24- BAĞIŞLAR BAHSİ. 2

1- Bir İnsanın Tesadduk Ettiği Şeyi Tesadduk Ettiği Kimsedün Satın Almasının Keraheti Babı  2

Bu Hadisten Çıkarılan Hükümler:. 3

2- Aşağı Doğru İnse Dahi Evladına Yaptığı Bağış Müstesna Olmak Üzere Alanın Eline Geçtilten Sonra Sadaka ve Hibeden Dönmenin Haram Kılınması Babı. 3

3- Hibede Evlattan Bazılarını Üstün Tutmanın Keraheti Babı. 4

Bu Rivayetlerden Çıkarılan Hükümler;. 6

4- Umra Babı. 7


24- BAĞIŞLAR BAHSİ

 

Hibe lügatte : Mal olsun veya başka bir şey olsun faydası dokunan bir şeyi başkasına ulaştırmaktır.

Şeriatte ise: Bir malı karşılıksız olarak birine temlik etmektir. Bor­cu bağışlamak mânâsına gelen ibra ile sadaka ve hediyye de lügat İtiba­riyle hibenin birer nev'i sayılabilirler.

 

1- Bir İnsanın Tesadduk Ettiği Şeyi Tesadduk Ettiği Kimsedün Satın Almasının Keraheti Babı

 

1- (1620) Bize Abdullah b. Mesleme b. Ka'neb rivayet etti. (Dedi ki) : B^ze Mâlik b. Enes, Zeyd b. Eşlem'den, o da babasından naklen ri­vayet etti ki, Ömer b. Hattâb şunları söylemiş :

tyi cins bir atımı Hak yolunda tesadduk ettim. Az sonra sahibi onu ziyan etmiş. Ben onu ucuza satacağını anlayarak Resûlüllah   (Sallallahü Aleyhi ve Setlem)'e hükmünü sordum da:

«Onu ne sahn al, ne de sadakandan dön; zira sadakasından donen kusmuğuna dön (üp yiy) en köpek gibidir.» buyurdular.

 

(...) Bana bu hadîsi Züheyr b. Harb da rivayet etti. (Dedi ki) : Bize Abdurrahmân yâni tbni Mehdi, Mâlik b. Enes'den bu isnâdla rivayette bulundu. Şunu da ziyade etti:

«Onu satın alma; velevki onu sana bîr dirheme versin!»

 

2- (...) Bana Ümeyye b. Bistâm rivayet etti. (Dedi ki) : Bize Ye-zîd yâni İbni Zürey' rivayet etti. (Dedi ki) : Bize Ravh —ki İbni'1-Kaa-sîm'dir—, Yezîd b. Eşlem'den, o da babasından, o da Ömer'den naklen rivayette bulundu ki, Ömer bir atını Hak yolunda tesadduk etmiş; son­ra onu sahibinin ziyan ettiğini görmüş. Bu zâtın malı azmış. Bu sebeple atı satın almak isteyerek Resûlüllah (Sallallahü A leyhi ve Setlem) 'e gelmiş ve meseleyi kendilerine arz etmiş. Peygamber    (Sallallahü Aleyhi ve Sellem)

«Onu satın olma, velevki sana bir dirheme versin; zîra sadakasından dönenin misali kusmuğuna dönen köpek gibidir.» buyurmuşlar.

 

(...) Bize bu hadîsi İbni Ebî Ömer de rivayet etti. (Dedi ki): Bize Siifyân, Zeyd b. Eslem'den bu İsnâdla rivayette bulundu. Ancak Mâlik ile Ravh'ın hadîsleri daha tamam ve daha uzundur.

 

3- (1621) Bize Yahya b. Yahya rivayet etti. (Dedi ki) : Mâlik'e, Nâfi'den dinlediğim, onun da İbni Ömer'den naklen rivayet ettiği şu ha­dîsi okudum:                                                                                           .         .. j

Ömer b. El-Hattâb bir atını Hak yolunda tesaduuk etmiş. Sonra onun satılacağını anlamış da satın almak istemiş; ve Resûlüllah (Sallaiİahu Aleyhi ve Seüemj'e bu meseleyi sormuş. Efendimiz:

«Onu satın almal Sadakandan da dönme!» buyurmuşlar.

 

(...) Bize bu hadisi Kuteybe b. Saîd ile tbni Rumh dahi hep birden Leys b. Sa'd'dan rivayet ettiler. H.

Bize El-Mukaddemî ile İhni'I-Müsennâ da rivayet ettiler. (Dediler ki) : Bize Yahya —ki El-Kattân'dır— rivayet etti. H.

Bize İbni Nümeyr de rivayet etti. (Dedi ki) : Bize babam rivayet etti. H.

Bize Ebû Bekr b. Ebî Şeybe dahî rivayet etti. (Dedi ki) : Bize Ebû Üsâme rivayet etti.

Bu râvilerin hepsi Ubeydullah'dan ve ikisi Nâfi'den, o da İbni Ömer'­den, o da Peygamber (Sallallahü Aleyhi ve Sellem) 'den Mâlik'in hadîsi gibi rivayette bulunmuşlardır.

 

4- (...) Bize İbni Ebî Ömer ile Abd b. Humeyd rivayet ettiler. Lâfı* Abd'ındır. (Dedi ki) : Bize Abdürrazzâk haber verdi.    (Dedi ki) :

Bize Ma'mer, Zührî'den, o da Sâlim'den, o da İbui Ömer'den naklen ha­ber verdi ki, Ömer bir atını Hak yolunda tesaduuk etmiş. Sonra onun satılırdığım görerek satın almak istemiş ve Peygamber (Sallailahü Aleyhi ve Sellem)*t sormuş. Resûlüllah (Sallailahü Aleyhi ve Setlem):

«Sadakandan dönme yâ Ömer!»  buyurmuşlar.

Bu hadîsi Buharî «Zekât», «Hibe» ve «Cihâd» bahislerinde; Nesâî «Zekât»da tahrîc etmişlerdir. Bu mânâda birçok hadîsler riva­yet olunmuştur.

Atik: Çok koşan iyi cins at demektir. Hz. Ömer'in tesadduk et­tiği bu atın adı (Verd) olup Tem.îm-i Dârî Radiyallahu anh) ta­rafından Resulü Ekrem (Sallallahii Aleyhi ve Sellem) Efendimize hediyye edilmiş; o da   Ömer (Radiyallahu anh) 'e vermişti:

cümlesinin lügat mânâsı:

«Allah yolunda iyi cins bir ata (adam) bindirdim.» bindirdim.» de­mektir. Burada ondan maksad atı temlik etmesidir; zîrâ milki olmasa o zat atı satmağa kalkışmazdı. Hz. Ömer'in bu atı vakfettiğini söy­leyenler de vardır. Bu takdirde o zâtın atı satması ancak zayıfladığı ve bu sebeple diğer atlara yetişemediği için caiz olabilir, denilmiştir. Allah yolundan murâd : Kirmâni'ye göre vakıftır. Fakat Aynî bu tevcihi kabul etmemiş: «Allah yolundan murâd, gâzî yahut hacıdır; bu cihet ihtilaflıdır.» demiştir.

