Tünelin Ucunda Bir Isik Görünmüyor

   Sorularinizin güncel boyutuyla ilgili degilim. Bu nedenle beni mazur göreceginizi umarak sorulariniza güncel yanitlar vermeyecek, konu ile ilgili genel gözlemlerimi bir bütün olarak sunacagim.

Içerisinde yasadigimiz çagi ve dünyayi bir bütün olarak kusatan, bir bütün olarak izleyen, bir bütün olarak algilayan ve anlayan bir akla ihtiyacimiz var. Içerisinde yasadigimiz gelismeler hiçbir ahlaki açiklamasi bulunmayan, anlasilmasi mümkün olmayan, sagduyudan yoksun, yanilgilarla dolu, halkin özlemlerini temsil etmeyen, belirsiz tanimlarla ve temelsiz savlarla sürdürülen gelismelerdir.

Statükocu sistemin kendi çikarlarindan baska hiçbir deger sistemine saygisi yoktur. Bütün politik kesimler, ideolojik çikar adina herseyi mubah saymaktadir. Ideolojik, militer, saldirgan perspektif disinda açik bir pencere yok. Islami kesimler, çarpitilmis, hastalikli, düsmanca indirgemeler ve emperyalistler tarafindan piyasaya sürülen çarpik imgelerle baski altinda tutuluyor. Bu indirgemeler ve imgelerle insanin, insanligin, hayatin gerçek degerlerine, gerçek anlamlarina karsi sürdürülen ideolojik bir bombardiman ile karsi karsiyayiz.

Statükocu düzen çok açik bir mesruiyet erozyonu içerisinde bulunuyor. Bu büyük erozyon nedeniyledir ki, bütün otoriter yapilarda görüldügü üzere, Türkiye’de de politik sistem sürekli olarak halkla kavga halinde. Sistem bir yanda halktan korkarken, bir diger yanda da halki korkutmaya çalisiyor. Bir diger yanda ise, ekonomik iktidarlarindan, ekonomik ayricaliklarindan vazgeçmek istemeyenlerin sürdürdügü bir kavga var. Ideolojik bir sizofreni ile karsi karsiyayiz. Bütün bir toplumu imalarla konusmaya zorlayan baskilar görüyoruz. Müslümanlarin sosyal, siyasal, ekonomik etkinliklerini degersizlestirmeyi amaçlayan insafsiz bir kampanyanin muhatablariyiz. Ideolojik amaçlara hizmet eden yapay, sahte yorumlarla insanlari birbirlerinden tecrit eden bir süreç tahrik ediliyor.

Günümüz dünyasinda, emperyalist irade, Islam Dünyasi toplumlarinda Islami inançlarin bir geregi olan, Islami anlamda bir örgütlenme modelinin ortaya çikisini engellemek için dünya çapinda büyük çabalar harciyor. Emperyalizmin figürani olan ülkeler sürekli olarak kendi halklarina, bu halklarin inançlarina yabancilastiriliyor. Bu halklar, sinirlari emperyalizm tarafindan belirlenen statükolara mecbur ve mahkum ediliyor. Modern tüm kavramlar, modern maskeler olarak kullaniliyor.

Emperyalist sistemin dünya çapinda gündemde tuttugu "demokrasi ve insan haklari" söylemi kesinlikle Islam toplumlarini kapsamiyor. ABD ve Avrupa, Islami yükselisin durdurulabilmesi için "demokrasiler"den hemen vazgeçilmesi gerektigine inaniyor. Islami yönelislerin "demokrasiler" araciligiyla iktidar olabilecekleri ihtimaline karsi, sistematik bir sekilde, medya araciligiyla yaniltici imajlar üretiliyor. Islam’i siyasal içeriginden soyutlayarak, dini hayati da yalnizca toplumsal ve tarihsel bir aliskanliklar manzumesi haline getirmek istiyorlar. Müslümanlarin siyasal süreçlere seçimler yoluyla bile katilmasina izin vermek istemiyorlar. Islami siyasal bilincin kitlesellesmesinden korkuyorlar. Kendilerini Islam’a nisbet eden kimi entelektüel, düsünsel, akademik kesimlerin de katkilarini alarak, Islam’i, Islami anlam ve amaçlari bütünüyle batili-laik terminolojinin sinirlari içerisine çekmeye çalisiyorlar.

