.

BİZ KİMİZ?

Prof. Dr. Osman Eskicioğlu*


Sevgili kardeşlerimiz ve aziz misafirlerimiz, her zaman gelip bizi ziyaret etmeniz bize güç veriyor.  Onun için  inanın size nasıl bir hizmet sunmalıyız düşüncesi kafamızı bir an bile boş bırakmıyor. Bunun için size   karşı kendimizi borçlu hissediyoruz. Omuzlarımıza yüklenmiş görev sorumluluğu, "anlatma, duyurma, söyleme, açıklama ve gizlememe" esasları ve hatta emirleri karşısında, kendimizi en güzel hizmet nasıl verilir sorularının muhatapları görüyüruz. Gerçekten hep sorumluyuz, duyan, sezen, hisseden ve görenler olarak bizler hepimiz sorumluyuz. Sadece kendimizden ve çevremizden değil, tüm dünyadan, tüm insanlık aleminden ve hatta bütün varlıktan sorumluyuz. O sebeple önce kendimizi tanımalı, biz kimiz bilmeli, duygularımız nedir, düşüncelerimiz nedir, biz hangi duygulara ve nasıl bir düşünceye sahibiz, bizi başkalarından ayıran özellikler nelerdir, eşyaya nasıl bakıyoruz, bugün insanlığın içine düştüğü çaresizlik derdinden, beşeri sıkıntılardan ve hatta düşünen ve gören insanları korkutan önümüzdeki gelecek sosyal tufan ve hatta daha nicelerinden kurtuluş reçetesi nedir tek kelime ile dünyaya sunacağımız plan, proje ve programımız var mıdır? Yani biz kimiz?
Evet her zaman, her gün ve belki her an kandimize sormamız lazım gelen bir soru: Biz kimiz? Bu soruyu yalnız kaldığımız zaman, aç-çıplak bir insanı gördüğümüz zaman, sokakta donarak ölmüş olan kimsesizi gördüğümüzde veya duyduğumuzda kendi kendimize sormalıyız biz kimiz? Kavgaların dövüşlerin kol gezdiği, geçn bir kız çocuğunun maganda kurşunu ile hayatına son verildiği ve biraz kafaları dumanlı bir arabalık gençlerin aşırı hız sebebiyle çarpılan otomobilin içinde ezilip kağıt gibi oldukları zaman kendimize sormalıyız: biz kimiz?
Aile mahremiyetlerini televizyon ekranlarına taşıyarak biz gibi olun dercesine herkesin gözü önünde yaptırılan karı-koca kavgaları, kayınana ve peder şamatalarını duydukça sormalıyız biz kimiz? Kilit kırılarak girilen evleri, yolda geçerken elindeki çanta ile birlikte kolu koparılan kadınları duydukça, organ mafyası canilerinin küçük büyük ve kadın erkek demeden insanları kaçırıp iç organlarını kanlı elleri ile alıp çalanları okudukça  somalıyız biz kimiz?
Burada göze çarpan üçbeş meseleye dokunarak bütünü düşünebileceğimiz ümidiyle daha fazla açıklamalara gitmedik. Bunu bir tasnif yaparak ifade edecek olursak bugün insanların dini ilmi ictimai idari siyasi iktisadi ve ailevi yönden ne kadar perişan olduğunu, insanlığın bir çürüme ve kokuşma sürecine girdiğini söyleyebilirz. Burada bu cümleleri yazarken benim ruh halimi anlamanız açısından söylüyorum. Eğer gördüklerimi zaman olarak yer ve alan olarak size anlatsam ve en kutsal yer ve zamanlarda bile nasıl sahtekarlıklar yapıldığını söylesem , aldatmalar, kandırmalar ve görüntü-gösteriş hastalığına tutlmuş zavallıların insanları nasıl hipnotize ettiklerini tasvir edip açıklasam, olamaz böyle bir şey, hocam bu kadar yapmayın diyerek siz bile bana itiraz edersiniz. Çünkü insan fıtratı iyiyi, güzeli ve faydalıyı istediği için şuur altından gelen bir yönlendirme ile bunları kabul değil, reddetme pozisyonunu takınırsınız. Halbuki şu da bir geçek ki, insanın insana ettiğini ona hiçbir varlık etmemiştir.
Peki niçin böyle olmuşuz, nasıl olmuş da boğazlarımıza kadar bu bataklıkların içine düşmüşüz, az kalsa adeta belki boğulacaz, neden bu hale geldik? Evet biz ne idik, ne olduk?  Niçin böyle olduk? Böyle olduk; çünkü değişim geçirdik, değiştik biz, biz değiştik. Bakışımız değişti, duyuşumuz, görüşümüz değişti, eşyaya bakışımız değişti. Dünya görüşümüz değişti. Artık bugün insan merkezli bir dünya demeye başladık. İnsan için herşey mübah demeye başladık. Halbuki insan diğerleri ile beraberdi. Hayvan, bitki ve cansızlar bizim yakınlaımızdı. Onlar bizim alış veriş yaptığımız, bizim olara verdiğimiz, onların da bize verdiği şeyler vardı. İfade yerinde ise onlar bizim ortaklarımızdı, hayatımızın bileşenleri idi onlar. Biz yalnız kendimiz değil, onları bile değiştirdik, evet o günahsız zavallıları bile değiştirdik. Sömürü zihniyeti ile hareket ederek zaman ve mekan şart ve kurallarına saygısızlık yaparak belki hiçe sayarak onlara yeni görevler biçtik. Böyle yapma, şöyle yap veya böyle olma şöyle ol, dedik onlara. Oysa onların bir doğası vardı, onların doğalarına konulmuş uymaları gereken bir takım kanun ve kuralları vardı. Halbuki doğa kanunlarını koyan, insan, hayvan, bitki ve cansızların dünyasını kuran, tüm kanun ve kuralların kendisinden gelen bir varlık vardı.
Evet biz kimiz? Biz, bölmeyen böldürmeyen ve bölücük yapmayan, varlık alemindeki dokunulmaz düzeni kabul eden, ondaki birlik ve beraberliğe yürekten inanarak tevhide eren, herşeyi yaratan yaşatan, tüm kainatı gözüp gözeten, acıyan, esirgeyen ve bağışlayan, tek bir olan Allah'a inanan ve O'na kul olma gayret ve çabası içersinde olan kimseleriz.


 


*DEÜ İlahiyat Fakültesi Öğretim Üyesi


 

emailrol.gif (21439 bytes)

arrow1b.gif (1866 bytes)

.