II- SA­TIM AK­Dİ­NİN RÜ­KÜN­LE­Rİ

 

Bir şe­yin var­lı­ğı ken­di var­lı­ğı­na bağ­lı olan ve onun ya­pı­sın­dan bir par­ça teş­kil eden un­su­ra “rü­kün” de­nir. Şart ise, bir şe­yin var­lı­ğı ken­di var­lı­ğı­na bağ­lı ol­mak­la bir­lik­te, onun ya­pı­sın­dan bir par­ça teş­kil et­me­yen iş ve­ya va­sıf­tır. Meselâ; na­maz­da rü­kü ve sec­de gi­bi, na­ma­zın as­lı­nı oluş­tu­ran ana par­ça ve farz­lar rü­kün olup, bun­lar­dan bi­ri­si ek­sik kal­sa na­maz ge­çer­li ol­maz. Bir sa­tım ak­din­de de icap ve ka­bul rü­kün­dür. Ta­raf­lar­dan bi­ri­nin tek­li­fi, di­ğe­ri­nin de bu­na uy­gun ka­bu­lü bu­lun­ma­dık­ça sa­tış ger­çek­leş­mez. İcap ve ka­bu­lün açık­la­nı­şı söz ve­ya fi­il ile olur.

Ha­ne­fi­ler dı­şın­da­ki ço­ğun­lu­ğa gö­re ise sa­tım ak­di­nin rü­kün­le­ri dört ta­ne olup; sa­tı­cı, alı­cı, ak­din ko­nu­su ve kul­la­nı­lan sıy­ga­dan iba­ret­tir.51

 

  A) İcap ve Ka­bul:

Ha­ne­fi­le­re gö­re bir alış-ve­riş­te ilk ola­rak söy­le­nen “sat­tım ve­ya al­dım” söz­le­ri icap, di­ğer ta­ra­fın bu­nu iz­le­yen “al­dım ve­ya sat­tım” söz­le­ri ise ka­bul ye­rin­de­dir. Bu­ra­da ira­de be­ya­nı­nı ön­ce yap­ma pren­si­bi esas alın­mış­tır. Bu­nu sa­tı­cı ve­ya alı­cı­nın yap­mış ol­ma­sı so­nu­cu de­ğiş­tir­mez. İlk tek­lif icap, bu­na ce­vap ni­te­li­ğin­de­ki ikin­ci söz ise ka­bul sa­yı­lır.

Ço­ğun­luk müc­te­hid­le­re gö­re ise icap, sa­tı­la­nın mül­ki­ye­ti­ni nak­le­de­cek olan sa­tı­cı­nın sö­zü olup, ön­ce ve­ya son­ra ol­ma­sı so­nu­cu de­ğiş­tir­mez. Ka­bul de, sa­tı­lan ma­lın mül­ki­ye­ti­ni üze­ri­ne ala­cak olan kim­se­nin olum­lu ira­de be­ya­nı­dır.

 

B) İcap ve Ka­bu­lün Ni­te­lik­le­ri:

İcap ve ka­bu­lün ma­zi siy­ga­sı, ya­ni “di”li geç­miş za­man ki­pi ile ifa­de edil­me­si ge­re­kir. “Sat­tım”, “sa­tın al­dım”, “ka­bul et­tim” de­mek gi­bi. Akit­ler ge­nel ola­rak bu siy­ga kul­la­nı­la­rak ya­pı­lır. Çün­kü ma­zi siy­ga­sı ke­sin­lik ifa­de eder. Bu yüz­den kla­sik fı­kıh kay­nak­la­rı akit­le­rin ya­pıl­ma­sın­da ön­ce ma­zi sıy­ga­sı­nı zik­re­der­ler. An­cak sa­tım ak­di­ni o an­da yap­ma ni­ye­ti bu­lu­nun­ca, akit­te şim­di­ki za­man siy­ga­sı (mu­za­ri) da kul­la­nı­la­bi­lir. “Sa­tı­yo­rum”, “alı­yo­rum”, “bu fi­ya­ta ka­bul edi­yo­rum” de­mek gi­bi. Bu­ra­da ni­ye­tin şart ko­şul­ma­sı, mü­za­ri sıy­ga­sı­nın ge­le­cek ve ge­niş za­ma­nı da kap­sa­ma ih­ti­ma­li­nin bu­lun­ma­sı yü­zün­den­dir.52

