ABDÜLBAKİ ÖNCEL

 

Genç eğitiminde aile yalnız bırakılmamalı

 

İnsan fıtratına Rabbimizin koymuş olduğu duyguların, eğilimlerin, yönelişlerin eğitime ve çocukta gençte ailedeki yerini almasında önemli yeri vardır.

 

Babalar ve anaların, daima fedâkarlıklar eşliğinde gösterdikleri evlat sevgisi fıtratlarında vardır. Fıtratı bozuk olma hariç hiçbir baba ve anne bu duygulardan kurtulamaz. Zaten bu sevgi dolu duygular olmasa o ilk meşakkatli çocukluk çağlarının, emniyet ve selâmet içinde hayattaki yollarını açmaları mümkün değildir.

 

Hatta  bu sevgi duyguları çocuk doğmazdan önce sırf annenin ona hamile kalmasıyla dahi var olabilir ki, Allah(c.c.)’ın, insanları üzerinde yarattığı düzgün fıtrat budur.

 

Yetişmekte olan çocuğu ailede ana babadan başlayarak bu yere oturtan düzgün insan fıtratıdır. Ana babadan biri olup da gönlünün içlerine bir göz atan kimse bunda asla şüphe etmez.

 

Özümüzde var olan sevgiyi çocuk ve gençlere yöneltirken itidal dairesini, vasatı iyi kollamak gerek. Anne baba, çocukluk döneminde vermeye çalıştığı sevgiyi gençlik dönemlerinde de ölçülü vermeye çalışıp onları şımartmamak durumundadır. Çünkü aşırı sevgi sonucu şımarıklığın neticesi gencin bozulmasıdır.

 

Ebeveyn oğul ve kızını belirli dengeli, aşırı gitmeyen, ölçülü bir şekilde sevmelidir. Çünkü bu iki uç arasındaki orta halli sevgi gencin yetişmesindeki dengeyi sağlar, ulaşılması arzulanan hedef de bu dengedir.

 

Sevgide ileri gitme veya gereğinden daha geride kalma gencin günü ve geleceği üzerinde kötü bir takım izler bırakır.

 

Çocuğuna aşırı, sınırsız sevgi ve müsamaha gösteren ebeveyn onun mağrur ve şımarık bir genç olmasına sebep olur. O genç, her istediğinin yerine getirilmesi ve onunla irtibatlı olan herkesin kendine hizmette bulunması vacipmiş havasına girer. Bu büyük bir hatadır. Çocukken dizimizin dibinde yetiştirdiğimiz yavrularımız gençleşip, evden çıkıp da toplum içinde yaşamaya bu nitelikleri ile geçtiğinde bundan daha büyük bir hata işleyecek, sonunda insanların ondan tiksinerek ve onu aşağılayarak kendisinden uzaklaştıklarını görecektir. Böylece bütün bir sosyal hayatında, ebeveynin yaptığı eğitim ve sevgi hatasının bedelini çok ağır bir şekilde ödemiş olacaktır.

 

Çocuklarına hakkı olan sevgiyi ölçülü olarak vermeyen anne babanın bu davranışı o çocukların:

 

Duyguları pörsümüş,

 

Zayıflamış,

 

Kendini başkalarından aşağıda ve değersiz gören, başkalarının aşağılamalarını kabullenen birisi olarak yetişmelerine yol açacaktır.

 

İşte bu duygularla topluma karışan bir genç, ya insanlardan nefret edip uzaklaşacak, ya da insanların söylediklerine fazlaca tama’ edecektir. Bunun sonucu olarak da insanları ve toplumu kötü görecek, belki de insanlarla iyi ilişkiler kurmada başarısızlığı sonunda kendinden bile tiksinecektir.

 

Müslüman ebeveynin elinde son derece hassas bir terazi bulundurup sevgisini evlatları arasında bu teraziye göre dağıtması, çocuk ve gençlere sevgi gösterirken israf ve cimriliğe yer bırakmadan onları yönlendirip hayata hazırlaması gerekir.

