sure68.jpg (5783 Byte)

TAHRÎM SÛRESI

 

Kur'an-i Kerim'in altmis altinci sûresi. Oniki ayet, ikiyüzkirkdokuz kelime ve binaltmis harften ibarettir. Fasilasi elif, râ, mim ve nun harfleridir. Hucurât sûresinden sonra nâzil olmustur. Adini birinci ayetten almistir. Fakat bu ismin surenin muhtevasi ile dogrudan bir alakasi yoktur. Muteharrim adiyla da anilmaktadir.

Resulullah (s.a.s)'in hayati, her yönüyle müminlere örneklik edecek olan bir hayattir. Allah Teâla dinini inzâl ederken onu, Peygamber (s.a.s)'e yasatmis ve gereklerinin ne sekilde yerine getirilecegini, sonraki insanlara pratik hayata dökülmüs bir sekilde aktarmistir. Bunlardan birisi de bu surenin nâzil olmasina sebep oldugu rivâyet edilen olaydir. Hz. Âise (r.a)'dan nakledilen bir hadis: Resulullah (s.a.s), bir haniminin odasinda daha fazla kaliyormus. Bunu kiskanan diger hanimlari, bir hileye basvurarak bunun önüne geçmek istemisler Bunun üzerine Resulullah (s.a.s) helâl oldugu halde kiskanilan haniminin ikrâm ettigi baldan içmeyecegine yemin ederek, onu kendisine yasak kilmisti (Buhar Talâk, 8; diger rivâyetler için bk. bn Kesir, Tefsir, VIII, 184 vd).

Allah Teâlâ bu olay üzerine Resulullah (s.a.s)'i uyararak serzenisli bir uslûbla helâl-haram, caiz olan olmayan ve bunun gibi diger bütün yasaklama ve serbest birakmalarin sadece Allah Teâlâ'nin belirlemesi ile oldugunu, Peygamber dahi olsa, kanun koyma hususunda hiç kimsenin söz hakki bulunmadigini söyle bildirmistir: "Ey Peygamber! Eslerinin rizasini kazanmak için Allah'in sana helâl kildigi seyi niçin kendine haram ediyorsun?. ." (1).

Hz. Peygamber (s.a.s) bu yasaklamayi, sadece kendi nefsi için öngörmüstü. Ancak o, siradan bir insan konumunda olmadigi gibi, isledigi her sey ümmet için bir numûne idi. Bunun için, çok basit görünse bile yaptigi hatalar hemen Allah tarafindan düzeltiliyordu. Ayrica, diger bir takim insanlar buna bakarak kendilerine bir takim haramlar ihdas ederler ve bunda bir sakinca görmeyebilirlerdi. Allah Teâlâ böyle bir sapmaya, açik kapi birakmamak için, peygamberin hatasini hemen düzeltmistir.

Allah Teâlâ, Peygamber (s.a.s)'in yasayisindaki basit bir yanlisi bile ihmal etmeyip düzelttigine göre Resulullah (s.a.s)'in isledigi her sey Allah'in murakabesi ve yönlendirmesi ile cereyan etmektedir. Böyle olunca da islediginin ve yasaklayip serbest biraktiginin müminler için baglayici oldugu sonucu çikar. Nitekim Allah Teâla; "Onun her konustugu Allah tarafindan vahiy edilen baska bir sey degildir" (en-Necm, 53/4) buyurmaktadir.

Allah Teâlâ bu tip küçük hatalari düsüp, sonra tevbe edenleri ise bagislayacaktir: "...Allah, "Gafur'dur, Rahim 'dir" çok affeden ve çok merhamet edendir. (1).

Allah'in helâl kildigi seyleri, kendilerine yasaklayarak, yeminlerden bir rahmet olsun diye, kefâretini vermek sartiyla yeminlerden vazgeçilebilecegini beyan ediyor:

"Süphesiz Allah, yeminlerinizi kefâret vermek suretiyle bozmanizi size mesru kildi" (2).

Daha sonra gelen ayetlerde Allah Teâlâ, Peygamber (s.a.s) hanimlarinin bu takim hareketlerini zikrederek, onlari Peygamber (s.a.s)'e karsi davranislarinda daha dikkatli olmalari için uyarmaktadir.