Kesûlüllah (Sallailahü Aleyhi ve Sellem) 'in :

«Sadakandan dönme!» buyurması Hz. Ömer'in atı vakfetmediği­ne delîl gösterilmiş: «Eğer vakfetmiş olsaydı dönememesine sebep onu gösterirdi. Bilfarz vakfetmiş bile olsa ihtimâl Ömer (Radiyallahu anh) vakıf malın satın alınabileceğini zannetmiş, fakat Peygamber (Sallailahü (Sallailahü Aleyhi ve Sellem) onu bundan menetmiştir.» denilmiştir.

Atı alan zâtın onu ziyan etmesinden murâd: Alafını, yemini gerek­tiği gibi vermemesi, ona bakmamasıdır.

 

Bu Hadisten Çıkarılan Hükümler:

 

Bir kimsenin verdiği sadaka ve zekât gibi ibâdet malını satın al­ması mekruhtur. îbni Battal: «Ulemânın ekserisi Ömer (Radiyallahu anh) hadîsinden dolayı bir kimsenin verdiği sadakayı satın almasmı kerih görmüşlerdir. İmam Mâlik ile Küfe ulemâ­sının ve îmam Şafiî 'nin kavilleri de budur. Sadakanın farz veya nafile olması hükmen birdir. Bir kimse sadakasını satın alsa bu satış bo­zulmaz ama evlâ olan buna yanaşmamaktır. Keffâret sahibinin yemin keffâreti için verdiği şey hakkında da kavilleri budur.» diyor.

İbni Münzir'in beyanına göre El-Hasen, îkrime, Rabîa ve Evzâî sadakanın sahibi tarafından satın alınmasına ruhsat vermişlerdir. İbni'l-Kassâr bir cemaatin : «Hiç bir kim­seye sadakasını satın alması caiz olamaz; böyle bir alış-veriş neshedilir.» dediklerini nakletmiş; ancak bunların kimler olduğunu söylememiştir. Zahirileri kasdetitği anlaşılıyor.

Bir kimsenin verdiği sadakasını miras yolu ile alması bilittifak caiz­dir. Yalnız Zahirîler bunu kerih görmüşlerdir; çünkü onlarca bu da sadakadan dönmek kabîlindendir.

Ulemâdan bazılarına göre verilen sadaka başkasının eline geçerse veren sahibinin onu satın alması mekruh değildir. Delilleri Hz. Ömer'in bunu kerih görmemesi dir. Hasan-ı Basrî ile İbni Şî­rîn 'in kavilleri de budur.

 

2- Aşağı Doğru İnse Dahi Evladına Yaptığı Bağış Müstesna Olmak Üzere Alanın Eline Geçtilten Sonra Sadaka ve Hibeden Dönmenin Haram Kılınması Babı

 

5- (1622) Bana İbrahim b. Musa Er-Râzî ile tshâk b. İbrahim ri­vayet ettiler. (Dediler ki): Bize îsâ b. Tunus haber verdi. (Dedi ki): Bize Evzâî, Ebû Ca'fer Muhammed b. Ali'den, o da İbnil-Müseyyeb'den, o da İbni Abbâs'dan naklen rivayet etti ki, Peygamber (SallaUahii Aleyhi ve Setlem):

«Sadakasından dönen kimsenin misâli, kusup da sonra kusmuğuna dönerek onu yiyen köpek gibidir.» buyurmuşlar.

 

(...) Biz» bu hadîsi Ebû Küreyb Muhammed b. Ala' da rivayet etti. (Dedi ki) : Bize tbni'l-Mubârek, Evzâî'den naklen haber verdi. Evzâî: Ben Muhammed b. Alî b. Hüseyn'İ bu isnâdla bu hadîs gibi rivayette bulunurken İşittim; demiş.

 

(...) Bana bu hadîsi Haccâc b. Şâir dahî rivayet etti. (Dedi ki) : Bize Abdüssamed rivayet etti. (Dedi ki) : Bize Harb rivayet etti. (Dedi ki) : Bize Yahya —ki İbni Ebî Kesîr'dir—- rivayette bulundu. (Dedi ki) : Bana Abdurrahman b. Amr rivayet etti ki, Muhammed b. Fâtıme binti Resûlillâh kendisine bu isnadla yukarıkilerin hadîsleri gibi rivayette bu­lunmuş.

 

6- (...) Bana Hârûn b. Saîd El-Eylî ile Ahmed b. Isa da rivayet ettiler. (Dediler ki) : Bize İbni Vehb rivayet etti. (Dedi ki) : Bana Amr —ki İbni'l-Hâris'dir— Bükeyr'den naklen haber verdi. O da Saîd b. EI-Müseyyeb'i: Ben İbni Abbas'i şunları söylerken dinledim derken işitmiş: Ben ResûlüIIah (Sattallahü Aleyhi ve Sellem) 'i:

«Bir sadaka verip de sonra sadakasından dönen kimsenin misâli, ku­sup da sonra kusmuğunu yiyen köpek gibidir.» buyururken işittim.

 

7- (...) Bize bu hadîsi Muhammed b. El-Müsennâ ile Muhammed b. Beşşâr da rivayet ettiler. (Dediler ki) : Bize Muhammed b. Ca'fer rivâyet etti. (Dedi ki) : Bize Şu'be rivayet etti. (Dedi ki); Ben Katâde'yi, Saîd b. El-Müseyyeb'den, o da tbni Abbas'dan, o da Peygamber (Sallailahü Aleyhi ve Set tem)'den naklen onun ;

«Hibesinden dönen kusmuğuna dön (üp yiy) en gibidir.» buyurduğu­nu rivayet ederken dinledim.

 

(...) Bize bu hadîsi Muhammcd b. El-Müsennâ da rivayet etti. (Dedi ki) : Bize İbni Ebi Adiy, Saîd'den, o da Katâde'den bu isnâdla bu hadi­sin mislini rivayet etti.

 

8- (...) Bize tshâk b. İbrahim dahî rivayet etti. (Dedi ki) : Bize Mahzunu haber verdi. (Dedi ki) : Bize Vüheyb rivayet etti. (Dedi ki): Bize Abdullah b. Tavus, babasından, o da İbni Abbas'dan, o da Resûlüllah

iSattaliühu Aleyhi ve SeUe/n^ûen naklen rivayette bulundu:

«Hibesinden dönen, kusup da sonra kusmuğuna don (erek yiy) en köpek gibidir.» buyurmuşlar.