 

Birbirini takip eden bir süreklilik şeklinde, alma ve verme olarak fert ve çevre arasında sürekli bir iletişim vardır.

 

- Aile çocuğun ilk çevresidir. Bu çevre önce çocuktan etkilenir, daha sonra çocuğu, genci etkiler.

 

- Aile çocuğun hayatıyla ilgili her şeyde çocuktan etkilendiği gibi çocuk da büyük ve çeşitli tesirlerle onu etkiler.

 

- Çocuğu üzerinde yetiştireceği din ahlak ve gidişatta

 

- Onu üzerinde yetiştireceği akraba ve komşularla karşılıklı etkileşimde,

 

- Aile fertlerinin yardımlaşma sevgisinde

 

- Gence sevdireceği âdetler ve nefretler ettireceği geleneklerde,

 

-  Onda tabiat haline getireceği görevlerini yerine getirme sevgisinde

 

- Bir çok durumda onun nefsine yerleştireceği sabırda,

 

- Dikkat edeceği hoş sözler ve salih amellerde

 

- Onun gönlüne ekeceği ve orada yeşerteceği imanda

 

- Yaptığının iyi ve sağlam yapmaya alıştırmada

 

- Çocuğa gerekli olan mescitlere gidip gelmede, ilmi faaliyetlere katılmada,

 

- Onu alıştıracağı Allah(cc)’a davette, karşılıklı olarak hakkı ve sabrı tavsiyede,

 

- Onunla müminleri bir araya getiren kardeşliği ona iyice anlatmada,

 

- Onun gönlünde İslam’a mensup olma ve bu mensubiyetiyle gurur duyma duygularını uyandırmada...

 

- Ona gerekli olan İslam ahlâk ve adâbına sarılmada,

 

- İslam’a dost ve düşman akımları, her biri için ona uygun bir tutum takınabilmesi için ona öğretmede,

 

- Onun gönlünün derinliklerine yerleştirdiği müslümanların bir tek ümmet oldukları; hepsi toptan tevhid ümmeti olmakla coğrafî, siyasî, ırkî ve dille ilgili sınırların onların arasını ayırmayacağı şuurunda

 

- Ailesi, vatanı ve İslam âlemi için yapacağı fedâkarlıklarda... Ve müslüman ailenin, çocuklarını üzerinde yetiştirmeyi istediği sıfatlarda çocuğu ve genci etkiler...

 

İşte bu saydığımız şeylerle aile, çocuklarını sağlam bir şahsiyetle yetiştirecektir.

 

Gençlerle ilgilenmek, geleceğini düşünen bir toplum için vaciptir. Gençliği olmayan bir toplumların geleceği de olmaz.

 

Toplum, müslüman bir toplum olduğu takdirde bu gençliğin hizmetindeki seferberlik daha bir derin ve güçlü olacaktır. Çünkü toplumun müslüman olması haysiyetiyle Allah önünde çocuklar ve gençlerden direk olarak sorumlu bir toplumdur. Hatta bütün insanlardan sorumlu bir toplum... Sorumluluk şuurunu yitiren toplumların bugün karşılaştığı ortam hepimize malumdur.

 

Bugün okullara ve çocuklara neler sunduklarını, tanıtma ve propaganda vasıtalarını ve gençlere neler verdiklerini araştırdığımız takdirde, gençlerin geleceklerinin de nasıl olacağını kesin bir şekilde anlayabiliriz. O halde dindar aileler gençlerin eğitiminde yalnız kalmamaları için, toplumuda sağlam bir diyaloğun çarelerine bakmalıdırlar. Dindar aileler toplumdan tecrit olamayacaklarına göre, hem toplumlarını iyi yöne götürecek, hem ailelerini, hem de gençlerini ve çocuklarını koruyacak metodları geliştirmelidirler.

 

Kaynak: Ilkadim dergisi, 04-2004

 

.