. |
ÞEHADETÝNÝN 48. YILINDA
Malcolm X (19 Mayýs 1925 - 21 Þubat 1965) Dr Sami GÖREN (Hukukçu) En güzel öðüt örnek olmaktýr. MALCOM X Malcolm X (Malcolm Little ve daha
sonrasýnda El Hac Malik el-Þahbaz) (Omaha, 19 Mayýs 1925 – New York, 21 Þubat 1965), ABDli siyaset adamý, mücahid ve siyah haklarý
savunucusudur. “Ýblis”ten “El Hac MAlik
El-ÞahbAz”a, serserilikten Amerikalý Siyah Müslümanlarýn Liderliðine... Ve çok
daha ötelere: Þehadete! Bataklýklardan þahikalara yükselen bir hayat... MALCOLM,
19 Mayýs 1925’te Omaha’da dünyaya geldi. Babasý bir Baptist Hýristiyan vaizdi.
Malcolm “korkak bir zenci deðildi babam, o bir doksan boyunda, iriyarý ve kapkara bir
adamdý...” der. Babasý da, Marcus Garvey gibi Amerikalý siyahlarýn hiçbir zaman
gerçek özgürlüðe, baðýmsýzlýða ve itibara kavuþmayacaðýna inanmaktaydý. Bu
yüzden de Amerika’yý býrakýp, kendi vatanlarýna, Afrika’ya dönmeliydi siyahlar. Babasý
vaazlarýnda bunu hep belirtiyordu, beyazlar bundan rahatsýz olmalýydýlar. ki;
Malcolm’un doðumuna yakýn bir zamanda, babasý yokken bir gece evin yanýna bir gurup
insan gelmiþ ve annesine kocasýnýn nerede olduðunu sormuþlar. Annesi de:kocasýnýn
evde olmadýðýný, üç çocuðuyla evde yalnýz olduðunu söyleyince, adamlar evin
bütün camlarýný tuz buz ettikten sonra, Rahip Earl Little’nin, Marcus Garvey’in
görüþlerini vaazlarýnda iþleyen, ve gerisin geri Afrika’ya dönüþ projesi olan,
Omaha’nýn zencileri arasýnda hýzla yayýlan ve baþlarýna dert olan vaazlarýna daha
fazla tahammül edemeyeceklerini hatýrlatýp ortadan kaybolmuþlar. Malcolm
orada dünyaya geldikten sonra Babasý evi Milwauke’ye taþýdý. Burada fazla durmadan
Lansing’e taþýnýp bir ev aldýlar. Babasý adeti olduðu üzere orada da Baptist
kiliselerini dolaþýp, Hýristiyanlýðýn esaslarýný anlatmaktaydý.. 1929
yýlýnda Malcolm 4 yaþýndayken hayatýnýn ilk canlý hatýrasýný þöyle anlatýyor:
“Bir gece yarýsý kendimizi tabanca seslerinin, çýðlýklarýn, duman ve alevlerin
ortasýnda bulduk kendimizi. Korkumuzdan neye uðradýðýmýzý þaþýrmýþtýk. Babam
evimizi kundakladýktan sonra kaçmaya çalýþan beyazlarýn arkasýndan ateþ açmaya
çalýþýyordu...Alevler içinde yanan ev üstümüze çökecekti,Annem kucaðýnda yeni
doðmuþ bebeðiyle kendisini henüz dýþarý atmýþtý ki;ev etrafa kývýlcýmlar
saçarak,büyük bir gürültüyle çöktü. Gecenin yarýsýnda don-gömlek dýþarýda
kalýþýmýzý, feryatlar içinde dövünmemizi hiç unutamýyorum. Olay yerine gelen
Polis ve Ýtfaiyeciler de etrafýmýza dizilip evimizin sonuna kadar yanýp kül
olmasýný bizimle birlikte seyrettiler.” Hayat
uçurumda baþlar, bütün insanlar için; ancak bu uçurumun boyutlarý Malcolm için
herkesinkinden daha engin ve daha engebeliydi zannedersem.. Bu
olaydan sonra doðu Lansing’de kenar mahallelerden birine taþýndýlar, burada da rahat
olamadýlar.Bir gece babasý ve annesi tartýþtýktan sonra, babasý evi terk edip gitti,
Annesi arkasýndan seslenmiþ ancak babasý onu dinlememiþti. Babasý o gece bir suikasta
uðramýþ, adamlar ölünceye kadar dövdükten sonra, gelip geçen arabalar ezsin diye
yolun ortasýna atmýþlar, polisler gece yarýsý evden gelip annesini almýþlar ve
babasýnýn vücudunu yarýsý ezik, bazý kemikleri kýrýlmýþ, ölü vaziyette
bulmuþlardý. Artýk
sekiz kardeþle ortada kalmýþlardý. Babasýnýn hayat sigortasýndan kalan parayý
aldýlar ki, bu beþ yüz dolar civarýndaydý ve cenaze masraflarýyla bu da
tükenmiþti. Böylece Ailede maddi çöküntüyle birlikte psikolojik çöküntü de
meydana geliyordu. Kardeþlerinin
en büyüðü geçimlerine yardým için çalýþýyordu, annesi de temizlik v.s... gibi
iþlerde çalýþýyordu. Hayat þartlarý hiç de kolay deðildi, bazen beþ
kuruþlarýný olmadýðý zamanlar olurdu hiç bir þey alamazlardý, annesi bir tencere
dolusu hindiba aðacý yapraðý kaynatýrdý onu yerlerdi, Malcolm’un dediðine göre,
bunu duyan arkadaþlarý: “piþmiþ ot yiyorlar” diye onlarý kýzdýrýrlardý. Bazen de
çocuklardan birkaçý Lansing’e bir fýrýna gidip, beþ sente bir çuval dolusu bayat
ekmek ve çörekleri aldýktan sonra çuvalý omuzlayýp, iki mil yol teptikten sonra
evlerine dönerlerdi. Malcolm bu günlerini þöyle anlatýyor: “Annemiz bu bayat
ekmeklerle çok deðiþik þeyler yapabiliyordu. Domatesle ekmek karýþtýrýlýp
kaynatýlýnca bize yemek oluyordu örneðin.Yumurtamýz varsa pide balýðý gibi þeyler
yapardý bize annem. Ekmek tatlýsý yapardý sonra, içine kuru üzüm de koyardý bazen.
