Kosova’da Perde Aralaniyor

7 Mayis Cuma gecesi NATO füzeleri üç farkli yönden tam isabetle Belgrad’daki Çin Büyükelçiligini vurdular. NATO, olayi büyük bir istihbarat hatasi olarak açiklamaya çalisirken, Çin ABD’yi saldiriyi kasten yapmakla suçlamis ve Kosova harekatiyla Dünya Jandarmaligina soyunan ABD’nin buna karsi çikan Çin’i cezalandirdigini ileri sürmüstür. Bombalamadan sonra ortaya çikan nükleer casusluk iddialari üzerine Çin-ABD iliskileri iyice gerilmistir. Çin ise büyükelçiliginin bombalanmasinda ABD'nin özür dilemesini yeterli bulmamis, casusluk suçlamalarindan derhal vazgeçilmesini, Güneydogu Asya’da kurulacak füze sistemine Tayvan’in dahil edilmemesini ve pazarlarinin daha fazla açilmasi talep edilmeden Dünya Ticaret Örgütü (WTO) ne üyeliginin saglanmasini talep etmistir.

Dikkatli gözle bakildiginda, Kosova’ya yapilan müdahaleyle birlikte her iki ülke iliskisinin bozulmaya basladigi görülecektir. G8 ülkeleri ( ABD, Ingiltere, Fransa, Italya, Almanya, Kanada, Japonya ve Rusya)nin Kosova için hazirladigi ve NATO'nun kontrolünde bir Birlesmis Milletler (BM) baris gücüne bile karsi çikan, harekatin hemen durdurulmasini isteyen Çin’in büyükelçiligi saldiriya ugramis ve Mayis sonuna geldigimizde CNN Televizyonu ve Time dergisince, yapilan ankette Çin % 46 ile ankete katilan ABD vatandaslari tarafindan ABD'ye yönelik en büyük tehdit olarak degerlendirilmistir. Her ay düzenli olarak yapilan bu anketlerde % 34 ile ikinci olan Irak son yillarda sürekli korudugu birinciligini kaybetmis oldu.

Kosova’ya yapilan müdahale sürecine dikkat edildiginde tepkisini açikça ortaya koyan ÇIN disindaki ülkelerin de ciddi rahatsizliklari oldugunu görmekteyiz. Örnegin müdahaleye bastan karsi olan, fakat IMF yardimi için ABD destegine muhtaç olan Rusya, Sirbistan ile diger ülkeler arasinda bir mekik diplomasisi yürütmekte fakat pek de ciddiye alinmamaktadir. 12 Mayis’da ABD Disisleri Baskan Yardimcisi Strobe Talbott ile görüsen Rusya Disisleri Bakani Igor Ivanov yaptigi açiklamada Kriz konusundaki önerileri sürekli olarak bir ülkeden bir baska ülkeye tasir bir ülke durumuna düsen rusya’nin arabuluculuk girisimlerinin dikkate alinmamasi durumunda Kosova’yla ilgili görüsmelerden çekilebilecegini belirterek NATO ülkelerine rest çekti. Strobe Talbott ise ittifakin stratejisinin degismeyecegini vurgulayarak, "NATO'nun tavrinin açik ve kesin” oldugunu açikladi.

