.

HUD SURESİ

 

Hud Suresi 11/ Ayet: 1

“Elif, Lâm, Râ. Bu bir kitabdır ki, âyetleri, en sağlam bir nazımla (söz dizisi ile) kuvvetlendirilmiştir. Sonra hikmet sâhibi, her şeyi bilen Allah tarafından, bu âyetler, hüküm ve öğütlerle açıklanmıştır.”

İhkâm : Bu bir nesneyi metin ve sağlam yapmak demektir. Bir adamı muhafaza edip bozulmaktan alıkoymak anlamına gelir.[1] Böylece Kuran’ın ayetleri sağlam, eksik ve noksandan uzak bir kitap olduğu ortaya çıkar.[2] Öyleyse bu esasa göre Kuran-ı Kerim’de bütün ekonomik sistem var demektir.

 

Ayetten Çıkan Ekonomik Esaslar:

               1- Kuran-ı Kerim’de bütün ekonomik sistem vardır.

2- Eşyayı yerinde kullanmak en sağlam bir yoldur.

3- Kurumları doğal olarak yerli yerine oturmuş ve tüm nesneleri yerinde kullanılan bir ekonomik düzen sağlam bir sistemdir.

 

Hud Suresi 11/ Ayet: 3

“   Rabbinizden bağışlanma dileyin, sonra da O’na tövbe edin ki sizi belirlenmiş bir süreye (ömrünüzün sonuna) kadar güzel bir şekilde yararlandırsın ve her fazilet sahibine faziletinin karşılığını versin. Eğer yüz çevirirseniz, ben sizin adınıza büyük bir günün azabından korkuyorum.”

Bu ayette her fazilet sahibine faziletinin karşılığını versin buyrulmaktadır. Buna göre burada her amel edenin, her iş yapanın, bu amel ve işinin karşılığı kendisine verileceği bildirilmektedir.[3] Şu halde iyi iş işleyenlerin ve yüksek mevkilerde bulunan kimselerin yine buna göre bir ücret alacaklarına işaret edilmektedir.

 

Ayetten Çıkan Ekonomik Esaslar:

                  1 - Üstün kabiliyetli kişiler üstün işlerde istihdam edilirler.

2-Yüksek görevlerde bulunan kimselere daha çok ücret verilebilir.

 

Hud Suresi 11/ 6

“Yeryüzünde hiçbir canlı yoktur ki, rızkı Allah’a ait olmasın. Her birinin (dünyada) duracakları yeri de, (öldükten sonra) emaneten konulacakları yeri de O bilir. Bunların hepsi açık bir kitapta yazılıdır.”

 

Ayetten Çıkan Ekonomik Esaslar:

1- Herkesin geçimini temin etmek devletin görevidir.

2- Devlet herkesin yeme, içme ve barınma ihtiyaçlarını temin etmekle yükümlüdür. Bu ihtiyaçlarını gideremeyen kimselere devlet yardım eder.

3-Devlet kişilerin çalışması için ihtiyaç duyulan iş yerlerinin açılmasını sağlamakla yükümlüdür.

 

Hud Suresi 11/ Ayet: 29

“   Ey kavmim! Buna karşı ben sizden herhangi bir mal da istemiyorum. Benim ücretim ancak Allah’a aittir. Ben o iman edenleri (teklifinize uyarak) kovacak da değilim. Çünkü onlar Rablerine kavuşacaklardır. Fakat ben sizin bilgisizce davranan bir toplum olduğunuzu görüyorum.”

Bu ayette topluma yapılan bir hizmetin karşılığından bahsedilmektedir. Mesela bir peygamber yaptığı tebliğ vazifesinden dolayı halktan ücret istemiyor; ücretinin Allah’a ait olduğunu söylüyor. Öyleyse toplum hizmeti görenler ücretlerini devletten alırlar. Burada mal istemiyorum denildikten sonra benim ücretim denilmekle ücretin mal cinsinden olacağına işaret edilmiştir, diyebiliriz.

 

Ayetten Çıkan Ekonomik Esaslar:

1- Kamu hizmetinde çalışanlar ücretlerini ve maaşlarını devletten alırlar.

2- Ücretler mal olarak ödenebilir.

3- Ücretlerin ödemesinde esas olan onların mal olarak ödenmeleridir. Mesela bir kamu görevlisinin ücreti, ihtiyacı olan malları temin etmek suretiyle verilir.