Emir sıy­ga­sı ile sa­tım ak­di mey­da­na gel­mez. Me­se­la; alı­cı sa­tı­cı­ya “şu ma­lı ba­na sat” de­se, sa­tı­cı “sat­tım” di­ye ce­vap ver­se, alı­cı­nın üçün­cü ola­rak “sa­tın al­dım” de­me­si ge­re­kir. Ay­nı tek­lif sa­tı­cı­dan da ge­le­bi­lir. Onun; “şu ma­lı­mı sa­tın al” tek­li­fi­ne kar­şı ta­raf “sa­tın al­dım” de­se, ye­ni­den sa­tı­cı­nın “sat­tım” de­me­si ge­re­kir. Bu­ra­da emir sıy­ga­sıy­la ifa­de edi­len ilk tek­lif­ler, ge­le­cek za­man an­la­mı­nı da kap­sa­dı­ğı için icap­tan çok “ica­ba ça­ğır­ma” ni­te­li­ğin­de­dir. Çün­kü in­san­lar ge­nel­lik­le “şu ma­lı ba­na sat” ve­ya “şu ma­lı sa­tın al” gi­bi is­tek­le­ri şüp­he ile kar­şı­lar­lar. Ma­lın ek­si­ği ol­ma­sa böy­le bir tek­lif­te bu­lu­nul­maz­dı, di­ye dü­şü­nür­ler. Pren­sip ola­rak ma­la alı­cı ta­lip ol­ma­lı­dır. An­cak emir siy­ga­sı ak­di o an­da yap­mak ni­ye­tiy­le kul­la­nıl­mış­sa icap ye­ri­ne ge­çer.

 

  Sa­tım ak­di ile ev­li­lik ak­di ara­sın­da­ki fark:

Sa­tım ak­din­de emir siy­ga­sı icap ye­ri­ne geç­mez­ken, ni­kah ak­din­de, emir siy­ga­sı kar­şı ta­ra­fa vekâlet ver­me an­la­mın­da­dır. Ev­le­ne­cek eş­ler­den bi­ri di­ğe­ri­ne ken­di­si­ni nikâhlaması için yet­ki ver­miş­se, tek ki­şi asil ve ve­kil ola­rak nikâh ak­di­nin iki ta­ra­fı­nı üst­len­miş olur. Bir ta­raf di­ğer ta­ra­fın ve­li­si­ne “be­ni fi­lan­ca ile ev­len­dir” di­ye yet­ki ver­se, ve­la­yet ve ve­ka­let yet­ki­si tek ki­şi­de top­lan­mış olur. Hal­bu­ki sa­tım ak­din­de ay­nı ki­şi­nin her iki ta­ra­fı bir­lik­te tem­sil et­me­si ca­iz ol­maz. Çün­kü bir­bi­ri­ne zıt olan men­fa­at­le­ri tek ki­şi­nin ko­ru­ma­sı müm­kün de­ğil­dir. Me­se­la; iki fir­ma­nın bir­lik­te yet­ki­li tem­sil­ci­si olan kim­se, bir fir­ma­nın ma­lı­nı sa­tar­ken, ay­nı ma­lı di­ğer fir­ma adı­na sa­tın al­sa zan al­tın­da ka­lır. Ma­lı pa­ha­lı sat­sa, alı­cı fir­ma, ucuz sat­sa sa­tı­cı fir­ma za­rar et­miş olur. Bu yüz­den çe­li­şen men­fa­at­le­ri den­ge­le­me­si müm­kün ol­maz. An­cak ko­nu­nun ba­zı is­tis­na­la­rı var­dır. Ba­ba kü­çük ço­cu­ğu­na ken­di  ma­lı­nı ra­yiç be­del­le sa­ta­bi­le­ce­ği gi­bi, kü­çü­ğe ait  ma­lı ay­ni şe­kil­de ken­di­si sa­tın ala­bi­lir, Ebû Ha­ni­fe ve Ebû Yûsuf' a gö­re bu ko­nu­da vasî de ba­ba gi­bi­dir.Çün­kü ço­cu­ğa şef­kat­li olan ba­ba,vasî'yi öl­me­den ön­ce ti­tiz­lik­le seçmiş­tir.

