazen. Ekmeði etinden kat kat fazla olsa da hamburger yediðimiz bile olurdu.Zaten çoðu ekmekten yapýlmýþ olan bu yemekleri bir solukta silip süpürürdük”

 

Yardým kurumundan çeþitli paketler de gelirdi, bunlarýn üzerinde parayla satýlmaz ibaresi vardý. Malcolm ve kardeþleri bunu marka zannedecek deðildi elbet, bunu yardým alanlar aldýðýný satmasýn diye yazýyorlardý.

 

Bir ara annesi siyah bir adamla evlenmeye kalkýþmýþ; ancak adam bundan vazgeçmiþti. nedeni kendisini evde bekleyen sekiz boðazýn yükümlülüðünü üstlenmekten korkmuþ olmasýydý þüphesiz.! Annesi bu olaydan sonra daha da çöküntüye uðramýþ, artýk kendi kendine konuþmaya bile baþlamýþtý. Bu arada Malcolm artýk 10 yaþýndaydý. Kardeþleriyle babasýnda kalma 22’lik kalibrelik tüfekle tavþan avlayýp yoldan gelip geçenlere satýyorlardý, Bazýlarý bunu sýrf yardým olsun diye alýyordu.

 

Malcolm okuldan sonra doðru eve gideceðine, iki mil yürüdükten sonra Lansing’e gidiyordu dolaþmadýk dükkan býrakmýyordu ve aþýrdýðý þeylerle kendisine güzel bir ziyafet(!) çekiyordu. Kendi deyimleriyle buna “Tilkilik” diyorlardý. Bunun yanýnda, geceleri bostanlýklara girip bir sepet çilek toplayýp satýyordu. Sýký çalýþýrsa günde bir dolar kazanabiliyordu. O günlerinden þöyle bahsediyordu Malcolm “Hýzla büyüyüp geliþiyordum; ama bu geliþme kafaca deðildi, bedenceydi daha çok. Ben böyle evden uzak kala kala, konu komþunun eþiðini aþýndýra aþýndýra, dükkanlardan ufak tefek þeyler yürüte yürüte, büyüdükçe, isteklerimi elde etmekte daha da bir saldýrgan, daha da bir sabýrsýz oluyordum giderek.”

 

Aile Refah kurumu Malcolm’un ailesine her geldiðinde annesinin çocuklarýna bakamayacaðýný iyice anladýlar ve aileyi daðýtma kararý aldýlar. Çocuklar ya çocuk esirgeme kurumuna ya da evlatlýk isteyen aile varsa oralara gideceklerdi. Malcolm’u durumu iyi bir aile aldý. Malcolm bu aileyi seviyordu ve bu ailenin oðluyla kardeþ gibiydiler. Burada çok iyiydi, fýrsatýný bulduðunda annesi ve kardeþlerinin ziyaretine gidiyordu. Çok geçmeden devlet, kardeþlerinin hepsini evlatlýk olarak daðýtmaya karar verdi. Annesi artýk iyice çökmüþtü, sonunda bütün kardeþlerini bir yere verdiler. Annesini de Kalamazoo ‘daki akýl hastanesine yatýrdýlar.

 

Malcolm evlatlýk olarak verildiði evde çok iyiydi, bu sýrada okulu terk etmeyi kafasýna koymuþtu. Kendine göre bir iþ bulup çalýþacaktý; en azýndan elinde parasý olacaktý. Bir gün okulda sýnýfa girerken bilinçli olarak þapkasýný çýkartmadý. Öðretmeni de ceza olarak sýnýfýn içinde kendisi dur deyinceye kadar dolaþma cezasý verdi. Malcolm da öðretmeni tahtada bir þeyler yazarken, öðretmenin sandalyesine gizlice bir raptiye koydu, öðretmenin sandalyeye oturmasý ve çýðlýklarýyla Malcolm dýþarýya fýrladý. Bu olayla birlikte Malcolm okuldan atýldý. Ancak olaylar Malcolm’un tasarladýðý gibi olmadý. Mahkeme artýk bir ýslah evinde kalmasýna karar verdi, ýslah evinden önce bir gözetim evinde kalmasý gerekiyordu. 
Malcolm Lansing’den on iki mil uzaktaki Mason’a gitti. Burada orta okul ikinci sýnýftan okuluna devam etmeye baþladý. Islah evi Malcolm’a çalýþmasý için bir iþ bulmuþtu; bir lokantada bulaþýkçýlýk yapacaktý. Bu onun için fevkalade bir þeydi. Kendi parasý olacaktý, bir þey ýsmarladýklarýnda o da arkadaþlarýna artýk bir þeyler ýsmarlayabilecekti. Artýk yavaþ yavaþ hayattan zevk almaya baþlamýþtý. En azýndan kendi kendine bir þeyler yapabiliyor, aldýðý haftalýðýyla kendine bir iki çift ayakkabý almýþ ve bir de yeþil elbise diktirmiþti. 
Okulda ise çok baþarýlýydý, sýnýftaki çalýþkan öðrencilerdendi. Ýngilizce öðretmenini çok seviyordu; bu öðretmen hayatta baþarýlý olmanýn yollarýný ve kendi tecrübelerinden bahsederdi, bu Malcolm’un çok hoþuna giderdi. Malcolm sömestrinden sonra sýnýf baþkaný seçildi, bu onu çok mutlu etmiþti. Sýnýf arkadaþlarý onu çok seviyor, problem olursa Malcolm’la konuþuyorlardý.

 

Malcolm sýnýfta tek siyah öðrenciydi. Bir gün baþ baþa kaldýðýnda çok sevdiði Ýngilizce öðretmeni sormuþtu: “Artýk büyüyorsun, ne olmak istersin?” demiþti. Malcolm bunu daha önce hiç düþünmemiþti. Birden “Avukat olmak istiyorum” deyince Ýngilizce öðretmeni iyice þaþýrmýþtý. Malcolm’a: “Biraz gerçekçi olmalýsýn, sen bir zencisin. Bunun için doðru düþünmen lazým. Niçin bir marangoz olmayý düþünmüyorsun? demiþti. 
Malcolm kaldýðý ýslah evinde de çok seviliyordu; çünkü burada yerleri temizler, ortalýkta yapýlmasý gereken iþlerde görevlilere yardýmcý olurdu. Sekizinci sýnýftayken ýslah evi memurlarýnýn aldýðý karar gereði ýslah evinden ayrýlmasý gerekiyordu. Yine bir ailenin yanýnda kalacaktý. Sene sonu geldiðinde Boston’daki ablasý onu yanýna davet etti. Malcolm için Boston hayatýnda deðiþikliklerin baþlangýcýydý.

 

Boston’a geldiði ilk ay içerisinde þehirde dolanýp durdu. Ablasý ona bir iþ bulmaya çalýþýrken kendisi ablasýna sürpriz yapmak için iþ bulmaya çýkmýþtý. Bir bilardo salonuna girdi,orda Shorty diye biriyle tanýþtý. Shorty Lasingliydi, “hemþehrim” diye Malcolm’a sahip çýktý. Sonra Devlet Bale Salonunda ayakkabý boyacýsýnýn iþini býraktýðýný, Malcolm’un da onun yerine çalýþabileceðini söyledi. Malcolm hemen kabul edip iþe baþladý. Ýþin bütün sýrrýný öðrenmiþ, çok para kazanmaya baþlamýþtý. Artýk Shortyle ve onun arkadaþlarýyla birlikte takýlýyordu. Malcolm iþte her þeye burada baþladý:esrara, eroini çekmeye, alkol kullanmaya... Bu iþte çalýþmasýný ablasý hiç istemiyordu, Malcolm’a bir pastahanede garsonluk iþi buldu, o da ayakkabý boyacýlýðýný býrakýp bu iþe girmiþti. Bir süre burada çalýþtýktan sonra buradan da ayrýldý. Ablasý Ella’nýn gittiði kilise cemaatinden birisi Boston-Newyork arasýnda çalýþan trende iþ buldu. Malcolm burada da servis iþi yapacaktý. Amerika’da yaþayan zenciler genelde ayak iþlerini yapýyorlardý, bundan dolayý iþlerini devamlý deðiþtirirler, özellikle devlette çalýþmak büyük bir gayret gerektirirdi.

