Makâsıd konusu iki
açıdan ele alınır:
A. Şâri'in maksatları açısından.
B. Kulun maksatları açısından.
Birinci bölüm ise
kendi arasında dört nev'e ayrılarak incelenir:
1. Şâri'in daha başlangıçta şeriatı koymadaki kasdı.
2. Şeriatı anlaşılmak için (iftıâfn) koymuş olmasındaki
kasdı.
3. Şeriatı gereğiyle yükümlü tutmak için koymuş
olmasındaki kasdı.
4. Mükellefin şeriatın hükmü altına girmesindeki kasdı,
yani şeriatın yaşanılmak üzere konulmuş olması.
Konuya girmeden önce
bu konuda kelâm ilmine ait bir mukaddimede bulunmak istiyoruz:
Şeriatların konulmuş
olması sadece hem dünyada hem de âhirette kulların maslahatlarının temini
amacına yöneliktir.
Bu bir önermedir ve
doğru ya da yanlış olduğunun ortaya konulması için mutlaka delile ihtiyaç
vardır. Bunun yeri burası değildir. Bu konuda Kelâm ilminde görüş ayrılıkları
bulunmaktadır. Râzî, Allah'ın hükümlerinin fiillerinde de olduğu gibi asla
belli bir sebebe göre (muallel) olmadığı düşüncesindedir. Mutezile ise,
Allah'ın hükümlerinin, kulların maslahatlarına riâyet prensibiyle muallel olduğu
üzerinde ittifak etmişlerdir. Bu görüş sonra gelen hukukçuların çoğunluğunun
tercihini teşkil etmektedir, Fıkıh unûlünde (kıyasın serî bir delîl olduğunu
isput için) serî hükümlerin illetleri bulunduğu konusunun isbatı zaruret
halini alınca, bunun illetlerin hükümler için belirleyici alâmetler olduğu
şeklinde isbatına gidildi. Bu konuda meselenin derinlemesine incelenmesine
gerek duymuyoruz.
Biz şeriatın kulların
maslahatları için konulmuş olduğu neticesini istikra yoluyla elde etmiş
oluyoruz ki, bu neticeye ne Râzî ne de bir başkasının karşı koyması mümkün
değildir. Çünkü Yüce Allah peygamberleri gönderme konusunda şöyle
buyurmaktadır ki şeriatların gönderilmesi konusunda asıl olan da budur:
"Peygamberlerden sonra insanların Allah'a karşı bir hüccetleri olmaması
için, gönderilen müjdeci ve uyarıcı peygamberlerden bir kısmını daha önce sana
anlatmıştık[1]"Seni ancak âlemlere
rahmet olman için gönderdik,[2] Yüce
Allah yaratılış hakkında da: "Arş'ı su üzerinde iken, hanginizin
dahagü-zel iş işleyeceğini ortaya koymak için, gökleri ve yeri altı günde
yaratan O'dur[3] "Cinleri ve insanları
ancak bana kulluk etmeleri, için yarat-mışımdır[4]"Hanginizin
daha iyi iş işlediğini belirtmek için, ölümü ve dirimi yaratan odur.[5]
Kitap ve sünnette
mevcut bulunan ve hükümlerin belli bir illete dayalı olduğunu ortayakoyan
deliller ise sayılamayacak kadar çoktur Mesela abdest âyetinden sonra şöyle
buyurulur: "Allah sizi zora koşmak istemez, Allah sizi arıtıp üzerinize
olan nimetini tamamlamak ister ki şükredesiniz.[6] Oruç
hakkında "Ey iman edenler! Oruç sizden öncekilere farz kılındığı gibi,
Allah 'a karşı gelmek ten sak masınız diye, size sayılı günlerde farz kılındı[7] namaz
hakkında: "Şüphesiz ki namaz hayasızlıktan ve fenalıktan akkor[8] kıble
hakkında: "İnsanların size karşı gösterecekleri bir hüccet olmaması için,
her nerede olursanız yüzünüzü (Mescid-i
Haram) yönüne çevirin[9] cihâd
hakkında: "Haksızlığa uğratılarak kendilerine savaş açılan
kimselerin karşı koyup savaşmasına izin verilmiştir[10]
kısas hakkında: "Ey akıl sahipleri! Kısasta sizin için hayat vardır[11]buyuru
{muştur. Keza tevhîd akidesinin yerleştirilmesi sadedinde de: "Rabbin
insanoğlunun sulbünden soyunu alıp devam ettirmiş, onlara’Ben sizin Rabbiniz
değilmiyim demiş ve buna kendilerini şahid tutmuştu. Onlar da: 'Evet * 'dtmişltrdi. Bu kıyamet günü 'Bizim bundan
haberimiz yoktu' ıi diytdir,[12]Âyetten
maksat konunun üzerine dikkat çekmek
olmaktadır.
İstikra delîli bu
neticeyi ortaya koyduğuna ve böyle bir delîl de İlim ifâde ettiğine göre biz şw
kesin neticeye varıyoruz:
Hükümlerin talili yani
belli bir illete bağlı oluşu prensibi şeriatın bütün detayhükümleri için de
geçerlidir. Kıyas ve içtihadın ser’î Bir delil olarak sübût ve kabulü işte bu
noktadan hareketle olmaktadır[13]Biz
incelememizde bu prensip doğrultusunda hareket edeceğiz.Hükümler muallel
olmakla birlikte, bunun Allah üzerine vâcib mi Yoksa caiz mi olduğu konusunu
ise Allah'ın ilmine havale ederek konuya girmek istiyoruz.Sığınılacak, yardım
istenilecek yegane merci odur.[14]
[1] Nisa 4/165.
[2] Enbiya 21/107.
[3] Hûd 11/7.
[4] Zâriyât 5 1/56.
[5] Mülk 67/2.
[6] Mâidc 5/6.
[7] Bakara 2/183.
[8] Ankebût. 29/45.
[9] Bakara 2/150
[10] Hac 22/39
[11] Bakara 2/179.
[12] Araf 7/172.
[13] İleride ictihâd bahsinde konuyla ilgili tafsilat
gelecektir.
[14] Şatıbi el-Muvafakat İslami ilimler metodolojisi İz
Yayıncılık 2/3-5