Ekmeði etinden kat kat fazla olsa da hamburger yediðimiz bile olurdu.Zaten çoðu
ekmekten yapýlmýþ olan bu yemekleri bir solukta silip süpürürdük” Yardým
kurumundan çeþitli paketler de gelirdi, bunlarýn üzerinde parayla satýlmaz ibaresi
vardý. Malcolm ve kardeþleri bunu marka zannedecek deðildi elbet, bunu yardým alanlar
aldýðýný satmasýn diye yazýyorlardý. Bir ara
annesi siyah bir adamla evlenmeye kalkýþmýþ; ancak adam bundan vazgeçmiþti. nedeni
kendisini evde bekleyen sekiz boðazýn yükümlülüðünü üstlenmekten korkmuþ
olmasýydý þüphesiz.! Annesi bu olaydan sonra daha da çöküntüye uðramýþ, artýk
kendi kendine konuþmaya bile baþlamýþtý. Bu arada Malcolm artýk 10 yaþýndaydý.
Kardeþleriyle babasýnda kalma 22’lik kalibrelik tüfekle tavþan avlayýp yoldan gelip
geçenlere satýyorlardý, Bazýlarý bunu sýrf yardým olsun diye alýyordu. Malcolm
okuldan sonra doðru eve gideceðine, iki mil yürüdükten sonra Lansing’e gidiyordu
dolaþmadýk dükkan býrakmýyordu ve aþýrdýðý þeylerle kendisine güzel bir
ziyafet(!) çekiyordu. Kendi deyimleriyle buna “Tilkilik” diyorlardý. Bunun yanýnda,
geceleri bostanlýklara girip bir sepet çilek toplayýp satýyordu. Sýký çalýþýrsa
günde bir dolar kazanabiliyordu. O günlerinden þöyle bahsediyordu Malcolm “Hýzla
büyüyüp geliþiyordum; ama bu geliþme kafaca deðildi, bedenceydi daha çok. Ben
böyle evden uzak kala kala, konu komþunun eþiðini aþýndýra aþýndýra,
dükkanlardan ufak tefek þeyler yürüte yürüte, büyüdükçe, isteklerimi elde
etmekte daha da bir saldýrgan, daha da bir sabýrsýz oluyordum giderek.” Aile
Refah kurumu Malcolm’un ailesine her geldiðinde annesinin çocuklarýna
bakamayacaðýný iyice anladýlar ve aileyi daðýtma kararý aldýlar. Çocuklar ya
çocuk esirgeme kurumuna ya da evlatlýk isteyen aile varsa oralara gideceklerdi.
Malcolm’u durumu iyi bir aile aldý. Malcolm bu aileyi seviyordu ve bu ailenin oðluyla
kardeþ gibiydiler. Burada çok iyiydi, fýrsatýný bulduðunda annesi ve kardeþlerinin
ziyaretine gidiyordu. Çok geçmeden devlet, kardeþlerinin hepsini evlatlýk olarak
daðýtmaya karar verdi. Annesi artýk iyice çökmüþtü, sonunda bütün kardeþlerini
bir yere verdiler. Annesini de Kalamazoo ‘daki akýl hastanesine yatýrdýlar. Malcolm
evlatlýk olarak verildiði evde çok iyiydi, bu sýrada okulu terk etmeyi kafasýna
koymuþtu. Kendine göre bir iþ bulup çalýþacaktý; en azýndan elinde parasý
olacaktý. Bir gün okulda sýnýfa girerken bilinçli olarak þapkasýný çýkartmadý.
Öðretmeni de ceza olarak sýnýfýn içinde kendisi dur deyinceye kadar dolaþma cezasý
verdi. Malcolm da öðretmeni tahtada bir þeyler yazarken, öðretmenin sandalyesine
gizlice bir raptiye koydu, öðretmenin sandalyeye oturmasý ve çýðlýklarýyla Malcolm
dýþarýya fýrladý. Bu olayla birlikte Malcolm okuldan atýldý. Ancak olaylar
Malcolm’un tasarladýðý gibi olmadý. Mahkeme artýk bir ýslah evinde kalmasýna
karar verdi, ýslah evinden önce bir gözetim evinde kalmasý gerekiyordu. Malcolm
sýnýfta tek siyah öðrenciydi. Bir gün baþ baþa kaldýðýnda çok sevdiði
Ýngilizce öðretmeni sormuþtu: “Artýk büyüyorsun, ne olmak istersin?” demiþti.
Malcolm bunu daha önce hiç düþünmemiþti. Birden “Avukat olmak istiyorum” deyince
Ýngilizce öðretmeni iyice þaþýrmýþtý. Malcolm’a: “Biraz gerçekçi
olmalýsýn, sen bir zencisin. Bunun için doðru düþünmen lazým. Niçin bir marangoz
olmayý düþünmüyorsun? demiþti. Boston’a
geldiði ilk ay içerisinde þehirde dolanýp durdu. Ablasý ona bir iþ bulmaya
çalýþýrken kendisi ablasýna sürpriz yapmak için iþ bulmaya çýkmýþtý. Bir
bilardo salonuna girdi,orda Shorty diye biriyle tanýþtý. Shorty Lasingliydi,
“hemþehrim” diye Malcolm’a sahip çýktý. Sonra Devlet Bale Salonunda ayakkabý
boyacýsýnýn iþini býraktýðýný, Malcolm’un da onun yerine çalýþabileceðini
söyledi. Malcolm hemen kabul edip iþe baþladý. Ýþin bütün sýrrýný öðrenmiþ,
çok para kazanmaya baþlamýþtý. Artýk Shortyle ve onun arkadaþlarýyla birlikte
takýlýyordu. Malcolm iþte her þeye burada baþladý:esrara, eroini çekmeye, alkol
kullanmaya... Bu iþte çalýþmasýný ablasý hiç istemiyordu, Malcolm’a bir
pastahanede garsonluk iþi buldu, o da ayakkabý boyacýlýðýný býrakýp bu iþe
girmiþti. Bir süre burada çalýþtýktan sonra buradan da ayrýldý. Ablasý
Ella’nýn gittiði kilise cemaatinden birisi Boston-Newyork arasýnda çalýþan trende
iþ buldu. Malcolm burada da servis iþi yapacaktý. Amerika’da yaþayan zenciler
genelde ayak iþlerini yapýyorlardý, bundan dolayý iþlerini devamlý deðiþtirirler,
özellikle devlette çalýþmak büyük bir gayret gerektirirdi. Malcolm
X’in gençliði hiç birimizin düþünemediði bir gençlikti. Demir yollarýnda
çalýþýrken trenle Newyork’a gidip geliyordu. Newyork’u özellikle de Harlem’i
çok sevmiþti. Harlem Newyork’un bizim deyimimizle bir mahallesiydi, burasý zencilerin
mekanýydý. Malcolm artýk hayatýný burada sürdürmeye içten içe karar vermiþti.