4- Kamu görevi yapanlar halktan ücret istemezler.

 

Hud Suresi 11/ Ayet: 52

“Ey kavmim! Rabbinizden bağışlanma dileyin, sonra O’na tövbe edin ki, üzerinize bol bol yağmur göndersin ve gücünüze güç katsın. Günahkârlar olarak yüz çevirmeyin.”

Midrâr : Büyük taneli ve birbiri peşinde yağan yağmura derler.[4] Yağmur bereketin sembolüdür. Buradan yağmurun bereket ve bolluk meydana getirdiği, bolluk olan yerlerde de malların arttığı ve nüfusun çoğaldığı anlaşılır.[5]

 

Ayetten Çıkan Ekonomik Esaslar:

1- Yağmur bolluk ve bereket getirir.

2- Yağmur ülkelerin ekonomi bakımından daha güçlü olmasını sağlar.

3- Bolluk ve bereket olan yerlerde mallar artar ve nüfus çoğalır.

 

Hud Suresi 11/ Ayet: 61

“Semûd kavmine de kardeşleri Salih’i peygamber gönderdik. Dedi ki: “Ey kavmim! Allah’a kulluk edin. Sizin O’ndan başka hiçbir ilâhınız yok. O, sizi yeryüzünden (topraktan) yarattı ve sizi oranın imarında görevli (ve buna donanımlı) kıldı. Öyle ise O’ndan bağışlanma dileyin; sonra da O’na tövbe edin. Şüphesiz Rabbim yakındır ve dualara cevap verendir.”

Bu ayette o, sizi topraktan yarattı ve sizi oranın imarında görevli kıldı, denilmekle yeryüzünün imar edilmesinin gerekli olduğu böylece ziraat yapmak, ağaç dikmek ve binalar inşa etmek bir ihtiyaç ve hatta bir zaruret olduğu ortaya çıkmaktadır. Onun için insanlar işlerini yeryüzünü imar etmekle görürler ve her türlü ihtiyaçlarını yine bu sayede temin ederler.[6]

 

Ayetten Çıkan Ekonomik Esaslar:

1- İnsanlar yeryüzünü imar etmekle görevlidirler

2- Ziraat yapmak, ağaç dikme ve binalar inşa edebilmek için yeryüzünün imar edilmesi zaruridir.

3- İnsanlar işlerini ve her türlü ihtiyaçlarını yeryüzünü imar etmekle görürler.

4- İnsanlar yeryüzünde var edildiler ve yine orada yaşayacaklardır.  

 

Hud Suresi 11/ Ayet: 64

“Ey kavmim! İşte bu gördüğünüz Allah’ın dişi bir devesi size bir mucizedir. Onu kendi haline bırakın, Allah’ın arzında yayılıp otlasın. Ona kötülük dokundurmayın, yoksa sizi yakın bir azap yakalar.”

Ayetten Çıkan Ekonomik Esaslar:

1- Devlet mülkiyetinde davar ve hayvanlar bulunabilir.

2- Devletin mülkiyeti altında olan hayvanlar, meralara, otlaklara salınabilir.

3- Bazı hayvanların avlanmalarına yasak getirilebilir.

4- Devlet mülkiyetinde olan hayvanların dokunulmazlığı vardır.

5- Avlanma yasağına uymayanlara ceza verilebilir.

 

Hud Suresi 11/ 69

“Andolsun, elçilerimiz (melekler), İbrahim’e müjde getirip “Selâm sana!” dediler. O, “Size de selâm” dedi ve kızartılmış bir buzağı getirmekte gecikmedi.”

 

Ayetten Çıkan Ekonomik Esaslar:

1- Etler arasında dana eti en iyi etlerdendir.

2- Et pişirilmek suretiyle yenir.

 

Hud Suresi 11/ Ayet: 84

“Medyen halkına da kardeşleri Şu’ayb’ı peygamber gönderdik. O, şöyle dedi: “Ey kavmim! Allah’a kulluk edin. Sizin O’ndan başka hiçbir ilâhınız yoktur. Ölçüyü ve tartıyı eksik yapmayın. Ben sizi bolluk içinde görüyorum. Ben sizin adınıza kuşatıcı bir günün azabından korkuyorum.”

