NAZIAT SÛRESI calig38.jpg (3765 Byte)

Kur'an-i Kerim'in yetmis dokuzuncu suresi. Kirk alti ayet, yüz yetmis kelime ve yedi yüz otuz harften ibarettir. Fasilasi, elif, mim ve he harfleridir. Mekkî sûrelerden olup, Nebe' suresinden sonra nazil olmustur. Adini ilk ayetinde geçen "Nâziât' kelimesinden almistir. '

Sure, ahiret hayatini inkâr edenlerin bu inançlarinda ne kadar dayaniksiz olduklarini izah eden, özellikle kiyamet ve ahiret hayatini konu alan ve müsrikleri uyaran tehditkâr ayetlerden olusmaktadir. Inkârda direnenlere, Hz. Musanin getirdiklerine inanmayip düsmanlik yapan Firavunun aci sonu hatirlatilarak, onun akibetinden ders almalari hedeflenmektedir.

Surenin ilk bes ayetinde, vücudun en uç noktalarindan kâfirlerin canim "söküp çikaran", müminlerin canim ise "yavasça çeken" ; Allahin emirlerini süratle yerine getirmek için "yüzüp yüzüp giden ", bunu yerine getirirken birbiriyle adeta "yarisip geçen"; "derken (Allah'in izniyle kâinati idare etme) isi(ni) düzenleyen" meleklere yemin edilerek, ardindan gelen ayetlerde kiyamet, tüm siddetiyle gözler önüne serilmektedir: "O gün bir sarsinti sarsar, ardindan baska bir sarsinti gelir. O gün kalpler korkudan titrer. Gözler donakalir" (6-9). O gün yalnizca kâfirlerin, fâsiklarin, günahkârlarin ve münâfiklarin kalpleri oynar. Çünkü Allah; "O an büyük korku onlari asla tasalandirmaz. Melekler onlari söyle karsilar: Iste bu size vâdedilen gündür" (el-Enbiyâ, 21/103) buyurarak müminlerin o günün korkusundan emin olacaklari müjdesini vermektedir. Allah kiyamet gününün siddetini açikliyor ki; Biz çukura girip çürümüs kemikler olduktan sonra yeniden mi diriltilecegiz. (Eger öbür taraf Muhammed'in dedigi gibiyse bizim) bu dönüsümüz zararli bir dönüstür" (10-12) diye alay edenler, belki düsünürler. Çünkü, o anin gelmesi öyle pek uzak ve zor degildir; "Tek bir haykirmaya bakmaktadir, onlar (uykularindan uyanir gibi) hemen uyanirlar" (13, 14).

Müsrikleri, kiyamet gününün dehsetiyle korkutan Allah Teâlâ, küfürlerinde direnenlere, bu kez tarihten örnek veriyor; onlarin da iyi bildikleri Hz. Musa-Firavun kissasini anlatiyor ki, belki bundan ibret alip yola gelirler. Kur'an, olayi ayrintisiyla açikliyor. Çünkü durumlari, hakka düsmanligin cezasini suda bogulmakla ödeyen Firavuna çok benzemektedir. Üstelik, Firavun onlardan daha güçlüydü, emrinde hazineler ve ordular vardi. O bile, kendisini Allah'in azabindan kurtaramadi. Toplumun basinda iyice azan Firavun, belki yaptiklarindan arinir diye Allah, kendisine Mûsâ'yi gönderdi. Allah Teâlâ, Mûsâ'nin getirdigi mucizeler karsisinda bile etkilenmeyen, üstelik ona düsman kesilen Firavun'u, adamlarini toplayip: "Sizin büyük tanrinizim" diye meydan okudugu için dünya ve âhiret azabiyla yakaladi" (15-25).

Sure boyunca Allah, müsrikler belki inatlarindan vazgeçerler diye herseyi kullaniyor, anlamalari için ibret alinacak herseyi kendilerine hatirlatiyor. Onlarin gözleri, yirmi yedi ila otuz üçüncü ayetler arasinda sürekli gördükleri tabiat olaylarina çevrilmek isteniyor: "Yaratilisça siz mi daha çetinsiniz, yoksa gök mü? Onu (Allah) yapti. Yükseklik miktarini yükseltti, onu düzenledi. Gecesini örtüp karartti, kuslugunu (günesin isigini) açiga çikardi. Bundan sonra da yeri dösedi. Ondan suyunu ve otlagini çikardi. Daglari sapasaglam çakti (ki), sizin ve hayvanlarinizin geçimi için" (27-33). Buradaki; Bundan sonra da yeryüzünü serip dösedi" ifadesi, yeryüzünün gökyüzünden sonra yaratildigi anlamina gelmez. "Sonra" kelimesi iki cümlenin arasinda sadece bir baglaçtir. Çünkü, Kur'an-i Kerim'in baska bazi ayetlerinde yeryüzünün yaratilisi gökyüzünden önce zikredilmistir.

Tüm bu hatirlatmalardan sonra, küfredenlere son uyari yapiliyor: Herseyi bastiran o büyük felaket (kiyamet) geldigi zaman, o gün insan neyin pesinde kosmus oldugunu hatirlar. Gören kimseler için Cehennem ortaya çikarilmistir (o gün) Artik kim azar ve dünya hayatini tercih ederse (onun için) gidilecek yer Cehennemdir. Ama kim Rabbinin makamindan korkar ve nefsi kötü heveslerden vazgeçirirse (onun için) gidilecek yer Cennettir" (34-41).

Surenin son ayetlerinde hitap, Resulullah'a döndürülerek bu kadar uyandan sonra hâlâ yola gelmeyip kiyametin ne zaman kopacagim sorarak alay eden müsriklere, onun gaybden haber veren bir kâhin degil anlayan ve korkan kimseler için bir uyarici oldugu bildirilmekte ve son kez yapilan bir uyariyla sûre sona ermektedir: "Onlar onu gördükleri zaman sanki bir aksam veya kusluk vaktinden fazla kalmamis gibi olurlar" (46).

Ömer TELLIOGLU