 

Malcolm X’in gençliði hiç birimizin düþünemediði bir gençlikti. Demir yollarýnda çalýþýrken trenle Newyork’a gidip geliyordu. Newyork’u özellikle de Harlem’i çok sevmiþti. Harlem Newyork’un bizim deyimimizle bir mahallesiydi, burasý zencilerin mekanýydý. Malcolm artýk hayatýný burada sürdürmeye içten içe karar vermiþti. Malcolm’un hayallerinin þehriydi Harlem..! Güzel giyimli, gösteriþsiz, medeni zencileri hayatýnda hiçbir zaman bir arada görememiþti.

 

1942 yýlýnda 17 yaþýndayken þikayetler üzerine demir yollarýndaki iþinden atýldý. Sonra Harlem’de hayran kaldýðý bir barda iþe baþladý. Ýþini çok seviyordu, hiçbir zaman iþine geç kalmadý. Bu bar onun deyimiyle bir mektepti(!). Burasý; dümencilerin, hýrsýzlarýn, esrar satýcýlarýnýn takýldýðý, Harlem’in birkaç barýndan birisiydi.

 

Burada çalýþýrken bir çok þeyi öðrenmiþti, kendisi de esrarlý sigara satmaya baþladý. Esrarlý sigara iþinden iyi para kazanmaya baþlamýþtý. Artýk paraya para demiyordu. Gün geçtikçe stoklarýný daha da arttýrýyor, çok tanýndýðý için müþteri bulmakta hiç zorluk çekmiyordu. Narkotik polisleri artýk onun da esrar sattýðýnýn farkýna varmýþlardý. Kanun gereði üzerinizde esrar bulamazlarsa suçlayýp kimseyi içeri almýyorlardý. Malcolm da, içi boþaltýlmýþ ayakkabý topuklarýnda, þapka astarlarýnýn arasýnda esrar taþýmanýn arýk modasý geçtiðinden, esrarý bir paket yapýp koltuðunun altýna sýkýþtýrýp, geceleri çalýþtýðý için takip edildiðini anladýðýnda hemen bir köþeye çekilip paketi koltuðunun altýndan çaktýrmadan býrakýyordu. Karanlýkta yaptýðý bu numarayý kimse çakmýyordu tabi. Polis daha fazla takip etmeye baþlayýnca boþ bir sigara paketine, ya da Kýzýl Haç’ýn boþ yara bandý paketlerine koyuyor, parasýný aldýktan sonra müþteriye býraktýðý yeri tarif ediyordu.

 

Polis onun peþini býrakmamakta kararlýydý, böyle insanlar için polisin çok yöntemleri vardý. Kalabalýk arasýnda ceplerine esrar koyup delil göstermek, evini belirleyip gizli bir yere esrarý saklamak...Malcolm bunu bildiði için devamlý ev deðiþtirmek zorunda kalýyordu. Polisin kendisini listeye aldýðýný haber alýnca, Malcolm’un bir arkadaþ: ortalýk sakinleþinceye kadar biraz seyahat etmesini önerdi. Malcolm daha önce demir yollarýnda çalýþtýðýndan bedava seyahat etme kartýna sahipti. Aklýna yeni bir fikir geldi: Orkestra guruplarýnýn peþinden gitmek. Orkestra guruplarýnýn çoðunu tanýyordu ve hemen hepsi Malcolm’un müþterisiydi.Artýk seyyar eroin satýcýsý olmuþtu. Bu þekilde bütün doðu sahillerini dolaþarak orkestrayla turneye çýkan guruplara esrarlý sigara satýyordu.O güne kadar kimse seyyar esrar satýcýsýna rast gelmemiþti Amerika’da!.. Sonra ani bir kararla esrar satma iþini de býraktý. 
Bu arada askere çaðrýlýyordu. Ancak bütün zenciler gibi o da askerlik yapmamak için her yolu deneyecekti. Akli dengesinin yerinde olmadýðýný ispatlamak, çeþitli haplar kullanarak kalbi ya da ciðerleri tahrip edip kendisini çürüðe çýkarmak. Ancak devlet bu oyunlarý bildiði için askere gideceklerin yerlerini tespit eder, ajanlar onlarý takibe alýrdý.Malcolm artýk gittiði kalabalýk yerlerde askere gitmek istediðini saða sola baðýra baðýra söyler oldu. Bunu akli dengesinin yerinde olmadýðýný göstermek için yapýyordu tabi. 
Askerden gelen cep pusulasýný alýp, en acayip zoot elbisesini giyip, saçlarýný kýrmýzýya boyayýp, bir çalýlýk gibi kývýrdýktan sonra askeri þubeye gitmiþ içeri dalýp, sýraya falan bakmadan; herkesin önüne geçip: “hadi koçum bitir þu iþi de, ben gidip general olmak istiyorum, kafasýnýn ortasýndan varacaðým o düþmanlarý..” demiþ sonra onu da sýraya aldýlar. Malcolm bu arada yine sayýklýyordu: gidip en büyük general olacaktý, savaþacaktý!. Adamlar bu halini görünce Askeri psikiyatri kliniðine sevk ettiler Malcolm’u. Burada psikologa çeþitli numaralar yaptý: psikolog onu dinlerken, Malcolm ikide bir arkaya bakýyor, sanki kendisini dinleyen biri varmýþ gibi, kapýlarý aralayýp duruyordu. Sonra psikologun kulaðýna eðilerek “bak babalýk! ben güneye gideceðim, zencileri örgütleyip, ne kadar beyaz fellah varsa öldüreceðim” demiþti. Doktor bunlarý duyunca elindeki kalemi düþürmüþ, kalemi aldýktan sonra Malcolm hakkýndaki nihai kararýný vermiþ. Malcolm böylece askerden de yýrtmýþ oluyordu..

 

Amerika’da yaþayan zenciler üniversite mezunu ise ancak bir hademe ya da hastanelerde ve devlette ayak iþlerini yapýyorlardý. Hal böyle olunca zencilerin çoðu kolayýndan yaþamak, çalýþmadan kazanmak, dümen çevirmek iþleriyle meþguldü. 
Amerika’da yaþayan bir zencinin yýllýk geliri beþ bin dolar iken, bir beyazýn geliri en az yirmi beþ –otuz bin dolar arasýnda deðiþiyordu. Hal böyle olunca büyük kentlerin zenci mahallelerinde mektep yüzü görmemiþ, gitmiþse de bitirememiþ on binlerce kiþinin aklý fikri bir dümen çevirip de hayatýný sürdürmektedir.Bu ahlaksýzlýk bataðýna düþmüþ kimselerin ne yaptýðýný, nereye gittiðini, bu iþin sonunun nereye varacaðýný düþünmeleri için, bir vicdan muhasebesi yapabilmeleri için hiç vakitleri yoktu.

