bismill0.gif (5830 Byte)

ALIS-VERIS hukuku

Degeri olan bir mali yine degeri olan baska bir mal veya para karsiliginda degistirme. Alis-veris taraflarin karsilikli onayi ile yani icab ve kabûl ile gerçeklesir. Iki taraftan biri mali, digeri karsiligi olan para veya kiymet tasiyan baska bir mali ele geçirmeleri netîcesinde satisin gerçeklestigi söylenebilir .

Insanlar dünya hayatlarinda geçimlerini saglamalari için belirli bir ölçü içinde karsilikli mal mübâdelesinde bulunmak zorundadirlar, buna da ‚rizik temini' denilir.

Cenâb-i Hakk, "Yeryüzünü size boyun egdiren (ondan yararlanmaniz için size itâat ettiren) Allah Teâlâ'dir. O halde yeryüzünün sirtlarinda (daglarinda tepelerinde ve ovalarinda) dolasin da Allah'in size verdigi riziklardan yararlanin." (el-Mülk, 67/15). buyurmustur. Yeryüzünde dolasmaktan maksat insanlara faydali olan nîmetlerin ortaya çikarilmasini saglamak ve bunun için arastirma yapmaktir. Cenâb-i Allah yeryüzünü insanlar için rizik saglama yeri kilmistir. Abdullah b. Mes'ud (r.a.)'tan rivayet edilen bir hadîste Hz. Peygamber (s.a.s.) söyle buyurmuslardir: "Rizik saglamak gayesiyle çalismak her müslüman üzerine farzdir. " Buna göre müslümanlar helâl ve haramlara dikkat ederek kendilerinin ve aile ferdlerinin riziklarini saglamak zorundadirlar. Ancak bu rizki saglamak için çalisildiginda mutlaka Allah'in rizasi ve O'nun koydugu sinirlar gözetilmelidir. Hz. Ebû Bekr'in: "Haram ile beslenen bir vücûda ancak Cehennem atesi yakisir." sözü müslümanin rizik temini ve alis-veris anlayisini en güzel bir sekilde belirtmektedir. Ashâbin helâl alisveris yapmak ve haramlardan uzak durmak için süpheli olan hususlari bile terk ettiklerini biliyoruz. Ticaretle ugrasan bir müslümanin, Islam'in alisverise dair koydugu bütün hükümleri ana hatlariyla bilmesi gerekir. Günlük hayatta yapilan alis-verisleri Allah'in razi olacagi bir usûlde yürütebilmek için de bu hükümleri asgarî ölçüde bilmek her müslüman için farzdir.

Islâm fikhina göre bir müslümanin kendisinin ve ailesinin nafakasini saglamaya ve varsa borçlarini ödemeye yetecek kadar para kazanmasi ‚farz'dir. Bunun disinda, fakîr müminlerin ihtiyaçlarini karsilamak ve akrabalarina ikram etmek için kazanmak da ‚müstehap'tir. Güzel ve müreffeh bir hayat sürmek için bundan fazlasi için çalismak ‚mübah'tir. Baskalarina karsi kibirlenmek, dünyevî hirsa kapilarak baskasinin servetiyle yarismaya kalkismak ve bu mal ile azginlik ve taskinlik yapmak için kazanmak, bu kazanç helâl yolla dahi olsa ‚haram'dir. Buna karsilik, küfre karsi verilen mücadelede maddî katkida bulunmak ve maliniAllah yolunda infak için samimî bir niyetle çok çalisip para kazanmak da güzel bir ibadettir. Bu gaye için çalisip para kazanan kisi sürekli ibadet hâlinde sayilir.

Ayni sekilde Islâm, çalisip kazanabilme gücüne sahip olan bir kimsenin dilenmesini yasaklamistir. Hz. Peygamber (s.a.s.) söyle buyurmaktadir: "Allah'a yemin ederim ki sizden birinizin, ipini alip da, dagdan bir bag odunu tasiyip getirmesi ve bu odunu satip onunla ailesinin ve kendisinin geçimini saglamasi, baska birinden istemesinden çok hayirlidir. Kim bilir yardim istediginiz kimse ya verir minnetine girersin, yahut vermez zilletini çekersin. " (Buhârî Musâkât, 13, Zekât, 50, Buyû', 15; Ibn Mâce, Zekat, 25; Ibn Hanbel, I, 167)". Buna göre, çalismaya gücü yeten kimsenin dilenmesi mesrû degildir.