Malcolm’un hayallerinin þehriydi Harlem..! Güzel giyimli, gösteriþsiz, medeni
zencileri hayatýnda hiçbir zaman bir arada görememiþti. 1942
yýlýnda 17 yaþýndayken þikayetler üzerine demir yollarýndaki iþinden atýldý.
Sonra Harlem’de hayran kaldýðý bir barda iþe baþladý. Ýþini çok seviyordu,
hiçbir zaman iþine geç kalmadý. Bu bar onun deyimiyle bir mektepti(!). Burasý;
dümencilerin, hýrsýzlarýn, esrar satýcýlarýnýn takýldýðý, Harlem’in birkaç
barýndan birisiydi. Burada
çalýþýrken bir çok þeyi öðrenmiþti, kendisi de esrarlý sigara satmaya baþladý.
Esrarlý sigara iþinden iyi para kazanmaya baþlamýþtý. Artýk paraya para demiyordu.
Gün geçtikçe stoklarýný daha da arttýrýyor, çok tanýndýðý için müþteri
bulmakta hiç zorluk çekmiyordu. Narkotik polisleri artýk onun da esrar sattýðýnýn
farkýna varmýþlardý. Kanun gereði üzerinizde esrar bulamazlarsa suçlayýp kimseyi
içeri almýyorlardý. Malcolm da, içi boþaltýlmýþ ayakkabý topuklarýnda, þapka
astarlarýnýn arasýnda esrar taþýmanýn arýk modasý geçtiðinden, esrarý bir paket
yapýp koltuðunun altýna sýkýþtýrýp, geceleri çalýþtýðý için takip
edildiðini anladýðýnda hemen bir köþeye çekilip paketi koltuðunun altýndan
çaktýrmadan býrakýyordu. Karanlýkta yaptýðý bu numarayý kimse çakmýyordu tabi.
Polis daha fazla takip etmeye baþlayýnca boþ bir sigara paketine, ya da Kýzýl
Haç’ýn boþ yara bandý paketlerine koyuyor, parasýný aldýktan sonra müþteriye
býraktýðý yeri tarif ediyordu. Polis
onun peþini býrakmamakta kararlýydý, böyle insanlar için polisin çok yöntemleri
vardý. Kalabalýk arasýnda ceplerine esrar koyup delil göstermek, evini belirleyip
gizli bir yere esrarý saklamak...Malcolm bunu bildiði için devamlý ev deðiþtirmek
zorunda kalýyordu. Polisin kendisini listeye aldýðýný haber alýnca, Malcolm’un bir
arkadaþ: ortalýk sakinleþinceye kadar biraz seyahat etmesini önerdi. Malcolm daha
önce demir yollarýnda çalýþtýðýndan bedava seyahat etme kartýna sahipti. Aklýna
yeni bir fikir geldi: Orkestra guruplarýnýn peþinden gitmek. Orkestra guruplarýnýn
çoðunu tanýyordu ve hemen hepsi Malcolm’un müþterisiydi.Artýk seyyar eroin
satýcýsý olmuþtu. Bu þekilde bütün doðu sahillerini dolaþarak orkestrayla turneye
çýkan guruplara esrarlý sigara satýyordu.O güne kadar kimse seyyar esrar
satýcýsýna rast gelmemiþti Amerika’da!.. Sonra ani bir kararla esrar satma iþini de
býraktý. Amerika’da
yaþayan zenciler üniversite mezunu ise ancak bir hademe ya da hastanelerde ve devlette
ayak iþlerini yapýyorlardý. Hal böyle olunca zencilerin çoðu kolayýndan yaþamak,
çalýþmadan kazanmak, dümen çevirmek iþleriyle meþguldü. Þimdiye
kadar dümencilerin esrarcýlarýn, kumarbazlarýn, piyangocularýn arasýnda
büyümüþtü Malcolm. Amerika da yaþayan, hele Harlem’de yaþayan zenciler için
erdem ya bir çete kurmak, ya en iyi hýrsýz olabilmek, ya da bir düzen kurup öylece
kendine göre hayatý geçirip gitmekti... Malcolm da artýk çetesini
kurmuþ,hýrsýzlýklara baþlamýþtý. Bir ara iþler kesat gidince piyango biletleri
satmaya baþladý. Piyango bileti aldýðý kiþi ile sorun yaþayýnca Boston’a gitti.
Burada hýrsýzlýk çetesi kurdu. Kurduðu bu hýrsýzlýk çetesi üç erkek ve birkaç
tane beyaz kýzdan ibaretti. Malcolm özellikle beyazlardan seçmiþti ki bu kýzlarý.
Onlar Boston’da oturan zenginlerin evlerine gidiyor, evin planýný çýkarýyor,
gösteriþe düþkün kadýnlar neleri varsa belli ettikleri için, iþleri çok kolay
oluyordu. Sonra yaptýklarý planý getiriyorlardý, kýymetli eþyalarýn yerlerini bile
belirtiyordu bu planlar. Geriye eve girip yapýlan planýn uygulanmasý kalýyordu.
Ýþleri çok iyiydi; ancak bu yolun sonunu tahmin etmek herkes için çok kolay olsa
gerek.. Aþýrdýklarý
þeylerden çok hoþlarýna giden olursa kendilerine ayýrýyordu çete üyeleri, Malcolm
da hoþuna giden bir saati kendisi için ayýrmýþtý. Saatin küçük bir tamiri
gerekiyordu. Ancak bu saatten Boston’da birkaç tane vardý, saatin sahibi nasýl bir
tamir gerektiðini polise bildirmiþti. Malcolm kýrýk bir taþýný deðiþtirmek üzere
saati tamirciye verdi. Götürdüðü saatçi iki gün sonra gelip almasýný söyledi,
iki gün sonra Malcolm saatçiye uðradýðýnda saatçi ilk önce parayý istedi, Malcolm
parayý uzattý, ancak saati alamadan dedektifler Malcolm’u kelepçeleyip götürdüler
karakola. Daha sonra çete üyelerinin dairelerinde bir sürü delil ele geçirdiler:
kürk mantolar, mücevherler, mesleki aletler ve Malcolm’a ait silahlar. Hapishanedeki
ilk yýlý çok zor geçmiþti. Buraya alýþmak bütün insanlar için çok zordu, ancak
alýþtýktan sonra oranýn bir parçasý oluverirdiniz. Malcolm ilk yýlýnda yemek
sýrasýnda elinden tepsiyi düþürmek, numarasý okunduðunda cevap vermemek,
uyuþturucu krizine girdiðinde hücresindeki her þeyi dýþarý fýrlatmasýndan dolayý
devamlý katýksýz hücre hapsi yiyordu. Hücreye girdiðinde avazýnýn çýktýðý
kadar baðýrýp devamlý Ýncil’e ve Tanrýya küfürler yaðdýrýyordu. Bundan
dolayý Malcolm’a hapishanedekiler “Ýblis”demiþlerdi. Ýslam'la
tanýþmasý ve Müslüman oluþu 1948
yýlýnda Malcolm Concord Hapishanesine nakledilmiþti. Burasý eski yerine göre daha
güzeldi. Ýþte bu günlerde küçük aðabeyi Philibert’ten bir mektup aldý.