 

Þimdiye kadar dümencilerin esrarcýlarýn, kumarbazlarýn, piyangocularýn arasýnda büyümüþtü Malcolm. Amerika da yaþayan, hele Harlem’de yaþayan zenciler için erdem ya bir çete kurmak, ya en iyi hýrsýz olabilmek, ya da bir düzen kurup öylece kendine göre hayatý geçirip gitmekti... Malcolm da artýk çetesini kurmuþ,hýrsýzlýklara baþlamýþtý. Bir ara iþler kesat gidince piyango biletleri satmaya baþladý. Piyango bileti aldýðý kiþi ile sorun yaþayýnca Boston’a gitti. Burada hýrsýzlýk çetesi kurdu. Kurduðu bu hýrsýzlýk çetesi üç erkek ve birkaç tane beyaz kýzdan ibaretti. Malcolm özellikle beyazlardan seçmiþti ki bu kýzlarý. Onlar Boston’da oturan zenginlerin evlerine gidiyor, evin planýný çýkarýyor, gösteriþe düþkün kadýnlar neleri varsa belli ettikleri için, iþleri çok kolay oluyordu. Sonra yaptýklarý planý getiriyorlardý, kýymetli eþyalarýn yerlerini bile belirtiyordu bu planlar. Geriye eve girip yapýlan planýn uygulanmasý kalýyordu. Ýþleri çok iyiydi; ancak bu yolun sonunu tahmin etmek herkes için çok kolay olsa gerek..

 

Aþýrdýklarý þeylerden çok hoþlarýna giden olursa kendilerine ayýrýyordu çete üyeleri, Malcolm da hoþuna giden bir saati kendisi için ayýrmýþtý. Saatin küçük bir tamiri gerekiyordu. Ancak bu saatten Boston’da birkaç tane vardý, saatin sahibi nasýl bir tamir gerektiðini polise bildirmiþti. Malcolm kýrýk bir taþýný deðiþtirmek üzere saati tamirciye verdi. Götürdüðü saatçi iki gün sonra gelip almasýný söyledi, iki gün sonra Malcolm saatçiye uðradýðýnda saatçi ilk önce parayý istedi, Malcolm parayý uzattý, ancak saati alamadan dedektifler Malcolm’u kelepçeleyip götürdüler karakola. Daha sonra çete üyelerinin dairelerinde bir sürü delil ele geçirdiler: kürk mantolar, mücevherler, mesleki aletler ve Malcolm’a ait silahlar. 
1946 yýlýnýn Þubat ayýnda arkadaþý Shorty ile birlikte,mahkeme kararýyla, bileklerine kelepçe vurulduktan sonra, Charlestown eyalet hapishanesine havale edildiler. Malcolm o zamanlar daha yirmi bir yaþýný bile doldurmamýþtý. Hapishaneye girdiði ilk günlerde bedensel olarak çok acý çekiyordu; çünkü içeriye girer girmez uyuþturucularla birden iliþkisi kesilince, yýlan gibi kývranacak hallere düþmüþtü. Hapishanenin psikiyatrisi ilgilenmeye kalkýnca, Malcolm’dan bütün bildiði küfürleri duymuþtu, ayný gazaba bir süre sonra hapishanenin papazý da uðramýþtý.

 

Hapishanedeki ilk yýlý çok zor geçmiþti. Buraya alýþmak bütün insanlar için çok zordu, ancak alýþtýktan sonra oranýn bir parçasý oluverirdiniz. Malcolm ilk yýlýnda yemek sýrasýnda elinden tepsiyi düþürmek, numarasý okunduðunda cevap vermemek, uyuþturucu krizine girdiðinde hücresindeki her þeyi dýþarý fýrlatmasýndan dolayý devamlý katýksýz hücre hapsi yiyordu. Hücreye girdiðinde avazýnýn çýktýðý kadar baðýrýp devamlý Ýncil’e ve Tanrýya küfürler yaðdýrýyordu. Bundan dolayý Malcolm’a hapishanedekiler “Ýblis”demiþlerdi. 
Hapishanede de Bimbi diye birisi vardý. Çok güzel konuþan ve devamlý kitap okuyan birisiydi. Malcolm bu sýralarda kendisini sýradan bir dinsizden çok ileri görüyordu. Bir gün Bimbi’nin dinsizliðe karþý konuþmasýndan sonra, Malcolm artýk dine, kitaba falan rast gele küfretmez olmuþtu.

 

Ýslam'la tanýþmasý ve Müslüman oluþu

 

1948 yýlýnda Malcolm Concord Hapishanesine nakledilmiþti. Burasý eski yerine göre daha güzeldi. Ýþte bu günlerde küçük aðabeyi Philibert’ten bir mektup aldý. Mektupta: “Siyah adamýn doðal dinini keþfettiðini” ve Ýslam cemaati diye bir þeye katýldýðýný yazýyordu kardeþi. Ayrýca kurtuluþa ermesi için Allah’a dua etmesini istiyordu. Sonra kardeþi Reginald’dan da bir mektup aldý. Bir sürü havadisle birlikte “Malcolm sakýn domuz eti yeme ve sigara içme artýk. Hapisten nasýl kurtulacaðýný anlatýrým sonra sana” diyordu kardeþi...Malcolm bu cümleyi okuduktan sonra aklýna bin bir türlü þeyler geliyordu: domuz eti yemeyince ve sigara içmeyince insanda hapisten çýkaracak bir hastalýk mý beliriyordu, ya da Newyork askerlik þubesine yaptýðý psikolojik numaranýn bir benzerimiydi bu...

 

Kardeþinin dediklerini aynen uygulamaya koydu. Bir gün öyle yemeðinde domuz eti vardý. Tabaðýna koymadan karavanayý yanýndakine verdi. Sigarayý býrakmak çok zor deðildi onun için, katýksýz hücre cezasýnda günlerce sigarasýz kalmaya alýþmýþtý. Sabýrsýzlýkla kardeþi Reginald’ýn geleceði günü bekliyor ve bu numaranýn ne anlama geldiðini bir an evvel öðrenmek istiyordu. Sonunda bir gün çýktý geldi kardeþi Reginald. Ancak, Malcolm’un merak ettiði konuya hemen girmedi, öylesine sýradan biraz konuþtuktan sonra, tasarlanmamýþ bir konu gibi Malcolm’a sordu: “Malcolm,bil bakalým akla hayale gelebilecek her þeyi, bilinebilecek her þeyi bilen insan kim olabilir?” “Herhalde tanrý gibi birisidir” bu dedi Malcolm. “Her þeyi bilen bir insan var, Tanrý bir insandýr,adý da ALLAH’týr” dedi kardeþi. Reginald anlatmaya devam ediyordu: “Allah’ýn 360 derece ilmi olduðunu, bu ilmin bütün ilimleri kuþattýðýný, þeytanýn ise sadece 33 derece ilmi olduðunu ve buna da masonluk dendiðini söyledi. Sonra Tanrýnýn Amerika’ya indiðini, Elijah adýndaki bir zata siyah adam suretinde göründüðünden söz etti.Ayrýca þeytanýn da bir insan olduðunu ve bütün beyazlarýn þeytan olduðunu söyledi.

 

Malcolm’un kafasý allak bullak olmuþtu, gözlerinin önünden tanýdýðý bütün beyazlar bir þerit gibi geçti evet kardeþi haklýydý; Newyork’taki Beyazlar, Polisler, ilk okulda kendisi Avukat olmak istediðin söylediðinde “niçin Marangoz olmuyorsun?”diyen öðretmeni, hele Masonlar!..