Islâm'da rizik temin etmenin en faziletli yolu cihad'tan (ganimetten) sonra ticarettir. Sonra ziraat ve sonra da zanaattir. Bütün bu rizik temin etme yollarinda alis-veris islemi sözkonusu olmaktadir.

Gerçekte insanin ihtiyacini gideren esya, tarim veya sanayi ürünüdür. Bundan dolayi bazi ekonomik sistemler, insanlarin, tarim ve sanayi disindaki yollarla kazanç temîn etmesini kabul etmezler. Fakat, bir malin üretilmis olmasi, ihtiyaçlarin giderilmesi için yeterli degildir. Ihtiyaç, ancak üretilen esyanin, muhtaç olanlara ulastirilmasiyla giderilir. Çiftçi veya sanayicinin ürettigi mali, ihtiyaci olanlara ulastirabilmesi ise mümkün degildir. Türkiye sartlarinda düsünecek olursak, bir fabrikanin ürettigi mallari tüketicisine ulastirabilmesi için birçok yerde sube açmasi ve bunlarla dagitimini yapmasi gerekir. Diger taraftan tüketicilerin, ihtiyaç duyduklari esyayi elde edebilmeleri için dogrudan üretici ile iliski kurmalari da imkânsizdir. Öyleyse, esya ile tüketici arasinda köprü olacak, bunlari birbirine ulastirarak, yukarda zikredilen mahzûrlari ortadan kaldiracak fakat yaptigi bu hizmet için belirli bir kâr elde edebilecek bir hizmet sektörüne ihtiyaç vardir. Iste bu da, ‚Ticaret Sektörü'dür.

Insanlara hizmet anlayisiyla yapilan bu manadaki ticareti Islâm mesru ve makbûl saymistir. Ticaret hakkinda Allah'u Teâlâ söyle buyurur;

"Allah, ticareti helâl, ribâyi da haram kildi." (Bakara, 2/275)

"Güvenilir, dogru ve müslüman tacir, kiyamet günü sehidlerle beraberdir."(Ibn-i Mâce, Ticârât, 1). Hadîs-i Serîfi de dürüst ticaretin sahibine ne kadar sevap kazandiracagini belirtmektedir.

Islâm'a göre ticaret; degerli olan bir mali, degerli olan bir diger mal veya para karsiliginda degistirmektir. Dinimizin ticarette gözettigi gaye, her ne pahasina olursa olsun kazanmak degil, insanlara, ihtiyaçlari olan faydali esyayi temin ederek hizmette bulunmak, bu vesîle ile de normal, mesru bir kazanç saglamaktir.

ALIS-VERISIN SARTLARI

Ticarette mübadele edilen malin kiymetli olmasi: Ticareti yapilan mal, kullanilmasi dînen caiz olan maldir; helâl olan yiyecekler, giyecekler, çesitli esyalar gibi. Kullanilmasi haram olan esyanin ticareti de haramdir. Peygamberimiz Mekke fethinde insanlara söyle demistir: "Allah ve Resulü sarap (bütün alkollü içkiler), ölü hayvan, domuz ve putlarin satisini yasakladi." (Müslim, Müsakat, 13).

Insanlara haram kilinan seyler, gerçekten onlara zararli olan seylerdir. Haram olan mallari satanlar insanlara kötülük yapmis olurlar. Dînimiz böyle mallarin ticaretini yasaklayarak insanlarin birbirine kötülük yapmalarini önlemistir.

Malin özelliklerinin belirli olmasi, gizli bir kusuru bulunmamasi: Peygamberimiz söyle buyurur: "Birbirinden ayrilmadikça alan ve satan pazarligi bozmakta muhayyerdir. Alan satan dogru söyler, malin özelliklerini açiklarlarsa alis-verisleri bereketlenir; yalan söyler ve malin ayiplarini gizlerlerse ticaretlerinin bereketi yok olur. " (Müslim, Büyû, 11). Çünkü böyle bir alis-veris, taraflardan birinin aldanmasi, zarara ugramasi demektir. Bu ise dinde asla hos görülmez. Satilan malda herhangi bir kusur varsa bu gizlenmemeli; açikça belirtilmelidir. Ancak böyle satilirsa ticaret helâl ve bereketli olur.