Mektupta: “Siyah adamýn doðal dinini keþfettiðini” ve Ýslam cemaati diye bir
þeye katýldýðýný yazýyordu kardeþi. Ayrýca kurtuluþa ermesi için Allah’a dua
etmesini istiyordu. Sonra kardeþi Reginald’dan da bir mektup aldý. Bir sürü
havadisle birlikte “Malcolm sakýn domuz eti yeme ve sigara içme artýk. Hapisten
nasýl kurtulacaðýný anlatýrým sonra sana” diyordu kardeþi...Malcolm bu cümleyi
okuduktan sonra aklýna bin bir türlü þeyler geliyordu: domuz eti yemeyince ve sigara
içmeyince insanda hapisten çýkaracak bir hastalýk mý beliriyordu, ya da Newyork
askerlik þubesine yaptýðý psikolojik numaranýn bir benzerimiydi bu... Kardeþinin
dediklerini aynen uygulamaya koydu. Bir gün öyle yemeðinde domuz eti vardý. Tabaðýna
koymadan karavanayý yanýndakine verdi. Sigarayý býrakmak çok zor deðildi onun için,
katýksýz hücre cezasýnda günlerce sigarasýz kalmaya alýþmýþtý. Sabýrsýzlýkla
kardeþi Reginald’ýn geleceði günü bekliyor ve bu numaranýn ne anlama geldiðini
bir an evvel öðrenmek istiyordu. Sonunda bir gün çýktý geldi kardeþi Reginald.
Ancak, Malcolm’un merak ettiði konuya hemen girmedi, öylesine sýradan biraz
konuþtuktan sonra, tasarlanmamýþ bir konu gibi Malcolm’a sordu: “Malcolm,bil
bakalým akla hayale gelebilecek her þeyi, bilinebilecek her þeyi bilen insan kim
olabilir?” “Herhalde tanrý gibi birisidir” bu dedi Malcolm. “Her þeyi bilen bir
insan var, Tanrý bir insandýr,adý da ALLAH’týr” dedi kardeþi. Reginald anlatmaya
devam ediyordu: “Allah’ýn 360 derece ilmi olduðunu, bu ilmin bütün ilimleri
kuþattýðýný, þeytanýn ise sadece 33 derece ilmi olduðunu ve buna da masonluk
dendiðini söyledi. Sonra Tanrýnýn Amerika’ya indiðini, Elijah adýndaki bir zata
siyah adam suretinde göründüðünden söz etti.Ayrýca þeytanýn da bir insan
olduðunu ve bütün beyazlarýn þeytan olduðunu söyledi. Malcolm’un
kafasý allak bullak olmuþtu, gözlerinin önünden tanýdýðý bütün beyazlar bir
þerit gibi geçti evet kardeþi haklýydý; Newyork’taki Beyazlar, Polisler, ilk okulda
kendisi Avukat olmak istediðin söylediðinde “niçin Marangoz olmuyorsun?”diyen
öðretmeni, hele Masonlar!.. Malcolm
bu arada Norlfok hapishanesine gelmiþti. Burasý diðer hapishanelere nazaran çok daha
güzeldi. Bu hapishanede çirkin dedikodular, sapýklýklar, rüþvet gibi þeyler
olmadýðý gibi, herkesin kendine ait bir odasý vardý. Nefret kusan gardiyanlarýn
yerine eðitimci gardiyanlar vardý. Buranýn en güzel yönlerinden bir tanesi de
kütüphanesinin olmasýydý. Zengin bir milyoner baðýþlamýþtý kütüphaneyi ve
mahkumlar istediði gibi kitap okuyabiliyorlardý. Amerikalý
beyazlar; Zenci dedikleri bu insanlara kendi anavatanlarý olan Afrika’yý maymunlar
gibi daldan dala atlayan vahþi siyahlarýn, putperestlerin bulunduðu yer diye
tanýttýlar. Zencileri kendi öz vatanlarýna ve ýrklarýna düþman ettiler, kendi
dinlerini aþýladýlar. Bu din Zenciye siyah olan her þeyin lanetli olduðunu, siyah
olan her þeyden, hatta kendi kiþiliðinden nefret ettiriyordu. Hýristiyan din adamlarý
bu zencilere bir yanaðýna vurulduðunda diðer yanaðýný da çevirmeyi, acý çekerken
gülmeyi, acýlarý sineye çekmeyi, boyun bükmeyi, alçak gönüllü olmayý
öðretmiþti. Onlara dualar edip ilahi okumayý, beyaz þeytanlarýn elinin artýðý
þeylerle idare etmeyi, gerçek nimetleri öbür dünyadan beklemeyi, öbür dünya için
yalvarýp, ama bu dünya nimetleri için fazla bir þey istememeyi öðretmiþti! Köleci
efendi bu dünyada kendi cennetinin tadýný çýkarýrken, Zenciye öbür dünya nimetine
razý olmayý öðretmiþti. Kendi
deyimiyle: “O sýralar, bir insan için en zor þeyi, fakat en büyük þeyi yapmak
üzereydim; insanýn zaten içinde var olan gerçeði, insaný çepeçevre kuþatan
gerçeði kabul etmek üzereydim.” Onun Ýslamý seçmesi ayný en azýndan Amerikalý
beyazlara bir tepkiydi; Çünkü Elijah Muhammed daha çok ýrkçýydý. Müslümanlýðý
tam anlamýyla bilmiyordu ya da açýklamak istemiyordu. Irkçýlýk söz konusu olunca,
zenciler tabi ki daha kolay Müslüman oluveriyorlardý. Hapishanede
çok okuma imkaný buluyordu. Bütün doðu ve batý felsefesini okudu. Bir sözlüðü
baþtan sona kopya etti, yaklaþýk bir milyon kelime...burada beyazlarla ilgili çeþitli
gerçekleri öðrenecekti: Beyaz tüccarlarýn koloniler kurarak Afrika Asya ülkelerine
saldýrýþýný, Haç’a hiçbir zaman Ýsa dininin ruhuna uygun olarak, içten
pazarlýksýz olarak el atmadýklarýný;alçakgönüllüce, azizce insanca
sarýlmadýklarýný.. “Þeytan
beyaz adam Þeytani mizacýnýn gereði olarak siyah olan her þeyden nefret etmeyi
öðretti bizlere. Beyaz olmayan bütün toplumlarý sömürdü. Ayrýca yeryüzündeki
bütün dinler kendi mensuplarýna tanýyabilecekleri, hiç deðilse kendi ýrklarýna
benzer bir Tanrý düþüncesi getirirken, beyaz köleci efendiler Zencilere kendi
Hýristiyanlýklarýný aþýlamýþlardý. Bu Hýristiyanlýk ise ‘Zenciye týpký
köleci efendisi gibi sarý saçlý, soluk benizli, mavi gözlü adeta ecnebi tanrýya
tapmasýný salýk veriyordu tabi ki.” Eljah
Muhammed siyahtý. Georgia’daki bir çiftlik evinde doðmuþtu, ailesiyle birlikte
Detroit’e taþýnmýþtý. Ýnsan suretine girmiþ tanrý olduðunu iddia eden birisiyle
tanýþmýþtý. Mr. Wallece D. Fard, Eljah Muhammet’e Allah’ýn mesajýný
bildirmiþti ve bu mesajý ‘Kuzey Amerika da yaþayan, Yitik buluntu Ýslam cemaati
durumundaki siyah halka iletmesini istemiþti Eljah Muhammed’den. Buna dayanarak
kurmuþtu Eljah Muhammed Ýslam cemaatini. Ýçerdeyken kardeþleriyle ve Eljah
Muhammet’le devamlý mektuplaþýyordu. Eljah Muhammet ona bir mektup göndermiþ içine
de bir miktar para koymuþtu. 1952
baharýnda tahliye kurulunun salýverilme kararýyla hapisten çýktý. Hapisten
çýkýnca Harlem ya da Boston yerine doðru Detroit’teki kardeþinin yanýna gitti.