 

Malcolm bu arada Norlfok hapishanesine gelmiþti. Burasý diðer hapishanelere nazaran çok daha güzeldi. Bu hapishanede çirkin dedikodular, sapýklýklar, rüþvet gibi þeyler olmadýðý gibi, herkesin kendine ait bir odasý vardý. Nefret kusan gardiyanlarýn yerine eðitimci gardiyanlar vardý. Buranýn en güzel yönlerinden bir tanesi de kütüphanesinin olmasýydý. Zengin bir milyoner baðýþlamýþtý kütüphaneyi ve mahkumlar istediði gibi kitap okuyabiliyorlardý. 
Aradan birkaç gün geçtikten sonra kardeþi Reginald tekrar geldi ve Malcolm’un kafasýnda ilk kez yer bulan ciddi düþünceler býrakarak gitmiþti. “Düþünebiliyor musun kim olduðunu bile bilmiyorsun” demiþti Reginald. “Bitip tükenmek bilmez hazineleri olan, krallarý medeniyetleri olan bir ýrktan geldiðin halde bunu bilmiyorsun ne yazýk ki. Þeytan beyazlar senden bunu gizliyorlar. Asýl soyadýnýn ne olduðunu bile bilmiyorsun, bir zamanlar kendi ana dilin olan dilini duysan bir kelimesini bile anlamazsýn. Beyaz þeytan aslýnla ilgili bütün bilgileri çekip almýþ elinden. Seni katlederek, sana tecavüz ederek, seni atalarýnýn tohumundan, anayurdunun baðrýndan koparýp getirdikleri günden bu yana sen bu beyaz þeytanýn bitmek bilmeyen þeytanlýklarýnýn kurbaný durumundasýn.”

 

Amerikalý beyazlar; Zenci dedikleri bu insanlara kendi anavatanlarý olan Afrika’yý maymunlar gibi daldan dala atlayan vahþi siyahlarýn, putperestlerin bulunduðu yer diye tanýttýlar. Zencileri kendi öz vatanlarýna ve ýrklarýna düþman ettiler, kendi dinlerini aþýladýlar. Bu din Zenciye siyah olan her þeyin lanetli olduðunu, siyah olan her þeyden, hatta kendi kiþiliðinden nefret ettiriyordu. Hýristiyan din adamlarý bu zencilere bir yanaðýna vurulduðunda diðer yanaðýný da çevirmeyi, acý çekerken gülmeyi, acýlarý sineye çekmeyi, boyun bükmeyi, alçak gönüllü olmayý öðretmiþti. Onlara dualar edip ilahi okumayý, beyaz þeytanlarýn elinin artýðý þeylerle idare etmeyi, gerçek nimetleri öbür dünyadan beklemeyi, öbür dünya için yalvarýp, ama bu dünya nimetleri için fazla bir þey istememeyi öðretmiþti! Köleci efendi bu dünyada kendi cennetinin tadýný çýkarýrken, Zenciye öbür dünya nimetine razý olmayý öðretmiþti. 
Malcolm, Norlfolk hapishanesinde öðrendi her þeyi.. Burada günde sadece beþ saat uyur ve saatlerce kitap okurdu. Gece “ýþýklar kapansýn” sesi onun kabusu olurdu, ancak dýþarýdan sýzan ýþýkla kitap okuyabilirdi. Böyle kitap okuya okuya gözlerinin görme gücü iyice azalmýþ ve astigmat olmuþtu. Ayrýca hapishanelerde mahkumlar arasýnda bir çok münazaralar yapýlýyordu, Malcolm bunlara katýlýyordu. Bu münazaralar onu ileride Vekil olduðunda yapacaðý konuþmalara hazýrlýyordu.

 

Kendi deyimiyle: “O sýralar, bir insan için en zor þeyi, fakat en büyük þeyi yapmak üzereydim; insanýn zaten içinde var olan gerçeði, insaný çepeçevre kuþatan gerçeði kabul etmek üzereydim.” Onun Ýslamý seçmesi ayný en azýndan Amerikalý beyazlara bir tepkiydi; Çünkü Elijah Muhammed daha çok ýrkçýydý. Müslümanlýðý tam anlamýyla bilmiyordu ya da açýklamak istemiyordu. Irkçýlýk söz konusu olunca, zenciler tabi ki daha kolay Müslüman oluveriyorlardý.

 

Hapishanede çok okuma imkaný buluyordu. Bütün doðu ve batý felsefesini okudu. Bir sözlüðü baþtan sona kopya etti, yaklaþýk bir milyon kelime...burada beyazlarla ilgili çeþitli gerçekleri öðrenecekti: Beyaz tüccarlarýn koloniler kurarak Afrika Asya ülkelerine saldýrýþýný, Haç’a hiçbir zaman Ýsa dininin ruhuna uygun olarak, içten pazarlýksýz olarak el atmadýklarýný;alçakgönüllüce, azizce insanca sarýlmadýklarýný..

 

“Þeytan beyaz adam Þeytani mizacýnýn gereði olarak siyah olan her þeyden nefret etmeyi öðretti bizlere. Beyaz olmayan bütün toplumlarý sömürdü. Ayrýca yeryüzündeki bütün dinler kendi mensuplarýna tanýyabilecekleri, hiç deðilse kendi ýrklarýna benzer bir Tanrý düþüncesi getirirken, beyaz köleci efendiler Zencilere kendi Hýristiyanlýklarýný aþýlamýþlardý. Bu Hýristiyanlýk ise ‘Zenciye týpký köleci efendisi gibi sarý saçlý, soluk benizli, mavi gözlü adeta ecnebi tanrýya tapmasýný salýk veriyordu tabi ki.”

 

Eljah Muhammed siyahtý. Georgia’daki bir çiftlik evinde doðmuþtu, ailesiyle birlikte Detroit’e taþýnmýþtý. Ýnsan suretine girmiþ tanrý olduðunu iddia eden birisiyle tanýþmýþtý. Mr. Wallece D. Fard, Eljah Muhammet’e Allah’ýn mesajýný bildirmiþti ve bu mesajý ‘Kuzey Amerika da yaþayan, Yitik buluntu Ýslam cemaati durumundaki siyah halka iletmesini istemiþti Eljah Muhammed’den. Buna dayanarak kurmuþtu Eljah Muhammed Ýslam cemaatini. Ýçerdeyken kardeþleriyle ve Eljah Muhammet’le devamlý mektuplaþýyordu. Eljah Muhammet ona bir mektup göndermiþ içine de bir miktar para koymuþtu. 
Malcolm hapis cezasýnýn son yýlýný ilk gittiði Charlestown Hapishanesinde geçirdi. Norlfolk’taki görevliler, iðne vurulmak istemeyiþini ve yer deðiþtirmesine itirazýný neden olarak gösterdiler!. Charlestown’da eskisi gibi kitap okuyamasa da, çeþitli tartýþmalara katýlýyordu. Hafta sonu bir ilahiyatçý Ýncil dersi vermeye geliyordu, buna katýlmaya karar verdi Malcolm. Ýlahiyatçý konuþmasý bittikten sonra sorularý alýyordu. Sonunda bir gün Malcolm da el kaldýrdý ve sordu: “Pavlusun rengi neydi? Siyahtý elbet; çünkü o bir Ýbrani’ydi ve esas Ýbranilerse siyahtý...Öyle deðil mi?” Ýlahiyatçý “evet” dedi. Malcolm tekrar sordu: “Ya Ýsa’nýn rengi....o da Ýbrani’ydi deðil mi?” Adam neye dayanarak diretebilirdi ki? “evet Ýsa esmerdi” dedi. Malcolm “peki kiliselerde çizilen resimlerde Ýsa hep beyaz çizilmiþ, öyleyse bu resimler gerçeði yansýtýyor mu sizce?” deyince, Ýlahiyatçý “Bak bu konuda bir þey söyleyemeyeceðim” deyip çekip gitmiþti.