Bu hadîsi Buhâri «Hibe» bahsinde mevsûl ve muallak olarak tahric etmiştir. Muallâk rivayetini Tirmizî ıden maada bütün Kü-tüb-ü Sitte sahipleri nakletmişlerdir.

Tâvûs, İkrime, İmam Şafiî, İmam Ahmed ve îshâ k bu hadîsle istidlal ederek verilen hibe ve sadakadan dön­menin haram olduğunu söylemişlerdir. Yalnız baba evlâdına yaptığı hi­beden dönebileceği için bu hadîs ecnebiye yapılan hibeye hamledilmiş-tir. Nevevî diyor ki: «Kardeşlerle amcalara ve diğer zevü erhâma yapilan hibelerden de dönmek caiz değildir. İmam Şafiî 'nin mez­hebi budur.   İmam   Mâlik   ile   Evzâî   dahî buna kaildirler.»

Hanefîler'e göre karşılıksız verilen hibe duruyorsa ecnebiye yapılmış dahî olsa dönmek caiz, fakat mekruhtur. Saîd b. El-Mü-seyyeb, Ömer b. Abdilâziz, Kaadî Şureyh, Esved b. Yezîd, Hasan-ı Basrî, İbrahim Nehâî ve Şa'bî'nin mezhepleri de budur. Bu kavil Ömer b. El-Hattâb, Ali b. Ebî   Tâlib,   Abdullah   b. Ömer, Ebû Hüreyre ve Fedâle b. Ubeyd (Radiyallahü anh) hazerâtından rivayet olunmuştur. Bu zevata göre hadîste hibesinden dönen kimse kusmuğunu yiyen köpeğe şer'an değil, mürüvvet ve ahlâk yönünden benzetilmiştir. Çünkü köpek helâl ve haramla muhâtab değil­dir. Şu halde hibesinden dönen kimse köpeğin yaptığı gibi pis ve iğrenç bir şeye dönmüş oluyor demektir ki, bununla hibeden dönmenin haram oluşu sübut bulamaz; yalnız çirkinlik tavsif olunur. Buna onlar da kail olarak: Hibeden dönmek mekruhtur, demişlerdir.

 

3- Hibede Evlattan Bazılarını Üstün Tutmanın Keraheti Babı

 

9- (1623) Bize Yahya b. Yahya rivayet etti. (Dedi ki) : Mâlik'e, tbni Şihâb'dan dinlediğim, onun da Hu mey d b. Abdirrahmân ile Muham-med ,b. Nu'mân b. Beşîr'den, onların da Nu'mân b. Beşir'den naklen riva­yet ettikleri şu hadîsi okudum:

Nu'mân şunları söylemiş: Babam beni Resûlüllah (SallaiîahüAleyhi ve SeUemfe getirerek: Ben şu oğluma bir kölemi bağışladım, dedi. Bunun üzerine Resûlüllah   (Sallaiîahü A leyhi ve Sellem):

«Her çocuğuna bunun mislini bağışladın mı?» diye sordu. Babam; hayır, deyince Resûlüllah (Sallaiîahü Aleyhi ve Sellem) :

«Dyle ise onu dön!» buyurdular.

 

10- (...) Bize Yahya b. Yahya da rivayet etti. (Dedi ki) : Bize lb-rahim b. Sa'd, tbni Şihâb'dan, o da Humeyd b. Abdirrahmân ile Muhammed b. Nu'mân'd an, onlar da Nu'mân b. Beşîr'den naklen haber verdi. Nu'mân şöyle demiş: Babam beni Resûlülîah (Sallallahü Aleyhi ve Sellemj'e getirerek: Ben şu oğluma bir köle bağışladım; dedi. Bunun üzerine:

«Bütün oğullarına da bağışladın mı?»diye sordu. Babam: Hayır! de­yince :

«Dyle ise onu dön!» buyurdular.

 

11- (...) Bize Ebû Bekir b. Ebî Şeybe ile tshâk b. İbrahim ve İbni Ebî Ömer, İbni Uyeyne'den naklen rivayette bulundular. H.

Bize Kıjteybe ile İbni Rumh da Ley s b. Sa'd'dan rivayet ettiler. H. Bana Harmele b. Yahya dahî rivayet etti. (Dedi ki) : Bize İbni Vehb haber verdi. (Dedi ki) : Bana Yûnus haber verdi. H.

Bize İshâk b. İbrahim üe Abd b. Humeyd de rivayet ettiler. (Dediler ki) : Bize Abdürrazzak haber verdi. (Dedi ki) : Bize Ma'mer haber verdi.

Bu râvilerin hepsi Zühri'den bu isnâdla rivayette bulunmuşlardır. Yûnus'Ia Ma'mer'in hadîslerinde : «Bütün oğullarına da mı?» ibaresi; Leys ile İbni Uyeyne hadîsinde: «Evlâdının hepsine mi?» cümlesi vardır. Leys'in Muhammed b. Nu'mân ile Humeyd b. Abdirrahman'dan naklet­tiği rivayette: «Beşir Nu'man'ı getirmiş.* denilmiştir.

 

12- (...) Bize Kuteybe b. Saîd rivayet etti. (Dedi ki) : Bİse Cerîr, Hişâm b. Urve'den, o da babasından naklen rivayette bulundu. Babası şöyle demiş: Bize Nu'mân b. Beşîr rivayet etti. (Dedi ki) : Babası ona bir köle vermişti. Bunun üzerine Peygamber (SallallahU Aleyhi ve Seltem) ona:

«Bu kol» nedir?» diye sordu. Nu'man: Onu bana babam verdi, dedi. ResûlüUah (Sallallahü Aleyhi ve Sellem) (babasına) :

«Bunun butun kardeşlerine de buna verdiğin gibi verdin mi?»     dedi. Hayır! cevâbını verince:

«Öyle ise onu dön!» Duyurdular.

 

13- (...) Bize Ebû Bekir b. Ebî Şeybe rivayet etti, (Dedi ki) : Bize Abbâd b. El-Avvâm, Huşa yn'dan, o da Şa'bî'den naklen rivayet etti. Şa'-bf: Ben Nu'mân b. Beşîr'den işittim, demiş. H.

Bize Yahya b. Yahya da rivayet etti. Lâfız onundur. (Dedi ki) : Bize Ebul-Ahvas, Husayn'dan, o da Şa'bî'den, o da Nu'mân b. Beşîr'den nak­len rivayet etti. Şöyle demiş:

Babam malının bîr kısmını bana tesadduk etti. Bunun Üzerine an­nem Amra biati Ravâha; Resûlullah(Sallatlahü Aleyhi veSeVeml'i şâhid gös­termedikçe ben razı olamam, dedi. Babam da sadakama şâhid yapmak İçin beni Peygamber (Saltaliahü Aleyhi ve Seilem)\ götürdü. ResûlüUah (Sallallahü A leyhi ve Sellem)   ona :

«Bunu butun çocuklarına yaptın mı?» diye sordu. Babam: Hayır: ce­vabını verdi. Efendimiz:

«Allah'tan korkun, çocuklarınız arasında adalet gösterin!» buyurdu­lar. Bunun üzerine babam döndü ve o sadakayı geri aldı.