Satilan malin mevcut olmasi: Mevcut olmayan bir malin satisi caiz degildir. Mevcut olmayan malin aliciya teslimi mümkün olmayabilir. Bu takdirde alici magdur olacaktir. Böyle bir magduriyeti önlemek için Islâm hukuku, hemen teslim edilecek veya teslim edilebilmesi mümkün olan mallarin satisini uygun görmüstür. Peygamberimiz (s.a.s.) meyveler meydana gelmeden, tomurcuk veya çagla halinde iken satisini yasaklamis, ancak dönmeye basladigi bir zamanda satisina izin vermistir. (Müslim, Büyû, 13). Çünkü, olgunlasmasina kadar meyvelerde pek çok hasar ve hastalik meydana gelebilir. Bundan da alici büyük zarar görür. Diger taraftan bu safhada meyvelerin miktarlarini tahmin de güçtür. Bütün bu sakincalarindan dolayi mevcut olmayan malin satisina izin verilmemistir.

Mal ve bedelin belirli olmasi: Alisveris belirli bir malin belirli bir bedelle degistirilmesidir. Mal veya bedelden biri belli olmazsa bu ticaret mesrû degildir. Müsteri satilan mali görmeli, kontrol etmeli gerekli incelemeleri yapabilmelidir. Saticinin da mali karsiliginda alacagi seyi; para ise miktarini baska bir mal ise, bunun ne oldugunu bilmesi lâzimdir. Meselâ: müsteri, cüzdanimdaki paraya bu mali bana sat dese, satici da kabul etse böyle bir alis-veris caiz degildir. Bu tür alisverislerde taraflardan biri için, mutlaka tehlike ve aldanma vardir. Islâm'dan önce geçerli olan bu tür alisverisleri Peygamberimiz (s.a.s.) yasaklamistir. Akit unsurlarindan birinin meçhul oldugu bu tür alis-verislerin hepsine "garar" denir.

Malin teslim alinmasi, (Kabz): Satim akdinde, alicinin herhangi bir engelle karsilasmaksizin, satin aldigi mal üzerinde tasarruf yetkisine sahip olmasi demektir. Bu islem, satilan malin teslim alinmasi ile gerçeklesir. Kabz sayilan islemler, satilanin durumuna göre degisir. Meselâ ev veya arsanin teslimi; alicinin içine girmesi veya arsayi görecek sekilde yakininda durmasi yahut da evin kapi anahtarlarina sahip olmasi ile tamam olur. Menkul mallarda ise, satilanin fiilen teslim alinmasi veya alicinin tasarruf alanina sokulmasi ile meydana gelir. Ancak ölçü, tarti veya sayi ile satilan seylerin kabzi; ölçerek, tartarak veya saymak suretiyle tamaminin teslimi ile gerçeklesir (el-Kâsânî, Bedâyiu'sSanâyî, V, 244).

Menkûl mallarin kabzdan önce satisinin caiz olmadigi konusunda görüs birligi vardir. Delîl Hz. Peygamber'in su hadîsidir: "Bir gida maddesini satin alan kimse, onu kabzetmedikçe (teslim almadikça) satmasin " (Buhârî, Büyû, 54, 55, Müslim, Büyû, 29-34, 34-36, 39, 41), Hadîste zikredilen gida maddesi örnek kâbilinden olup, diger menkûl mallar da hadîs kapsamina girer. Islâm hukukçularinin çogunlugu bu görüstedir. (el-Kâsânî Bedâyîu's-Sanâyi, V, 234). Buradaki endise; menkûl mallarda çokça karsilasilan hasar veya bir ayibin sirâyeti ve bu yüzden sonraki müsterinin aldanma tehlikesidir. Diger bir tehlike de ilk müsterinin mali kabzedememesi ve kendi müsterisine teslim edememesidir. Kabzdan önce satisin yüzyilimiz ekonomisinde görülen zararlarindan birisi de sun'î fiyat artislarina neden olmasidir. Söyle ki:

Günümüzde, arz ve talep dengesi yüzünden, özellikle kontrollü arz sonucu üretici ile tüketici arasina, henüz mal piyasaya sürülmeden aylar önce, pekçok sahis veya sirket girmektedir. Meselâ, ana toptanci, üretici firmanin belki bes-alti ayda üretebilecegi tüm malinidaha üretilmeden kapatmakta; fakat henüz mal eline geçmeden, baska toptancilara, onlar da tüketiciye kâr paylarini ekleyerek satmaktadir. Mal son aliciya, sanki bir kaç elden geçtikten sonra ulasmaktadir. Fakat gerçekte, ilk toplama ile son musteri arasinda yer alan kisiler, kendi aralarindaki isleri hep evrak üzerinde yürütmekte ve satis bedeline her biri ayri ayri kâr eklemektedir. Mal, üretildiginde son müsteriye dogrudan intikal etmektedir .