Bütün bu gelismeler karsisinda müslüman kesimler hala tarihin yürüyüsüne yabanci dil/söylem/ tarz kullanmayi bagnazca sürdürüyor. Yasayarak gördük, ibadetlerimiz fasizmi/zulmü etkisiz kilmaya yetmedi. Gerçek anlamda bir yönelis sözkonusu olsaydi, bu kadar yalniz kalmayacaktik. Fasizme ve zulme boyun egerek izzetin yolunu kaybettik. Bugün, sosyal, toplumsal ve siyasal hayatin belirleyici degerleri yoktur. Insani, ahlaki, entelektüel temelleri yoktur.

Statükocu düzen, sadece içi bos sablonlar kullanmaktadir. Statükoyu bütün unsurlariyla mesrulastirmaya çalisan bir kültür yeni bir toplum insa edemez. Amerikan pragmatizmine hizmet eden çürümüs oligarsik yapilar, her türlü degisime tamamen kapali, toplumlarin gerisinde kalmis yapilardir. Aziz Islam uygarliginin kalbi olan Irak’a karsi sahte bahaneler kullanilarak sürdürülen ABD terörü Incirlik üssü araciligiyla gerçeklestirilmekte. Bu durum hiçbir politik partiyi rahatsiz etmemektedir. Sömürgelestirilen bir düsünsel hayatin, kültürel hayatin, entelektüel hayatin özgürlügünden sözedilemez. Manevi, ahlaki, düsünsel, kültürel tutsaklik ve yoksunluk içerisinde olan toplumlar cansiz bedenlerden olusmus toplumlar gibidir.

RP/FP hareketi ehliyetsiz, liyakatsiz, ufuksuz, derinliksiz, dirayetsiz, secaatsiz bir liderlik nedeniyle Islami potansiyeli büyük ölçüde israf etmis bulunuyor. RP/FP hareketi, sinirlari ve çerçevesi emperyalizm tarafindan belirlenen siyasal kosullara teslim olmustur. RP/FP hareketi kendilerine yönelen kitlenin akli, ruhu, vicdani olmayi basaramamis, bu kitlenin özlemlerini temsil liyakati gösterememistir. Büyük anlamlar, büyük amaçlar, büyük ufuklar; büyük bir bilinçle birlikte büyük bir içtenlik, büyük bir yüreklilik, büyük bir secaat ister. Dünyevi ihtiraslara göre hareket edenler büyük amaçlarin ve anlamlarin temsilcisi olamazlar. Mallarini, canlarini, imkanlarini Islam’a feda etmesi gerekenler, aziz Islam’i mallarina, canlarina ve imkanlarina feda ettiler. Zulüm karsisinda Islam’i seçmesi gerekenler sadece zilleti seçtiler. Mevsimlere göre görüs degistirenler, bütün kosullara uyum saglamaya çalisanlar, Islami bir sorumlulugu tasiyamazlar. Bütün bir insanliga hayat bahseden tüm ölçüleri büyük bir onurla temsil edemeyenler derin bir zillete düserler. Hiç kimse sayisal varliklarinin çokluguyla övünmemelidir. Yalnizca kalabaliklarla bir mücadelenin kazanildigi görülmemistir.

Teslimiyetçiligin, konformizmin, statükoculugun bir gelenek haline getirildigi toplumlarda yapisal bir dönüsümden sözedilemez. Teslimiyetçi bir kültür, kosullari dönüstüremez, kosullar tarafindan dönüstürülür. Teslimiyetçi bir kültür, yasayarak gördügümüz gibi eylemsizligi, sessizligi büyütüyor. Teslimiyetçi bir kültür, bir irade olusturamiyor. Sözünü ettigim nedenlerle Türkiye’de hiçbir seçim halkin beklentilerine cevap vermedi, bu defa da vermeyecek.

 

Kaynak: Haksöz Dergisi, Nisan 1999,  Sayi: 97,

Hazirlayan: Musa Dogan