 

14- (...) Bize Ebû Bekir b. Ett Şeybe rivayet etti. (Dedi ki) : Bize Alî b. Müshir, Ebû Hayyân'dan, o da Şa'bî'den, o da Nu'mân b. Begüm­den naklen rivayet etti. H.

Bize Mufaammed b, Abdillâh b. Nümeyr de rivayet etti. Lâfız onun­dur. (Dedi ki) : Bize Muhammed b; Bişr rivayet etti. (Dedi ki) : Bize Ebû Ha yy ân Et-Teymî, Şa'bî'den rivayet etti. (Demiş ki) : Bana Nu'mân b. Beşîr rivayette bulundu ki, annesi Binti Revâba babasına malından oğluna hibe edilen bâzı şeyleri sormuş. Babası onu bir sene bekletmiş. Sonra aklına pişmanlık gelmiş. Ama kadın: Oğluma hibe ettiğin şeye Kesû\ü\\a,h(Sallallahü Aleyhi ve Sellemyi şâhid tutmadıkça ben razı olamam, demiş. (Nu'mân diyor ki:)

Bunun üzerine babam elimden tuttu. O gün ben çocuktum. Beni Resûlüllah (Sailallahü Aleyhi ve Seliemye götürerek: Yâ Resûlâllah, bunun annesi Binti Revâha, oğluna yaptığım hibeye seni şâhid tutmamı diledi, dedi. Resûlüllah (Saİtaliakü Aleyhi ve Seltem):

«Yâ Beşîr, bundan başka çocuğun var mı?» diye sordu. Evet, cevabı­nı alınca:

«Hepsine buna yaptığın kadar bağışta bulundun mu?» dedi. Baham (yine) hayır, cevâbını verince:

«O halde beni şâhid tutma! Zîrâ ben adaletsizliğe şâhid olamam!» buyurdular.

 

15- (...) Bine İbni Nümeyr rivayet etti. (Dedi ki) : Bana babam ri­vayet etti. (Dedi ki) ; İsmail, Şa'bî'den, o da Nu'mân b. Beşîr'den rivayet etti. Şöyle demi;: Resûlüllah (Sallallahü Aleyhi ve Selle m) babama:

«Senİn başka oğulların var mı?» dîye sordu. O: Evet! dedi.

Peygamber                                          :

«Öyle İse onların her birine bana verdiğin gibi verdin  mi?» dedi.

Babam: Hayır! dedi. Peygamber (Sallallahü Aleyhi veSellem).;

«O halde ben dürüst ve âdil olmayan bir iş üzerine şâhid olmam.» buyurdu.

 

16- (...) Bize tshâk b. İbrahim rivayet etti. (Dedi ki) : Bize Cerîr, ı El-AhvelJden, o da Şa'bî'den, o da Nu'mân b. Beşîr'den naklen ha­ber verdi ki, Resûlüllah (Sallallahü Aleyhi veSellem), babasına: «Beni adaletsizliğe şah İd tutma!» demiş.

 

17- (...) Bize Muhammed b. El-Müsennâ rivayet etti. (Dedi ki) : Bize Abdülvehhâb ile Abdülâlâ rivayet ettiler. H.

Bize lshâk b. İbrahim ile Ya'kûb Ed-Devraki de hep birden İbni Uleyye'den rivayet ettiler. Lâfız Yâkûb'undur. Dedi ki: Bize İsmail b. İbrahim, Dâvûd b. Ebî Hind'den, o da Şa'bî'den, o da Nu'mân b. Beşîr'­den naklen rivayette bulundu. Şöyle demiş:

Babam beni alarak ResulüUahfSallaUahü Aleyhi ve Sellem) götürdü re:

Yâ Resul âllah! Şah id ol ki, ben Nu'man'a malımda şunu ve şunu bağışladım, dedi. Bunun üzerine Efendimiz:

«Oğullarının hepsine Nu'man'a bağışladığın kadar bağışta bulundun mu?»   diye sordu. Hayır! deyince:

«Öyle ise buna benden başkasını şahid yap!» buyurdu. Sonra;

«Sana İyilik yapma   hususunda oğullarının   müsâvî olmalarını   diler misin?»   diye sordu. Babam: Hay hay! cevâbını verdi. «O halde olmaz!» buyurdular.

 

18- (...) Bize Ahmed b. Osman En-Nevfelî rivayet etti. (Dedi ki) : Bize Ezher rivayet etti. (Dedi ki) : Bize İbni Avn, Şa'bî'den, o da Nu*-mân b. BeşSr'den rivayet etti. Şöyle demiş:

Babam bana bir bağışta bulundu. Sonra şahid yapmak için beni Re-sûlüllah (Sallaltahü Aleyhi ve Sellem)'e götürdü. Fahr-i Kâinat Efendimiz:

«Bunu bütün çocuklarına verdin mİ?» diye sordu. Babam: Hayır! ce­vâbım verdi.

«Bundan dilediğin kadar, onlardan iyilik dilemez misin?» buyurdu. Babam: Hay hay (dilerim) dedi.

«O halde ben şâhid olmuyorum.» buyurdular.

(Hâvi) İbni Avn diyor ki: Ben bunu Muhammed'e anlattım da: Biz ancak Resûlüllah (Saîlallahü Aleyhi ve Selletn) 'in-:

«Çocuklarınız arasında müsavat yapın.» buyurduğunu rivayet ettik, dedi.

 

19- (1624) Bize Ahmed b. Abdillâh b. Yûnus rivayet etti. (Dedi ki) : Bize Zübeyr rivayet etti. (Dedi ki) : Bize Ebu'z-Zübeyr, Câbir'den naklen rivayette bulundu. (Dedi ki) :

Beşîr'in karısı; Oğluma köleni bağışla, hem bana Resûlüllah (Sallallchü Aleyhi ve Setlem) 'i şâhîd getir, demiş. Bunun üzerine Beşîr Resûlüllah (Salialtahü Aleyhi ve Sellem)e gelerek şunları söylemiş: Filânın kızı [1] ben­den, oğluna kölemi bağışlamamı istedi ve: Bana Resûlüllah {Sallallahü Aleyhi ve Sellem)f\ şâhid yap, dedi. Resûlüllah   (Sallaîlah'û Aleyhi ve Sellem) :

«Bu çocuğun kardeşleri var mı?» diye sormuş. Beşîr: Evet, demiş.