Buraya gitmesinin nedeni Eljah Muhammet’in öðretisini daha iyi kavramak içindi.
Hapisten çýkýþý için kardeþinin çalýþtýðý maðazanýn sahibi kefil olmuþtu.
Hemen burada tezgahtar olarak iþe baþlamýþtý. Kardeþi Wifred yanýnda kalmasýný
istemiþti, o da seve seve kabul etti bunu. Kardeþinin evinde tam bir Müslüman evi
havasý vardý. Kardeþi ona gusül almayý ve namaz kýlmayý öðretti. Maðazada da
namazlarýný hiç aksatmadan kýlýyorlardý, diðer çalýþanlardan habersiz olarak
yapýyorlardý bunu. Malcolm namaz kýlmayý çok sevmiþti, bütün din kardeþleriyle
birlikte ALLAH’a yöneliyorlardý. Detroitteki Müslümanlarýn toplandýðý bir yer
vardý. Burada hafta sonlarý Ýmam Lamuel Hasan konferanslar veriyordu. Buradaki
Müslümanlarý o kadar samimiydiler ki, Malcolm böyle bir samimiyeti hayatýnda ilk kez
görüyordu. Birbirleriyle karþýlaþtýðýnda herkes selamlaþýyordu,ve birbirlerine
son derece samimi davranýyordu herkes: ‘Kardeþim’, ‘Bacým..’,
Hanýmefendi...’, ‘Efendim...’ bu fevkalade bir þeydi...Malcolm tüm bunlar için
diz üstü çöküp ALLAH’a þükür ediyor ve Eljah Muhammet’i göreceði günü iple
çekiyordu. Bir gün
Chicago’daki iki numaralý mabedi ziyarete gitme kararý aldýlar. Eljah Muhammet’in
burada bir konuþmasý vardý. Chicago’da iki numaralý Mabed’de herkes ayný tip
elbiseler giyinmiþti. Malcolm bu kadar Müslüman’ý disiplinli temiz bir þekilde ilk
kez görüyordu. Elçi içeri girince selam verdi, herkes ‘ve aleyküm selam’ diye
yanýt verdi. Elçinin baþýnda altýn nakýþlarla süslenmiþ bir de taç vardý.
Malcolm bu sýrada dalýp gitmiþti: kendisi içerdeyken hiç tanýmadýðý halde zaman
ayýrýp mektup yazan, Zencilere liderlik yapabilmek için nice acýlara katlanmýþ, hiç
özveriden kaçýnmamýþ, zencilere kol kanat gerebilmek için gözünü budaktan
sakýnmayan lider.. Eljah
Muhammed o gün çektikleri sýkýntýlardan ve geçmiþinden bahsetti. Konuþmanýn
sonuna doðru ismiyle hitap ederek Malcolm’a seslendi: “yýllardandýr hiç ara
vermeksizin bana mektup yazmýþtýr Malcolm kardeþ. Elim deðdikçe ben de kendisine
yazmýþýmdýr. ‘Zindandayken þeytandan kurtulmuþtu Malcolm kardeþ; ama þimdi onun
tekrar içkime, kumarýma, esrarýma ve günahýma çekeceðim diyecektir beyaz þeytan.
Ýþte þimdi temiz kardeþimizin perdesi kalkmýþtýr, göreceðiz nasýl bir insan
olacaðýný, inanýyorum ki hep baðlý kalacaktýr Malcolm kardeþ imanýna” diyordu
Eljah Muhammed. Akþam yemeðini Eljah Muhammet’le birlikte yediler. Bu sýrada Malcolm
Detroitteki Mabedi nasýl týka basa doldurabileceðini düþünüyordu kendi kendine. Bir
ara sordu: Detroitteki mabede kaç kiþi toplanabileceðini sordu. Eljah Muhammet
“binlercesini”dedi ve gençlere çok önem verilmesini istedi. Malcolm üye
sayýsýný arttýrmak için Ýmam Lamuel Hasan’a yardýmcý olmaya karar verdi Zenci
mahallelerine gidiyor: “Adamým sana þöyle biraz fýs geçeyim mi?”diyerek
baþlýyordu konuþmasýna, böylece bir çok kiþiyi yanýnda getirmiþti. Malcolm
bu ara soyadý deðiþikliði için baþvuruda bulunmuþ ve baþvurusu kabul edilmiþti.