 

1952 baharýnda tahliye kurulunun salýverilme kararýyla hapisten çýktý. Hapisten çýkýnca Harlem ya da Boston yerine doðru Detroit’teki kardeþinin yanýna gitti. Buraya gitmesinin nedeni Eljah Muhammet’in öðretisini daha iyi kavramak içindi. Hapisten çýkýþý için kardeþinin çalýþtýðý maðazanýn sahibi kefil olmuþtu. Hemen burada tezgahtar olarak iþe baþlamýþtý. Kardeþi Wifred yanýnda kalmasýný istemiþti, o da seve seve kabul etti bunu. Kardeþinin evinde tam bir Müslüman evi havasý vardý. Kardeþi ona gusül almayý ve namaz kýlmayý öðretti. Maðazada da namazlarýný hiç aksatmadan kýlýyorlardý, diðer çalýþanlardan habersiz olarak yapýyorlardý bunu. Malcolm namaz kýlmayý çok sevmiþti, bütün din kardeþleriyle birlikte ALLAH’a yöneliyorlardý. Detroitteki Müslümanlarýn toplandýðý bir yer vardý. Burada hafta sonlarý Ýmam Lamuel Hasan konferanslar veriyordu. Buradaki Müslümanlarý o kadar samimiydiler ki, Malcolm böyle bir samimiyeti hayatýnda ilk kez görüyordu. Birbirleriyle karþýlaþtýðýnda herkes selamlaþýyordu,ve birbirlerine son derece samimi davranýyordu herkes: ‘Kardeþim’, ‘Bacým..’, Hanýmefendi...’, ‘Efendim...’ bu fevkalade bir þeydi...Malcolm tüm bunlar için diz üstü çöküp ALLAH’a þükür ediyor ve Eljah Muhammet’i göreceði günü iple çekiyordu.

 

Bir gün Chicago’daki iki numaralý mabedi ziyarete gitme kararý aldýlar. Eljah Muhammet’in burada bir konuþmasý vardý. Chicago’da iki numaralý Mabed’de herkes ayný tip elbiseler giyinmiþti. Malcolm bu kadar Müslüman’ý disiplinli temiz bir þekilde ilk kez görüyordu. Elçi içeri girince selam verdi, herkes ‘ve aleyküm selam’ diye yanýt verdi. Elçinin baþýnda altýn nakýþlarla süslenmiþ bir de taç vardý. Malcolm bu sýrada dalýp gitmiþti: kendisi içerdeyken hiç tanýmadýðý halde zaman ayýrýp mektup yazan, Zencilere liderlik yapabilmek için nice acýlara katlanmýþ, hiç özveriden kaçýnmamýþ, zencilere kol kanat gerebilmek için gözünü budaktan sakýnmayan lider..

 

Eljah Muhammed o gün çektikleri sýkýntýlardan ve geçmiþinden bahsetti. Konuþmanýn sonuna doðru ismiyle hitap ederek Malcolm’a seslendi: “yýllardandýr hiç ara vermeksizin bana mektup yazmýþtýr Malcolm kardeþ. Elim deðdikçe ben de kendisine yazmýþýmdýr. ‘Zindandayken þeytandan kurtulmuþtu Malcolm kardeþ; ama þimdi onun tekrar içkime, kumarýma, esrarýma ve günahýma çekeceðim diyecektir beyaz þeytan. Ýþte þimdi temiz kardeþimizin perdesi kalkmýþtýr, göreceðiz nasýl bir insan olacaðýný, inanýyorum ki hep baðlý kalacaktýr Malcolm kardeþ imanýna” diyordu Eljah Muhammed. Akþam yemeðini Eljah Muhammet’le birlikte yediler. Bu sýrada Malcolm Detroitteki Mabedi nasýl týka basa doldurabileceðini düþünüyordu kendi kendine. Bir ara sordu: Detroitteki mabede kaç kiþi toplanabileceðini sordu. Eljah Muhammet “binlercesini”dedi ve gençlere çok önem verilmesini istedi. Malcolm üye sayýsýný arttýrmak için Ýmam Lamuel Hasan’a yardýmcý olmaya karar verdi Zenci mahallelerine gidiyor: “Adamým sana þöyle biraz fýs geçeyim mi?”diyerek baþlýyordu konuþmasýna, böylece bir çok kiþiyi yanýnda getirmiþti.

 

Malcolm bu ara soyadý deðiþikliði için baþvuruda bulunmuþ ve baþvurusu kabul edilmiþti. Eljah Muhammed “X”soyadýný kullanmalarýný öðütlemiþti onlara..Afrika’dayken ailelerin sahip olduklarý soyadlarýný simgelemektedir ‘X’. Þimdiki soyadlarý: köleler, efendilerinin soyadlarýný kullandýðýndan, kendilerine ait deðildi. ‘X’ Matematikte bilinmeyenin simgesidir. Bir gün gelip ALLAH’a dönünceye deðin ve kendi aðzýndan bize kutsal isim verinceye kadar bu ‘X’i kullanacaklardý. Artýk onun ismi Malcolm X’ti. Malcolm X bu arada bol bol çalýþýyordu. Hafta sonu sohbetlerini hiç býrakmadan takip ediyordu. Cemaate katýlmayý hiç aksatmýyordu. Artýk geceleri rahat uyuyabiliyordu. Bu hale onu ALLAH’tan baþka kim getirebilirdi ki. Gün geçtikçe Eljah Muhammet’e daha çok baðlanýyordu.

 

Eljah Muhammed, yeterlilik kazandýðýna inanýnca, Malcolm’u Boston’a yolladý, burada Llyod X adýnda bir Müslüman oturuyordu. Ýslam’a az çok ilgisi olanlarý evinde topladý. Malcolm onlara bir konuþma yaptý. Malcolm konuþmalarýnda daha çok siyahlara yapýlan iþkencelerden bahsediyordu. Böylece, bir tepki olarak Malcolm’un konuþmalarýna katýlým çoðalýyordu. Ancak konuþmalar sonucunda “kim Eljah Muhammet’in hareketine katýlmak ister?” dediðinde sadece bir kaç el kalkýyordu. Aradan üç aya geçtikten sonra bir teþkilat için yeterli sayýya ulaþtýðýný anlayýnca on bir numaralý Mabedi açtýlar Boston’a. Eljah Muhammet onu 1954 yýlýnýn martýnda Philedelphia’ya gönderdi. Malcolm’un burada da beyazlara iliþkin gerçekler hakkýnda yaptýðý konuþmalar sonucunda Philadellphia’daki zenciler daha büyük tepki verdiler ve Mayýs ayýnýn sonunda On iki numaralý Mabet açýldý. Ertesi yýl baþarýlarýndan dolayý Eljah Muhammet Malcolm X’i Newyork’u teþkilatlandýrmasý için görevlendirdi. 
Malcolm X eskiden dümenler çevirdiði, esrar sattýðý bu yere, yani buradaki sokaklara pek yabancý deðildi. Eski arkadaþlarýný ziyaret etti. Hiç birisi onun bu denli deðiþtiðine pek mana veremiyorlardý. Malcolm X bu arada Müslüman bir hemþire olan ve yine Müslüman teþkilat için çalýþan Betty X adýnda birisiyle, Eljah Muhammet’ten onay aldýktan sonra evlendi. 
Büyük bir kentte, imkanlarý büsbütün sýnýrlý bir örgüt, kamuoyunun dikkatlerini üstüne tam anlamýyla çekebilecek bir olayla karþý karþýya kalmazsa, pratik hayatta tanýnmamaya mahkumdur. Ýþte bir gün Harlem’de öyle bir olay meydana geldi. Ýki beyaz polis zenciler arasýnda çýkan kavgayý önlemeye çalýþýrken Johnson Hinton adýndaki bir Müslüman’a coplarla saldýrdýlar. Kafasýndan yaralanýp derisi epeyce soyulan Hinton, bir polis arabasýyla en yakýn karakola götürüldü.