Müdahaleyle birlikte süren diplomasi trafigine baktigimizda, sorun karsisinda izlenen bu politikaya sadece rusya ve Çin gibi eski dogu bloku ülkelerinin degil, bizzat operasyona katilan ittifak ülkelerinin de tavir aldigini görmekteyiz. 6 Mayis günü G8 ülkeleri disisleri bakanlari, bölgenin siyasi ve güvenlik durumu statüsünün belirlenmesi için, içinde BM’nin devreye sokulmasini içeren yedi maddelik bir plani kabul etti. ABD'nin de içinde bulundugu G8 ülkelerinin disisleri bakanlarinin aldigi bu karar, yaptigi müdahale ile BM’yi devre disi birakan ABD ve onun Körfezdeki müttefigi Ingiltere’ye ragmen alinmisti. Üstelik isin ilginci G8 ülkelerinden Rusya ve Japonya disindaki ülkelerin, yani Fransa, Italya, Almanya ve Kanada’nin da ABD ve Ingiltere gibi NATO üyesi olduklari ve müdahaleye katildiklari görülmekte. Bu ülkelerden Kanada ABD'nin komsusu ve Meksika’yla kurdugu ticari birligin üçüncü ortagidir. Bu açidan ABD'nin müdahaleye sürükledigi NATO'nun siradan bir üyesi olarak harekata katilmaktadir. Fakat kalan üç ülke Almanya, Fransa ve Italya ABD'nin dümen suyunda politika takip eden Ingiltere ile birlikte Avrupa Birligi’nin (AB) en önemli ülkeleri oldugunu görmekteyiz.

Önce Italya’nin tavrini inceledigimizde basbakan On. Massimo D’Alema’nin yaptigi konusmada açiklandigi gibi Italya NATO'nun Yugoslavya harekatinda Ittifaka karsi olan yükümlülüklerini yerine getirmektedir. Fakat basbakan açiklamanin devaminda G8 ülke disisleri bakanlarinin krizin çözümüne iliskin BM’ye sunulacak taslak metin hazirlanir hazirlanmaz, NATO'nun harekata ara vermesi gerektigini söyledi.

Fransa'nin tavri ise Italya'dan çok daha nettir. 13 Mayis günü Moskova’da Rus meslektasi Boris Yeltsin ile görüsen Fransa Cumhurbaskani Jacques Chirac çok kutuplu dünya düzeni fikrini vurgulamis ve tek kutuplu dünya düzeninin, Rusya gibi Avrupa’yi da rahatsiz ettigini söylemistir. Fransa'nin ABD ile iliskisini ana hatlariyla gözlemledigimizde Fransa'nin uzun süreden beri NATO’daki ABD hakimiyetini azaltmaya çalistigini, ABD'nin dünyanin çesitli cografyalarinda uyguladigi politikalara muhalif davrandigini görmekteyiz. örnegin Körfez savasina katilmis, fakat son saldirilardan ve ABD ile Ingiltere'nin sudan bahanelerle Körfez'e yerlesmesinden rahatsiz oldugunu açikça göstermis ve gene zoraki katildigi Iran ambargosunu süreç içinde tanimayip kirmistir.

Almanya ise bugün Ikinci Dünya Savasi'nin yenik ülkesi degildir. 1991 yilinda birligini sagladiktan sonra önce Avrupa sonra Dünya siyasetinde agirligini hissettirmeye baslamis ve Fransa gibi ABD'nin muhalefetine ragmen Iran ambargosunu tanimazken, AB'nin doguya dogru gelismesine basrolü oynamistir. Tarihi misyonunun kendine yükledigi sorumlulugu ileri sürerek özellikle Avrupa'daki sorunlarda aktif bir siyaset izlemistir. Elbetteki Balkanlar’in bu politikanin ilgi sahasinda olmasi kaçinilmazdir. Almanya Disisleri Bakani "Avrupa'nin ideali güneydogu Avrupa'da da güçlenmekse, bu durumda, istikrarlastirma sürecinde, gerçeklesmesi uzun sürse bile, Yugoslavya’nin halefi olan tüm devletlere ve Arnavutluk’a AB'ye katilma firsati taninmalidir." Açiklamasi ile gerek Almanya'nin ve gerekse AB'nin bölge ile ilgili uzun vadeli amaçlarini yeterince izah etmektedir.

