Inancin ve Inkilabin Ekmegi

-BIR-

- "Ben büyüyor muyum baba?" diye sordu çocuk.

Ayaklarinin ucuna basip boyunu yükseltmeye, yüksek göstermeye çalisiyordu. Annesinin kendisine aldigi basörtüsünü örtmeye, düzeltmeye ugrasiyordu bir yandan da. Ablalarini taklit ediyordu. Kimi zaman küçücük parmaklarini yumruk yaparak slogan atmaya çalisiyor, kimi zamanda gülümsüyor, yanaklari çukurlasiyor, kaslarini çatiyordu.

" Yarin da büyüyor" dedi belli belirsiz. Imam-Hatip'te okuyan ve birkaç gündür okula alinmayan büyük kizina ve onun arkadaslarina söyledigi gibi:

"... Sizinle yarin büyüyor çocuklar! Evet, direnerek, denenerek yarini, yarinimizi, gelecegimizi büyütüyorsunuz siz. Ve siz onuru, cesareti, takvayi kusandikça gözlerde büyütülenler küçülüyor. Herseye ragmen zulüm küçülüyor sizinle. Kamburlarimiz, korkularimiz, kaçtiklarimiz küçülüyor..."

Elindeki gazeteyi bir kenara birakti. Basörtüsünü düzeltmesine yardim etti alti yasindaki küçük kizinin. Zihni, Kitab'in pak ayetlerinin arasinda, yüregi meydanlarda kosuyordu sanki...

-IKI-

Anneydi. Kolay miydi anne olmak?

Elbette üzülüyor, elbette yüregi yaniyordu. Onca emek vererek, sikinti çekerek büyüttügü kizinin basörtülü oldugu için üniversite kapilarindan geri çevrilmesi zoruna gidiyordu. Üstelik üniversiteyi kazanan tek çocuklariydi o. dis hekimligini kazandiginda sadece kendilerinin degil, bütün ailenin hatta sülalenin, mahallenin gururu olmustu. Bel baglamislardi ona. Geçinmenin bile zorlastigi bu devirde kolay degildi okumak, üniversiteyi kazanmak. Herkes onu örnek gösteriyordu. Diger iki oglu okumamis, okuyamamisti. Tam umutlandiklari, ailece kivanç duyduklari bir zamanda her sey daha baslamadan bitecek miydi?

Kaç gündür düsünüp duruyordu kendisinin kizina, kizinin kendisine söylediklerini. Kendisi yumusak davransa, alttan alsa bile babasi hatta akrabalari ve komsulari epeyce üstüne gitmislerdi kizin. Fakat kiz basini açmamakta kararliydi. Üstelik "direnmeliyiz" diyordu; "Bu bizim kimligimiz, aç kalsak da onurlu yasamaliyiz" diyordu. Bunlari duyunca ilk önce üstüne bile yürümüstü babasi. Fakat bir kadindi, anneydi o. hep iyiligini düsünürdü evladinin. Eli ayagi titriyordu, yüregine korku düsüyordu kimi zaman. Televizyonda bile görmüstü kizini; bagirirken, polisle itisip kakisirken. Degismisti kizi biraz son zamanlarda. O da kendisine anlatiyordu korkusuzca, israrla. Etkileniyordu dogrusu kizinin söylediklerinden, onlarin dogru olduklarini hissediyordu. Fakat tek basina kalip da düsününce çekiniyordu. Ürküyordu ister istemez.

Iste, sabahleyin erkenden gitmisti kizi yine. "Direnis"e gitmisti kendi deyimiyle. "Eylem"e gitmisti, "Kimligini korumaya ve savunmaya..."

Gözlerini kizinin resmine dikip düsündü kadin. Düsündükçe yüregi sadelesti, gözleri isidi. Içindeki kötücül ejderin homurtusu bitti. Bilegi kavilesti ve yüzü aydinlandi.

"Ben de katilmaliyim onlara" diyerek pardesüsüne sarilirken, eyleme katilmis gibi heyecan sarmisti her yanini. Güzel bir duyguydu bu. Daha simdiden kizindan, televizyonlardan duyup ögrendigi sloganlar dökülüyordu dudaklarindan. Evden çikarken, arkasindan seslenen komsulari duymuyordu bile...

-ÜÇ-

Daha yeni kadro almis, doktorasini bitirip çiçegi burnunda bir Yardimci Doçent olarak göreve baslamisti. Bu kadar baskiyla, bu kadar yüzsüzlük ve dayatmayla karsilasacagini, dogrusu, hiç beklemiyordu. Namaz kiliyor olmasi bile ne kadar göze batmis, ciddi bir problem olmustu. Hele basörtülü kizlara iyi davranmasi, onlara yardimci olmaya çalismasi, Bölüm Baskani'ni büyük bir panik ve telasa sürüklemisti. Herkes üstüne gelmeye baslamisti zamanla. Kimi nasihat ediyor, kimi aptallikla suçluyor, kimi de açik açik tehdit ediyordu.