 

Alış-ve­riş­te so­ru siy­ga­sı da ica­ba çağ­rı ni­te­li­ğin­de olup icap ye­rin­de sa­yıl­maz. “Şu ma­lı ba­na şu fi­ya­ta sa­tar mı­sın?” so­ru­su­na sa­tı­cı “sat­tım” di­ye ce­vap ver­se, asıl icap sa­tı­cı­nın bu ce­va­bı­dır. Alı­cı­nın ye­ni­den “al­dım” de­me­si ge­re­kir ki, bu so­nun­cu­su ka­bul ni­te­li­ğin­de­dir.

Sa­ta­ca­ğım, ala­ca­ğım gi­bi söz­cük­ler ke­sin­lik ifa­de et­me­di­ği için, bun­lar­la sa­tış mey­da­na gel­mez. Bu­nun­la ak­din o an­da ya­pıl­dı­ğı­na ni­yet et­mek imkânı da bu­lun­maz. Bu siy­ga ile an­cak “sa­tış va’di” ya­pı­la­bi­lir.53

İcap ve ka­bul söz­lü ola­rak ya­pıl­dı­ğı gi­bi ya­zış­ma yo­luy­la da ya­pı­la­bi­lir. Mek­tup, faks ve telg­raf gi­bi ya­zı araç­la­rı ile açık ve ke­sin sa­tın al­ma tek­li­fi ya­pıl­mış­sa bu icap sa­yı­lır. Sa­tı­cı da bu­na söz­lü ola­rak, el­çi ile ve­ya ya­zış­ma yo­luy­la ce­vap ve­rin­ce sa­tış ak­di ta­mam­lan­mış olur. An­cak mek­tup­la icap, so­ru ve­ya emir siy­ga­la­rı kul­la­nı­la­rak ya­pıl­mış ve­ya kar­şı ta­raf­tan tek­lif al­mak amaç­lan­mış­sa, bu­nu “ica­ba ça­ğır­ma” ola­rak ka­bul et­mek ge­re­kir.54

Di­ğer yan­dan ga­ze­te ve der­gi­ler­de yer alan sa­tış ilânlarını, çe­şit­li ki­şi ve ku­ru­luş­la­rın fi­yat lis­te ve bro­şür­le­ri­ni “ica­ba da­vet” ola­rak de­ğer­len­dir­mek ge­re­kir. Çün­kü ilândan kı­sa bir sü­re son­ra sa­tı­cı­nın stok mal­la­rı bit­miş, ya da fi­yat­lar­da ye­ni de­ği­şik­lik­ler ya­pıl­mış ola­bi­lir. Bu yüz­den böy­le bir ila­na da­ya­na­rak sa­tın al­ma is­te­ğin­de bu­lu­nan kim­se­nin ta­le­bi­ni “icap”, sa­tı­cı­nın bu­na olum­lu ce­va­bı­nı ise “ka­bul” ola­rak de­ğer­len­dir­mek ge­re­kir.

 

  C) Te­le­fon­la Alış-Ve­riş:

Te­le­fon­la alış-ve­riş yap­mak bu ara­cın ha­ber­leş­me­de kullanıl­ma­ya baş­la­ma­sın­dan son­ra or­ta­ya çı­kan ye­ni bir me­se­le­dir. Ez­her Üni­ver­si­te­si İlmî Araş­tır­ma­lar ve Fet­va ko­mis­yo­nu bir so­ru üze­ri­ne te­le­fon­la ev­li­lik ak­di ya­pı­la­ma­ya­ca­ğı­na fet­va ver­miş­tir. Bu­ra­da da­ya­nak, ev­le­ne­cek kim­se­le­rin ses­le­ri­nin baş­ka­sı ta­ra­fın­dan tak­lit edil­me ih­ti­ma­li­nin bu­lun­ma­sı­dır.55  Ev­li­lik ak­di­nin öne­mi ve akit sı­ra­sın­da şa­hit­le­rin ha­zır bu­lun­ma­sı­nın ge­rek­li­li­ği gi­bi se­bep­ler­le bu fet­va ye­rin­de­dir. Di­ğer yan­dan İslâm hu­ku­kun­da şa­hit­le­rin ya­nın­da ya­zı­la­cak mek­tup yo­luy­la, uzak­ta bu­lu­nan­la­rın ev­len­me­si­ne de ce­vaz ve­ril­miş­tir. Bel­ki gü­nü­müz­de hü­vi­yet­le­rin tes­pi­ti ve im­za­la­rın alın­ma­sı ba­kı­mın­dan no­ter ben­ze­ri bir ku­ru­lu­şun ara­ya gir­me­si is­pat ko­lay­lı­ğı sağ­lar.