Piyasada akicilik gibi görünen bu isler, gerçekte fiyatlarin sun'î olarak artisina, mal arzinin kontrol altinda tutulmasina, piyasaya kontrollü mal sürülmesine sebep olmaktadir. Kabzdan önce satis yasagi uygulaninca; ticaret muâmeleleri biraz agirlik kazanacak, bunun yaninda birtakim aracilar ortadan çikmak zorunda kalacaktir. Çünkü nakliye, depo kirasi, personel istihdami vb. harcamalar, aracilari ve parazit sirketleri aradan çekilmeye zorlayacaktir. Böylece, piyasada rayiç fiyatin tabii olarak olusmasi imkân dahiline girecektir.

Sonuç olarak, satin alinan bir malin kabz ve teslim alinmadan önce satis yolu açik birakilirsa; bir ambarda depo edilmis malin fiyati, o mal daha yerinden oynamadan elden ele, dilden dile dolasa dolasa sebepsiz yere yükseltilmis olur. (Tecrîd-i Sarîh Terc. VI, 447, 450-451)

Ebû Hanîfe ve Ebû Yusuf'a göre kabzdan önce satis yasagi, arsa ve arazi satislarini kapsamina almaz. Çünkü menkûl mallarin tesliminde ortaya çikabilecek güçlük ve riskler (garar) gayr-i menkûllerde söz konusu degildir. Onun telef olma ihtimâli azdir. (Alî Haydar, Mecelle Serhi, I, 407, mad. 253).

Ticarette kâr siniri: Ticarette maksat; insanlara hizmetle beraber, o isten bir kâr saglamaktir. Yalniz bu kârin asiri (gabn-i fâhis*) olmamasi gerekir. Genel olarak Islâm, ticarette belirli bir kâr haddi koymamistir. Kâr orani satilan mallarin cinsine, özelliklerine göre degisir; Bazi mallarda düsük bir kâr haddi yeterlidir. Toptan satislarda ve degeri yüksek olan mallarda oldugu gibi. Bazi mallarda ise bu oran normal tutulur. Bozulma ihtimâli olmayan mallar, perakende satislar vs. gibi. Bazi mallarda da kâr orani yüksek olur. Bozulma orani fazla çesitli riskleri mevcut olan mallar gibi.

ALISVERISIN SARTLARI NELERDIR ?

Alisverisin sihhat sartlari on kisma Ayrilir:

1-Satilik sey ile bedelinin bilinmesi

2-Tesliminin bilinmesi

3-Aldanmaya yol açacak bir sartin öne sürülmemis olmasi.

4-Akd'in gerektirmedigi bir sarti kosmamak.Mesela dikmek sartiyla tüccarindan kumas almak caiz degildir.

5-Tarafeynin rizasiyle olmasi

6-Vadeli ise vade zamaninin bilinmesi.Vade zamani belli olmayan bir aliveris caiz degildir.

7-Bedelin miktarinin bilinmesi.Bedeli bilinmeyen bir seyin satisi sahih degildir.

8-Rebeviyatta ayni cinsten birbiriyle satilan iki seyin esitliginin kesin olarak bilinmesi.

9-Her ikisinin kabz edilmesi.

10-Mürabaha,tevliye ve vadiada bedelin bilinmesi.

ALIS-VERISLER HÜKÜM YÖNÜNDEN; SAHIH, FÂSIT VE BATIL NEVILERINE AYRILIR.

1-Sahîh alis-verisler: Aslen ve vasfen (maddesi ve niteligi) dine uygun olan seylerin alis-verisi sahîhtir. Meselâ: Kullanilmasi dînen caiz olan bir malin sartlarina göre satilmasi gibi.

2-Fâsit alis-verisler: Satilan malin vasfi (niteligi) dîne uygun degilse, bu tür satis fâsittir. Meselâ, sürüden bir koyun diyerek, meçhûl bir koyunu satmak gibi. Aslinda koyunun satisi caizdir. Fakat yukaridaki satista satilan koyunun nasil bir koyun oldugu (niteligi) bilinmediginden alis-veris fâsit olmaktadir.

3-Batil alis-verisler: Satilan malin aslinda Islâm'a aykiri bir durumu varsa böyle mallarin satisi batildir. Kullanilmasi veya yenilip içilmesi haram olan bir seyin satilmasi, Meselâ içki, domuz vs. gibi mal ve esyanin satisi Islâm'da yasak bir alis-veris türüdür.