Ticari hayattaki ölçü ve tartı işleri toplum düzenini ayakta tutan en önemli amillerden biridir. Bunlar sağlam ve doğru tutulduğu zaman toplum da iyi olur. Ölçü ve tartı eksik ve yanlış tutulduğu zaman ise toplum düzeni bozulur.[7]

 

Ayetten Çıkan Ekonomik Esaslar:

1- Toplum düzeni doğru ve sağlam ölçü ve tartı sayesinde ayakta durabilir.

2- Ekonomik düzen doğru ölçü ve tartıya dayanır.

3- Ölçü ve tartıda eksik ve aksaklık yapan toplumların ekonomik düzenleri çöker.

4- Ölçü ve tartılarını bozan kimselerin ekonomik düzenleri de bozulur.

 

Hud Suresi 11/ Ayet: 85

“Ey kavmim! Ölçüyü ve tartıyı tam dengeli yapın. İnsanların mallarını eksiltmeyin ve yeryüzünde-ülkede bozgunculuk yaparak karışıklık çıkarmayın”

 

Ayetten Çıkan Ekonomik Esaslar:

1- Ölçü ve tartılarda eksiklik yapmak ülke ve dünyanın ekonomik düzenini bozar.

2- Ölçü ve tartıları bozacak veya bozmaya sebep olacak kanunlar çıkarılamaz.

3- Ölçü ve tartılardaki bozukluk ülkede kargaşa meydana getirir.

 

Hud Suresi 11/ Ayet: 87

Dediler ki: “Ey Şuayb! Babalarımızın taptığını yahut mallarımız hakkında dilediğimizi yapmayı terk etmemizi sana namazın mı emrediyor. Oysa sen gerçekten yumuşak huylu ve aklı başında bir adamsın.”

Bu ayetten anlaşılıyor ki, mallarda keyfi tasarruf yapılamaz. Maverdi bu ayeti madeni paraların tağşiş edilmesi (mesela altın paranın bakır ile karıştırılarak değerinin düşürülmesi) ve piyasaya kalp para sürülmesi bahsinde zikredip böyle hileli para çıkaranların İslam tarihinde ceza gördüğünü ve sürgün edildiğini yazmaktadır.[8]

 

Ayetten Çıkan Ekonomik Esaslar:

1- Bireyler mallarını istedikleri gibi kullanamazlar.

2- Bireyler mallarını ancak şeriatın koymuş olduğu kanun ve kullar çerçevesinde kullanabilirler.

3- Piyasaya hileli kalp para sürülemez ve hiçbir kimsenin paranın değeri üzerinde oynamaya hakkı yoktur.

 

YUSUF SURESİ

 

Yusuf Suresi 12/ Ayet: 20

“Onu ucuz bir fiyata, birkaç dirheme sattılar. Zaten ona değer vermiyorlardı.”

Semen : Bir nesnenin kıymetine ve pahasına denir.[9] Araplar kişinin zimmetinde borç olarak görünen şeye semen derler.[10] Yani alınıp satılan şeylere karşılık paralardan (dirhem ve dinardan) bir bedeldir. Burada Allah dirheme semen ismini verdiği için tayin edilsin edilmesin alışveriş sözleşmelerinde bedel olduğu zaman zimmette sabit olur.[11]

Bu ayete göre paralarda asıl olan ölçü değil, sayıdır, izafi değerdir. Madûdeh : sayılmış. Bu kelime dirhemlerin sayıldığını gösterir. Miktar, muamelede meşakkat ve zorluk çıkaracağı için kolaylık olsun diye paralarda sayılaması yani adet esas olmuştur.[12]

Serahsi bu ayeti sarf (kambiyo paranın para ile değiştirilmesi) bölümünde zikretmiştir.[13] Çünkü semen zimmette sabit olan bir borçtur. Sarf işleminde ise her iki paranın aynı zamanda ve mecliste peşin olarak teslim edilmesi şarttır.

 

Ayetten Çıkan Ekonomik Esaslar:

1- Para, satılan mala karşılık alınan bir bedel ve senettir.

2- Paralarda esas olan adettir, miktar değildir.

3- Paralarda sayı usulünün kullanılması mübadelede kolaylık sağlar.

4- Paranın para ile değiştirilmesine sarf denir.

