>V- SATIM AKDİNİN HÜKÜMLERİ
A) Akdin Hükmü:
Bir akdin hükmü, bu akitten kastedilen gaye ve sonuçtur. Satım akdinde hüküm satılanın mülkiyetinin alıcıya, satış bedelinin mülkiyetinin de satıcıya geçmesidir. Kira akdinde hüküm ise kiraya verilen şeyden yararlanma hakkının kiracıya, kira bedelinin de kiraya verene ait olmasıdır. Çünkü bu akitlerin amacı belirtilen sonuçları elde etmektir.
B) Hükmün Çeşitleri:
1.Yükümlülük bildiren hükümler: Buna “teklîfî hüküm” denir. İslâm’da emir ve yasak bildiren hükümler bu niteliktedir. Beş vakit namazın hükmünün farz, vitir namazının vacip, cemaatle namaz kılmanın sünnet, hırsızlığın haram, namazın sünnetlerinden birisini terketmenin mekruh oluşu buna örnek verilebilir. Akıllı ve ergin bir mü’minin günlük hayatta işleyeceği bütün fiillerin hükümleri sekiz taneden birisine girer. “Ef’alü’l-Mükellefîn” denilen bu hükümler şunlardır: Farz, vacip, sünnet, müstehap, mübah, haram, mekruh ve müfsit. Bu, Hanefî müctehitlerinin taksimidir. Çoğunluk usûl bilginlerine göre ise bu sayı; vacip, mendup, haram, mekruh ve mübah olmak üzere beştir.124
2. Yapılan muâmelenin sahih olma veya bağlayıcı olup olmama gibi şer’î niteliğinin kastedildiği hükümler: Buna göre, rükün ve şartlarını tam olarak taşıyan akdin hükmü için “geçerli ve bağlayıcıdır” denilir.
3) Günlük muâmeleye bağlanan sonucun kastedildiği hükümler: Rükün ve şartları tam olan hukûkî tasarruflar sonuç doğurur. Yukarıda satım akdinin sonucu olarak satılanda alıcının, satış bedelinde de satıcının mülkiyet hakkına sahip olduğunu belirtmiştik. Ancak bu sonucun ortaya çıkması için satışın muhayyerlik bulunmayan bağlayıcı bir satış olması gerekir.125
Satım akdinin hükmü konusunda üçüncü maddedeki anlam kastedilir.
C) Satış Kapsamına Giren Unsurlar:
Menkul veya gayri menkul bir mal satıldığı zaman bu malın kendisi satışa girdiği gibi, buna bağlı olan bir takım tamamlayıcı parça ve unsurlar da kapsama girer. Satılanla birlikte bir bütün teşkil eden ve satılandan yararlanmayı sağlayan veya kolaylaştıran yol, su, elektirk vb. haklar da satışa girer. Bu gibi haklara “irtifak hakları” denir. Bu konuda genel kural şudur: Meselâ; bir evin satışında evden sayılan ve ona bitişik olan her şey satış sırasında hiç zikredilmese de kendiliğinden satış kapsamına girer. Bu nitelikte olmayan şeyler örfleşmiş bulunmadıkça zikredilmeden kendiliğinden satışa girmez. Diğer yandan satıcı, örfleşse bile bunları satış dışı bırakabilir. Meselâ; evin anahtarları istihsan prensibine göre kendiliğinden satışa girer. Fakat bağımsız asma kilit ve anahtarı böyle değildir. Yine katlı binalarda bitişik merdivenlerin kapı ve pencerelerin satışa girdiğinde şüphe yoktur. Fakat yapıya bitişik olmayan bağımsız merdiven vb. şeyler varsa bunun özel olarak konuşulması gerekir. Aksi halde satışa, girmez.126
Yukarıdaki esaslardan hareket ederek şu tespitler yapılabilir:
1. Bir kimse iki katlı bir evin alt katını satın alsa, akit sırasında üst kattan hiç söz edilmemişse, kendiliğinden üst kat satışa girmez. Çünkü bir şeye kendi gibisi tabi kılınamaz.
2. Satılan şeyin kapsamına ona ait haklar ve tamamlayıcı bütün parçalar girer. Meselâ; bahçeli bir ev satıldığı zaman, içindeki yollar, dışa veya genel yola çıkan ara yollar, tuvalet, su kuyusu, bahçedeki ağaçlar, bu bahçeden daha küçük olan bitişik bahçe satış sırasında konuşulmasa bile kendiliğinden satışa girer. Evin sınırları dışında kalan bahçe veya bostan evin bahçesi kadar veya daha büyük iseler satışın kapsamına girmezler. Evin asıl kapısı ve yola açılan dış kapı ise kendiliğinden satışa dahil olur. Çünkü bunlar evin tamamlayıcı parçalarıdır.
Yine evin sınırları dışında kalan satıcıya ait bulunan eve ait olmayan su kanalı ancak açıkça konuşulursa satışa girer. Evi, sahip olduğu bütün hakları veya irtifak hakları, az çok her şeyi ile satın alma halinde ise, bu evle ilgili tüm haklar satışa girer. Ancak kira, rehin veya vakıf muâmelesinde bütün bu haklar, zikredilmesine gerek olmaksızın, kendiliğinden satışa girer. Çünkü bu muâmeleler “yararlanma” amacıyla yapılır. Yararlanmanın tam olması ise bu hakların varlığını gerekli kılar.
Ancak satışa girip girmeyen hakların belirlenmesinde o beldedeki “örf”lere başvurulur.
Diğer yandan bir evin ikrar, sulh, vasiyet veya bağış konusu olması veya boşanmada muhâlea bedeli (kadının boşama karşılığında kocasına vermeyi üstlendiği bedel) olarak belirlenmesi durumlarında yukarıdaki hükümler kıyas yoluyla uygulanır.127