besmele1.gif (2973 Byte)

KASAS SURESI

Kur'an-i Kerîm'in yirmisekizinci sûresi. Mekke'de nazil olmustur. Seksensekiz âyet bin yüzkirk bir kelime ve sekizbinbesyüz harften ibarettir. Fâsilalari, nun, mim, lâm ve râ harfleridir.

Hz. Mûsa'nin dogdugu andan itibaren yasadigi alisilmamis olaylar ve Firavun'a karsi verdigi mücadeleler, pespese siralanan bir dizi halinde, bu sürede genisçe anlatildigindan ve 23. âyette "el-Kasas" kelimesi geçtiginden duayi bu sûrey'e "el-Kasas" ismi verilmistir. Kasas dilde, kissa, hikaye ve rivayet anlamdadir.

Ibni Abbas ve Cabir'den rivayet edildigine göre; Suara, Neml ve Kasas sureleri Kur'an'da yer aldiklari bu sirayla nazil olmuslardir. Kasas suresinde Hz. Musâ (a.s)'in kissasi genisletilerek bir tarih özetlenerek, ayrica Neml sûresinin son âyetindeki "...size âyetlerini gösterecek, siz de onlari bilip anlayacaksiniz... " va'di de bu Kasas Süresinde açiklanmistir.

Suarâ ve Neml surelerinden sonra, Hz. Musa ve Firavun kissasina Kasas suresinde tekrar ve daha genisçe yer verilmesinin sebebi; Firavun'un Israilogullarina yaptigi iskence ve zulüm ile Kureyslilerin mü'minlere çektirdikleri cefa ve eziyetlerin birbirine son derece benzemeleridir.

Kasas Sûresinin konulari baslica su dört baslik altinda toplanabilir: Hz. Musa'nin kisasi, Hz. Musa'nin kissasini takibeden hükümler, Karun'un kissasi. Hepsinin ardindan gelen son vaad.

Bu basliklar söyle özetlenebilir.

1- Firavun kavmine karsi egemenligiyle övünüyor, alabildigine böbürleniyordu. Hem istibdat ile toplumu birbirine kirdiriyor, hem de kendi geleceginden endise ediyordu. Bu sirada, seytan fikirli yakinlarindan biri ona: "Senin mülkünü Israilogullarindan dogacak biri yikacaktir" deyince büyük bir endiseye kapildi, zulüm ve kaba kuvvetini arttirdigi gibi, su emri vererek bekçi ve casuslarini dört bir yana saldi: "Israilogullarindan dogacak bütün erkek çocuklari bogazlayin!" Bu sirada Hz. Musa dogmus -onu korumayi Cenab-i Hakk üzerine aldigi için- Firavun ve azginligi kendi estigi çukura düsmeye baslamisti.

Allah (c.c): "Biz Hz. Musa'nin annesine onu korkmadan suya birakmasini, çünkü onu kendisine geri getirip peygamber seçecegini vahyetti" (7). Dalgalar onu alip Firavunun kapisina kadar getirdi. Karisi onu görür görmez isindi ve evlatlik olarak edinip bogazlanmasini önledi (9).

Iste, Yüce Allah'in zalim tâgutlara karsi ihlasla amel eden zayiflarin lehine uyguladigi bu sünnetini, Hz. Muhammed ve ashabi üzerinde de müsahede ediyoruz. Bu sünnet, Yüce Allah'in; yolundan sapan, azginlik ve tugyan eden, böylece insanlari hidayet yolundan alikoyan herkese uyguladigi sünnettir.

Süt annesi sifatiyla asil annesine iade edilen Hz. Musa, bizzat Allah (c.c) tarafindan, zulüm ve haksizliklara ugrayan sinifi hâkim kilmak için büyütülüyordu. Hattâ tanistigi bazi kimseler, zorda kaldiklarinda kendisinden yardim istemeye bile basladilar. Böyle bir yardim için birisine bir yumruk vurarak-bilmeden- ölümüne sebep olunca, artik göze batmis ve Israilogullarindan oldugu anlasilmis olur. Kendisine bir komplo hazirlandigini ögrenince, korkuyla sehirden çikti. Medyen sehrinin yoluna girdikten sonra Allah'tan dogru yolu göstermesini ve zâlimlerden korumasini diledi (5-20)

