AKLIN ÖNÜNDEKI HER ENGEL PUTTUR

”Ey iman edenler ! Inkarcilar istemese de, dini yalniz Allah’a has kilarak O’na yalvarin”(Kur'an'i Kerim 51-56)

”Ben cinleri ve insanlari, ancak bana kulluk etsinler diye yarattim.” (Kur'an'i Kerim 51/56)

"Elçileri sadece müjdeci ve uyarici olarak gönderiyoruz. Kim inanir ve iyi davranirsa, onlara korku yoktur ve onlar üzülmeyeceklerdir.”(Kur'an'i Kerim 6/48)

Allah’in insani muhatap kabul etmesinin en büyük nedeni, onu-insani akil sahibi olarak yaratmasindandir. Akil sahibi olanlarla Allah arasinda önemli bir iliski boyutu vardir. Önce; Allah akil sahiplerin elçiler gönderir ve onlarin getirdikleri vahiyler dogrultusunda akletmelerini ister. Insanin birincil görevi akletmektir. Akleden insan ise, tercih ortaya koyar. Güzel akledenlerin tercihi mutlak hakikat olan Allah vc O’nun gönderdikleri olur.

Allah ile kul arasindaki diyalogda önce sorgulama, ardindan da vahiy ve dua seklinde bir yakinlasma peydah olur. Allah ile kul arasinda olusmasi gereken bu münasebetin önündeki her engel puttur, taguttur. Peygamberler ve insanlar akil ile vahiy arasina giren tüm engelleri ortadan kaldirmakla yükümlüdürler. Tarih boyunca insanlarin karsi karsiya kaldigi en büyük zulüm, insanin akletmesinin dumura ugratilmasidir. Oysa insan özgür yaratilmistir. Hiçbir baski altinda kalmaksizin esyayi ve esyanin etrafinda olup bitenleri tetkik etmek, akletmek ve sonuçta da bir tercih sahibi olmakiçin varolmustur.

Kur'an'a baktigimizda sani yüce Allah , genelde peygamberlerini insan aklinin esirlestirildigi, insanin düsüncesine engeller olusturuldugu dönemlerde gönderilmistir. Ve bu dönemler in büyük zulmün irtikab edildigi dönemlerdir. Eger Hz. Muhammed (s) son peygamber olmasaydi, herhalde bugün de Allah bir peygamber gönderirdi. Çünkü bugün de her zamankinden daha çok insan hak ve özgürlükleri kisitlaniyor. Devlet eliyle insanlarin akletmelerinin önüne engeller konuyor. Düsünenler horlaniyor, dislaniyor. Ama, düsünmeyen, akletmeyen ya da akil israfini en çok yapanlar bastaci ediliyor.

Insan düsünebildigi sürece hürdür. Düsünmenin engellendigi her yerde insanin birincil görevi bu engele mani olmaktir. Bunun da elbette peygamberi bir yolu vardir. Iste bu yol zulmün ve zalimlerin anlasilabilir bir üslup ile teshir edilmesidir.

Yasadigimiz ülkede epey bir zamandir sistematik olarak insanin düsünme, tercih ve egitimleri engellenmeye çalisilmakta. ”Bunu nereden aldin?” sorusundan daha çok, ”niçin düsünüyorsun?” sorusuna muhatap olunmakta. Ya da çalmak, çirpmak, çetelesmek, mafyalasmak serbest; düsünmek, tercih sahibi olmak ve düsündügünü yasamak yasak. Bu yasak aslinda tam anlamiyla insanlik suçudur. Hemen tüm ülkeler el-gün içine çikarttiklari, toplumlarina deklare ettikleri yasak ve anayasalarinda ”düsünce ve inanç özgürlüiü”nden bahsederler. Tipki TC anayasasi’nda oldugu gibi: ”Herkes, vicdan, dini imanç ve kanaat hürriyetine sahiptir”(Anayasa Madde.24) ”Herkes , düsünce ve kanaat hürriyetin sahiptir. Her ne sebep ve amaçla olursa olsun kimse, düsünce ve kanaatlerini açiklamaya zorlanamaz; düsünce ve kanaatleri sebebiyle kinanamaz ve suçlanamaz” (Anayasa Madde.25).

Yasadigimiz yüzyilin en çok kutsanan degerlerinin basinda insan haklari ve özgürlükleri ile hukukun üstünlügü gelmektedir. Ne var ki yine ayni yüzyilin içersinde ençok ihlal edilen de insan haklari ve özgürlükleri olmustur. Bati’dan Dogu’ya, Güney’den Kuzey’e kendilerini medeni sayan ve saymayan neredeyse tüm ülkeler kutsadiklari bu degerleri çignemekte yaris etmislerdir. Insanin inanç tercihi elbette kendisini baglar. Ancak, kim, neye inanirsa inansin tüm inanç sahiplerinin ortak problemi özgürlüklerin ayaklar altina alinmasidir. Bu anlamda ortak taviorlar gelistirmek insana yapilacak en güzel hizmet olacaktir. Zalimler genelde korktuklari için zulümde asiri giderler. Adiller korkmadiklari sürece zulmün karanligini yok edebilirler. Öyleyse muhatabini insan olarak gören her insaf sahibi, bugün, gerek ülkemizde ve gerekse dünyada ortaya konulan zulme karsi ortak tavir gelistirmelidirler. Ya da zulmün her çesidine karsi olmayi ” ortak payda " haline getirmelidirler.

Tarih boyunca insanlik suçu isleyen, insanin aklinin, düsüncesinin önünde engel olusturan hiçbir birey ve toplum iflah olmamistir. Bugün de ayni suçu irtikap edenler iflah olmayacaklardir. Yeter ki inananlar neyin yaninda, neyin karissinda olduklarini bilsinler. Muhataplarini insan olarak görsünler, erdemliligin ”Zulüm kimden gelirse gelsin zulme karsi olmak, mazlum kim olursa olsun mazlumun yaninda yer almak”tan geçtigini idrak etsinler. Iste mücadele böyle bir erdemlilikle ele alinirsa bu tekerlek tümsekte kalmayacaktir...

 

Kaynak: Özgürlük Girisimi Dergisi Sayi 2

Hazirlayan: Musa Dogan