Yüz­yı­lı­mı­zın hız­lı eko­no­mik fa­a­li­yet­le­ri ara­sın­da telg­raf, te­leks ve faks gi­bi, is­te­ği kar­şı ta­ra­fa ya­zı­lı ola­rak ile­ten araç­lar­la ha­ber­leş­me “mek­tup­la icap ve ka­bul­de bu­lun­ma” ni­te­li­ğin­de­dir. Te­le­fon da gü­nü­müz­de ti­ca­ret ha­ya­tı­nın ay­rıl­maz bir par­ça­sı ol­muş­tur. Te­le­fon ve­ya tel­siz, ta­raf­la­rın ira­de­le­ri­ni bir­bi­ri­ne ulaş­tırma­da za­man sü­re­ci­ni kal­dır­mak­ta, ha­zır­la­rın gö­rüş­me­si­ne ben­ze­yen bir or­ta­mı mey­da­na ge­tir­mek­te­dir. Bu yüz­den be­şe­ri hu­kuk­ta te­le­fon­la ya­pı­lan icap­lar, ha­zır­lar ara­sın­da ya­pı­lan icap­la­ra ben­ze­til­miş­tir.56

İslâm’da da te­le­fon­la sa­tım ak­di yap­mak müm­kün ve ca­iz­dir. Bu gö­rüş, ara­da bir du­var ve­ya sur gi­bi bir en­gel ol­du­ğu hal­de bir­bi­ri­nin se­si­ni du­ya­bi­le­cek ka­dar uzak­lık­ta­ki ki­şi­le­rin akit ya­pa­bi­le­cek­le­ri esa­sı­na da­ya­nır.57 An­cak te­le­fon­la gö­rüş­me­de ta­raf­la­rın be­del­le­ri o an­da tes­lim imkânı bu­lun­ma­dı­ğı için böy­le bir akit stan­dart (mislî) ve­ya ön­ce­den ni­te­lik­le­ri be­lir­li olan mal­la­rın sa­tı­şı için el­ve­riş­li­dir. Eğer sa­tış pe­şin ola­rak ya­pıl­mış­sa, be­lir­le­nen şe­kil­de ma­lın am­ba­ra ve­ril­me­si ve pa­ra­nın da  gön­de­ril­me­si ge­re­kir. Be­del­le­rin ile­ri­ki bir ta­rih­te tes­li­mi ka­rar­laş­tı­rıl­mış olur­sa sa­tım ak­di de­ğil “sa­tış va’di” söz­leş­me­si mey­da­na ge­lir. Pa­ra pe­şin mal da­ha son­ra­ki bir ta­rih­te tes­lim an­laş­ma­sı ya­pıl­mış­sa, bu­na da “se­lem” hü­küm­le­ri uy­gu­la­nır.

 

  D) Dış Ül­ke­ler­le Alış-Ve­riş­te İcap ve Ka­bul:

İh­ra­cat ve it­ha­lat iş­lem­le­rin­de mev­cut bir mal üze­rin­de pe­şin an­laş­ma ya­pıl­mış­sa, ak­re­di­tif iş­le­mi pe­şin ye­ri­ne ge­çer. Çün­kü mal ha­zır­la­nıp dış ül­ke­ye gön­de­ri­lin­ce be­del­le­rin mü­ba­de­le­si pa­ra­nın çe­kil­di­ği an­da ger­çek­leş­miş sa­yı­lır. Ni­te­lik­le­ri be­lir­li stan­dart bir ma­lı üre­te­rek ve­ya iç pi­ya­sa­dan sa­tın ala­rak ih­raç et­me­yi üst­le­nen kim­se ise, alı­cı ki­şi ve­ya fir­ma ile pa­ra pe­şin an­laş­mış­sa bu bir “se­lem (pa­ra pe­şin mal ve­re­si­ye)” ak­di olur. Pa­ra, ma­lın sı­nır­dan çı­kı­şı üze­ri­ne ak­re­di­tif­li mu­a­me­le ile tes­lim alı­na­cak­sa, baş­lan­gıç­ta­ki söz­leş­me­yi “sa­tış va­di” ola­rak de­ğer­len­dir­mek ge­re­kir. Çün­kü hem pa­ra hem de mal ve­re­si­ye ile sa­tım ak­di mey­da­na gel­mez. Si­pa­ri­şi ve­ri­len şey pro­je­si bel­li mo­tor, ma­ki­na, fab­ri­ka gi­bi se­ri stan­dar­dı bu­lun­ma­yan ni­te­lik­te ise, ya­pı­lan söz­leş­me “is­tis­na ak­di” sa­yı­lır. İle­ri­de bu alış ve­riş şe­kil­le­ri­ni açık­la­ya­ca­ğız.

 

  E) Teâtî Yo­lu ile Alış-Ve­riş:

Fi­ya­tı be­lir­li bir ma­lı, icap ve ka­bul for­ma­li­te­le­ri­ne uy­mak­sı­zın, pa­ra­yı ve­rip ma­lı al­mak fi­i­li­ne “te­a­ti” ve­ya “muâtât” sa­tı­şı de­nir. Me­se­la; alı­cı ma­lı alır ve sa­tı­cı­ya da be­de­li­ni öder. An­cak ara­la­rın­da sa­tış­la il­gi­li bir ko­nuş­ma geç­mez, işa­ret de ya­pıl­maz. Bu şe­kil­de sa­tı­lan şe­yin ucuz ve­ya pa­ha­lı mal­lar­dan ol­ma­sı so­nu­cu de­ğiş­tir­mez. Alı­cı­nın ra­hat­lık­la ala­bi­le­ce­ği ye­re ko­nu­lan ga­ze­te, der­gi, ki­tap, ek­mek ve ben­ze­ri şey­ler bu tarz­da alış-ve­ri­şe el­ve­riş­li­dir. Bu gi­bi şey­le­rin fi­yat­la­rı ön­ce­den bi­lin­di­ği için ta­raf­lar için al­dan­ma söz ko­nu­su ol­maz.

Ba­zan ta­raf­lar­dan bi­ri­si­nin ira­de be­ya­nı söz­lü, di­ğe­ri­nin­ki ise fi­il ile ola­bi­lir. Alı­cı­nın söz­lü alım tek­li­fi­ne, sa­tı­cı­nın ko­nuş­ma­dan ma­lı pa­ket­le­yip ver­me­si gi­bi.

Hanefî, Malikî ve ter­cih edi­len gö­rüş­le­rin­de Hanbelîlere gö­re, teâtî yo­luy­la sa­tış; mu­tat, rı­za­ya delâlet eder ve ta­raf­lar­dan her bi­ri­si­nin ira­de­si­ni tam ola­rak ifa­de eder ni­te­lik­te ol­du­ğu za­man ge­çer­li olur. Çün­kü sa­tım ak­di, rı­za­ya delâlet eden her şey­le ya­pı­la­bi­lir. Di­ğer yan­dan her asır­da in­san­lar çar­şı ve pa­zar­lar­da teâtî yo­luy­la alış-ve­riş yap­mış­lar ve müc­te­hid­ler­den on­la­ra kar­şı çı­kan ol­ma­mış­tır. Bu yüz­den ko­nu üze­rin­de ic­ma mey­da­na gel­miş­tir. Bu­ra­da rı­za­ya delâlet eden bir karînenin bu­lun­ma­sı ye­ter­li­dir. An­cak ni­kah ak­di fi­il ile mey­da­na gel­mez. Söz­lü icap ve ka­bul ge­re­kir. Çün­kü bu akit önem­li olup ih­ti­ya­tı ge­rek­ti­rir.58