«Buna verdiğinin mislini onların hepsine verdin mi?» buyurmuş. Ha­yır, cevâbını alınca :

«Bu iş yaramaz; ben ancak hak üzerine şâhid olurum {»buyurmuşlar.

Nu'mân hadîsini Buhâri «Hibe» ve «Şehâdât» bahislerin­de; Ebû Dâvûd «Büyû'»da; Tirmizî ile İbni Mâce Ahkâm »da; Nesâî «Nihâi» ve «Kaza» bahislerinde muhtelif râvi-lerden tahrîc etmişlerdir.

Hz. Nu'man'm babası Beşîr b. Sa'd, annesi de meş­hur sahâbî Abdullah b. Ravâha 'nın kız kardeşi Amra binti   Ravâha 'dır.

Hadîsin buradaki rivayetlerinin bâzısında Hz. Nu'man'a baba­sının bir köle bağışladığı, bâzısında da malının bir kısmını verdiği bildi­riliyor. Bu bir kısımdan murâd da köle olabilirse de Taberâni (260-360) ile îbni Hibbân ( -354) 'in Şa'bî'den rivayet et­tikleri bir hadîste şöyle denilmektedir:

«Nu'mân Kûfe'de hutbe îrâd ederek dedi ki: Babam Beşîr b. Sa'd, Peygamber (Sallallahü Aleyhi ve SeVemYe gelerek şunları söylemiş: (Karım) Amra binti Ravâha bir oğlan doğurdu; adım Nu'mân koydum. Bu kadın Çocuğa en iyi malımdan bir bahçeği vermedikçe onu büyütmeye razı ol­muyor. Bana: Bu işe Resûlüllah (Sallallahü Aleyhi ve Sellem) 'i şâhid yap, dedi...

Bundan anlaşıldığına göre bağışlanan mal köle değil bahçedir. Fakat îbni Hibbân bu iki rivayeti ayrı ayrı iki vak'aya hamlederek aralarım bulmuştur. Şöyle ki: Nu'mân (Radiyallahu anh) doğduğu zaman kendisine bir bahçe verilmiş; büyüdükten sonra da köle bağışlan­mıştır. Bâzıları bu tevcihe i'tirâz ederek: «Beşir b. Sa'd gibi büyük bir zât nasıl olur da aynı meseleyi unutarak ikinci defa Peygamber (Sallallahü Aleyhi ve Sellem)'e sorar.» demişlerse de Aynî bunda asla şaşacak bir şey olmadığını, dünya düşünceleriyle âhiret tasalarının insana birçok şey­leri unutturabileceğini söylemiş; insan sözünün unutmak mânâsına gelen nisyândan alındığını söyleyenler bulunduğunu hatırlatmıştır.

Yie rivâyet'erin birinde Hz.   Nu'man'ın: «Babam elimden tuttu; ben o zaman çocuktum...» dediği; diğerinde İse : «Babam beni kucağına alarak Resûlüllah (Sailallahü A\e\\hi ve Seilem) 'e gördü» şeklinde beyanda bulunduğu görülüyor. Aynî bu iki rivayetin arasını bulmuş ve : «Yo­lun btr kısmında babası kolundan tutmuş; küçük olduğu için bir kısmın­da da kucağına almıştır.» demiştir.

 

Bu Rivayetlerden Çıkarılan Hükümler;

 

1- Bir kimse çocuklarında bâzılarına mal bağışlayıp diğerlerine bir şey vermese caiz olur mu olmaz mı? meselesinde ulemâ ihtilâf etmişler­dir. Tâvûs,   Atâ'   b.    Ebî   Rabâh,   Mücâhid,   Ur ve, İbni   Cüreyc,   İbrahim   Nehaî,   Şa'bî, İbni  Şubrume, İmam    Ahmed,   îshâk   ve diğer   Zâhiriy ye ulemâsına göre bu bâtıldır, verilen şey geri alınır. İmam   Ahmed şöyle demiştir: «Bir kimse bağış hususunda çocuklanndan bâzısını ter-cîh etse*, bu bağışı geri alması emrolunur. Şâyed geri almadan ölürse ar­tık o mal bağışlanan kimsenin olur; yeter ki, bağış hâl-i sıhhatinde ya-oılmış olsun.» Bunların delili Peygamber (Sailallahü Aleyhi ve Seîlem) 'in:

«Onu geri al!» emridir.

Sevrî, Leysb. Sa'd, Kaasimb. Abdirrah-mân, Muhammed b. El.Münkedir, Ebû Hanîfe, Ebû Yûsuf, imam Muhammed, îmam Şafiî ve bir rivayette îmam Ahmed caiz olduğuna kaildirler. Onlara ?öre hadîsteki «geri al» emri vücub için değil, fazilet ve ihsan kabilinden dir. Nitekim Bezzâr'in «Müsned»inde rivayet ettiği Enes (Radiyallahu anh) hadîsinde: «Peygamber (Sailallahü Aleyhi ve Sellem> 'in yanında bir zât bulunuyordu. Derken bîr oğlu geldi. Adam onu öperek dizine oturt­tu. Az sonra küçük bir kızı geldi. Adam onu önüne oturttu. Bunun üze­rine Peygamber (Sailallahü A leyhi ve Seilem):

«Bunların ikisini bir tutsan a!» buyurdular.» deniliyor. Bittabi bu emir vücûb için değil, insaf ve ihsan kabîlindendir.- Hanefîler'e göre yalnız oğul, kardeş, kız kardeş, amca ve hala gibi neseben yakın akra­baya yapılan bağıştan dönmek caiz değildir. Kadın farzedildiği takdirde nikâhı caiz olmayacak hısımların hepsi bu hükümde dâhildir.

Tâvûs, Hasan-ı Basrî, îmam.Ahmed ve Ebû    Sevr   dahî buna kaildirler.

îkrime, îshâk, İmam Şafiî ve îmam Ah­med *e göre evlâttan başkasına yapılan bağıştan dönmek caiz değildir.

2- Babanın bütün çocuklarını bir tutması farzdır diyenler bu hadîsle istidlal etmişlerdir. Tâvûs, Sevrî, İmam Ahmed ve İshâk ile Mâlikîler 'den bâzılarının kavilleri budur. Bun­lar Peygamber (Saliallahü Aleyhi ve Sellem)'in :

«Ben çevre şâhidlilc yapamam.» sözü ile istidlal etmişlerdir. Hanefiler'den İmam Ebû Yûsuf: «Baba çocuklarından bi­rini diğerlerinden üstün tutmakla onlara zarar vermeyi kasd ederse mü­savata riâyet farz olur.» demiştir.