" Aydin, okumus insanlara yakisan tavrin bu olmadigini düsünüyorum" demisti o da: "Bilimlerin en çetini insanin kendini bilmesi ve serefli yasamasidir." Gözünün önünden aglayan, mahzun bakislar, duaya kalkan eller eksik olmuyordu hiç. Coplandikça, itilip kakildikça büyüyen, güzellesen, cesaret kazanan ögrenciler... Üstelik kendisinin Imam-Hatip Lisesi'nde okuyan küçük kizkardesi daha geçen gün dövülüp sürüklenerek gözaltina alinmis; fakat korkup sinmek yerine eve bir kahraman gibi dönmüstü.

Masasini gözden geçirdi, esyalarini topladi. Elindeki istifa dilekçesiyle odasindan çikarken bütün kamburlarinin düstügünü, içindeki fakir fakat onurlu çocugun, binlerce akrani gibi kendisine gülümsedigini hissediyordu.

-DÖRT-

Kaç dakikadir söyleniyordu kendi kendine. Mobilyalarini yeniledigi, bir sürü para harcayarak yeniden dizayn ettigi gözalici odasi kendisine, daglari engelleri asmak istercesine büyüyen adimlarina dar geliyor, küçük kaliyordu.

Basörtülü oldugu için üniversiteye gidemeyen, okuldan uzaklastirilan bir kiz ögrenciye ikinci evlilik teklif eden, kendisi gibi zengin bir isadami olan arkdasina kiziyordu. Kendisine mi kiziyordu yoksa? Zamanla içinde büyüyüp serpilen, baskalasan, her seyi ticari eksende düsünmeye baslayan ikinci kisiligine mi öfkeleniyordu?

Oysa bir zamanlar ne kadar güzeldi... zengin olmamasina ragmen ne kadar dirençli, ne kadar onurluydu. Üniversite yillarini düsündü. Ev sohbetlerini, okudugu kitaplari. Dizboyu yoksulluk ve yoksunluga ragmen paylasmanin, bölümenin pekistirdigi dostluklari. Sonra mezuniyetini. Evlenisini, iyi para kazanmaya baslayisini... Dilinden, bogazindan öteye geçmez hale gelen pek çok seyi, süslü mazeretler ardina gizlenen kocaman iddialari. Müslümanlara yardim edecek, kazandiklarini Allah yolunda harcamaktan çekinmeyecekti. Oysa simdi esiyle, çocuklariyla bile arasi bozuktu. Dergi çikarmak için gelen azimli ama utangaç gençlere, yoksullara yardim etmek için yanina ugrayan müslümanlara, is isteyenlere " Biz para babasi miyiz kardesim?" diye bagirmaktan bile çekinmedigi günler olmamis miydi? Hatta görünürde " kardesim" dedigi kimi müslümanlari "sömürgenler" diye vasiflandirmamis miydi? Ne kadar hakliydi dediklerinde? Her sey çabuk gelismis, ne çabuk degismisti.

Gözlerinden birkaç damla yas düstü masa takviminin üzerine. Irkildi. Ürperdi. Onu kusatmaya, bogmaya basladi sanki biraz sonra bu damlalar.

-BES-

Zaman çökenlerin, çözülenlerin yaninda uyananlari, silkinenleri de gösteriyor bize. Bir avuç insanla da direnis ayiriyor, ayristiriyor, arindiriyor. Zulüm ve baskiyla hep üstümüze üstümüze gelenler, küçücük çingilarin vicdanlari ayaga kaldirmasa da katkida bulunuyorlar ayni zamanda. Yenilgi yenilgi büyüyen bir zafer deviniyor aramizda. Yasadiklarimiz, Kitab'in kavline uydugunda umuda, inanca inkilap ediyor. Zaafi, düskünlügü sadece Allah'a ve Rasulü'ne olanlari; kim, nasil, neyle satin alabilr ki?

Istikamet sahibi olan, direnisi ve adanmisligi yükselten Allah baglilarinin birlikte büyütüp paylastiklari o isigi, o billurlasan aydinligi, o hayati dönüstüren güzelligi görmüyor musunuz? Muhkem bir bilinç yumagi, bir umut harmani gibi büyüyen o güzel çocuklari, yarini, yarinlarimizi, gelecegimizi?

Inancin ve inkilabin ekmegine harlanmis/sevdalanmis o Bismillah boylu ekinleri, basaklari, onurlu filizleri görmüyor musunuz?


Kaynak: Haksöz Dergisi Mart 1999 Sayi:96

Hazirlayan: Musa Dogan