SEMS SÛRESI

Kur'an-i Kerîm'in doksanbirinci sûresi. On bes âyet, elli dört kelime ve ikiyüzkirkalti harften ibarettir. Mekkelilere göre onalti âyettir. Fasilasi elif harfidir. Mekkî sûrelerden olup, Kadir sûresinden sonra nâzil olmustur. Adini ilk âyetinde geçen ve üzerinde yemin edilen "Sems" (günes) kelimesinden almistir.

Sûre iki bölümden olusmaktadir. Onuncu âyete kadar süren birici bölümde Allah, kâinattaki bir takim olaylara kasem ederek, kendi varligi için birer delil olan bu muazzam olaylari insanoglu, belki düsünür ve Rabbinin azametini idrak eder diye sergiliyor. Allah birbirine zit olan varliklari bir arada zikrederek, bunlar kesin hatlarla birbirinden nasil farkliysa, iyilik ve kötülügün de öylece birbirinden farkli oldugunu gözler önüne seriyor. Ayrica, iyilik ve kötülük etme egilimlerinin insan fitratina Allah tarafindan yerlestirilmis oldugu ve insanin bu egilimlerinden hangisini güçlendirmeye çalisirsa, ona göre muamele görecegi gerçegi vurgulaniyor.

Allah, sûrenin bu ilk bölümünde yedi sey üzerine yemin ederek, nefsini kötülüklerden temizleyenlerin mutlak anlamda kurtulusa erdiklerini; seytana uyup Islâm'a yüz çevirerek nefsini kirletenlerin ise, yine mutlak anlamda helâk olduklarini bildiriyor: "Günese ve aydinligina, onu izleyen aya, günesi ortaya çikaran gündüze, onu örten geceye, göge ve onu yapana, yere ve onu düzelten nefse ve onu sekillendirene, sonra da ona kendisi için iyi ve kötü olani ögretene yemin olsun ki, nefsini arindiran kurtulusa ermistir. Nefsini alçaltan ise hüsrandadir" (1-10).

Ikinci bölümde, azginlasarak açik mucizelerle desteklenmis peygamberlerini yalanladiklari için helâk olan Semûd kavminin kissasi yer aliyor.

Allah, fücur ve takvayi insana ilham etmistir. Ancak bu ilhamî bilgi insanin dogrulari ayrintilariyla ögrenip, kurtulusa ulasmasina yetmez.

Bu nedenle Allah, insanlara dogruyu bildirmek için daima elçiler göndermistir. Semûd kavmi de bunlardan biridir. Sûrenin indirildigi dönem, müsriklerin zorbaliklarinin zirveye ulastigi bir dönemdir. Allah, inkârci zorba Mekkeli müsriklere, Hicaz-Sam yolu üzerinde, harabeleri gözler önünde olan Semûd kavmini örnek göstererek, eger Islâm'in karsisinda onlarin yaptigi gibi akildisi kati tutumlarini devam ettirirlerse, sonlarinin onlardan hiç de farkli olmayacagini anlatiyor.

Bütün inkârcilarin durumlari, mahiyet itibariyla birbirinin aynidir. Dolayisiyla, kendilerine mucizelerle te'yid edilmis bir peygamber gönderilen sapik Semûd kavmi ile Mekkeli müsrikler ve sonra gelen inkârcilar arasinda, davranis biçimi olarak, bir fark yoktur.

Allah, Semûd kavminin helâkine sebep olan davranislarini ve ilâhî azaba müstahak oluslarini sûrenin ikinci bölümünde su sekilde dile gdiriyor: "Semd kavmi azginligi yüzünden yalanladi. Hani içlerinde en azili olani, deveyi kesmeye kalkmisti. Bunun üzerine Allahin peygamberi onlara:

"Birakin Allah'in devesini, içsin" dedi Semûd kavmi ise onu yalanladi ve deveyi kesti Rableri de isledikleri günahlari sebebiyle azabi baslarina geçirdi ve orayi yerle bir etti O, bu isin akibetinden korkacak degildir" (11-15)

Ömer TELLIOGLU

Hazirlayan: Muhammed Faruk