Ortada, müdahale uzadikça iyice açiga çikan bir çekisme vardir. Bir yandan AB içinde olmasina ragmen ABD dümen suyunda hareket eden Ingiltere, diger yandan çok basliliktan dolayi ortak bir tavir gelistiremeyip NATO içindeki inisiyatifi ABD'ye kaptiran, müdahaleyi engelleyemeyeceklerini anlayinca Balkan yarimadasi’nda ABD ile Ingiltere'ye meydani birakmak istemeyen basta Almanya ve Fransa olmak üzere AB ülkeleri. Aslinda bu çekisme ülkeler bazinda krizden öncede kendini hissettirmekteydi. Almanya ve Fransa ABD'nin aldigi Iran ambargosunu dinlememisti Körfez'de Ingiltere'yi yanina alan ABD ise Körfeze iyice yerlesmesine imkan veren Irak'a yönelik saldirilarini yaparken, petrol ihtiyacinin tamamina yakinini Körfez'den karsilayan AB ülkelerinin üzerinde ciddi bir kontrol de saglamis oluyordu.

Süren çekismeye baska bir örnek olarak ABD ile AB arasinda yasanan ve son günlerde iyice açiga çikan muz savaslari olarak adlandirilan ticari krizi gösterebiliriz. AB hükümetlerinin ABD sirketleri tarafindan pazarlanan Latin Amerika muzlarina karsi aldigi karara karsi, ABD 191 milyon dolar civarinda Avrupa ihraç malina ambargo koyarak misilleme yapmisti. WTO ABD misillemesini destekleyince, AB bu tavrin WTO’ya karsi olan sorumluluklarini gözden geçirmesine yol açacagini bildirmisti.

Bu arada Mayis sonunda toplanan AB disisleri bakanlari 1 Ocak 2001 tarihine kadar NATO tarzi komuta ve kontrol yapisini AB için olusturma konusunda çalisma karari aldi. Almanya disisleri Bakan Yardimcisi Günther Verheugen olusturulacak bu savunma gücünün , "NATO olsun veya olmasin, barisi koruma ve barisi tesis etme operasyonlarinda” yer alabilecegini açikladi.

Uzayan müdahaleyle içi iyice karisan NATO su an saldirilarini iyice arttirmaya devam etmektedir. Yeni üyesi Macaristan’dan üs alirken, Türkiye'den de harekat için Bandirma, Balikesir ve Çorlu üsleri tahsis edilmistir. Itaat altina alinmaya çalisilan Sirplar 3 Haziran da G8 ülkelerinin hazirladigi plani kabul edip NATO ile görüsmelere baslarken, süren oyunda ümitlerini egemenlere baglayip kendilerini piyon konumuna düsüren Kosovali’lar ise savasin gerçek maglubu olarak ortada kalmaktadirlar.

Neticede ABD bir yandan BM'yi devre disi birakarak olusturmaya çalistigi yeni dünya düzeninin temellerini saglam atmaya çalismakta, bir yandan da Körfez gibi Balkanlara yerlesmeye çalismaktadir. AB ülkeleri ise kendi kitasinda meydani bos birakmamak için ABD kontrolündeki NATO içinde hareket etmek zorunda kalmis, oyuna katilip BM'yi devreye sokmaya ugrasirken, gelecekte de ayni duruma düsmemek için tedbir almaya çalismaktadirlar. Öte yandan ABD'nin dayatmasina karsi çikan ve AB ülkelerinin 6 Mayis’ta ABD'yi razi ettigi NATO kontrolündeki bir BM gücünü bile kabul etmeyip, AB ülkelerine ticari iliskilerimizi ABD'siz de götürebiliriz mesajini veren Çin'in Belgrad büyükelçiligi vuruluyor. Yani ortadaki oyun sürdükçe perde açilmakta, güya Kosovali’lari kurtarmak için harekete geçen egemenlerin kendi içlerinde yaptiklari nüfuz mücadelesi göz önüne çikmaktadir.

Kaynak:Haksöz Dergisi Haziran 1999 Sayi: 99

 

Hazirlayan: Musa Dogan