5- Para mübadelesi demek olan sarfta her iki tarafın aynı yer ve zaman içersinde paraları peşin olarak teslim etmesi şartıyla serbest piyasa sistemi uygulanır.

 

Yusuf Suresi 12/ Ayet: 47

“Yusuf dedi ki: “Yedi yıl âdetiniz üzere ekin ekeceksiniz. Yiyeceğiniz az bir miktar hariç, biçtiklerinizi başağında bırakın.”

Kıtlık senelerinde insanların telef olmasından korkulduğu zaman devletin silolar kurup yiyecek depo etmesi görevlerinden biridir.[14] Bazı iktisatçılara göre bu depolama işi devletin tüketime bir müdahalesi sayılmaktadır.[15]

Ayette yedi sene bolluktan bahsedilmekte, bu yıllarda kaldırılan ürünlerden sonra tüketilmek üzere depolanması zikredilmekte ve mahsulün başağında bırakılması söylenmekle insan için temel yiyeceğin buğdaygiller olduğuna işaret edilmektedir.  

 

Ayetten Çıkan Ekonomik Esaslar:

1- Ekonomik hayatın bolluk ve kıtlık devreleri vardır.

2- İnsan için buğday ve buğdaygiller temel yiyeceklerdir.

3- Buğday başağından iken depo edilerek korunur.

4- Devlet kıtlık yıllarında tüketilmek üzere silolar kurup yiyecek depo eder.

5- Ziraatta bolluk ve kıtlık süresi yedi yıl devam edebilir.

 

Yusuf Suresi 12/ Ayet: 48

“Sonra bunun ardından yedi kurak yıl gelecek, saklayacağınız az bir miktar hariç bu yıllar için biriktirdiklerinizi yiyip bitirecek.”

Burada yedi yıl bolluktan sonra yedi yıl kıtlık devresi geleceği, önceden üretilen malların bu dönemde tüketileceği, fakat bu stokların hiçbir zaman tamamen bitirilmeyip yedekte bulundurulacağı zikredilmektedir. Kaldırılan tahılların üçte biri tüketilir, üçte biri ambarlanır, üçte biri de tohumluk için saklanabilir.

 

Ayetten Çıkan Ekonomik Esaslar:

1- İnsanlar, çalışır, üretir, biriktirir ve sonra harcarlar.

2- Önce üretim sonra da tüketim yapılır.

3- Stok yiyecek ambarlarında ilk maya hiçbir zaman bitmemelidir.

4- Tohumluk ve kıtlık yıllarında tüketilmek üzere depolanan buğday ambar stokları kaldırılan hâsılanın üçte biri ile üçte ikisi arasında değişebilir.

 

Yusuf Suresi 12/ Ayet: 49

“Sonra bunun ardından insanların yağmura kavuşacağı bir yıl gelecek. O zaman (bol rızka kavuşup) şıra ve yağ sıkacaklar.”

Kıtlık döneminin ardından bir yıl gelecek ki, bu yılda yağmurlar yağacak bolluk olacak, insanlar sıkıntıdan kurtulacak, susam ve zeytin gibi ürünlerin yağını sıkıp çıkaracak ve üzümlerden pekmezler elde edeceklerdir.[16]

Bolluk döneminde depo edip kıtlık devrinde harcamakla bu ayetten anlaşılıyor ki, ekonomide genel bir planlama yapılmalıdır. Bu genel planlama kredi ve ihale politikası ile düzenlenebilir.

 

Ayetten Çıkan Ekonomik Esaslar:

1- Bolluk yıllarında tüketim malları üretilip depolarda stok edilmelidir.

2- Kıtlık yıllarında bir taraftan yedek stok yiyecek ambarları tüketilir diğer taraftan da ülkenin imar işlerine daha çok önem verilir.

3- Ekonomide genel bir planlama yapılır.

4- Ekonomideki genel planlama kredi ve ihale politikası ile düzenlenebilir.

5- Bolluk yıllarında elde edilen üzüm, susan ve zeytin gibi meyvelerin su ve yağları çıkarılarak gelecek yıllarda kullanılmak üzere depolarda stok yapılır.

 

Yusuf Suresi 12/ Ayet: 55

“Yusuf, “Beni ülkenin hazinelerine bakmakla görevlendir. Çünkü ben iyi koruyucu ve bilgili bir kişiyim” dedi.”