Cumhura göre müsavata riâyet farz değil, müstehabtır. Şu halde ter-cîh yapsa da olur; ancak mekruhtur. Onlar hadîsteki emri nedib, nehyi de kerâhet-i tenzîhiyye mânâsına almışlardır. «Ben çevre şâhidlik ya­pamam» sözü onun mutlaka haram olduğuna delâlet etmez. Çünkü cevr: adaletten inhiraftır. Bu haram da olabilir, mekru da.

Bu müsavatın nasıl olacağı dahi ihtilaflıdır. İmam Muhammed, İmam Ahmed, İshâk, Şâfiîler'den ve Mâ1iki1er'den bâzıları: «Adalet, erkek çocuğa mîrasda olduğu gibi, iki kız hissesi vermekle olur.» demişlerdir. Diğer ulemâya göre bu bâbta er­kekle kadın bir tutulur. Hadîsteki müsavat emrinin zahiri de bunlara şe-hâdet etmektedir.

3- Baba oğluna yaptığı bağıştan dönebilir; diyenler bu hadîsle is­tidlal ederler.

4- Kardeşler arasını yatıştırmak ve onları ana babalarına isyan et­tirecek şeylerden kaçınmak müstehabtır.

5- Mubah olmayan hususatta şehâdeti üzerine almak mekruhtur.

6- Hibede şâhid tutmak vâcib değil, sadece meşrudur.

7- Evlâd ve zevcelerin  bâzılarına  diğerlerinden  fazla  meyi  gös­termek caizdir. Çünkü bu elde olmayan bir kalb işidir.

8- Hâkim icâbında dâva hususunda soruşturma yapabilir. Nitekim Peygamber (Sallaltahü A leyhi ve Seliem):

«Bundan başka çocuğun var mı?» diye sormuştur.

9- Hibeye sadaka denilebilir.

10- Çocuğunun yararına annenin de söz hakkı vardır.

11- Hadîs-i şerîf hırsın sonunun kötülüğüne işaret etmektedir. Zîra Amra (Rcdiyallahü anha) kocasının yaptığı bağışa razı olarak şâhid iste­meseydi yapılan bağış bozulmayacaktı.

 

4- Umra Babı

 

20- (1625) Bize Yahya b. Yahya rivayet etti. (Dedi ki) : Mâlik'e, İbni Şihâb'dan dinlediğim, onun da Ebû Seleme b. Abdirrahman'dan, onun da Çâbir b.' Abdi Hân'dan naklettiği şu hadîsi okudum: Resûlüllah (Sallallahü Aleyhi ve Sellem) :

«Herhangi bir kimseye ve çocuklarına ömürlük bir milk verilirse o milk verilen kimsenindir; verene dönmez; çünkü o öyle bir şey vermiştir ki, onda miraslar câri olmuştur.» buyurmuşlar.

 

21- (...) Bize Yahya b. Yahya ile Muhammed b. Rumh rivayet et­tiler. (Dediler ki) : Bize JLeys haber verdi. H.

Bize Kuteybe de rivayet etti. (Dedi ki) : Bize Leys, İbni Şihâb'dan, o da Ebû Seleme'den, o da Câbir b. Abdillâh'dan naklen rivayet etti ki, şöyle demiş: Ben Resûlüllah (Sallallahü Aleyhi ve Sellem)fi:

«Her kim bir adama ve çocuklarına ömürlük bir mülk verirse, kendi sözü o m İlkteki hakkını kesmiştir. Artık o milk Ömürlük olarak verilen kimseye ve çocuklarına aittir.» buyururken işittim.

Yalnız Yahya hadisinin başında:

«Herhangi bir kimseye bir ömürlük verilirse, artık o milk onun ve ço­cuklarının olur.» dedi.

 

22- (...) Bana Abdurrahman b. Bişr El-Abdî rivayet etti. (Dedi ki) : Bize Afcdürrazzak haber verdi. (Dedi ki) : Bize İbni Cüreyc haber verdi. (Dedi ki) : Bana İbni Şihâb umrâ ve ümranın yolu hakkında Ebû Seleme b. Abdirrahmân hadîsinden naklen haber verdi; ona da Câbir b. Afcdillâh El-Ensârî haber vermiş ki, Besûlüllah(Sallatlahü Aleyhi ve Sellem) :

«Herhangi bir adam bir kimseye, kendine ve çocuklarına ömürlük bir milk verir de : Bunu sana ve sizden bîr kişi kaldığı müddetçe çocuklarına verdim, derse; artık o milk verilen kimsenin olur; sahibine, dönmez; çünkü o Öyle bir şey vermiştir kİf onda miraslar câri olmuştur.» buyurmuşlar.

 

23- (...) Bize İshâk b. İbrahim ile Abd b. Humeyd rivayet ettiler. Lâfız Abd'indir. (Dediler ki) : Bize Abdürrazzâk haber verdi. (Dedi ki) : Bize Ma'mer, Zührî'den, o da Ebû Seleme'den, o da Câbir'den naklen haber verdi. Câbir şöyle demiş:

Resûlüllah (Sallallahü Aleyhi ve Sellem) in cevaz verdiği umrâ:

«Bu senin ve çocuklarının olsun!» demekle yapılır. Fakat:

«Bu milk yaşadığın müddetçe senin olsun!» derse milk, sahibine dö­ner:

Ma'mer: «Zührî bununla fetva verirdi.» demiş.

 

24- (...) Bize Muhammed b. Râfi' rivayet etti. (Dedi ki) : Bize tbni Ebî Füdeyk, İbni Ebî Zi'b'den, o da İbni Şihâb'dan, o da Ebû Seleme b. Abdirrahmân'dan, o da Câbir'den —ki İbni Abdillâh'dir— naklen ri­vayette bulundu ki, Resûlüllah   (Saliallahü Aleyhi ve Sellem) :

«Kendisine ve çocuklarına ömürlük milk verilen kimse hakkında : Bu milk kati olarak onundur; veren tçîn o milk hususunda şart ve istisna caiz değildir.»  diye hüküm vermiş.

Ebû Seleme : «Çünkü bu adam öyle bir şey verdi ki, onda miraslar câri olmuş; ve miraslar onun şartmı kesmiştir.» demiş.

 

25- (...) Bize Ubeydullah b. Ömer El-Kavârîrî rivayet etti. (Dedi ki) : Bize Hâlid b. Haris rivayet etti. (Dedi ki) : Bize Hişâm, Yahya b. Ebî Kesîr'den rivayet etti. (Demiş ki) : Bana Ebû Seleme b. Abdirrah-mân rivayet etti. (Dedi ki) : Ben Câbir b. Abdillâh'ı: Resûlüllah (Saliallahü. A leyhi ve Sellem) :

«Umrâ kime hibe edildi ise onundur.»   buyurdu; derken işittim.