Şâfiîlere gö­re, sa­tım ak­di an­cak açık ve­ya ka­pa­lı ola­rak icap ve ka­bu­le delâlet eden söz­ler­le mey­da­na ge­lir. Ma­lı eli­ne alıp, sa­tış be­de­li­ni bı­rak­mak­la sa­tış ger­çek­leş­miş ol­maz. Sa­tı­lan şe­yin ba­sit ve­ya de­ğer­li ol­ma­sı da du­ru­mu de­ğiş­tir­mez. Çün­kü Hz. Pey­gam­ber “Sa­tım ak­di an­cak kar­şı­lık­lı rı­za ile olur.”59  bu­yur­muş­tur. Rı­za ise kalp­te kal­dı­ğı sü­re­ce ka­pa­lı bir du­rum­dur. Bu yüz­den söz­lü ola­rak dı­şa açık­lan­ma­sı ge­re­kir. Di­ğer yan­dan, sa­tı­şın ya­pı­lıp ya­pıl­ma­dı­ğı­nı is­pat için de bu­na ih­ti­yaç var­dır. Ni­te­kim şa­hit­le­rin ha­kim önün­de­ki ifa­de­le­ri an­cak söz­lü ya­pıl­dı­ğı za­man ka­bul edi­lir.

Teâtî şek­lin­de ya­pı­lan alış-ve­ri­şi Şâfiîlerden ön­ce Gazzâlî (ö.505/1111) ba­sit eş­ya­nın, Nevevî (ö.676/1277) ve Ba­ğa­vi (ö.436/1044)’nin için­de bu­lun­du­ğu bir grup bil­gin ise ti­ca­ret ör­fü­nün ce­re­yan et­ti­ği her çe­şit ma­lın alım sa­tı­mın­da ca­iz gör­dü­ler.60

 

  F) Akit Mec­li­si:

Sa­tım ak­din­de mec­lis, ak­din ya­pıl­dı­ğı yer ve za­ma­nı ifa­de eder. Mec­lis; alış-ve­riş ya­pan­la­rın bir­bi­rin­den be­de­nen ay­rıl­ma­sı, ko­nuş­ma­lar­da alış-ve­ri­şin söz ko­nu­su ol­mak­tan çık­ma­sı ve­ya sa­tış ak­di­nin mey­da­na gel­me­si gi­bi ne­den­ler­le so­na erer.

Sa­tım ak­di ha­zır­lar ara­sın­da ya­pı­lı­yor­sa, ta­raf­lar bir ara­ya ge­lip de alım-satım­la meş­gul ol­ma­ya baş­la­yın­ca akit mec­li­si te­şek­kül et­miş olur. Me­cel­le’nin ta­ri­fi şöy­le­dir: “Alış-ve­riş mec­li­si, ta­raf­la­rın pa­zar­lık için bir ara­ya gel­me­si­dir.” 61

Mek­tup ve­ya el­çi ara­cı­lı­ğı ile ya­pı­la­cak alış-ve­riş­ler­de, mu­ha­ta­bın mek­tu­bu oku­du­ğu ve­ya el­çi­nin icap ha­be­ri­ni kar­şı ta­ra­fa ulaş­tır­dı­ğı za­man mec­lis te­şek­kül et­miş olur. Te­le­fon­la ko­nuş­ma­lar­da ise, ta­raf­lar alış-ve­riş­ten söz et­me­ye baş­la­yın­ca, mec­lis oluş­muş sa­yı­lır.

Söz, fi­il ve­ya dav­ra­nış­lar­la ka­bul ve­ya red ira­de­si bel­li olun­ca­ya ka­dar akit mec­li­si de­vam eder.

 

  G) Mec­lis Mu­hay­yer­li­ği:

Alış-ve­riş­te icap ve ka­bul bir­lik­te bu­lun­ma­dık­ça tek tek bağ­la­yı­cı ol­maz. Bu yüz­den icap­tan son­ra, kar­şı ta­ra­fın ak­di ka­bul ve­ya red ser­best­li­ği var­dır. Sa­tış tek­li­fi­ni ka­bul eder­se, akit ta­mam­lan­mış, red eder­se, icap hü­küm­süz ol­muş bu­lu­nur. İş­te icap­tan son­ra kar­şı ta­ra­fın sa­hip ol­du­ğu bu ka­bul ve­ya red yet­ki­si­ne “ka­bul mu­hay­yer­li­ği” de­nir.