Pesinden, iman eden insanlarin çocuklarina ve eslerine karsi olan vazifeleri uyarici bir uslûbla zikredilmektedir. Bu görev, sorumluluklari üstlenilen kisilerin ebedî olan ahiret hayatina hazirlanmalarini saglamaktir. Yani onlari önlerindeki ates çukurlarina düsürecek olan tuzaklardan korumasi gerektigi bildirilerek, Cehennemin basinda bekleyen ve verilen emirleri eksiksiz uygulayan meleklerin tavirlari gözler önüne serilmektedir: "Ey Iman edenler! Yakiti insanlar ve taslar olan Cehennem atesinden kendinizi ve ailenizi koruyun. Atesin basinda sert ve siddetli Allah'in emrine karsi gelmeyen, verilen emirleri oldugu gibi yerine getiren melekler vardir" (6).

Iman edenlerden, kalpten, içtenlikle tevbe etmeleri istenmekte ve ancak böyle tövbe etmekle Allah'in bagislamasinin umulabilecegi gerçegi dile getirilerek, bagislanip Cennete girmeye hak kazananlarin o gün içinde bulunacaklari durumlarin güzelligi zikredilmektedir: "Ey iman edenler! Allah'a samimiyetle tövbe edin. Belki Rabbiniz kötülüklerinizi siler. Peygamberi ve beraberindeki müminleri utandirmayacagi günde sizi altindan irmaklar akan cennetlere koyar..." (8)

Bunun hemen pesinden gelen ayette Islâm ümmetinin korunmasi için, kâfirlerle ve münâfiklarla savas edilmesi emri gelmektedir. Ayrica onlara karsi takinilacak tavrin nasil olma gerektigine de temas edilmektedir: "Ey Peygamber! Kâfirlere ve münâfiklara karsi cihad et. Onlara sert davran. Onlarin siginacaklari yer Cehennemdir. O ne kötü bir yerdir." (9)

Burada konunun birden degiserek kâfirlere ve münafiklara karsi cihat emredilmesinin hikmeti, daha önceki ayette cehennem atesinden korunmasi emredilen yuvanin, ancak yeryüzünde zulüm yapan azgin ve bozguncu kitlelerin ifsadinin önüne bir sed çekilerek Islâm toplumunun emniyete alinmasi ile mümkün olabilecegi gerçegidir. Bunun da tek yolu, Islâm'a savas ilân edenlere karsi savasmaktir.

Surenin bundan sonraki ayetlerinde inanan kadinlara örnek ve ibret olsun diye, tarihte yasamis iki mümin ve iki de kâfir kadindan söz edilir. Nuh ve Lût (a.s)'in hanimlari onlara ihânet edip, kâfirlerle birlik olduklari için helâk olanlardan olmuslardi. Peygamber hanimi olmalari, onlari bu elim azaptan kurtaramamisti. Bu insanoglunun kendi amelleriyle basbasa kalacaginin açik bir delilidir.

Firavun'un hanimi ise yasadigi sirk ve küfür tufani içerisinde tek basina kurtulus yolunu bulabilmis ve kralin sarayinda, bütün dünyevi nimetleri teperek, ahiret yurdunun güzelliklerine talib olabilmisti. Firavun'un bir kötülügünün dokunmasindan endise ettigi için de Allah'a siginmisti: "Rabbim Cennete rahmetine yakin bir yerde bana bir ev yap. Beni Firavun 'dan ve onun kötü amellerinden kurtar. Beni su zâlim kavimden kurtar" (11). Allah Teâlâ, iman edenlere yine, seçkin kadinlardan biri olan Meryem'i misal vererek, sureyi bitirmektedir; Meryem, kendini Allah'a adamanin bir numûnesidir: "Allah iman edenlere, namusunu koruyan Imran'in kizi Meryem'i de misâl gösterir. Biz ona, ruhumuzdan üfledik. O, Rabbinin sözlerini ve kitaplarini tasdik etmisti ve itaatkâr olanlardandi" (12).

Ömer TELLIOGLU

Kaynak: Sâmil Islam ansiklopedisi