Hadîs

 

Söz ve haber anlamlarına gelen hadîs; Hz. Peygamber sallallahu aleyhi ve sellemin sözleri, fiilleri, takrirleri ile ahlâkî ve beşerî vasıflarından oluşan sünnetinin söz veya yazı ile ifade edilmiş şeklidir. Bu mânâda hadîs, sünnet ile eş anlamlıdır. Hadîs kelimesinden türeyen bazı fiiller ise haber vermek, nakletmek gibi anlamlar ifade eder.[1] Hadîs kelimesi zamanla, Hz. Peygamber sallallahu aleyhi ve sellemden rivâyet edilen haberlerin genel adı olarak kullanılmaya başlanmıştır. Kelime, bizzat Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem tarafından da, bu anlamda kullanılmıştır.[2]


 

[1] Hadis kelimesi, Kur’ân’da bu anlamları ifade edecek biçimde kullanılmıştır: “Demek onlar bu söze (hadis) inanmazlarsa, onların peşinde kendini üzüntüyle helâk edeceksin” (Kehf S. 18/6) âyetinde “söz (Kur’ân)”; “ Musa’nın haberi (hadîsu Mûsa) sana gelmedi mi?” (Tâhâ S. 20/9) ayetinde “haber”; “Ve Rabbinin nimetini anlat (fehaddis)” (Duhâ S. 93/11) ayetinde “anlat, haber ver, tebliğ et” anlamında kullanılmıştır.

[2] Buhârî’de yeralan bir hadîse göre Ebû Hüreyre, “Yâ Rasûlallah, kıyâmet günü şefâatine nâil olacak en mutlu insan kimdir?” diye sorar. Hz. Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem şöyle cevap verir: “Senin ‘hadîse’ karşı olan iştiyakını bildiğim için, bu hadis hakkında herkesten önce senin soru soracağını tahmin etmiştim. Kıyâmet günü şefâatime nâil olacak en mutlu insan, “Lâ ilâhe illâllah” diyen kimsedir” (Buhârî, İlim; 33).