ALIS-VERISLERDE DIKKAT EDECEGIMIZ HUSUSLAR VARDIR:

Ticaretle mesgul olan bir müslümanin özen göstermesi gereken ilk önemli konu, haram kilinan mallarin satisini yapmamaktir. Allah bir seyi haram kilmissa, onun bedelini de haram kilmistir. Nitekim Hz. Peygamber (s.a.s.) sarapla ilgili olarak "Içilmesini haram kilan Allah'u Teâlâ satilmasini da haram kildi. " (Ebû Davud, Büyû, 64) buyurarak meseleyi gayet açik bir sekilde belirlemistir. Ayni sekilde mümin bir kasabin, Allah'in adi anilarak kesilmemis olan bir hayvanin etini satmasi da böyledir. Çünkü hayvan bogazlarken kasden Allah'in adi anilmazsa o et haram olur. Buna göre, bir müslüman böyle bir eti satamaz. Ayni sekilde put ve benzeri seylerin de satisi Islâm'da yasaktir .

Çalinti olan bir malin satilmasi veya piyasaya sürülmesi de caiz degildir. Hz. Peygamber (s.a.s.)'in: "Kim bildigi haldekabe5.jpg (102042 Byte) hirsizlikla elde edilmis çalinti bir mali satin alirsa onun günahina ve alçakligina ortak olmustur" (Beyhakî, Sünen, V, 336). buyurdugu bilinmektedir. Buna göre ticaretle ugrasan bir müslümanin gerek mal alirken ve gerek satarken bu hususlarda titizlik göstermesi gerekir.

Islâm toplumunda mallarin fiyatlarina sun'î olarak yapilan müdahaleler asla câiz degildir. Rasûlullah (s.a.s.): "Pahaliligi arttirmak için fiyatlara müdahale eden kimseyi kiyamet gününde büyük bir atesin üzerinde oturtmayi Allah'u Teâlâ üzerine almistir" buyurmaktadir. (Bu hususta genis bilgi için bk. Narh ve Ihtikâr maddeleri).

Islam toplumunda karaborsa (ihtikar) haramdir. Karaborsa, bir malin fiyatinin artmasi için piyasadan çekilmesi, stok edilmesi, satilmamasi ve fiyati artinca satilmasidir. Ticarette normal kâr helâldir. Fakat, ticaretin gayesi her ne pahasina olursa olsun kâr, hele asiri kâr elde etmek degildir. Islam'in haram kildigi asiri kâr yollarindan biri de karaborsadir. Karaborsanin insanlara pek çok zarari vardir. Bunlari söyle siralayabiliriz:

Piyasada sun'î darlik meydana getirmek, tüketimi sun'î olarak artirmak, bu vesîleyle enflasyonu yükseltmek, fazla fiyatla tüketicinin magdur edilmesi, alici-satici arasindaki itimat, iyi niyet, sevgi ve sayginin ortadan kalkmasi... Birkaç kisinin asiri para kazanmasi için buna basvurmasi, günah sayilmistir. Peygamberimiz karaborsaciyi söyle tehdid eder. "Pazara mal getiren riziklandirilmis; ihtikar (stok ve karaborsa) yapan lânetlenmistir." (Ibn-i Mâce, Ticaret, 6).

ALISVERISTE IKI FIYAT SÖYLEMEK CAIZ MIDIR?

Iki fiyat akid esnasinda mesela su kitabi pesin olarak bin litaya, vadeli olarak 1500 sana satarim denilse; önceki sualin cevabinda beyan ettigimiz gibi caiz degildir. Çünkü bedel meçhuldür, bin mi, binbesyüz mü belli degildir. Amma akitten evvel iki fiyat söylense, sonra belli bir fiyat üzerine anlasma yapilir ve satis akdi icra edilse beis yoktur.

ALISVERISTE VADE FARKINI AKLEMEK CAIZ MIDIR?

Islam dini ister pesin ister va'deli olsun alisverisi mübah kilmistir. Cenab-i Hakk buyuruyor ki: "Allah alisverisi mübah kilmis, faizi de yasaklamisitr" (Bakara). Alisveris pesin olursa normal olarak kar etmek tabii oldugu gibi, va'deli olursa da insaf dairesinde karsi tarafi yikmadan belirtilen zamani ölçerek kar etmek de tabi'dir. Her tarihte bu tip alisveris olmustur. Yani alisveriste va'de farki alinmistir.