Ta­raf­lar icap ve ka­bul­de bu­lu­na­rak ak­di ta­mam­la­dık­tan son­ra, aca­ba akit mec­li­sin­de bu­lun­duk­la­rı sü­re için­de ak­di boz­ma imkânı var mı­dır? He­men şu­nu be­lir­te­lim ki, bir akit­ten son­ra sa­tı­cı ve alı­cı bir­lik­te ak­di fes­het­mek is­ter­ler­se, bu her za­man müm­kün ve ca­iz­dir. Bu du­rum­da ta­raf­lar al­dık­la­rı­nı ge­ri ve­re­rek ak­di so­na er­dir­miş olur­lar. Bu çe­şit fes­he “ikâle” de­nir. Bi­zim bu­ra­da üze­rin­de dur­mak is­te­di­ği­miz ko­nu ise, aca­ba ta­raf­lar­dan bi­ri­si, mec­lis sü­re­sin­ce, kar­şı ta­raf ra­zı ol­ma­sa bi­le tek yan­lı ira­dey­le ak­di fes­he­de­bi­lir mi? Baş­ka bir de­yim­le icap ve ka­bul­den son­ra ta­raf­lar için mec­lis mu­hay­yer­li­ği hak­kı var mı­dır?

Hanefî, Mâlikî ve Me­di­ne­li ye­di fa­ki­he gö­re, sa­tım ak­di icap ve ka­bul ile bağ­la­yı­cı olur. Çün­kü bu be­del­li bir akit olup, al­ma ve sat­ma söz­cük­le­ri­nin mü­cer­red ola­rak bir­bi­ri­ne bağ­lan­ma­sı ile mey­da­na ge­lir. Baş­ka bir de­yim­le mec­lis mu­hay­yer­li­ği­ne ih­ti­yaç kal­maz. Hz. Ömer’in (ö.23/643) şöy­le de­di­ği nak­le­dil­miş­tir: “Sa­tış ya bir akit­tir, ya da mu­hay­yer­lik var­dır.” 62

Bir ak­din mey­da­na gel­dik­ten son­ra as­kı­da kal­ma­ma­sı ve­ya par­ça­lan­ma­ma­sı ge­re­kir.

Şâfiî ve Hanbelîlere gö­re, icap ve ka­bu­lün bir­leş­me­si so­nu­cu sa­tım ak­di ta­raf­lar akit mec­li­sin­de bu­lun­duk­la­rı sü­re­ce, ca­iz ya­ni bağ­la­yı­cı ol­ma­ya­cak şe­kilde mey­da­na ge­lir. Bu tak­dir­de ta­raf­lar­dan her bi­ri­si bi­ra­ra­da bu­lun­duk­la­rı ve­ya ara­la­rın­da baş­ka tür­lü bir mu­hay­yer­lik be­lir­le­me­dik­le­ri sü­re­ce, sa­tı­şı fes­het­mek ve­ya de­vam et­tir­mek, ko­nu­sun­da se­çim­lik hak­ka sa­hib­tir. Kı­sa­ca sa­tı­cı ve­ya alı­cı icap ve ka­bul­den son­ra da alış-ve­riş ya­pı­lan yer­den ay­rı­lın­ca­ya ka­dar tek yan­lı ira­de ile sa­tı­şı bo­za­bi­lir. Bu­na “mec­lis mu­hay­yer­li­ği” de­nir. Ta­raf­la­rın ne za­man bir­bi­rin­den ay­rıl­mış sa­yı­la­cak­la­rı­nı örf be­lir­ler. Bu ise, sa­tı­cı ve­ya alı­cı­nın alış-ve­riş yap­tık­la­rı yer­den ay­rıl­ma­sıy­la ger­çek­le­şir.63

Bu iki gö­rü­şün or­tak ola­rak da­yan­dı­ğı de­lil şu ha­dis­tir:

“Sa­tı­cı ve alı­cı, bir­bi­rin­den ay­rıl­ma­dık­la­rı sü­re­ce sa­tı­şı boz­ma hak­kı­na sa­hip­tir­ler.”64 Hanefîler “bir­bi­rin­den ay­rıl­ma­dık­la­rı sü­re­ce” ifa­de­si­ni, “icap ve ka­bul ira­de­le­ri­ni açık­la­ma­dık­la­rı sü­re­ce” tar­zın­da an­la­mış­lar­dır. Bu­na gö­re, icap­ta bu­lu­nan kim­se, kar­şı ta­raf ka­bul edin­ce­ye ka­dar bu tek­li­fin­den ca­ya­bi­le­ce­ği gi­bi, kar­şı ta­raf da bu tek­li­fi ka­bul ve­ya red­det­me hak­kı­na sa­hip­tir. Kı­sa­ca sa­tım ak­di icap ve ka­bul ile bağ­la­yı­cı olur ve ta­raf­lar be­del­le­ri ver­me­yi üst­len­miş olur­lar. 65

Şâfiî ve Hanbelîlere gö­re ise ha­dis­te­ki “bir­bir­le­rin­den ay­rıl­ma”dan mak­sat be­den ola­rak ay­rıl­ma­dır. Bu da akit mec­li­sin­den ay­rıl­ma ile ger­çek­le­şir. Bu yüz­den ta­raf­lar­dan bi­ri­si is­ter­se mec­lis so­nu­na ka­dar sa­tı­şı bo­za­bi­lir.66

Me­cel­le 182. mad­de­de Hanefîlerin gö­rü­şü esas alı­na­rak şöy­le de­nil­miş­tir: “Alış-ve­riş mec­li­sin­de, icap­tan son­ra mec­lis so­nu­na ka­dar ta­raf­lar se­çim­lik hak­ka sa­hip­tir.” Bu­na gö­re, icap­ta bu­lu­nan, bu tek­li­fin­den mec­lis so­nu­na ka­dar ca­ya­bi­le­ce­ği gi­bi, kar­şı ta­raf da ka­bul ve­ya red şek­lin­de­ki ira­de be­ya­nı­nı mec­lis so­nu­na ka­dar ge­cik­ti­re­bi­le­cek­tir.

De­va­mın­da­ki mad­de­ler­de rücû hak­kı­nın kul­la­nıl­ma­sı şöy­le di­le ge­ti­ril­miş­tir: “İcap­tan son­ra, ka­bul­den ön­ce ta­raf­lar­dan bi­ri, akit yap­mak is­te­me­di­ği­ni gös­te­ren bir söz ve­ya fi­il­de bu­lu­nur­sa icap bâtıl olup, ka­bu­le ma­hal kal­maz.” 67 “Ta­raf­lar­dan bi­ri icap­ta bu­lu­nup da kar­şı ta­ra­fın ka­bu­lün­den ön­ce rücû et­se, icap bâtıl olur ve on­dan son­ra­ki ka­bul ile sa­tım ak­di mey­da­na ge­le­mez.” 68

Di­ğer yan­dan Malikîler bu ko­nu­da ço­ğun­luk müc­te­hit­le­re kar­şı çı­ka­rak, icap­ta bu­lu­na­nın ar­tık kar­şı ta­ra­fın ka­bu­lü­ne ve­ya ka­bu­lün ge­cik­me­si ha­lin­de ni­ha­yet alış-ve­riş mec­li­si­nin so­nu­na ka­dar bu tek­li­fin­den dö­ne­me­ye­ce­ği esa­sı­nı be­nim­se­miş­tir.69

An­cak ta­raf­lar­dan bi­ri­si ve­ya her iki­si sa­tış ger­çek­leş­me­den ön­ce dük­kan, mar­ket ve ma­ğa­za gi­bi alış-ve­riş ya­pı­lan yer­den ay­rı­lın­ca, ön­ce­ki ya­pı­lan icap ya­ni be­lir­li fi­yat­la ya­pı­lan sa­tış ve­ya alış tek­li­fi ge­çer­li­li­ği­ni yi­ti­rir. Alı­cı son­ra­dan ye­ni­den ge­le­rek ay­nı ma­lı sa­tın al­mak is­te­se, sa­tı­cı ye­ni bir tek­lif­te bu­lu­na­bi­lir. Bun­da gö­rüş bir­li­ği var­dır.