 

Malcolm X olaydan haberdar edilince 50 kadar Müslüman’la birlikte karakola gitti. Ýlk önce Malcolm’a onu göremeyeceklerini söylediler. Malcolm da nöbetçi amire pencereden dýþarý bakmasýný söylemiþ, adam dýþarýdaki Müslümanlarý görünce þaþýrmýþtý. Malcolm kardeþlerini görmeyince orayý terk etmeyeceklerini söyledi. Nöbetçi amiri göstermeye razý olmuþ: Johnson Hinton’u kafasý, yüzü, omuzlarý kana bulanmýþ bir vaziyette buldular. Malcolm: “bu adamýn yeri karakol deðil hastanedir”diye baðýrdý. Hemen bir can kurtaranla onu hastaneye yolladýlar. Hastanede yol boyunca elli Müslüman’la birlikte arabayý takip ettiler. Harlem’in en büyük caddesinde o güne kadar böyle kalabalýk görmeyen zenciler dükkanlardan, kafelerden fýrlayýp, kalabalýðýn peþine takýldýlar.

 

Ýslam cemaati Johnson Hinton’un davacý olmasý için çok çalýþtý, davanýn sonunda Johnson Hinton 70 bin dolar tazminat kazandý. Bu olay Amerika da Müslüman cemaatinin gündeme gelmesine vesile oldu. Artýk Amerika’daki televizyonlar Müslümanlarýn mescitlerini gösteriyorlar, çeþitli belgeseller düzenliyorlardý .Malcolm X televizyon programlarýna katýlýyordu. Siyah Müslümanlar iyice Amerika gündemini meþgul etmeye baþladýlar... 
Eljah Muhammed, Malcolm X’ e. “senin daha çok ünlü olmaný istiyorum. Çünkü sen ünlendikçe ben daha çok tanýnýyorum ve cemaatimize katýlým çoðalýyor.”demiþti. Eljah Muhammet’in vekili olarak Malcolm X radyo ve televizyonlarda, Üniversite kampüslerinde bir çok konuþmalar yaptý. Eljah Muhammet’in vekili olarak konuþtukça, diðer Ýmamlar onu kýskanmaya baþladýlar. Onunla arasýný bozmak isteyenlere karþýn 1963 yýlýnda bir konuþmasýnda Eljah Muhammed: “Ýþte benim en sadýk, en yýlmaz vekilim. Ölünceye dek ayrýlmayacaktýr izimden” diyordu Malcolm için..

 

1963 yýlýnda Eljah Muhammet’le ilgili çeþitli haberler çýkmýþtý. Malcolm X bu haberlerden dolayý çok üzülüyordu, böyle bir þeyi düþünmek bile ona çok edepsizce geliyordu. Gazeteler Eljah Muhammet’in sekreterleriyle çeþitli iliþkileri olduðunu yazýyordu. Malcolm dayanamayýp hemen Eljah Muhammet’le Phoenix’te bir araya geldi. Ýþte burada Eljah Muhammet’in Ýslam dinini nasýl bildiðine ve nasýl çarpýttýðýna þahit olacaðýz. Malcolm X’e aynen þunlarý söylüyordu: “Davud’u okurken, bir baþkasýnýn karýsýna nasýl göz diktiðini öðrenmiþsindir, iþte o Davudum ben. Nuh’u okumuþsundur; þu sarhoþu, iþte ben onun ta kendisiyim. Lut’un serüvenini okumuþsundur: þu kendi kýzlarýyla ayný yataðý paylaþaný...bana da bunlarý yapmak caiz oluyor herhalde” demiþti Eljah Muhammet.(Not: Bunlar tahrif edilmiþ Tevrat’ýn ayetleri idi ve diðerleri gibi Malcolm da o zamanlar Kur’an’dan uzaktý.) 
22 kasým 1963 yýlýnda Dallas’ta Amerikan baþbakaný John F. Kennedy bir suikast sonucu öldürülmüþtü. Eljah Muhammet ne olursa olsun hiçbir vekilin bu suikast hakkýnda konuþma yapmamasý için bir buyruk göndermiþti. Malcolm bu olaydan sonra Eljah Muhammet’in vekili olarak bir konuþma yaptý. Konuþma bittikten sonra, sorulu cevaplý bölüme geçildiðinde birisi ona þu soruyu yöneltti: “Baþkan Kennedy’nin ölümü hakkýnda ne düþünüyorsunuz?” Malcolm da bir temsille kendi görüþünü açýkladý: “Siz sabah tavuklarýnýzý bahçeye gönderdiðinizde akþam komþunuzun kümesine deðil de tekrar sizin kümesine gelecektir. Evet þeytan onu tekrar yanýna aldý.”

 

Bu konuþmasý üzerine Malcolm X 90 gün hiç konuþmama cezasý aldý Eljah Muhammet’ten. Manþetler“Malcolm X susturuldu” diyordu. MalcolmX, 90 gün sonra konuþabileceðini düþünüyordu fakat, artýk ders verdiði yedi numaralý mabette de ders vermesi yasaklanmýþtý. Biraz kafa dinlemek ve tatil yapmak için Malcolm X ve eþi o zamanlar yeni yeni Ýslam cemaatine katýlan ve boksör olan Muhammed Ali’nin evine gittiler. Bu, eþi Bety’nin evlendikten sonra ilk tatili olacaktý.

 

Malcolm X artýk Eljah Muhammet’in adamlarý tarafýndan tehdit edilmeye baþlamýþtý, tetiði çekmesi için yedi numaralý Mabedin imamýna emir verilmiþti Eljah Muhammet tarafýndan. Malcolm X bu sýrada Hac görevini yerine getirmek için Mekke’ye gitmeyi düþünüyordu..Bunun için kardeþi Ella’dan borç aldý. Ýlk önce Mýsýr’a gitti. Hacca gitmesi Malcolm X için çok kavramýn deðiþmesinin baþlangýcýydý. Mekke’den hanýmýna aynen þunlarý yazýyordu: “Ýnanamayacaksýn ama; tenleri beyazdan daha beyaz olan insanlarla ayný bardaktan su içtim, ve ayný tabaktan yemek yedim. Hepimiz bir kardeþtik. Ben artýk ýrkçý bir Müslüman deðilim. Gerçek peygamberimiz olan Hz. Muhammed ýrkçýlýðý yasaklamýþtýr.” Burada ismini de bir Müslüman ismiyle deðiþtirdi. El-hac Malik El-Þahbaz, dý artýk o... 
Malcolm X Mekke’de gerçek Müslümanlýðý öðrendi. Kral Faysal’la görüþtü. Beyrut’ta bir üniversitede Amerikalý siyahlarla ilgili konferans verdi. Amerika’ya geri döndüðünde basýna ýrkçýlýðý býraktýðýný, kendisinin yeni bir örgüt kuracaðýný, beyazlarýn bu örgüte katýlabileceklerini açýkladý.

