Sen Sehirli Yürek

-eylüllere yürüyelim-

 

Yine hüzün yakiyorsun. Yine firdevs cennetinden bir fotografa gölgesi düsüyor gözlerinin. Çocuklar hala tebessüm adresine ayakkabi eskitiyorlar. Gece, yine gündüzle hesaplasiyor. Birkaç kisinin sirti sirilsiklam ter. Birkaç kisinin gözlerindeki pariltilar Eylül kavgalarina hazir. Hüzün kokularinin sersemletici serinligine yaprak döküor Eylül. yIlisik, yilgin teslimiyetlerin karsisina sabir ve dua ekiyor zaman ve Elif.

Ne gözlerin susuyor, ne yüregin. Ayaklarini sürçen, hüznün degil. Göz göze geldigin, göz göze konustugun, ayni evi paylastigin yildizlarin, maviligin uçsuz ufkunu göz göre göre terkedip gidisidir.

Siz günes bahçelerinde aydinlatmistiniz yüreginizi ve bilincinizi. Ne ayaginiz kayacak yerden, ne gözlerinizdeki umudu yüreginize düsman edebilecekler. Ama susmadikça. Inatla ve sabirla asindirdikça sehrin kirli kaldirimlarini.

O susmak yok mu

Susmak, sinsi ve korkakça

Yilisik, yilgin, yaz ve sehirli.

Çay kireçli. Sehir bunaltiyor. Seni sana birakmiyor sehir. Sabahi zor ediyorsun, aksami zor. Caddeler uzayip gidiyor. Asgari ücret. Asik suratlar. Diploma. Issizlik. Gelmeyen gelecek. Ve yine biten gündüz. Baslayan hesaplasma. Bitmeyen gece. Ve yine kaçinilmaz Eylül sabahlari. Kaldirimlar. Polis sirenleri. Apoletli hedefler. Apoletsiz sünepeler, Kurumlar, kavgalar, dernekler... Sessizlik, suskunluk, yilginlik. Kurumsal tabular. Tabulasmis korkular. Eylül çocuklari.

Gündüzü karartan gece midir

Insan ürkek bir hece midir

-Aman dernegimize, vakfimiza bir sey olmasin.

-Biraz uzlasmaci davrandim.

-En azindan imam hatipleri kaybetmemek için basi açik gidilebilir.

Zulüm beles

Yasasin kurumlar/korkular

Okul heyecanli bir kipirti. Sinifin siralari. Sandalyeler. Teneffü. Sigindigin bir köse. Kantin kokusu. Seni diri tutan kimliginle meydan okuyusun. Yarinlara iliskin hülyalarin. Ille de medine meltemleri. Direnis ve tebessümün dersleri. Paneller. Kitap tartismalari. Anne aglamalari. Hakkini helal etmeyen memleket telefonlari, babanin eve dön fermanlari. Sehir suskunlugunda bir sözü olmanin borcu ve direngenliginde siginilan secdeler. Ahh o seccadeleri islatan secdeler. Ev ana kucagi degil. Hüzün ve öfke kavgali. Cevaplar sorusuz. Sorular cevapsiz. Anlamiyorlar ya da anlatamiyorsun cesaretinin kaç kabuslu gece oldugunu. Kaç meneksenin gözyaslarina yaprak açtigini sormuyor kimse. Eli elinde olanlarin eli kayiyor Eylül’ü görünce.

Eli yüreginde olanlarin adimlari sertlesiyor Eylül’ü dönünce. Kederleri, hüzünleri hafiflesiyor. Kardes omuzlarinda ahiret gülüslerini gözlerine tasiyor.

Yikilmis zamanlarin türküsü bu

Çarmiha gerilmis bedenlerin belki

Sanmayin ki sustuk, çekildik gölgemize

Sehid gözlü Sena’larin sevdasi bu.

-Ne var, ne yok Elif?

-Iyiyim abi, siz nasilsiniz? Piyasa biraz bozukmus galiba.

-Yaa hiç sorma. Isçi maaslari zora sokuyor bizi.

-Sizin okul isinize de çok üzülüyorum Elif.

-Evet abi... Sey diyecektim. Bir arkadasin...

-Elif acele bankaya yetismem lazim, bir kredi isi var da. Sonra görüsürüz.

O kaçmak yokmu?

Vitrin bol, gölgeli, tezgahtar

Beylik laflar, agabeylik caka

Yilisik, yilgin, yaz ve sehirli...

Sehrin bir çogu saklaban, bir çogu kameraman. Yarisi poz ve caka silüetli gövde tasiyan suratlar. Klip çekiyorlar. Sahtelige iliskin, sanal gerçegin klibini çekiyorlar. Bu düpedüz bir oyun. Yalanin, dolanin, rantin oyunu. Sömürünün, zulmün, gaspin sözünü ve yüzünü pazarliyorlar. Seyirciler sorgusuz sualsiz alkis dersleri aliyor. Burasi sehir. Bir kaç insanin yüreginin teri ve aydinligi yüzüne vurmus. Bir kaç kisinin yüzü ümit ve korku terazisinde muhkem yer tutkus. Siz de katilin ve yürüyün. Taifli çocuklarin taslarini hatirlayin. Iskilipli Atif Hoca’yi. Zeyneb’i. sevgi Engin’i, gülsen Aslan’i. sena Haydali, filistinli Sena 16 yasindaydi daha. Diplomalarin mührü yüreginizin Vahyinde unutmayin. Onu gözlerinize tasiyin. Gülüsünüzle çocuklari kanatlandirini. Bebelere umut buseleri birakin Eylül yapraklarinda. Onlar okulun ve diplomalarin Kerbelasini okusunlar sehrin en ücra köselerinde. Sizi Rabb’lerine müjdelesinler.

Karartmasin hiçbir sey direncinizin ve ahiretinizin aydinligini. Hatirlayin ve sabredin 16 yasinda ölümün tazeligini. Büyük devletlerin çöken büyük binalarini. Diplomasiz Eylülleri yesertecek; yüregini, sabriniz ve duaniz ve direnciniz olacak. eLlerinizi ellerinizden; yüreginizi elinizden birakmayin.

Çocuktu henüz uçurtmalariniz

korkulariniz kavgalarda sahipsiz

yasemen yalnizliginda yaktilar sehri.

Kabirlerine tas koydular

Saman alevi gibi bir gül ile

Basuçlarina dost koydular.

Eylül yaprak döker. Siz menekse örtünün. Çam agaçlarina dönün yüzünüzü. Eylül sizin rüzgarinizla kendine gelecek. Utanacak, aglayacak.

Basinizi kaldirin. Omuzlarinizi dik tutun, hafifleyin ve yürüyün.

Günes karardi, günes tutuldu belki.

Günes yakan gözleri tutamadi sehir

Karartamadi gece ve zor.

Gün batiminda duranlar, gün dogumun anlayamadilar.

Sen sehirli yürek

Kendi gerçeginde yalnizsin

Katil ve yürü

Nil için diren

Kudüs için diren

Gül için diren

Birakma kendini, birakma elini yüreginden.

Kardesligin için, masumiyetin için, gelecegin için, ahiretin için diren.

Küçücük bebekler, seni gözleyen çocuklar için birakma kendini.

Sevgi bahçesinin topragina göz dikenlerin yemlerine aldiris etme.

Yalniz klipler degil, firdevs cennetinin fotografi da bu dünyada çekiliyor.

Umutlandir çocuklari...

 

-eylüllere yürüyelim-

Kaynak: Izzet Saldamli, Evrensel Mesaj Aylik Dergi, Sayi:8 Eylül 1999

 

Hazirlayan: Musa Dogan