Eljah Muhammed “X”soyadýný kullanmalarýný öðütlemiþti onlara..Afrika’dayken
ailelerin sahip olduklarý soyadlarýný simgelemektedir ‘X’. Þimdiki soyadlarý:
köleler, efendilerinin soyadlarýný kullandýðýndan, kendilerine ait deðildi. ‘X’
Matematikte bilinmeyenin simgesidir. Bir gün gelip ALLAH’a dönünceye deðin ve kendi
aðzýndan bize kutsal isim verinceye kadar bu ‘X’i kullanacaklardý. Artýk onun ismi
Malcolm X’ti. Malcolm X bu arada bol bol çalýþýyordu. Hafta sonu sohbetlerini hiç
býrakmadan takip ediyordu. Cemaate katýlmayý hiç aksatmýyordu. Artýk geceleri rahat
uyuyabiliyordu. Bu hale onu ALLAH’tan baþka kim getirebilirdi ki. Gün geçtikçe Eljah
Muhammet’e daha çok baðlanýyordu. Eljah
Muhammed, yeterlilik kazandýðýna inanýnca, Malcolm’u Boston’a yolladý, burada
Llyod X adýnda bir Müslüman oturuyordu. Ýslam’a az çok ilgisi olanlarý evinde
topladý. Malcolm onlara bir konuþma yaptý. Malcolm konuþmalarýnda daha çok siyahlara
yapýlan iþkencelerden bahsediyordu. Böylece, bir tepki olarak Malcolm’un
konuþmalarýna katýlým çoðalýyordu. Ancak konuþmalar sonucunda “kim Eljah
Muhammet’in hareketine katýlmak ister?” dediðinde sadece bir kaç el kalkýyordu.
Aradan üç aya geçtikten sonra bir teþkilat için yeterli sayýya ulaþtýðýný
anlayýnca on bir numaralý Mabedi açtýlar Boston’a. Eljah Muhammet onu 1954
yýlýnýn martýnda Philedelphia’ya gönderdi. Malcolm’un burada da beyazlara
iliþkin gerçekler hakkýnda yaptýðý konuþmalar sonucunda Philadellphia’daki
zenciler daha büyük tepki verdiler ve Mayýs ayýnýn sonunda On iki numaralý Mabet
açýldý. Ertesi yýl baþarýlarýndan dolayý Eljah Muhammet Malcolm X’i Newyork’u
teþkilatlandýrmasý için görevlendirdi. Malcolm
X olaydan haberdar edilince 50 kadar Müslüman’la birlikte karakola gitti. Ýlk önce
Malcolm’a onu göremeyeceklerini söylediler. Malcolm da nöbetçi amire pencereden
dýþarý bakmasýný söylemiþ, adam dýþarýdaki Müslümanlarý görünce
þaþýrmýþtý. Malcolm kardeþlerini görmeyince orayý terk etmeyeceklerini söyledi.
Nöbetçi amiri göstermeye razý olmuþ: Johnson Hinton’u kafasý, yüzü, omuzlarý
kana bulanmýþ bir vaziyette buldular. Malcolm: “bu adamýn yeri karakol deðil
hastanedir”diye baðýrdý. Hemen bir can kurtaranla onu hastaneye yolladýlar.
Hastanede yol boyunca elli Müslüman’la birlikte arabayý takip ettiler. Harlem’in en
büyük caddesinde o güne kadar böyle kalabalýk görmeyen zenciler dükkanlardan,
kafelerden fýrlayýp, kalabalýðýn peþine takýldýlar. Ýslam
cemaati Johnson Hinton’un davacý olmasý için çok çalýþtý, davanýn sonunda
Johnson Hinton 70 bin dolar tazminat kazandý. Bu olay Amerika da Müslüman cemaatinin
gündeme gelmesine vesile oldu. Artýk Amerika’daki televizyonlar Müslümanlarýn
mescitlerini gösteriyorlar, çeþitli belgeseller düzenliyorlardý .Malcolm X televizyon
programlarýna katýlýyordu. Siyah Müslümanlar iyice Amerika gündemini meþgul etmeye
baþladýlar... 1963
yýlýnda Eljah Muhammet’le ilgili çeþitli haberler çýkmýþtý. Malcolm X bu
haberlerden dolayý çok üzülüyordu, böyle bir þeyi düþünmek bile ona çok
edepsizce geliyordu. Gazeteler Eljah Muhammet’in sekreterleriyle çeþitli iliþkileri
olduðunu yazýyordu. Malcolm dayanamayýp hemen Eljah Muhammet’le Phoenix’te bir
araya geldi. Ýþte burada Eljah Muhammet’in Ýslam dinini nasýl bildiðine ve nasýl
çarpýttýðýna þahit olacaðýz. Malcolm X’e aynen þunlarý söylüyordu:
“Davud’u okurken, bir baþkasýnýn karýsýna nasýl göz diktiðini
öðrenmiþsindir, iþte o Davudum ben. Nuh’u okumuþsundur; þu sarhoþu, iþte ben
onun ta kendisiyim. Lut’un serüvenini okumuþsundur: þu kendi kýzlarýyla ayný
yataðý paylaþaný...bana da bunlarý yapmak caiz oluyor herhalde” demiþti Eljah
Muhammet.(Not: Bunlar tahrif edilmiþ Tevrat’ýn ayetleri idi ve diðerleri gibi Malcolm
da o zamanlar Kur’an’dan uzaktý.) Bu
konuþmasý üzerine Malcolm X 90 gün hiç konuþmama cezasý aldý Eljah Muhammet’ten.
Manþetler“Malcolm X susturuldu” diyordu. MalcolmX, 90 gün sonra konuþabileceðini
düþünüyordu fakat, artýk ders verdiði yedi numaralý mabette de ders vermesi
yasaklanmýþtý. Biraz kafa dinlemek ve tatil yapmak için Malcolm X ve eþi o zamanlar
yeni yeni Ýslam cemaatine katýlan ve boksör olan Muhammed Ali’nin evine gittiler. Bu,
eþi Bety’nin evlendikten sonra ilk tatili olacaktý. Malcolm
X artýk Eljah Muhammet’in adamlarý tarafýndan tehdit edilmeye baþlamýþtý, tetiði
çekmesi için yedi numaralý Mabedin imamýna emir verilmiþti Eljah Muhammet
tarafýndan. Malcolm X bu sýrada Hac görevini yerine getirmek için Mekke’ye gitmeyi
düþünüyordu..Bunun için kardeþi Ella’dan borç aldý. Ýlk önce Mýsýr’a
gitti. Hacca gitmesi Malcolm X için çok kavramýn deðiþmesinin baþlangýcýydý.
Mekke’den hanýmýna aynen þunlarý yazýyordu: “Ýnanamayacaksýn ama; tenleri
beyazdan daha beyaz olan insanlarla ayný bardaktan su içtim, ve ayný tabaktan yemek
yedim. Hepimiz bir kardeþtik. Ben artýk ýrkçý bir Müslüman deðilim. Gerçek
peygamberimiz olan Hz. Muhammed ýrkçýlýðý yasaklamýþtýr.” Burada ismini de bir
Müslüman ismiyle deðiþtirdi. El-hac Malik El-Þahbaz, dý artýk o... Malcolm
X’in ýrkçýlýðý býrakmasý ve artýk yeni kurduðu örgüte beyazlarýn da üye
olabileceðini açýklamasý, Amerika kamuoyunun dikkatlerini üzerine çekti. Ýslam
dini, belki de ilk olarak, Amerikan basýnýnda evrensel ve geniþ boyutlarda yer buldu.