 

Malcolm X’in ýrkçýlýðý býrakmasý ve artýk yeni kurduðu örgüte beyazlarýn da üye olabileceðini açýklamasý, Amerika kamuoyunun dikkatlerini üzerine çekti. Ýslam dini, belki de ilk olarak, Amerikan basýnýnda evrensel ve geniþ boyutlarda yer buldu. Irkçýlýðý býrakmasý Eljah Muhammed ve çeþitli siyah kuruluþlar tarafýndan doðru bulunmadý. Malcolm X artýk bir çok tehditler almaya baþlamýþtý. Yaþadýðý her günü ödünç alýyor gibiydi. Nereye gitse takip ediliyordu. Etrafýndaki kiþilere artýk kendi sonunun geldiðini söylemekten çekinmiyordu. Ailesi bir yerde, kendisi de güvenliði için deðiþik otellerde kalýyordu.

 

“NASIL YAÞARSANIZ ÖYLE ÖLÜRSÜNÜZ”

 

Malcolm X hayatýný mensubu bulunduðu toplumun haklarýný elde etmek, bundan daha da ötesi bu toplumu gerçek kimliðine kavuþturmaya adamýþtý. Belki siyah toplum olarak bütün eþyalarýný, tekrar bir gemiye yükleyip Afrika’ya dönemezlerdi ama kültürleriyle, dinleriyle, dilleriyle bir de özgürlükleriyle Afrikalý olabilirlerdi. Tahrip edilmiþ Hýristiyanlýk dini onlara iki dünyayý da cehennem yapmýþtý ne yazýk ki ...En son ve en mükemmel din olan Ýslamiyet ancak bu toplumun her iki dünyada saadetini saðlayabilirdi. Malcolm X bu gerçekleri anlatabilmek için çalýþtý. Gece yarýsý evine Monoton kokteyli atýp evini ateþe vermiþlerdi ama o saat 4 uçaðýyla Chicago’ya gidip Detroit’teki konferansa yetiþmiþti. 21 Þubat 1965 Pazar günü bir eðlence salonunda bir konferans vardý,400 sandalye kurulmuþ, salon hazýr hale getirilmiþ, herkes yerini almýþtý. Malcolm X’in eþi de dört çocuðuyla birlikte en önde yerini almýþtý.

 

Malcolm X takdim edildikten sonra kürsüye doðru yürüdü ve ‘Esselamu aleyküm’ dedi; salondakiler hep birlikte: ‘ve aleyküm selam’ dedikten sonra salonun bir yerinde bir karýþýklýk çýktý. Herkes dikkatini tam oraya çevirmiþken birkaç kiþi Malcolm’a ateþ açtýlar. Herkes dýþarý kaçmaya çalýþtý. Kendisine isabet eden on altý kurþundan ilkini yer yemez Malcolm X’in dinleyicileri sakinleþtirmek için kalkmýþ olan sað eli derhal göðsüne düþtü, öteki eli havaya kaktý orta parmaðýný bir kurþun uçurup gitti, sakalýnýn arasýndan kanlar sýzýyordu, ve vücudu arkaya iki sandalyeyi devirerek düþtü. Tetikçiler yere düþmüþ vücudunu iyice kurþunladýktan sonra kaçtýlar. Dört çocuðunun üzerine kapanan eþi ve dinleyicilerden bazýlarý hemen sahneye koþtular; ancak kurþunlar tam can alýcý noktalara isabet etmiþti, yakýndaki bir hastaneye götürülürken yolda vefat etti. Hayatýný adamýþ olduðu bu toplum için konferans verirken.. 
Malcolm’un naaþý cenaze evinde yirmi iki bin kiþi ziyaret ettikten sonra, Amerika’da yaþayan Arabistanlý birisi tarafýndan Ýslami þartlarda topraða verildi.

 

Zulüm, kýsmak istediði sesi nara yapar! Ve bazý ölüler, yaþayanlardan çok daha yüksek sesle konuþur...

 

Malcolm X onlardandý.

 

Allah (cc) rahmet eylesin, mekanýný cennet eylesin…

 

Malcolm X sonrasý ABD’de Ýslam

 

MalcolmX, Eljah Muhammed tarafýndan ihraç edildikten sonra Suudi Arabistan olmak üzere çeþitli Orta doðu ülkelerine geziler düzenledi. Buralardan döndükten sonra Eljah Muhammed’in oðlu Wallace D. Muhammet’le birlikte Amerikan Ýslam Misyonu adlý örgütü kurdular. Malcolm X’ in ölümünden sonra W.D.Muhammed liderliðindeki örgüt daha sonralarý diðer Ýslam ülkelerindeki örgütlerle birleþtiler. Kýsa sürede Amerika’daki en büyük Ýslam cemaati haline geldi. Diplomalarý devlet tarafýndan tanýnan okullar açtýlar, Kur’an ve Arapça eðitimi saðladýlar. 1985 yýlýndan sonra dünya üzerindeki Müslümanlarla saðlanmasý amaçlanan entegrasyonun son aþamasýný da yerine getirip Amerikan Ýslam Misyonunun kapatýldýðýný ilan ettiler.

 

Diðer taraftan Nation of Ýslam örgütünün baþýna Eljah Muhammet’in yerine Louis Farrakhan geçti. Örgüt Milliyetçi çizgisini günümüze dek sürdürmektedir. Amerika’da bu gün yaklaþýk 8 milyon Müslüman yaþamaktadýr. 11 Eylül saldýrýlarýndan sonra 2 ay gibi kýsa bir sürede 50.000 Amerikan vatandaþý Müslüman oldu. Daha önceleri ise yýlda 25 bin Amerikalý Müslüman oluyordu. Yapýlan araþtýrmalarda öyle gözüküyor ki bir çok Amerikalý Müslüman olacak; çünkü Amerikalýlar daha gerçek Ýslamla yüz yüze gelmediler. Ýslam gündeme geldikçe ilgi artýyor. Amerikalý Müslümanlarýn çoðunu Orta Doðulu ve Afrikalý Müslümanlar oluþturmaktadýr.

 

BEYAZ PERDEDE MALCOLM X

 

Malcolm X'in hayatý yönetmenliðini Spike Lee'nin yaptýðý ve kendisini Denzel Washington'un canlandýrdýðý 1992 yapýmý bir sinema filmine konu olmuþtur. Filmde rol alan sançtýlar: Spike Lee, Denzel Washington, Angela Bassett, Delroy Lindo, Albert Hall, Theresa Randle, Lonette Mckee, Tommy Hollis, Kate Vernon, Al Freeman Jr.

 

MALCOLM X’TEN ANLAMLI SÖZLER

 

* Ýnsaný küçük bir yaratýk olmaktan alýp yetiþtirerek, olgun bir insan haline getiren þeylerden biri de imtihan, tecrübe ve sýkýntýlardýr. Kar, yaðmur ve fýrtýnadan geçerek gelirseniz, yapmak istediklerinizi güneþ çýkýp her þey düzeldiðinde daha kolaylýkla yapabilirsiniz.

 

* En iyi nasihat, iyi örnek olmaktýr.

 

* Oy kurþun gibidir. Bir hedef gözetmediðiniz takdirde kullanmayýn. Eðer hükümet ödediðimiz vergilerle bizi koruyamýyorsa, ödediðimiz vergilerin bir kýsmýný silah almak için ayýrmaktan çekinmeyeceðiz. Seçenek oy, ya da kurþundur.