 

(...) Bize bu hadîsi Muhammed b. El-Müsennâ da rivayet etti. (Dedi ki) : Bize Muâz b. Hişâm rivayet etti. (Dedi ki) : Bana babam, Yahya b. Ebî Kesîr'den rivayet etti. (Dedi ki) : Bize Ebû Seleme b. Abdirrahmân, Câbir b. Abdillâh'dan naklen rivayette bulundu ki, Nebiyyullah (SallaltahU Aleyhi ve Sellem)  bu hadîsin mislini söylemiştir.

 

(...) Bize Ahmed b. Yûnus rivayet etti. (Dedi ki) : Bize Züheyr ri­vayet etti. (Dedi ki) : Bize Ebu'z-Zübeyr, Câbir'den Peygamber (Sallallahü AleyfıiveSellem)'e ref ederek rivayette bulundu.

 

26- (...) Bize Yahya b. Yalıya rivayet etti. Lâfız onundur. (Dedi ki) : Bize Ebû Hay seme, Ebu'z-Zübeyr'den, o da Câbir'den naklen haber verdi, Câbir şöyle demiş: ReSûlüllah (Sallallahü Aleyhi ve Seilem):

«Mallarınızı elinizde tutun;-onları batırmayın; zîra kim bir örn urluk verirse, o mitle ölü iken de, diri iken de verilen kimsenin ve çocuklarının olur!»  buyurdular.

 

27- (...) Bize Ebû Bekir b. Ebî Şeybe rivayet etti. (Dedi ki) : Bize Muhammed b. Bişr rivayet etti. (Dedi ki) : Bize Haccâc b. EM Osman rivayet etti. H.

Bize Ebû Bekir b. Ebî Şeybe ile İshâk b. İbrahim, Vekî'dan, o da Süfyân'dan naklen rivayet etti. H.

Bize Abdülvâris b. Abdissamed de rivayet etti. (Dedi ki) : Bana ba­bam, dedemden, o da Eyyûb'dan naklen rivayet etti.

Bu râvilerin hepsi Ebu'z-Zübeyr'den, o da Câbir'den, o da Peygamber (Sallallahü Aleyhi ve Seilem)*den Ebû Hayseme hadîsi mânâsında rivayette tutunmuşlardır.

Eyyûb'un hadisinde şu ziyâde vardır: (Dedi ki) : Ensâr muhacirlere ömürlük vermeğe başladılar. Bunun  üzerine  Resûlülah  (Sallailahü Aleyhi ve Sellem):

«Mallarınızı elinizde tutun!» buyurdular.

 

28- (...) Bana Muhammed b. Kâfi' ile İshâk b. Mansûr da rivayet ettiler. Lâfız İbni Râfü'ndİr. (Dediler ki) : Bize Abdürrazzâk rivayet etti. (Dedi ki) : Bize Ibni Cüreyc haber verdi. (Dedi ki) : Bana Ebu'z-ZÜbeyr, Câbir'den naklen haber verdi. Câbir şöyle demiş:

Medine'de bir kadın bir bahçesini bir oğluna ömürlük verdi. Sonra oğlu öldü. Arkasından kadın da öldü ve geride bir çocuk bıraktı; bu ço­cuğun umrâ sahibesinin oğullan olan kardeşleri vardı. Umrâ sahibesi­nin oğlu bahçe bize dönecek, dedi. Ömürlük verilenin oğulları: Hayır, bahçe hayâtında1 memâtında babamızındı, dediler; ve Osman'ın azadlısı Tarık'ın [2] huzuruna dâvaya çıktılar. Tarık Câbir'i çağırdı. Câbİr um-rânm (verilen) sahibine aid olduğuna Resûlüllah (Sallailahü Aleyhi ve Sellem) üzerine şehâdet etti. Târik da böylece hüküm verdi. Sonra Ab-dülmelİk'e mektup yazarak ona bu meseleyi ve Câbir'in şâhidliğini ha­ber verdi. Abdülmelik: Câbir doğru söylemiş demiş. Bunun üzerine Tâ­rik hükmünü yürürlüğe koydu. Bu bahçe bugüne kadar Ömürlük verile­nin oğullarına ait kalmıştır.

 

29- (...) Bize Ebû Bekir b. EM Şeybe ile İshâk b. İbrahim rivayet ettiler. Lâfız Ebû Bekr'indİr. İshâk (Bize haber verdi) tâbirini kullandı. Ebû Bekir : Bize Süfyân b. Uyeyne, Amr'dan, o da Süleyman b. Yesâr'-dan naklen rivayet etti ki, Târik, Câbir b. Abdîllâh'ın Resûlüllah (Sallallahü Aleyhi ve Sellemyden naklen söylediklerine istînad ederek ura-rânın mirasçıya aîd olduğuna hüküm vermiş; dedi.

 

30- (...) Bize Muhammed b. El-Müsennâ ile Muhammed b. Beşşâr rivayet ettiler. (Dediler ki) : Bize Muhammed b. Ca'fer rivayet etti. (De­di ki) : Bize Şu'be rivayet etti. (Dedi ki) : Katâde'yi Atâ'dan, o da Câhir b. Abdillâh'dan, o da Peygamber (Salİallahü Aleyhi ve Sellem)'den naklen rivâyetet bulunurken dinledim.  (Efendimiz) :

«Umrâ caizdir.» buyurmuşlar.

 

31- (...) Bize Yahya b. Habîb El-Hârisî rivayet etti. (Dedi ki) : Bize Hâlid yâni Îbni'l-Hâris rivayet etti. (Dedi ki) : Bize Saîd, Katâde'-den, o da Ata'dan, o da Câbir'den, o da Peygamber (Sallallahü Aleyhi ve Sellem)'den naklen rivayette bulundu ki:

«Umrâ, sahibine mirastır.» buyurmuşlar.

 

32- (1626) Bize Muhammed b. EI-Müsennâ ile İbni Beşşâr rivayet ettiler. (Dediler ki) : Bize Muhammed b. Ca'fer rivayet etti. (Dedi ki) : Bize Şu'be, Katâde'den, o da Nadr b. Enes'den, o da Beşîr b. Nehîk'den, o da Ebû Hüreyre'den, o da Peygamber (Sallallahü Aleyhi ve Selîem)'-'den naklen rivayet etti:

«Umrâ caizdir.»   buyurmuşlar.

 

(...) Bana bu hadîsi Yahya b. Habîb de rivayet etti. (Dedi ki) : Bize Hâl i d yâni İbni'I-Hâris rivayet etti. (Dedi ki) : Bize Said, Katâde'den Jm isnâdla rivayette bulundu; yalnız o ya : «Ehline mirastır.» yâhud: «Ca­izdir.» dedi.

Câbir (Radiyallahu anh) hadîsini Buhâri «Hibe» bahsinde; Ebû Dâvûd «Büyû'»da; Tirmizî ile İbni Mâce «Ah-kâm»da; Nesâî «Umrâ»da; Ebû Hüreyre rivayetini Ebû Dâvûd «Büyû'»da; Nesâî «Umrâ'»da muhtelif râvüerden tah-rîc etmişlerdir.                                   