Bir insan kendi seviyesi ve derecesi bilinmediği zaman bir görev almak için kendisinin sahip olduğu üstün meziyetlerini söyleyebilir.[17] Bunda herhangi bir sakınca yoktur.

Yusuf peygamber, tanımadıkları için kendisini takdim ederek hakları ve emanetleri iyi bilip koruyacağını Mısır melikine-kralına bildirmişti.[18] Bu devlet ambarlarına emanet edilen malların alınıp verilmesinde emanet hükümleri cereyan eder.

Mesela misli ve kıyemi mallar devlet ambarlarına emanet edilebilir. Sahibinin izni ile bu mallar başkalarına karz olarak verilebilir. Misli olan mallar satılabilir; sahibi tarafından talep edildiği zaman ise hemen kendisine ödenir.[19]

Emanet edilen malların karşılığında senet, hamiline yazılı senetler çıkarılabilir.[20] Bu ayete dayanarak Müslüman bir kişinin Müslüman olmayan bir ülkede görev yapabileceği ve Müslümanların gayri Müslim bir ülkede yerleşebilecekleri söylenebilir.

 

Ayetten Çıkan Ekonomik Esaslar:

1- Devlet ambarlarına halkın emanet malları kabul edilir.

2- Bireyler mallarını devlet ambarlarına emanet edebilirler

3- Misli mallardan olan emanet malları sahiplerinden izin alınmak şartıyla başkalarına karz olarak verilebilir, devredilebilir ve satılabilir.

4- Emanet edilen misli mallar sahipleri tarafından talep edilince hemen ödeme yapılır.

5- Bireyler devlet hazinesine bırakmış oldukları malları karşılığında bir senet alabilirler.

6- Emanet edilen bu malların senetleri hamiline yazılı olabilir.

7- Kişi yapabileceği bir işe talip olabilir.

8- Vazife istenmez, verilir; ancak bu vazifeyi yapacak birisi çıkmadığı zaman ehil olan bir kimse bu işe talip çıkabilir.

9- Depolarda ve hazinelerdeki mallar teknik bilgilere dayanarak muhafaza edilip korunur.

10- Bir Müslüman kişi, Müslüman olmayan bir ülkede meşru olan bir görevi yerine getirmek üzere görev alabilir.  

 

Yusuf Suresi 12/ Ayet: 70

“Yusuf, onların yüklerini hazırlatırken su kabını kardeşinin yüküne koydurdu. Sonra da bir çağırıcı şöyle seslendi: “Ey kervancılar! Siz hırsızsınız.”

Cassas bu ayet-i kerimeye dayanarak bir insanın başkaları üzerinde bulunan hakkını almak için mümkün olan yollara başvurabileceğini söylemektedir.[21]

 

Ayetten Çıkan Ekonomik Esaslar:

1- Kişi başkasının üzerine bulunan hakkını alabilmek için mümkün olan bütün yollara başvurabilir.



[1] Kamus, IV, 244

[2] Mehmet Vehbi, Hulasat-ül Beyan, VI, 2279

[3] Mehmet Vehbi, Hulasat-ül Beyan, VI, 2283

[4] Mehmet Vehbi, Hulasat-ül Beyan, VI, 2359

[5] Razi, XVIII, 11

[6] Cassas, III, 165

[7] Alusi, XII, 114; Mehmet Vehbi, Hulasat-ül Beyan, VI, 2404

 

[8] Maverdi, Ahakam-üs Sultaniye, s, 155

[9] Kamus, IV, 574

[10] Serahsi, Mebsut, XIV, 2

[11] Cassas, III, 170

[12] İbn Arabî, III, 1079

[13] Serahsi, Mebsut, XIV, 2

[14] Cassas, III, 176

[15] Şükrü Baban, İktisat Dersleri, s, 111

[16] Razi, XVIII, 151

[17] Cassas, III, 174

[18] Elmalılı, IV, 2877

[19] Ömer Nasuhi Bilmen, Hukuk-ı İslamiyye, IV, 150–166; Osman Öztürk, Mecelle, s, 251

[20] Bakara 2/ 282. ayetin tefsirine bak.

[21] Cassas, III, 175


 

emailrol.gif (21439 bytes)

arrow1b.gif (1866 bytes)

.