 

* Irkçýlýk olmadan kapitalizm olmaz.

 

* Bu ülke ( ABD) caniler tarafýndan idare edilen bir ülkedir. Hiç kimse efendisini hizmetkarýndan iyi bilemez.

 

* Ýster mermi kullansýn, ister oy pusulasý, insan iyi niþan almalý, kuklayý deðil kuklacýyý vurmalý.

 

* Beyaz adam savaþtý, biz öldük..

 malcolm2.gif (66608 bytes)

Bir belge:

 

Mekke’den Amerika’ya mektup

 


Ömrümde, her renkten,
her ýrktan insanýn birlikte kaynaþtýðý, Ýbrahim’e, Muhammed’e ve semavi kitaplardaki bütün peygamberlere ev sahipliði yapan, þimdi bulunduðum bu mukaddes topraklardaki kadar, insanlar arasýnda böylesine coþkulu ve içtenlikli bir konukseverlik, böylesine yüreklerden taþan gerçek bir kardeþlik hiç görmedim.

 

Geçen hafta, çevremde her renkten insanýn oluþturduðu asil ve anlatýlamaz ihtiþamdan büyülenmiþ bir halde konuþmaktan aciz kaldým.

 

Beni yaratan Allah beni mukaddes Mekke’yi ziyaret etmekle ödüllendirdi.  Kâbe’nin çevresini yedi kere döndüm. Ýnsanlýðýn dertlerine deva, Ýslam’ýn kutsal suyu zemzemden kana kana içtim. Safa ve Merve tepeleri arasýnda yedi defa gittim geldim.

 

Adem’in yurdunda, tarihin en eski kenti Mina’da, Arafat’ta dua ettim.

 

Dünyanýn dört bucaðýndan on binlerce hacý ile birlikteydim. Mavi gözlü sarýþýnlardan siyah derili Afrikalýya kadar bütün renkler kaynaþmýþtý. Fakat hepsi insanlarýn birlikteliðini, tek bir ruh halini simgeliyordu. Bu benim Amerika’da siyah ile beyaz arasýnda göremediðim, fakat görülmesi kaçýnýlmaz ve mümkün olan bir manzaraydý.

 

Amerika, Ýslam’ý tanýmalý, anlamalý ve bilmelidir. Çünkü sadece bu din, toplumdaki ýrk ve renk ayrýmý ile insanlar arasýndaki ayýrýmý kökten reddetmektedir. Ýslam ülkelerine yaptýðým gezilerde konuþtuðum insanlar ve hatta beraber yemek yediðim beyaz Amerikalýlar, kafalarýndaki ayýrýmcýlýðýn Ýslam ile tanýþtýktan sonra yok olduðunu söylediler.

 

Ýnsanlarýn renklerine bakýlmaksýzýn birlikte iç içe olduklarý böylesine içtenlikli ve gerçek bir kardeþlik manzarasýný bundan önce hiç görmemiþtim.

 

Bu sözcükleri benden iþitmekle belki þaþýracaksýnýz. Bu hac sýrasýnda gördüðüm ve yaþadýðým bu gerçeklerin benim daha önceden eriþtiðim düþünce biçimini yeniden temellendirmede etkili oldu ve bazý varsayýmlarýmý terk etmeye karar verdim.

 

Bu benim için hiç de zor olmayacak. Sýký ve kesin kabul ettiðim düþüncelerime raðmen, ben her zaman gerçeðin arayýþý içinde oldum ve karþýlaþtýðým her yeni gerçeði yeni bir aþama, yeni bir açýlým olarak kabul ettim.

 

Gerçeðin yetenekle aranmasýnýn önemli ve belki de ilk þartý olan beynimi ve aklýmý daima açýk tuttum. Bu kutsal yerlerde geçirdiðim 11 gün içinde Müslüman kardeþlerimle tek ve ayný Allah’a ibadet ve dua ederken onlarla birlikte ayný tabaktan yedim, ayný bardaktan içtim, ayný kilimin üstünde uyudum. Gözleri mavilerin en mavisi, saçlarý sarýlarýn en sarýsý ve derileri beyazlarýn en beyazý idi.

 

Ve beyaz Müslümanlarýn sözcükleriyle ben Nijerya’dan, Sudan’dan ve Gana’dan siyah Afrikalý Müslümanlar arasýnda ayný ve gerçek içtenliði ve duyarlýlýðý yaþadým. Biz gerçekten kardeþtik. Çünkü inancýmýz tek Allah’a idi ve aramýzda renkler kalmamýþ ve beyaz renk,  Amerika’da var olan tutum ve davranýþlarýyla düþüncelerimizden sökülüp atýlmýþtý.

 

Beyaz Amerikalýlar Allah’ýn tekliðini kabul ettiklerinde insanýn birliði gerçeðini de kabul edecekler; insanlar arasýnda antropolojik üstünlük ölçülerine, farklý renklere farklý muamelede bulunmaya son vereceklerdir.

 

Amerika’daki ýrkçýlýk, tedavi kabul etmez bir kanser salgýnýdýr. Beyaz Amerikalýnýn Hýristiyan kalbinin, böylesine yýkýcý bir hastalýðýn tedavisinde kanýtlanmýþ bir gerçeði kabul etmesi kaçýnýlmazdýr. Irkçýlýk Almanya’da Almanlarý içeriden vurmuþ ve 
yýkmýþtýr. 
 
Bu kutsal topraklarda geçen her saat bana Amerika’daki siyah-beyaz çatýþmasýna yaklaþýmda çok daha güçlü bir iç zenginliði kazandýrýyor. Amerikan zencileri ýrkçý kinleri nedeniyle asla suçlanamazlar. Onlarýn tepkileri, Amerikan beyazlarýnýn 400 senelik bilinçli ýrkçý davranýþlarýna karþý oluþan bir bilinçaltýnýn doðal sonucudur.

 

Irkçýlýk Amerika’yý sarmalayarak bir intihar yolunda götürmektedir. Gözlemlerime dayanarak çeþitli zaman ve mekanlarda kolej ve üniversitelerde birlikte olduðum yeni nesil beyaz gençlerin birçoðunun duvarlardaki yazýlarý görüp okuduktan sonra Amerika’yý tümden bir yýkýma götürecek ýrkçýlýk hastalýðýndan kurtaracak tek doðru yolu bulmalarý kadar doðal bir þey olamaz.

 

Hiç de öyle çok yüksek bir saygýnlýk görmedim ve bunu beklemiyordum da. Kendimi çok saygýdeðer birisi veya hepten deðersiz birisi gibi de hissetmedim!.. Birkaç gece önce Amerika’da, kendisini beyaz olarak gören bir beyaz adam; Birleþmiþ Milletler’de bir diplomat, bir elçi,  krallarýn arkadaþý, bana kendi dairesini, kendi yataðýný verdi. 
 
Amerika’da, böyle bir muamele göreceðim aklýmýn ucundan geçmesi bir yana, bu durum rüyalarýmda bile olasý deðildi. Böyle saygýnlýk ve þerefli bir muamelenin Amerika’da, deðil bir zenciye, bir krala bile yapýlmasý þaþkýnlýk yaratacak bir geliþmedir. 
 
Bütün övgüler yerin, yedi kat semanýn ve evrenlerin yegane yaratýcýsý ve sahibi Yüce Allah’a aittir. 
 
El Hacc Malik el-Þahbaz

 

Mekke 1964

 

KAYNAKÇA:

 

Malcolm X- Alex Halley- Ýnsan Yayýnlarý

 

arrow1b.gif (1866 bytes)

.