Medyen'de evlenip, sekiz veya on sene çalisarak mihrini ödedikten sonra, Mustaz'aflari azginlarin baskisindan kurtarmak için, ailesini de alarak dönüs yoluna koyuldu. Yolculugunda uzaktan bir ates gördü ve ailesine ates getirmek ya da yol soracagi bir kimse bulmak ümidiyle atese dogru gitti. Ancak "Atese dogru gelince, o mübarek vâdinin sag tarafindan yeralan agaçtan; "Ey Musa, süphen olmasin ki ben, âlemlerin Rabbi olan Allah'im" diye seslenildi" (30). "Ve asâni yere ativer, denildi. Musa asânin kivrak bir yilan gibi hareket ettigini görünce arkasini dönüp uzaklasti, geri dönüp bakmadi." (Allah Teâla) "Yâ Musa beri gel, korkma. Çünkü emniyetle olanlardansin!" (buyurdu) (31). "Elini koynuna sok da kusursuz beyaz (ve parlak) çiksin). Korkudan (yana açilan) kollarini da (indirip) toparla. Iste bu iki (mûcize) Firavun ve cemaatina, Rabbinden iki kesin belgedir, çünkü onlar fasiklar toplulugudur" denildi" (32). Kardesi harun Peygamber ile Firavun'a giden Hz. Musa, "... Bu uydurulmus bir büyüden baskasi degildir. Biz evvelki atalarimizdan bunu isitmedik" (36) cevabiyla karsilasir. Kavmini de hidayetten engellemekle birlikte Rabbü'l-âlemin ile alay etme küstahligini da gösterir:

'...Ey Haman! Haydi benim için çamurun üzerine ates yak (tugla pisir bunlarla) da bana büyük bir kule yap. Belki ben Musa'nin tanrisina çikar bakarim. Aslinda onu yalancilardan sayiyorum ya!.. "(38). "Bunun üzerine Biz onu da askerlerini de yakalayip denize firlativerdik... Bak zalimlerin âkibeti nice oldu"(40).

Iste Yüce Allah'in kanunu budur.

2- Kissayi takip eden âyetlerden özetle su konular anlasilmaktadir:

a) Tuhaftir ki, Allah (c.c) Hz. Musa'yi Firavun'un elinden su ve dalgalarla korumus, Firavun'u ise-Hz. Musa'nin davetini inkâri üzerine- yine suda bogmustur. Ayaklarinin altindan akmasiyla övündügü sular kendini yutuvermisti.

Ayrica Firavun'u iktidarindan uzaklastiran çocuk, bizzat Firavun'un ve karisinin yardimiyla beslenip büyümüs, Firavun kimi beslediginin farkina bile varamamistir. Öyleyse kim Allah'a baskaldirip plânlarini bozabilir?

b) Hz. Muhammed (s.a.s)'den takriben ikibin sene önceki târihî olaylarin Kasas Sûresinde bu kadar açik ve dogru biçimde anlatilmasinin bir sebebi de, onun peygamberligine delil olmasidir. Çünkü o, okuma-yazma bilmeyen bir ümmî idi. Mekkeli müsrikler Hz. Muhammed'in böyle ikibin yillik bilgileri ögrenebilecegi beserî bir kaynak olmadigini biliyorlardi. Öyleyse nereden ögreniyordu? (44-46).

c) Hz. Musa ve Israilogullarini Firavun'a galip getiren Allah Hz. Muhammed (s.a.s) ile ashabini da güçlü müsriklere karsi galip getirecektir (57-58)

3- Kasas suresinin 76-86 ayetlerinde anlatilan Kârun kissasinda ise mal ve bilgilerle övünmenin, sadece anahtarlarini bile tasimanin kuvvetli bir ekibe zor geldigi hazinelerle gururlanmanin ve bunlari kendi emegiyle kazandigini sanmanin kötü sonucu açiklanmaktadir.

Neticede Ilâhi kudret ise el atiyor, Kârun'u da hazinelerini de yere batiriyor.

Israilogullarini uzun süre ezen Firavun'un da, bilgi ve mal varligi ile emrine alip sömüren Karun da ilâhi kudret ile helâk olmuslardir. Her ikisinde de askerî bir güç olmakla beraber, ihlasli insanlar acze düsünce, meseleyi dogrudan ilâhî kudret halletmistir.

4- Kasas suresinin son bölümünde müsriklerin Rasûlüllah'a niçin inanmadiklari ele alinmaktadir: "Tevhid inancini benimseyerek, dinî, siyasî ve ekonomik üstünlügümüzün sonu olur bu!.. Gidebilecegimiz bir yer de kalmaz."

Allah (c.c) bunlarin gerçek yüzlerini hikmetli bir sekilde sergileyip, onlarin bu derin hastaliklarina su çareyi teklif etmistir: "Iste Âhiret yurdu.. Biz onu, yeryüzünde büyüklenmeyi ve bozgunculuk çikarmayi istemeyenlere (armagan) kilariz. Güzel (kârli) sonuç takva sahiplerinindir" (83)

"Ve Allah ile birlikte baska bir ilah daha edinip tapma... O'ndan baska ilah yoktur. O'ndan baska her sey helâk olacaktir. Hüküm O'nundur. Ve O'na döndürüleceksiniz" (88).

Bilâl TEMIZ