Irkçýlýðý býrakmasý Eljah Muhammed ve çeþitli siyah kuruluþlar tarafýndan
doðru bulunmadý. Malcolm X artýk bir çok tehditler almaya baþlamýþtý. Yaþadýðý
her günü ödünç alýyor gibiydi. Nereye gitse takip ediliyordu. Etrafýndaki kiþilere
artýk kendi sonunun geldiðini söylemekten çekinmiyordu. Ailesi bir yerde, kendisi de
güvenliði için deðiþik otellerde kalýyordu. “NASIL
YAÞARSANIZ ÖYLE ÖLÜRSÜNÜZ” Malcolm
X hayatýný mensubu bulunduðu toplumun haklarýný elde etmek, bundan daha da ötesi bu
toplumu gerçek kimliðine kavuþturmaya adamýþtý. Belki siyah toplum olarak bütün
eþyalarýný, tekrar bir gemiye yükleyip Afrika’ya dönemezlerdi ama kültürleriyle,
dinleriyle, dilleriyle bir de özgürlükleriyle Afrikalý olabilirlerdi. Tahrip edilmiþ
Hýristiyanlýk dini onlara iki dünyayý da cehennem yapmýþtý ne yazýk ki ...En son
ve en mükemmel din olan Ýslamiyet ancak bu toplumun her iki dünyada saadetini
saðlayabilirdi. Malcolm X bu gerçekleri anlatabilmek için çalýþtý. Gece yarýsý
evine Monoton kokteyli atýp evini ateþe vermiþlerdi ama o saat 4 uçaðýyla
Chicago’ya gidip Detroit’teki konferansa yetiþmiþti. 21 Þubat 1965 Pazar günü bir
eðlence salonunda bir konferans vardý,400 sandalye kurulmuþ, salon hazýr hale
getirilmiþ, herkes yerini almýþtý. Malcolm X’in eþi de dört çocuðuyla birlikte
en önde yerini almýþtý. Malcolm
X takdim edildikten sonra kürsüye doðru yürüdü ve ‘Esselamu aleyküm’ dedi;
salondakiler hep birlikte: ‘ve aleyküm selam’ dedikten sonra salonun bir yerinde bir
karýþýklýk çýktý. Herkes dikkatini tam oraya çevirmiþken birkaç kiþi
Malcolm’a ateþ açtýlar. Herkes dýþarý kaçmaya çalýþtý. Kendisine isabet eden
on altý kurþundan ilkini yer yemez Malcolm X’in dinleyicileri sakinleþtirmek için
kalkmýþ olan sað eli derhal göðsüne düþtü, öteki eli havaya kaktý orta
parmaðýný bir kurþun uçurup gitti, sakalýnýn arasýndan kanlar sýzýyordu, ve
vücudu arkaya iki sandalyeyi devirerek düþtü. Tetikçiler yere düþmüþ vücudunu
iyice kurþunladýktan sonra kaçtýlar. Dört çocuðunun üzerine kapanan eþi ve
dinleyicilerden bazýlarý hemen sahneye koþtular; ancak kurþunlar tam can alýcý
noktalara isabet etmiþti, yakýndaki bir hastaneye götürülürken yolda vefat etti.
Hayatýný adamýþ olduðu bu toplum için konferans verirken.. Zulüm,
kýsmak istediði sesi nara yapar! Ve bazý ölüler, yaþayanlardan çok daha yüksek
sesle konuþur... Malcolm
X onlardandý. Allah
(cc) rahmet eylesin, mekanýný cennet eylesin… Malcolm
X sonrasý ABD’de Ýslam MalcolmX,
Eljah Muhammed tarafýndan ihraç edildikten sonra Suudi Arabistan olmak üzere çeþitli
Orta doðu ülkelerine geziler düzenledi. Buralardan döndükten sonra Eljah
Muhammed’in oðlu Wallace D. Muhammet’le birlikte Amerikan Ýslam Misyonu adlý
örgütü kurdular. Malcolm X’ in ölümünden sonra W.D.Muhammed liderliðindeki
örgüt daha sonralarý diðer Ýslam ülkelerindeki örgütlerle birleþtiler. Kýsa
sürede Amerika’daki en büyük Ýslam cemaati haline geldi. Diplomalarý devlet
tarafýndan tanýnan okullar açtýlar, Kur’an ve Arapça eðitimi saðladýlar. 1985
yýlýndan sonra dünya üzerindeki Müslümanlarla saðlanmasý amaçlanan entegrasyonun
son aþamasýný da yerine getirip Amerikan Ýslam Misyonunun kapatýldýðýný ilan
ettiler. Diðer
taraftan Nation of Ýslam örgütünün baþýna Eljah Muhammet’in yerine Louis
Farrakhan geçti. Örgüt Milliyetçi çizgisini günümüze dek sürdürmektedir.