Alisveriste va'de farkini eklemek Cümhur-u ulemaya göre caizdir (Neylü'l-Evtar). Bu hususta ulema arasinda ihtilaf olmamistir. Ancak idraki kit olan bazi kimseler, Peygamber (asv): "Bir ates için de iki satis yapmaktan men etmistir" (Tirmizi) mealindeki hadise dayanarak alisveriste va'de farkini eklemek caiz degildir, diyorlar. Halbuki bu hadis, va'de farkindan hiç söz etmiyor, fukahadan hiç kimse de ona hami etmemistir. Hadis ya akd içinde bir sarti kosmanin caiz olmadigini, mesela: Zeyd'in Halid'e evini bana yüzbin liraya satarsan ben de su tarlami yüz elli bine sana satarim, demesi gibi. Veya semen (bedel) belli olmadigindan mesela: sunu pesin olarak bine, va'deli olarak ikibine "sana sattim" seklinde yapilan akdin muteber olmadigini ifade ediyor. Sayet semen belli olur, kesin bir fiyat üzerinde anlasilir, mesela: Pesin olarak fiyati bin lira olan bir meta' için, veresiye iki bine sattim denilirse va'de farki eklendigi halde, kesin olarak bu alis-veris caizdir (al-ahvazi,Sarh al-Tirmizi, al_mühazzab, Mugni'l-Muhtaç, Ibni Abidin). Hatta bir kimse satilik meta'için pesin fiyati su kadardir, veresiye fiyati da bu kadardir dese, yani hem pesin hem va'deli fiyattan söz edip, bilahare bir fiyat üzerine akd yapilsa yine caizdir (al-ahvazi..)

Muhammed al-Hamid, alisveriste vade farkini eklemek hususunda söyle diyor: "Vade farkini eklemek haram degildir, faizle münasebeti yoktur" (Rüdudün ‚ala Ebatil).

Ancak alisveris ister pesin ister vadeli olsun insafa göre ceryan etmezse haram ve bereketsiz olur. Bunun için satici, kendi durumunu nazar-i itibare almasi gerektigi gibi alicinin durumunu da nazar-i itibare almasi gerekir.

ALIS-VERISTE YEMIN ETMEK.

Pazarlik esnasinda yemin etmek caiz degildir. Yalan yere yemin etmek ise daha büyük bir haramdir. Çünkü bu, basit bir kazanç için Allah'in adini istismar etmek, müsteriyi kandirmaktir. Hz. Peygamberimiz (s.a.s.) kiyamet günü Allah'in, yüzlerine bakmayacagi üç gruptan birinin; "...mali su fiyata aldim deyip müsterinin kendisini dogruladigi ve malinisatin aldigi kimse, " oldugunu bildirmektedir. (el-Buhârî, Müsakat, 5; Müslim, Iman, 46). Baska bir hadiste de Peygamberimiz söyle buyurmaktadir: "Ticarette çok yemin etmekten sakinin. Çünkü yemin sürümü artirir, fakat bereketi yok eder. " (Müslim, Müsakat, 27).

Ölçü ve tartinin dogru olmasi, alisverise ailenin karistirilmamasi.

Islâm dini, insanlari ahlâka, fazîlete ve muâmelelerinde dürüstlüge çagirir. Müslümanin en dikkate deger özelligi dürüst olusudur. Alis-verislerde hîleden maksat; bir kimseyi söz, fiil ve davranislariyla etkileyerek, satim akdinin onun yararina oldugunu telkîn etmek ve onu piyasa fiyatinin disinda bir satis bedeline razi etmektir.

Ayet-i Kerîme'de söyle buyrulur: "Azap olsun ölçüde tartida noksanlik edenlere ki, onlar insanlardan ölçüp (haklarini) aldiklari zaman tam olarak alirlar. Fakat insanlara (verilmek üzere) ölçtükleri veya onlara tarttiklari zaman eksiltirler" (Mutaffifîn, 83/1-3). (Ayrica bk. el-En'âm, 6/152; el-Isrâ 17/35; es-Suarâ, 28/181-183).

Hz. Muhammed (s.a.s.) Peygamber oldugu zaman Hicaz'da Araplar ticaretle ugrasiyordu. Peygamber (s.a.s.) vahiy geregi olarak düzenleyici bazi hükümler getirerek dürüst bir piyasanin tesekkülünü sagladi.

Kaynak: Fetvalar 1.0

by Muhammed Faruk