Umrâ: Bir haneyi veya yeri birine ömrü boyunca vermektir; ve: «Evimi filâna ömrüm boyunca verdim» yâhud «Evimi sana ömrün boyun­ca verdim» gibi sözlerle yapılır. Umrâ câhüiyyet devrinden kalma bir muameledir. Araplar bir yeri veya haneyi ömür boyunca birine verir; o adam öldükten sonra tekrar gerisi geriye alırlardı. İslâmiyet bunu iptal etmiş; bu şekil muamelelerin hakikî bir bağış olduğunu binâenaleyh ömürlük verilen mal, sağlığında nasıl o kimsenin oluyorsa öldüğünde; de mirasçılarına kalacağını, ilk sahibine asla iade edilmeyeceğini bildirmiştir.

Yine cahiliyyet devrinden kalma buna benzer bir muamele daha vardır ki, ona da «rukbâ» derler.

Rukbâ: Rukûb ve murakabeden alınma bir sözdür. Araplar «Şu evi­mi sana irkab ettim; ben senden önce ölürsem ev senin; sen benden ev­vel ölürsen benim olacak» diyerek bir nevi' ahş-veriş muamelesi yapar­lardı. Buna rukbâ denilmesi her iki taraf birbirinin ölümünü murakabe ettiğindendir. Tirmizî: «Peygamber (SaîlaHahü Aleyhi ve Seîlem)'in ashabından ve daha başkalarından bâzı ilim sahipleri umrâ gibi rukbânın da caiz olduğunu söylemişlerdir.» diyor. Filhakika İmam Ahmed'le İshâk'in mezhepleri budur. Bir takım ulemâ ise umrâ ile rukbamn arasında fark görerek umrâyı tecviz etmiş; rukbâyı etmemişlerdir. Hanefîler'den «El-Hidâye» sahibi Merginânî ( -593) : «Umrâ caizdir. Sağlığında, verilen kimsenin malı olduğu gibi, öldükten son­ra da mirasçılarına intikal eder.» diyor. Ashâb-ı kiramdan Cabir , tbni Abbâs, Abdullah b. Ömer ve Alî b. Ebî Tâ1ib (Radiyallahu anh) ile Kaadî Şureyh, Mücâhid, Tâvûs   ve    Sevrî 'nin kavilleri de budur. Yine «El-Hidâye» sâhibi rukbâ hakkında şunları söylemiştir : «Rukbâ Ebû Hanîfe ile tmam Muhammed ve İmam Mâlik 'e göre bâtıldır. Ebû Yûsuf caiz olduğunu söylemiştir; İmam Şafiî ile med   b.    Hanbel'in mezhepleri de budur.»

'Şâfiîler'e göre umrâ üç kısımdır. Birincisi: «Şu haneyi sana ömürlük verdim; öldüğünde mirasçılarının yahut çocuklarının olsun!» di­yerek yapılandır. Bu şekil bilûmum ulemâya göre sahihtir. Nevevî bunun sıhhatinde hilaf olmadığım söyler. Bu uzun bir cümle ile yapıl­mış hibe demektir. Ölünce ev mirasçılarına kalır. Mîrasçı yoksa Beytül-mâle kalır. Bağışlayana iade edilmez, tmam Mâlik iade edilir demiştir. Yalnız burada malın kendine mi yoksa menfaatine mâlik olun­duğu ihtilailıdır, ki az sonra bunu da göreceğiz.

îkincisi: Umrâyı yapan kimsenin mirasçı veya evlâd zikretmeksizin «Şu evi sana ömürlük verdim.» diyerek mutlak bırakılandır. Bu husus­ta dört kavil vardır. Bunların esah olanına göre umrâ sahihtir; o şahıs öldükten sonra ev mirasçılarına kalır. İmam Âzam 'la tmam Ahmed, Süfyan-ı Sevrî, Ebû Ubeyd ve yeni mez-Ahmed   b.   Hanbel'in mezhepleri de budur.»

Üçüncü kavil, ümranın yalnız hayatı müddetince sahih olmasıdır. Öl­düğünde umrâyı yapana, şayet o ölmüşse mirasçılarına iade edilir. Bu da Şafiî 'nin eski kavli olduğu rivayet edilir.

Dördüncü kavil: Ümranın ariyet (Ödünç) olmasıdır. Bu kavle göre umrâ istenildiği zaman geri alınabilir, öldüğü zaman ilk sahibinin mi­rasçılarına iade edilir.

Ümranın üçüncü kısmı: Çocuk veya mirasçı zikretmeden : «Şu evi sana ömürlük verdim; sen ölürsen bana, ben ölürsem mirasçılarıma iade olunacak» diyerek yapılanıdır. Bu kısım ihtilaflıdır. Mutlak olarak ya­pılan umrâya bâtıldır denirse, bu evleviyetle bâtü olur. Sahihtir denir­se bu hususta Şâfiî1er'in iki kavli vardır. Bir kavle göre sahih değildir. İkinci kavle göre umrâ sahih, şart bâtıldır. Ekseriyetle Şâfiiyye uleması bunu tercih etmişlerdir.

İmam Ahmed: «Mutlak yapılan umrâ sahih, muvakkat ola­nı sahih değildir.» demiştir.

Umrâda bağışlanan kimseye intikal eden malın kendisi midir yoksa sadece menfaati midir? meselesinde ihtilâf edilmiştir. Cumhura göre um­râ malın kendini temliktir. Binâenaleyh bağışlanan kimse o malı satmak, hibe etmek gibi tasarruf a ta mâliktir. İmam Âzam la, tmam Şafiî   ve   Ahmed   b.   Hanbel'in mezhepleri budur.    İmam

Mâ1ik'e göre umrâ malın sadece menfaatini temliktir. Şu halde ken­disine umrâ yapılan kimse mirasçı bırakmadan ölürse mal ilk sahibine iade edilir; beytülmâle verilmez.

Umrâ ekseri hadîslerde hâne ve arazî hakkında varid olmuşsa da Râfiî'nin akardan başka köleyi de misâl getirmesine bakılırsa hük­mün hâne ve arazîden başka şeylere de şâmil olduğu anlaşılır.

Resûlüllah (Sallailahü Aleyhi ve Selîem)'m :

«Mallarınızı elinizde tutun!» ümranın sahih ve geçerli bir hibe ol­duğunu gösterir. Bu cümle Şâfiîler'le onlara muvafakat edenlerin delilidir.



[1] Yani karım.

[2] Bu zâtı Abdülmelik b. Mervân, lbni'z-Zübeyr'den sonra Medine'ye vâlî yapmıştı