Amerika’da bu gün yaklaþýk 8 milyon Müslüman yaþamaktadýr. 11 Eylül
saldýrýlarýndan sonra 2 ay gibi kýsa bir sürede 50.000 Amerikan vatandaþý
Müslüman oldu. Daha önceleri ise yýlda 25 bin Amerikalý Müslüman oluyordu. Yapýlan
araþtýrmalarda öyle gözüküyor ki bir çok Amerikalý Müslüman olacak; çünkü
Amerikalýlar daha gerçek Ýslamla yüz yüze gelmediler. Ýslam gündeme geldikçe ilgi
artýyor. Amerikalý Müslümanlarýn çoðunu Orta Doðulu ve Afrikalý Müslümanlar
oluþturmaktadýr. BEYAZ
PERDEDE MALCOLM X Malcolm
X'in hayatý yönetmenliðini Spike Lee'nin yaptýðý ve kendisini Denzel Washington'un
canlandýrdýðý 1992 yapýmý bir sinema filmine konu olmuþtur. Filmde rol alan
sançtýlar: Spike Lee, Denzel Washington, Angela Bassett, Delroy Lindo, Albert Hall, Theresa Randle, Lonette Mckee, Tommy Hollis, Kate Vernon, Al Freeman Jr. MALCOLM
X’TEN ANLAMLI SÖZLER *
Ýnsaný küçük bir yaratýk olmaktan alýp yetiþtirerek, olgun bir insan haline
getiren þeylerden biri de imtihan, tecrübe ve sýkýntýlardýr. Kar, yaðmur ve
fýrtýnadan geçerek gelirseniz, yapmak istediklerinizi güneþ çýkýp her þey
düzeldiðinde daha kolaylýkla yapabilirsiniz. * En iyi
nasihat, iyi örnek olmaktýr. * Oy
kurþun gibidir. Bir hedef gözetmediðiniz takdirde kullanmayýn. Eðer hükümet
ödediðimiz vergilerle bizi koruyamýyorsa, ödediðimiz vergilerin bir kýsmýný silah
almak için ayýrmaktan çekinmeyeceðiz. Seçenek oy, ya da kurþundur. *
Irkçýlýk olmadan kapitalizm olmaz. * Bu
ülke ( ABD) caniler tarafýndan idare edilen bir ülkedir. Hiç kimse efendisini
hizmetkarýndan iyi bilemez. * Ýster
mermi kullansýn, ister oy pusulasý, insan iyi niþan almalý, kuklayý deðil
kuklacýyý vurmalý. * Beyaz
adam savaþtý, biz öldük.. Bir
belge: Mekke’den Amerika’ya mektup
Geçen
hafta, çevremde her renkten insanýn oluþturduðu asil ve anlatýlamaz ihtiþamdan
büyülenmiþ bir halde konuþmaktan aciz kaldým. Beni
yaratan Allah beni mukaddes Mekke’yi ziyaret etmekle ödüllendirdi. Kâbe’nin
çevresini yedi kere döndüm. Ýnsanlýðýn dertlerine deva, Ýslam’ýn kutsal suyu
zemzemden kana kana içtim. Safa ve Merve tepeleri arasýnda yedi defa gittim geldim. Adem’in
yurdunda, tarihin en eski kenti Mina’da, Arafat’ta dua ettim. Dünyanýn
dört bucaðýndan on binlerce hacý ile birlikteydim. Mavi gözlü sarýþýnlardan siyah
derili Afrikalýya kadar bütün renkler kaynaþmýþtý. Fakat hepsi insanlarýn
birlikteliðini, tek bir ruh halini simgeliyordu. Bu benim Amerika’da siyah ile beyaz
arasýnda göremediðim, fakat görülmesi kaçýnýlmaz ve mümkün olan bir manzaraydý. Amerika,
Ýslam’ý tanýmalý, anlamalý ve bilmelidir. Çünkü sadece bu din, toplumdaki ýrk
ve renk ayrýmý ile insanlar arasýndaki ayýrýmý kökten reddetmektedir. Ýslam
ülkelerine yaptýðým gezilerde konuþtuðum insanlar ve hatta beraber yemek yediðim
beyaz Amerikalýlar, kafalarýndaki ayýrýmcýlýðýn Ýslam ile tanýþtýktan sonra
yok olduðunu söylediler. Ýnsanlarýn
renklerine bakýlmaksýzýn birlikte iç içe olduklarý böylesine içtenlikli ve gerçek
bir kardeþlik manzarasýný bundan önce hiç görmemiþtim. Bu
sözcükleri benden iþitmekle belki þaþýracaksýnýz. Bu hac sýrasýnda gördüðüm
ve yaþadýðým bu gerçeklerin benim daha önceden eriþtiðim düþünce biçimini
yeniden temellendirmede etkili oldu ve bazý varsayýmlarýmý terk etmeye karar verdim. Bu benim
için hiç de zor olmayacak. Sýký ve kesin kabul ettiðim düþüncelerime raðmen, ben
her zaman gerçeðin arayýþý içinde oldum ve karþýlaþtýðým her yeni gerçeði
yeni bir aþama, yeni bir açýlým olarak kabul ettim. Gerçeðin
yetenekle aranmasýnýn önemli ve belki de ilk þartý olan beynimi ve aklýmý daima
açýk tuttum. Bu kutsal yerlerde geçirdiðim 11 gün içinde Müslüman kardeþlerimle
tek ve ayný Allah’a ibadet ve dua ederken onlarla birlikte ayný tabaktan yedim, ayný
bardaktan içtim, ayný kilimin üstünde uyudum. Gözleri mavilerin en mavisi, saçlarý
sarýlarýn en sarýsý ve derileri beyazlarýn en beyazý idi. Ve beyaz
Müslümanlarýn sözcükleriyle ben Nijerya’dan, Sudan’dan ve Gana’dan siyah
Afrikalý Müslümanlar arasýnda ayný ve gerçek içtenliði ve duyarlýlýðý
yaþadým. Biz gerçekten kardeþtik. Çünkü inancýmýz tek Allah’a idi ve aramýzda
renkler kalmamýþ ve beyaz renk, Amerika’da var olan tutum ve davranýþlarýyla
düþüncelerimizden sökülüp atýlmýþtý. Beyaz
Amerikalýlar Allah’ýn tekliðini kabul ettiklerinde insanýn birliði gerçeðini de
kabul edecekler; insanlar arasýnda antropolojik üstünlük ölçülerine, farklý
renklere farklý muamelede bulunmaya son vereceklerdir. Amerika’daki
ýrkçýlýk, tedavi kabul etmez bir kanser salgýnýdýr. Beyaz Amerikalýnýn
Hýristiyan kalbinin, böylesine yýkýcý bir hastalýðýn tedavisinde kanýtlanmýþ
bir gerçeði kabul etmesi kaçýnýlmazdýr. Irkçýlýk Almanya’da Almanlarý
içeriden vurmuþ ve Irkçýlýk
Amerika’yý sarmalayarak bir intihar yolunda götürmektedir. Gözlemlerime dayanarak
çeþitli zaman ve mekanlarda kolej ve üniversitelerde birlikte olduðum yeni nesil beyaz
gençlerin birçoðunun duvarlardaki yazýlarý görüp okuduktan sonra Amerika’yý
tümden bir yýkýma götürecek ýrkçýlýk hastalýðýndan kurtaracak tek doðru yolu
bulmalarý kadar doðal bir þey olamaz. Hiç de
öyle çok yüksek bir saygýnlýk görmedim ve bunu beklemiyordum da. Kendimi çok
saygýdeðer birisi veya hepten deðersiz birisi gibi de hissetmedim!.. Birkaç gece önce
Amerika’da, kendisini beyaz olarak gören bir beyaz adam; Birleþmiþ Milletler’de bir
diplomat, bir elçi, krallarýn arkadaþý, bana kendi dairesini, kendi yataðýný
verdi. Mekke
1964 KAYNAKÇA: Malcolm
X- Alex Halley- Ýnsan Yayýnlarý
|
. |